• Sonuç bulunamadı

Müjgan ÜçerÖZET

Geçmişte Sivas’ta çok miktarda yün çorap örüldüğü ve ticaretinin de yapıl- dığı bilinmektedir. 1325/1907 Sâlnâme-i Vilâyet-i Sivas’ta her sene 600 binden fazla çorap imal edildiği kayıtlıdır. Osmanlı döneminde 1271/ 1855 yılına ait iki arşiv belgesinde Sivas’tan Askeriye için hazırlanan çorap ve eldivenlerin bir kıs- mının gönderildiği, ikinci belgede de Anadolu ordusuna verilmek üzere 8500 çift çorap ile 1500 çift eldivenin Erzurum tarafına gönderildiği kayıtlıdır.

1980’li yıllara kadar şehirde olduğu gibi Şarkışla, İmranlı, Hafik, Kangal, Gürün, Yıldızeli, Zara, Elbeyli köyleri ve Sivas’ın diğer köylerinde çok zarif ço- raplar örülmekteydi. 19 yy. yapısı olan Çorapçı Hanı da Sivas’ta önemli bir çorap ticaretinin olduğunu göstermektedir.

Sivas Çoraplarıyla ilgili bu çalışmada elli yıldan beri toplanan bilgiler ve Sivas merkez ilçe ve iki köyüne ait örnekler yer almaktadır. Çalışmada yünün kır- kılması, yıkanması, taranması, boyanması ve çorabın örülmesi üzerinde durul- muş, çorap türleri, çorap nakışları hakkında bilgiler ve zengin örneklere yer ve- rilmiştir. Halk plastik el sanatlarından olan Sivas çoraplarının belgelenmesi, atla- sının hazırlanması, nakışlarının unutulmaması ve ekonomik yönden değerlendi- rilmesi de gerekmektedir. Proje kapsamındaki çalışmalarla halk sanatımızdaki bu zenginliğin tam anlamıyla belgelenmesi ve yaşatılması üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Sivas Çorapları, Çorap Çeşitleri, Çorap Nakışları

ABSTRACT

It’s widely known that a large variety of traditional socks used to be woven in Sivas province. ‘Salname’ records of 1907 (1325 in Islamic calendar) shows more than 600 thousand pair of socks were produced each year in Sivas. Accor- ding to two archive documents of 1855 (1271), 8500 pair of hoses/socks and 1500 gloves for the military were sent to Erzurum for the use of eastern armed forces.

Until 1980s, not only in province centre, but also in and around Şarkışla, İmranlı, Hafik, Kangal, Gürün and Yıldızeli districts and Elbeyli villages conti- nued weaving very elegant types of socks and hoses. Existence of a large 19th cen- tury building named ‘Çorapçı Hanı’ (Socksmakers’ inn) shows socks production was also an important area of local trade.

This study aims to reveal information and examples of socks, which have been gathered and collected for the last 50 years in Sivas region by the author her- self. Process of socks production, namely, sheepshearing, woolwashing, combing, colouring, and weaving socks are explained, and embroidery / decoration examp- les for traditional socks are illustrated. As a precious heritage of folk art, beauty and techniques of traditional socks production were documented and conveyed to the contemporary generations in this study.

Keywords: Socks of Sivas, Socksstyles, Socksembroidery

Her Evden Bir Çorap

Sivas Kongresi’nin 100. Yılında Her Yönüyle Sivas Uluslararası Sem- pozyumu’nda neden Sivas çorapları? Bu konuyu ele almamım sebebi, Millî Mücâdelede Sivaslı kadınlarımızın yükselen sesi AKMVC’nin top- lantılarında cephedeki askerlere yardım için Sivaslı hanımlardan hiç ol- mazsa her evden bir çorap örülüp getirilmesi istenmişti.

Millî Mücâdelede "Anadolu Kadınları Müdâfaa-i Vatan Cemiyeti (AKMVC) Sivas Valisi M. Reşit Paşa’nın eşi Melek Reşit Hanım (1887- 1958) ve arkadaşları tarafından 28 Kasım 1919 tarihinde Sivas’ta kurul- muştu. Millî Mücâdelede sonuna kadar Türk kadınlarına önderlik yapan Sivaslı ve Sivas’taki görevlilerin eşleri hanımefendiler, Türkiye çapında şubeler açtırarak, ulusal mücâdelenin kadın öncüleri oldular. Düşman iş- gallerini büyük bir hassasiyet ve dikkatle takip ederek, İtilâf Devletleri ve İstanbul Hükûmeti’ne karşı protestonâmeler yayımlayan, orduya malve eşya yardımı kampanyaları açan, Millî Mücâdelede Anadolu’ya geçenlere kutlama telgrafları gönderen bu cemiyet Kurtuluş Savaşı boyunca Türk kadınlarının iftihar edeceği büyük hizmetler görmüştür. Anadolu Kadın- ları Müdâfaa-i Vatan Cemiyeti, daimi olarak Heyet-i Temsiliye ve Ankara Hükûmeti ile ilişkilerini sürdürmüş ve Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük takdirlerini kazanmıştır.

Millî Mücâdelede; Anadolu Kadınları Müdâfaa-i Vatan Cemiyeti’nin faaliyetleri İrade-i Millîye’de ve daha sonra da Hakimiyet-i Millîye’de ya- yımlanmıştır. AKMVC’nin toplantılarında cephedeki askerlere yardım için Sivaslı hanımlardan hiç olmazsa her evden bir çorap örülüp getiril-

mesi istenmiş, en kısa zamanda yerel askerî görevlilere teslim edilmesi ri- casıyla Genel Merkez’den bütün şubelere genelge gönderilmişti. 1 Vehbi

Cem Aşkun (1909-1979), annesi Huriye Hanımın da Anadolu Kadınları Müdâfaa-i Vatan Cemiyeti’nin, Numune Mektebi’nde yapılan toplantıla- rına katıldığı günlerde kardeşi Hakkı’ya baktığını, bu toplantılar ve ça- lışmalar sonucunda bütün mahallelere ipler dağıtıldığını, askerler için ço- rap ve eldiven gibi eşyaların yapıldığını belirtmiştir. AKMVC yaklaşan kurban bayramında kurban derilerinin yününden askere çorap örülmesi, derilerinin satışından askerin diğer ihtiyaçlarında kullanılması için gerekli işlemlerin yapılmasını da istemişti. Cephelerde savaşan asker kardeşleri- mize çamaşır, çorap, eldiven temin ederek kadın şefkati ile destek olun- muş, savaşın sonuna kadar kadın, erkek, yaşlı ve genç el ele vermişlerdi.

Sivas Çorapları

İnsanlık tarihinde en çok kullanılan ve de en çabuk eskiyen eşya ço- raptır. Altaylar’daki kazılarda keçe çorapların bulunduğu bilinmektedir. Divânü Lûgat-it Türk‘te ‚uyuk‛ keçe çorap olarak kaydedilmiştir. 2

Çorap sözcüğün aslı Farsça gurab > Arapça curab olup Türkçe’den Balkan dillerine de geçmiştir.3

Çoraplar el sanatları tasnifinde kalın örgüler olarak adlandırılır. İki veya beş şişle veya tığ ile örülen kalın örgüler içine eldiven ve ülkemizde edik ve çedik gibi adlarla anılan, Sivas’ta ise patik denilen örgüler de da- hildir. Örcün Barışta günümüze ulaşan kalın örgü örneklerinin en eskile- rinin 19. yy. ’a tarihlendiğini belirtmektedir.4

Geçmişte Sivas’ta çorabın fazla örüldüğü ve ticaretinin de yapıldığı- belgelerden de anlaşılmaktadır.

1325/1907 Sâlnâme-i Vilâyet-i Sivas’ta (Sivas İl Yıllığı) şu bilgiler bu- lunuyor:‚Sivas çorapları eskiden beri her yerde bilinmektedir ve her sene 600 binden fazla çorap imal edilmektedir.‛5

1 Ahmet Necip Günaydın, Millî Mücadelede Sivas 108 Gün, Sivas Valiliği, 1000 Temel Eser,

Sivas 2010, s. 238.

2 Besim Atalay, Divânü Lûgat-it Türkçe Dizin, TTK. Ankara, 1986, s. 705. 3 İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı, İstanbul, 2005, s. 596. 4 Örcün Barışta, Türk El Sanatları, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 2015, C II. S. 593. 5 Ebubekir S. Yücel. Sâlnâme-i Vilâyet-i Sivas 1325/1907 Sivas İl Yıllığı, s. 19, Sivas Belediyesi,

Buruciye Yayınları No: 3. , Sivas, 007. s. 19. Bu il yıllığında dokuma ürünleri hakkında da şu bilgiler yer almaktadır: ‚Hamam takımları ve havlu çeşitleri imalinde Bursa’daki gibi olma- sa da muadil seviyededir. İpek ve yün mensucatı, Amasya’daki kozacığıla bağlı olarak hayli ilerlemiş, Diyarbakır ve Haleb’e rakib olmuştur. Birkaç sene evvel ipek mensucat fabrikası açılmış ama, Sivas’ta ipek mensucat fazla devam edememiştir. ‛ (Sivas’ta eskiden ipek do-

Osmanlı döneminde 1855 yılına ait iki arşiv belgesinde Sivas’tan Aske- riye için hazırlanıp gönderilen çoraplar6 hakkında şu bilgiler yer almaktadır.

1. Belge: A. MKT. MHM 69/2 Tarih: 01-08-1271/19 Nisan 1855Sivas Eyaleti tarafından tertib olunan çorap ve eldiven ile askerler için imal etti- rilmekte olan kilimlerin birazının gönderildiği.

2. Belge: A. MKT. NZD 150/34 Tarih: 18-09-1271/4 Haziran 1855 Sivas Eyaleti’nden yardım sureti ile tertip olunan çorap ve eldivenlerden bu ke- re Anadolu ordusuna verilmek üzere 8500 çift çorap ile 1500 çift eldivenin Erzurum tarafına gönderildiği.

Bu tarihlerin 1853-1856 yıllarında Osmanlı Devleti'nin de savaştığı Kırım Harbi günlerine ait olduğu görülmektedir.

Sivas çoraplarının şöhreti, önemli sayıda çorap örüldüğü ve ticareti- nin yapıldığı şehrimizdeki Çorapçı Hanı’ndan da anlaşılmaktadır. Si- vas’ın 1834 yılındaki sayımında7 Çorapçı Hanı’nın yer almaması özel

mülkiyet olan bu hanın 19. yy. ın ikinci yarısından sonra yapıldığını dü- şündürmektedir. Sivas’ta çarşı merkezinde Yeni Cami yanında bulunan ve önemli bir tarihî bina olan Çorapçı Hanı’nın üst katında birkaç oda 1950 yılında han sahibi Muammer Somtaş tarafından Sivas’ın kanaat ön- derlerinden İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi’ye tahsis edilmiştir. İsmail Hakkı Efendi’nin uzun müddet sohbetlerini sürdürdüğü bu yer ‚vekâle‛ olarak adlandırılmıştır. 8 Sivas Belediyesi tarafından satın alınan Çorapçı

Hanı 2011 yılında onarılmış olup Sivas Belediyesi İhramcızâde Kültür ve Sanat Merkezi olarak kullanılmaktadır.

Eskiden Sivas’ta çorap örücülüğü kadınlar için önemli bir geçim kaynağı idi. Çorapçı Hanı’na gelen pek çok çorapçı esnafı, kendi bölgele- rinde satmak için buradan çorap alırlardı. Şallı çorap deste ile satılırmış. Alıcılar çorapları çuvallara basar, öyle naklederlermiş. Çorap en çok güz mevsiminde ve Cumhuriyet Bayramı’ndan sonra satılırmış.

Çorap ören hanımlar ördükleri çorapları Çorapçı Hanı’nın önünde ve yakınında bulunan Tuzcular Çarşısı’ndaki tuzcu dükkânlarının önüne oturur ve burada perakende olarak da satarlardı. Tuzcular Çarşısı da ‚Ço-

kuma yapıldığına bir delil Gazezler (Kazzaz/ İpekçiler) Sokağı adıyla bilinen sokağın bu- lunmasıdır. Ayrıca Sultan I. İzzeddin Keykâvus’un yaptırdığı dârüşşifanın vakıf senedinde, binaya sınır evler içinde bir ipekçi esnafının adı geçmektedir M. Üçer). -

6 BOA belgelerini gönderen Salih Şahin’e teşekkür ederim.

7 Salih Şahin, Mekân ve İnsanıyla Sivas, Buruciye Yayınları, Sivas, 2013.

8 Ebubekir Sıddık Yücel, ‚İhramcızâde, İsmail Hakkı Toprak Hayatı ve Şahsiyeti ‚, Bir Gönül

rap Pazarı‛ gibi idi. Sabahın ilk ışıkları çarşıyı aydınlatırken tuzcu dükkânlarının önünde renk renk nakışlı çoraplar müşteri beklerdi. 9

Sivas’ta çorap fiyatları, 1900’li yıllarda ekmek 5 para iken çorap 5 ku- ruşa satılırmış. Bu iyi bir fiyatmış. Çorabına göre yüz paraya da çorap satı- lırmış. Çocuk çorabı 40 para imiş. (40 para 1 kuruş, 100 para 2,5 kuruştur).

Varlıklı hanımlar dahi boş durmazlar ördükleri çorapları bazen baş- ka hanımlara vererek de sattırırlarmış. Sivas merkezde 1980’li yıllarda el örgüsü renkli ve nakışlı yün çorap ticaretinin yapıldığı Bezazlar Çar- şı’sında görülmekteydi. O yıllarda Çiniler’in dükkânında çok sayıda des- telenmiş ve denk haline getirilmiş çorapların Avrupa’daki kayak merkez- lerine gönderildiğini dükkân sahibi söylemişti.

Pek çok hanımın çoraptan elde ettikleri gelirle aile bütçesine katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bazı anne ve kızının ördükleri çorapların geli- riyle kızın çeyizini hazırladıkları da görülmekteydi. 10 Sivas’ta pek çok

hanım ev işlerinden sonra kalan zamanlarında çorap örerlerdi. Çünkü boş oturmak çok ayıptı. Sivaslı yaşlı bir hanım yıllar önce şöyle bir hikâye an- latmıştı:

‚Eski zamanlarda yöre halkı bir ihtiyaçları için Hanım Sultan’a gidip yardım istemeye karar vermişler. Saraya yaklaştıklarında Hanım Sultan'ın sarayın bahçesinde çorap ördüğünü gördüklerinden bize yardım etmez cimri (?) diye düşünüp yarı yoldan geri dönmüşler. Hanım Sultan birini göndererek çağırtmış ve neden vaz geçip gelmediklerini sormuş. Onlar da düşüncelerini anlatınca Sultan; ‘boş oturmanın ayıp olduğunu çalışmak ve üretim yapmak gerektiğini’ söyleyerek gelenlerin istediği yardımı yapmış.‛

Sivas şehir merkezinde olduğu gibi Zara, Şarkışla, İmranlı, Hafik, Kangal, Gürün, Yıldızeli, Elbeyli köyleri ve Sivas’in pek çok köyünde çok zarif ve güzel çorapların örüldüğü biliniyor. Sivas Çorapları konusundaki başlıca yayınlar; Kenan Özbel, Betsy Harell, Emin Kuzucular, Müjgân Üçer, İ. Hakkı Acar, İsmail Gülamber ve Örcün Barışta tarafından yapılmıştır.11

9 Yıllar önce çorap satan bir hanım, içine bit konulan çorabın daha çabuk satıldığına inanıldı-

ğını söylemişti.

10 Sivas’ta söylenen ‚Dudu benden akıllı‛ deyiminin şöyle bir hikâyesi anlatılır: ‚Fakir bir an-

ne kız varmış, bunlar çorap örerek geçimlerini sağlıyorlarmış. Bir gün kızı Dudu'ya dünür gelmiş. Kadın dünürcülere kızını evlendirebilmek için maddî durumlarının iyi olmadığını söylemiş. Kızı ‘Anne, bir çuval örülmüş çorabımız var. Satarız, onunla beni everirsin’ diyin- ce, anne kızının bu sözü üzerine ‘Dudu benden akıllı!’ demiş. Bu sözler, çorabın bir geçim kaynağı olduğu gibi bir işe, kendi istekleri doğrultusunda çözüm getirenler için biraz da şa- ka yollu olarak söylenen bir deyim olmuş. ‛

Türk köylü çoraplarına ilk defa dikkat çeken Kenan Özbel; ‚Çoraplar sadece ayağa geçirilen çorap değil, motifler üzerinde bir milletin tarihi- dir‛ ifadesiyle konunun önemini belirtmiştir. K. Özbel Anadolu’yu köy köy gezerek topladığı çorapları yayımlandığı gibi Paris’te sergilemiş ve Türk Köylü Çorapları çok takdir toplamıştır. Bu eserde Sivas çorapları da yer almış bulunmaktadır. 12

Sivas Çorapları üzerindeki bu çalışmada Sivas şehir merkezinde 1976 yılından beri yaptığım araştırmalarla elde edilen bilgiler ve nakış örnekle- ri bulunmaktadır. Ayrıca merkez ilçeden Kızılcaköy ve Eskiköy’ün bazı çorap nakışlarına da yer verilmiştir.

Yünün Hazırlanması

Sivas çoraplarının yününün kırkılması (kırkım), yıkanması, taranma- sı, boyanması ve örülmesine kadar geçirdiği evreler, üzerinde durulması gereken çok önemli konulardır. Çok emeklerle ve özenle hazırlanan ev yünü eskiden çok makbul tutulur ve ‚ev yününe yeter olmaz‛ denilirdi.

Çorap örmekte haziran veya temmuz ayında kırkılan yaz yünü kul- lanılırdı. Dabak yünü (posttan alınan yün) pek makbul tutulmazdı. Yün- ler ırmak veya dere kenarlarında bol su ile yıkanırdı. Eskiden yün yıka- mak için şehirde Tekkeönü’nde Mısmılırmak’a veya Sularbaşı eski adı ile Bengiler Mahallesi’ndeki dereye gidilirdi. Önce yünler suda ıslatılır, sonra yıkanırdı. Yünler çöven bitkisi (Cypsophila) ile de yıkanabilirdi. Ülke- mizde sabun otu da denilen çövenin kökü ve dalları taşıdığı saponin se- bebiyle köpüren ve temizleyen özelliğinden dolayı bitki yün yıkamada da kullanılırdı. Tahta veya düzgün bir taş üzerine alınan yünler tokaçlanırdı.

-Betsy Harell, Anatolian Knitting Designs, Redhouse Press, 1981. Yazar, İstanbul’da Hisarüstü semtine yerleşmiş Sivaslılardan derlediği çoraplarla ilgili bilgiler vermiş ve bu çoraplardan çizilen motiflerin çizimlerini yayımlamıştır. Kitapta adı bilinen yetmiş motif çizimi vardır. (Kitap görülemedi ve Örcün Barışta’dan yazıldı).

-Emin Kuzucular, ‚Şarkışlada Çorap ve Çorapçılık‛, Sivas Folkloru, 1976, (Mayıs - Hazıran - Temmuz). Cilt 4, Sayı: 40 - 41- 42.

-Müjgân Üçer,‛ Sivas’ın İki Köyüne Ait Bazı Çoraplar‛,Türk Etnografya Dergisi, Ankara, 1982, 109-114.

- İ. Hakkı Acar, ‚Zara Yöresinde Çorap Motifleririn Dili‛, Zara Kültür. 2001.

-İsmail Gülamber, Sivas Örme Çorapları, Gazi Eğitim, Resim İş Bl. Yayımlanmamış Lisans Tezi. 1955- 1956. (Tez görülmemiş ve Örcün Barışta’dan yazılmıştır).

-Örcün Barışta, ‚Türk El Sanatlarından El Örğüsü Çoraplar‛, Erdem, Atatürk Kültür Merke- zi Dergisi. Atatürk Dil ve Tarih Kurumu, Eylül, 1986, S. 6. C. 2 s. 867-886.

-Örcün Barışta,‚Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Halk Plastik Sanatlarından Sivas Çorapları‛,

Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas Sempozyumu Bildirileri, Sivas 2003, s. 631-639.

Çamaşır yıkamak için tahtadan yapılmış yassı bir tokmak olan tokaç defa- larca yünlere vurulurdu. Durulanan yünler ağaçlara gerilmiş iplere veya yaygılar üzerine alınarak kurutulurdu. Yünün en önemli özelliklerinden biri de çabuk kurumasıdır.

Sıra yıkanarak temizlenmiş ve kurumuş yünlerin taranmasına gelir- di. Bunun için yün tarağı kullanılırdı. Yün tarağı 70x30 cm ebadında ve 3 cm kalınlığında bir dikdörtgendir. Tarağın bir tarafında iki sıra 10 cm bo- yunda çorap şişi kalınlığında madenî (demir) dişler bulunur. Yün tarayan hanım yere serdiği bir örtü üzerine oturur. Tarağın dişli kısmını sağ dizi- nin üzerine koyar, tarağın diğer ucunu da sol dizinin altına alır ki tarama esnasında tarak sallanmasın. İki el ile tutulan yün tarağının dişlerinden zıt yöne doğru çekerek taranırdı. Yün taramak bir hünerdir. Tarama yünü çürütmeden yani elyafları parçalamadan yapılmalıdır. Taranan yünler doğal renklerine göre; beyaz doğal yün rengi, sarı, gri, mor ve siyah ola- rak ayrılır. Taramada ilk ürün baş burun denilen en makbul kısmıdır. 13

Baş burun; yünün en incesi ve uzun elyaflı kısmı, yünün başıdır. Or- ta burun, nisbeten kısa elyaflıdır. Bundan çorap, fanila, yelek, hırka, kazak vb. örülür. Çöpür ise yünün tarakta kalan kısmıdır. Çöpürlü yün kalın eğ- rilerek çorap örülse de bu çorap dayanıklı olmaz. Çöpürlü yünden sırınan yorgan iyi olur, denir.

1950’li yıllarda Bezirci Mahallesi’nde yün tarayan bir dükkân açılmış ve böylece yünlerin taranması kolaylaşmıştı. O zamanlan bu dükkânın bulunduğu yere de Yün Tarağı adı verilmişti.

Yünler; iğ, kirman ve çığrık (çıkrık) adı verilen gereçlerle eğrilir. Yü- nü eğirmek de dikkat ve hüner isteyen bir iştir. Sivas’ta söylenen ‚eğiren giyer sırmayı, eğirmeyen giyer yırmayı (yırtığı)‛ sözü çorap örmedeki bu safhanın ve ardından gelecek işlerin önemini de belirtir. Taranmış yünler önce şilte haline getirilir, hafif burularak kol boyu ve kalınlığında şekil ve- rilir ki buna elçim denir. Elçim sol kola dolanarak sağ elde tutulan iğ ile eğrilir. İğ başında çengelli topuzu olan yuvarlak bir çubuktur. Kadınlar

13 İnce yün ile örülecek başlıkvb. için kırk burun denilen çok miktarda baş burunu yünü kul-

lanırlardı. Emeği takdir edilmeyenler tarafından söylenen; ‚İnce yoğun birimiş, hayvah öm- rüm çürümüş‛ deyiminin hikâyesi şöyledir: İki komşu kadın, kocalarına birer börk örmüş- ler. Kadınların biri özenle kırk burundan bembeyaz güzel bir börk örmüş. Diğeri çöpürlü yünü kalın eğirmiş, kirli beyaz kaba bir börk örmüş. Adamlar sabah işlerine giderlerken emekle ören kadın geçen birine: "Giden adamların börkleri nasıl" diye sormuş. "İkisi de be- yaz börklüydü" cevabı karşısında üzülen kadın: "İnce yoğun bir imiş, hayvah ömrüm çü- rümüş!"demiş.

ayakta olarak, evde bahçede, tarlada yün eğirebilirler. Bir genç kız yünü eğirme ve örmeye, nakış dökmeyi söylediği manide şöyle dile getirmiş:

İnce iplik bükerim / Kekülzülüf dökerim14

Cehiz kızın aynası / Nakışı sık dökerim

İnce eğirmek dikkat ve maharet isteyen bir iş olduğundan ‚ince eği- rip sık dokumak‛ deyimi yapılan her işteki özen ve emeği belirtmek için çok kullanılır. Bu deyimde eğirip yerine yanlış olarak eleyip sözcüğü kul- lanılmaktadır. Önce eğrilir ve sonra da dokunur!

Sivas’ta eskiden yünler çığrıh (çıkrık) ile de eğrilirdi. (Çığrı > ses tak- lidi ?) Yün eğirmeye yarayan ve el ile çevrilen çığrıh (çıkrık) davula ben- zer bir silindir büyüklüğünde tahta tekerlek (forg), iğ ve el ile çevrilen bir koldan ibarettir. 15 Eğrilmiş yün iğe sarılır ve buna da sırçan denirdi. Eski

kadınların çığrık dibinde çürüdükleri söylenirdi. Çığrık kadınlarımızın gönül ürperişleri olan manilerimizin birine şöyle yansımıştı:

Çığrığımın eli demir/Eğiririm gümbür gümbür

Padişahtan gelen emir/Çığrık seni yapan öle (İcad edip satan öle) 16

Sivas’ta eğrilen yünler çorap sağlam olsun diye iki kat yapılarak bü- külür ve yumak haline getirilirdi. Eğrilmiş iki yün yumak birleştirilerek hafifçe eğrilir yani koşlanır ve böylece sağlamlaştırılmış olurdu. Eğer üç kat ip birleştirilir ise buna üçürdüm adı verilirdi. Dizge denilen ve özen isteyen diz boyu erkek çorapları için eğrilen yünler iki veya üç kat yapı- lırdı. Sıyırgılama denilen işlemle üzerindeki kalınlıklar sıyrılarak yünün aynı kalınlıkta olması sağlanırdı. Beyaz ve doğal yün renginde olanlar aynen örgüde kullanılır, gri mavimsi ve mor renkte olanlar ya doğal ren- giyle kullanılır ya da boyanırdı. Boyanacak yünler dolaşmaması ve boyayı iyi alması için kelep adı verilen çile haline getirilirdi.

Boyama ve Boyalar

Kelepler örülecek çoraplarda kullanılacak renklere göre boyanırdı. Kilim dokumak için de aynı boyalar kullanıldığı gibi bazı çorap nakışları kilimlerde de yer alır.

14 Kekül (Kâkül) bir nakış adıdır. Nakışa keküllü (kâküllü) de denir.

15 ‚İğde de var, forgda da var, onu çevirende de var‛ atasözü; kabahatin sadece bir kimsede

olmadığı, o işle ilgili diğer kimselerin de kabahati olduğunu belirtmek için kullanılan eski bir sözdür.

16 Mustafa Birinci, ‚Yün Tarama Eğirme‛, Sivas Folkloru, Sivas, 1973, S. 2, s. 12;

Çıkrık ve Çorap manileri için bakınız: M. Üçer, F. Pekşen, M. Türkyılmaz, Mani Benim Ezbe-

Doğal boyalar bitkilerden elde edilir. Kimyasal boyalar Etdarlar Çar- şısı’ndaki etdar (attar) dükânlarından alınırdı. Yamçı boyası ve taş kara boya da çarşıdan alınırdı.