• Sonuç bulunamadı

1.4. Örgütsel Adaletle İlgili Teorik Yaklaşımlar

1.4.2. Proaktif İçerik Teorileri

Çalışanların adil ve ya adil olmayan kazanımların dağıtılmasında verdikleri tepkilerle ilgilenen reaktif-içerik teorilerinin tersine, proaktif-içerik teorileri, çalışanların nasıl adil kazanım dağıtımları elde etmeye çabaladıkları konusuna odaklanmaktadır (İçerli, 2010: 74). Bu teorilerin içinde yer alanlar Leventhal’ın (1976) “Adalet Yargı Teorisi” ve Lerner’ın (1987) “Adalet Güdüsü Teorisi” dir. Bu teoriler aşağıda ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

1.4.2.1. Leventhal Adalet Yargı Teorisi

Leventhal’ın Adalet Yargı Modeli (1976), Eşitlik Teorisine alternatif oluşturan çok boyutlu bir adalet anlayışıdır. Adalet Yargı Teorisi, bir bireyin adaleti algılamasından ziyade, adalet kurallarına dayanmaktadır. Adalet kuralları, kazanımların dağılımı veya dağılım için oluşturulan prosedürlerin uygulanmasında belirli kriterleri yerine getirmeyi gerektirir. Bu bakımdan adalet kuralının dağıtım ve prosedür kuralları olmak üzere iki kategorisi vardır. Dağıtım kuralı, bireylerin, ödüller, cezalar veya kaynaklar belirli ölçütlere göre dağıtıldığında adil olduğuna dair inançlarıdır. Belirli ölçütlerden kasıt, ödülleri çalışanların katkılarına uydurmayı, ödülleri çalışanların ihtiyaçlara göre eşleştirmeyi veya ödülleri eşit olarak bölmeyi gerektirmektedir. Dolayısıyla, daha önceden de bahsettiğimiz; denklik kuralı, ihtiyaçlar kuralı ve eşitlik kuralı, bireyin dağıtıcı adaleti algılamasını etkileyebilecek temel dağıtım kuralları arasındadır. Prosedür kuralları, adalet kurallarının ikinci kategorisini oluşturmaktadır.

Prosedür kuralı, belirli kriterleri yerine getiren prosedürlerin çalışanlarca adil ve uygun olduğuna dair inançları olarak tanımlanmaktadır (Leventhal, 1976: 5-6). Leventhal’ın Adalet Yargı Modelinde ilk kez sistemin adil olması üzerinde durulmuştur. Leventhal’a göre bireyler, sosyal yaşamda uyumun sağlanması için ödüllerin eşit dağıtılması gerektiğini inanmaktadırlar. Yani yüksek performansın sağlanması için eşit ödül dağılımı sisteminin önemli olduğunu düşünmektedirler (Irak, 2004: 30).

Diğer teorisyenlerin (Adams, Homans, Walster vd., Crosby, Berger vd.,) adalet kavramını eşitlik olarak tek bir kuraldan ele almasına karşı Leventhal bu kuralı hakkaniyet, eşitlik ve ihtiyaç olmak üzere üçe genişletmiştir. Adil kazanımların oluşumunda alternatif kullanımları savunan Leventhal (1976) adaletin kapsamını ve tanımını önemli ölçüde genişletti. Araştırmacılardan bazıları prosedürlerin genellikle karmaşık ve anlaşılması zor olduğunu ve çıktıların kişinin beklentilerine uygun olması durumunda dikkate alınamayacağını savunurken, Leventhal, genel olarak adaletin, tutum ve davranışlar üzerinde sadece küçük bir etki yaratacağını savunmuştur. Etkiden kastettiği; bir bireyin adalet algısını ve davranışları etkileyen diğer çalışanlar arasındaki motivasyon gücüdür (Colquitt vd., 2005: 19-25). Buna göre bir kişinin kendi adaletini veya başkalarının ödül ve cezalarını değerlendirmesini sağlayan dört aşamalı bir adalet yargılaması olduğu belirtilmiştir. Bu aşamalar aşağıda anlatılmaktadır (Leventhal, 1976: 5-6).

1. Ağırlıklandırma: Adalet yargılama dizisinin ağırlıklandırma aşamasında, birey hangi dağıtım kurallarının uygulanabilir olduğuna ve kuralların göreceli önemini kararlaştırır. Daha fazla önem verilen kurallar, karar dizisine daha fazla ağırlık verilir ve adalet algısı üzerinde daha büyük etkiye sahiptir.

2. Tahmin: Tahmin aşamasında birey, geçerli olan her kurala göre hak eden sonuçların miktarını ve türünü tahmin eder. Bir kişinin, alıcının bu kurala göre hak edişini tahmin edebilmesi için her kural için ayrı bir bilgi işleme altprogramı kullandığı varsayılmaktadır. Sonuç olarak, birkaç kural yüksek ağırlık olarak atanırsa, paralel olarak birçok bilgi işleme altprogramı yürürlüğe girecektir. Bu tür kararlarda yer alan algısal-bilişsel beceriler iyi uygulanmış ve otomatiktir.

Bireysel olarak, bir birey birkaç farklı dağıtım kurallarına dayanan hak kazanmanın neredeyse eş zamanlı tahminleri.

3. Kural Kombinasyonu: Adalet yargılama dizisinin kural kombinasyon aşamasında, birey, alıcının haklılığına ilişkin nihai bir karara varmak için birkaç tahminleri birleştirir. Bu aşamadaki bireyler eşitlik, denklik, ihtiyaç kuralları ve dağıtımcı adalete ilişkin kararlarını etkileyen diğer dağıtım kurallarına ihtiyaç duyar.

4. Sonuç Değerlendirmesi: Adalet yargılama dizisinin son aşaması olan sonuç değerlendirme aşamasında, birey, alıcının sonuçlarının adaleti değerlendirilir. Birey, alıcıların ne alması gerektiğini tahmin etmiş ve fiili (veya potansiyel) kazanç ve cezalarının hak ettikleri ile uyumlu olup olmadığını belirleyebilmektedir.

Teori örgütlerde yöneticilerin verdiği kararlar bakımından ele aldığında ise; ödülleri eşit derecede dağıtan yöneticinin, soyut bir adalet standardına uyma amacı taşımayıp, uzun dönemde verimliliği üst düzeye çıkarmak için yaptığı düşünülmektedir Bu yöneticinin kararları, ödüllerin eşit dağıtımının daha yüksek motivasyon ve performans seviyesi sağlaması ve sürdürmesi beklentisi yönündedir (Beugre, 1998: 8). Çalışanlar arası çatışmayı engellemek isteyen yöneticilerin, performansı en kötü olan çalışanların elde ettiği kazanımı, en iyi performansı gösteren çalışanın aleyhine artırdığını saptamışlardır. Ödül dağıtımının aynı zamanda gizlilikten de etkilendiğini görülmektedir. Gizlilik olduğu koşulda yöneticilerin en kötü performans gösteren çalışanın ödüllerini abartmasına imkân olmamaktadır. Ödül dağıtımının gizli olmasının dağıtımı yapan yöneticinin, çalışanlarından görebileceği düşmanlık ve ya çatışma korkusunu azalttığı ve kendi eşitlik standardına en yakın şekilde dağıtımı uygulayabileceğine ulaşılmıştır. Ancak, ödül dağıtımı ile ilgili bilgilerin açıklanması durumunda ise dağıtımı yapan yönetici, düşük performans gösterenler arasında memnuniyetsizliği ve düşmanca tutumları minimize eden bir dağıtımı yapmaya çalışacaktır (İçerli, 2010: 75).

Adalet Yargı Modelinde, yöneticinin ödülleri kurallara göre dağıtırken seçici davranması ve farklı zamanlarda farklı kuralları uygulaması durumunun olduğu ifade

edilmektedir. Bu durumda adaletin değerlendirilmesi için bireyin temel kriterlerinin koşullara bağlı olarak değişmesi böylece kazanımların her zaman adil dağılamayacağı söz konusudur. Çünkü bazı durumlarda, bir dağıtım kuralının diğerlerine göre daha önemli olabilmektedir. Bu durumda, adaletin dağıtımı değerlendirilmesi sırasında oluşan algıyı etkileyebilmektedir.

1.4.2.2. Lerner Adalet Güdüsü Teorisi

Diğer bir proaktif - içerik teorisi olan Lerner (1977)’ın Adalet Güdüsü Teorisi, adaletin insanların en önde gelen kaygılarından biri olduğunu savunmuş ve Leventhal'in adalet arayışının kârı en üst düzeye çıkarma amacıyla araştırılması görüşüne karşı çıkarak bunun bir hayal olduğunu savunmuştur. Teoriye göre, dağıtım uygulamaları dört farklı ilke ile açıklanabilir (Greenberg, 1987: 13):

Rekabet İlkesi: Ödüllerin veya ücretlerin dağıtımı çalışanların performansına göre yapılmaktadır.

Eşit Paylaşım İlkesi: Ödüllerin veya ücretlerin dağıtımı her durumda eşit bir

şekilde yapılmalıdır.

Eşit Temelli Paylaşım İlkesi: Ödüllerin veya ücretlerin paylaşımı göreceli

katkılara göre yapılmaktadır.

Marksist Adalet İlkesi: Ödüllerin veya ücretlerin dağıtımı çalışanların ihtiyaçlarına dayalı yapılmasıdır.

Lerner’a (1977) göre, dağıtım kararları alınırken izlenecek adalet biçimi, taraflar arasındaki ilişkilerin niteliğine dayanmaktadır. Bu bakımdan teori kazanımların dağıtımını ahlaki yönden ele almıştır. Örneğin bir kişi yakın bir arkadaşının kazanımına ilişkin bir dağıtım yapacağında o kişinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak Marksist adalet ilkesini temel alacaktır. Tersi durumdaki bir arkadaşlık ilişkisi olduğu durumda diğer ilkeleri izlemesi beklenmektedir. Bir çalışanın elde ettiği kazanımları hak etme yönündeki gayreti ile diğer çalışanların hak ettiği kazanımları ne ölçüde elde edebildikleri arasında yakından bir ilişki vardır. Bu bağlamda örgüt içinde bir çalışanın diğer çalışanın hak ettiğini aldığını görmesi çalışanların örgüt içindeki motivasyonları bakımından oldukça önemlidir (Beugre, 1998: 12, İçerli, 2010: 76).

Ele aldıkları temel felsefeleri bakımından bazı farklılıklar olmasına rağmen, hem adalet yargı teorisi hem de adalet güdüsü teorisi, çalışanlara çeşitli koşullar altında ödüllerini ve ya ücretlerini nasıl dağıtılacağı konusunda benzer tahminler yapmaktadır. Teorilerin her ikisi de, insanların ödül dağılımı ile ilgili kararlarını nasıl verdiklerini ele aldıkları için, proaktif içerik teorileri olarak açıkça nitelendirilir (Greenberg, 1987: 13).