• Sonuç bulunamadı

İsmail Hakkı Acar

Toplumlar dünden taşıdıkları değerlerle geleceklerini inşa ederler. Sivas, tarihin ilk çağlarından beri Anadolu’da medeniyet kuran devletle- rin en önemli yerleşim merkezlerinden birisi olmuştur. Türk-İslam kültü- rü sayesinde de XIII. Yüzyıldan itibaren Sivas Selçukluların ekonomik ve kültürel merkezlerinden birisi haline gelmişti. O yıllarda İran, Mezopo- tamya, Akdeniz ve Karadeniz’den gelen ticaret yolları Sivas’ta birleşiyor- du. İlimiz, ticari etkinlikler ve Selçuklu sultanlarının ilgisiyle Anado- lu’nun önde gelen kültür merkezlerinden birisi durumuna geldi. Selçuk- lular, mimaride olduğu gibi el sanatları ve özellikle dokumacılığa da bü- yük önem verdiler. Bütün yörenin özelliklerini sanata yansıttılar.

El sanatları geçmişi geleceğe bağlayan özelliği ile kişilerin bilgi ve becerisine dayanan, özellikle doğal hammaddelerin kullanıldığı elle veya basit araçlarla yapılabilen, toplumun kültür yapısını ve sanat zevkini yan- sıtan gelenek ve göreneklerinin özelliklerini üzerinde taşıyan, ayrıca üre- timini yapan kişilerin duygu, düşünce ve becerisini yansıtan ürünlerdir. Dokumalar da en önemli halk sanatlarındandır ve aynı zamanda Orta Asya’dan çıkarak dünyaya yayılan Türk kimliğinin en belirgin belgele- rindendir.

İnsanoğlu ilkel dönemlerden beri barınma, yeme içme, giyim ve ko- runma amaçlı temel ihtiyaçlarını karşılayan ürünler üretmişler ayrıca bu ürünleri desen ve motiflerle süsleyerek ürünün kimlik kazanmasını sağla- mışlardır. Farklı yörelerde yaşayan toplumlar kendi özelliklerini yansıtan motiflerden oluşan işaretler oluşturup, değişik ürünlerde bu motifleri kul- lanarak aidiyet duygusu geliştirilmiştir. Böylece her ülkenin, şehrin hatta köylerin gelenek göreneklerine göre geliştirdikleri, kendi coğrafi işaretlerini oluşturabilecek ürünler ve süslemeler oluşmuştur. Bu ürünler arasında süs- lemeye en yatkın olanlardan biri de yöresel çoraplardır. Bu çoraplar desen ve motiflerle süslenerek hem sanatsal özellikler kazandırılmış, hem de söz- süz iletişim aracı olarak mesaj verme amacıyla kullanılmıştır.

Bizim yöremizde halı, kilim ve çorap gibi el ürünleri demek, kadınla- rımızın dertlerini, özlemlerini, hayal kırıklıklarını, aşkını, sevgisini bir mektup yazar gibi ilmeklerle, motiflerle, renklerle dillendirmektir. Onları dokuyanların bizlere ne anlatmak istediklerini öğrendikçe hayranlığımız bir kat daha artmaktadır.

Öncelikle bu el ürünlerinde kullanılan renklerin ne anlama geldiğine bir göz atalım;

Türk inanç sisteminde mavi gök önemli bir yer tutar. İslâmiyet’ten önce ve sonra gök, koruyucu özelliği ile kötülüklerin anası olan karanlığı kovan, yeryüzünü aydınlatan güneş, ay ve yıldızları içinde barındıran bir yer olduğu için kutsal sayılmış ve önem verilmiştir.

Sarı renk; bolluk, bereket ve varlığı temsil eder. Başak ve altın rengi olan sarı daima zenginlik olarak kabul edilmiştir, bereket timsalidir. Dü- ğünlerde gelin, ilk defa koca evine getirildiğinde, damat ve sağdıç yüksek bir yere çıkarak, içeriye girmekte olan gelinin başına bozuk para, leblebi ve buğday karışımını avuç avuç atarlar. Sarı renkli bu maddelerin gelinin başına atılması “Gelinle birlikte bereket ve bolluğun da eve girmesi” ola- rak yorumlanır. Ayrıca gelin, baba evinde çorabının içersine konan bir küçük altın ya da sarı renkli bozuk parayı damada vererek, yeni evine be- reket getirdiğine inanır.

Yeşil renk; baharla birlikte tabiatın yeniden canlanması o gelinin git- tiği ailenin çoğalmasını temsil eder.

Kırmızı, ateşin rengi olduğu için güç ve kuvveti temsil eder. Bu yüz- den Şamanizm döneminde tanrıya inanan insanlar, İslâmiyetle birlikte Yüce Allah’ın gücünü ve kudretini kabul ederek bunu yine kırmızı renkle ifade etmişlerdir. Tanrının bir armağanı olarak kabul edilen ateşe verilen bu kutsiyetten dolayıdır ki, bu gün de bütün Anadolu’da, ateşe tükürme- nin, ateşe küfretmenin, ateşi su ile söndürmenin ve ateşle oynamanın uğursuzluk getirdiğine inanılmaktadır.

Yöremizde, bir zamanlar, hem erkekler hem de kadınlar tarafından giyilen yemeni ve çarıkların üzerinde renkli parçalar bulunurdu. Yemeni- nin üstüne ve dış tarafına gelecek şekilde meşinden yapılmış ve beyaz renkli “tırnak” adı verilen bu şekillerle saf ve temizlik, iyi duygular ifade edilmiş olurdu. “Tokalı” denilen çarıklar daha çok süslü ve göz alıcı olur- du. Manda ve öküz derisinden yapılan bu çarıkların üzerine “vakete” de- nilen renkli parçalar konularak süs yapılır, böylece yaşama sevinci dile getirilmiş olurdu.

İşte, bütün bu renk cümbüşünü köy düğünlerimizde gelinin başında görürüz. Birçok köyümüzde beyaz duvak ve gelinlik yerine geline tuğlu başlık yapılarak, çok renkli bindallı giydirilir ve yüzüne de kırmızı duvak örtülür. Çünkü renklerin toplumumuzda inanış, yaşayış ve sosyoekono- mik açıdan önemi büyüktür. Gelin başı yapılırken önce kırmızı renkli bir duvak ile örtülen gelin başına sonra silindir biçiminde bir karton konur. Bu kartonun etrafı boncuk, altın ve parlak madenlerle süslenir. Bu süsle- mede yine kırmızı, mavi, sarı ve yeşil renkler hâkimdir. Gelinin tepesine ise, her birinin ayrı anlamı olan bu renklere boyanmış tüy ve püsküller ile bir de küçük ayna takılır. Ayna, gelinin, ömür boyu namusunu koruyaca- ğına dair söz vermesi anlamına gelir.

“Dost başa, düşman ayağa bakar” deseler de Dostlar Ayakta Bir

Düşmanlık Görmezler. Çünkü çoraplar üzerindeki motifler, çorabı bir gi-

yim eşyası olmaktan çıkararak, bir milletin kültürünü, yapıldığı yörenin özelliklerini, ören kişinin duygularını ve giyen kişinin konumunu belirten bir işaret olarak kabul edilmiştir.

Yöremizin kadınları yüzyıllardır dilinin düğümlendiği zamanlarda harfsiz ve kelimesiz bir dille duygularını ifade etmişlerdir. Kaynana ve özellikle kaynatanın önünde kendi öz çocuğunu kucağına alıp sevemeyen annelerden tutun, kaynatasına uzun yıllar gelinlik ederek, onunla işaret diliyle anlaşarak hiç konuşmayan gelinler, duygularını işte bu çoraplarda ifade etmeye çalışmışlardır. Çeşme başında su doldurma bahanesiyle sohbet etme imkânı bulan kadınların giydiği çorapların motiflerine baka- rak o kadının sosyal hayatı ve duygularını anlamak mümkündür. Yani çoraplar bir kimlik belgesi gibidir. Kadının evli-bekâr ya da dul olduğu, çocuksuz olduğu, oğlunun bulunup bulunmadığı bu çoraplardaki motif-

lerden öğrenilir. En çok kullanılan motifler; Aynalı, Baca Demiri, Elma

Topu, Çengelli, Deve Boynu, Eli Böğründe, Fincan İçi, Koç Başı, Deli Kıv- rım, Küpeli, Katip Cimciği, Güvercinli, Sülüklü, Şal Deseni, Tetikli, Üzüm Salkımı, Ceviz Kıynağı, Baklava Dilimi, Kuşgözü, Yarım Aynalı, Yan Ye- ritme, Bal Kaymak, Muskalı, Gelin Övündüren motifleridir.

Bal kaymak Motifli Çorap Koçbaşı Motifli Çorap

“Yarım Aynalı” motifli çorabı genç kızlar giyer. Giyen tarafından örülen bu çoraplardan mutlaka her kızın çeyizinde birkaç çift bulunur. Bu çorabı giyen kız ya sözlüdür ya da nişanlıdır. Örülmesi çok zor olan bu motif, yine de canlı renkleriyle mutluluğu ifade eder. Desenin ortasındaki çizgi, evliliğin yani birlikteliğin henüz olmadığını, çizgilerin iki tarafında- ki muskaların içindeki noktalar, nişanlı kız ile oğlanı sembolize eder. Yan- lara doğru uzayan hatların içindeki noktalar ise, ilerde kurulacak bu aileyi şenlendirecek çocukları anlatır.

“Yan Yeritme” denilen motifli çorapları genellikle yeni gelinler giyer. Bu motifte gelin, en kısa zamanda bu aileye, mutluluğun ifadesi olan ço- cuklar doğurmak istediğini anlatmaya çalışmaktadır. Ayrıca hamile gelin- ler de Yan Yeritme motifli çorabı giyerek etrafına hamile olduğunun müj- desini vermiş olurlar.

Evli kadınların giydiği “Küpeli” motifli çoraplarda dikkat edilmesi gereken en önemli husus renklerin canlı ya da matlığıdır. Eğer renkler

canlı ise o kadının mutluluğunu ifade eder. Mat renklerle örülen küpeli motifli çorabı giyen kadının aileden, kocasından ya da çocuklarından do- layı bazı problemleri olduğu anlaşılır.

Uysal, munis ve her sözü dinleyen yumuşak başlılığın bir ifadesi ola- rak da “Deve Boynu” motifli çoraplar giyilir. Deveboynu motifi arasına çengel motifi dizilmiştir. Genellikle orta yaşlı kadınların giydiği bu çorap- ları her kadın her fırsatta giyerek evine ve yuvasına bağlılığını ifade etmiş olur ve bu özelliği ile de gurur duyar.

“Ceviz Kıynağı” isimli motifle örülmüş çorabı giyen kadın mutlaka kaynanadır. Çünkü motifteki yürek parça parçadır. Elkızı denilen gelin gelerek, çok sevdiği oğlunun sevgisine ortak olmuştur ya da eloğlu, yürek paresi kızını elinden almıştır.

Dul kadınların giydiği “Eli Böğründe” motifli çorabı giyen kişi örer. Sahipsizlik ve naçarlık ifade eden üçgen şeklindeki motiflerin aralarına da deveboynu motifi serpiştirilerek bu kişinin yumuşak başlılığı ve evine bağlılık duygusu bir arada verilmeye çalışılır. Bu çoraplarda deveboynu motifi eli böğründe motifinden daha büyük ve canlı renklerden yapılmış- sa bu kadın dul da olsa evlenmek istememektedir. Aksi halde kendisinin nasibi çıktığı takdirde yeniden evlenmeye hazır olduğunu anlatmaya ça- lışmaktadır.

Gelin olacak her kızın çeyizine annesi tarafından örülerek konulan “Baca Demiri” motifli çoraplar, annenin kızı ile övündüğünün bir ifadesi- dir. Gittiği evin bacasının tütmesi yani ailenin mutlu bir şekilde çoğalaca- ğını ifade eden bu çoraplar düğün başladığında geline giydirilir ve dü- ğünden sonra da uzun bir süre o gelin tarafından giyilir. Canlı ve göz alıcı renklerden oluşan bu çoraplarda her motifin arasına konulan çengel mo- tifleri ise, bu gelinin oğlan tarafından büyük çabalar sarf edilerek elde edildiğini anlatır. Bu çoraplar şayet donuk ve mat renklerden oluşmuşsa, bu birleşmeden kız tarafının pek memnun olmadığının ifadesidir. Ayrıca, motifler çok muntazam bir şekilde işlenmişse mutluluğu, düzensiz ve rastgele işlenmişse mutsuzluğu anlatır.

Deli Kıvrım” motifli çorabı genellikle 12-20 yaş arasındaki hem erkek hem de kızlar giyer. Bu çoraplardaki motif, başıboşluğun yani sözlü, ni- şanlı ya da evli olunmadığının bir ifadesidir. ”Deli kıvrım “ denen asıl motif yaprakların arasındaki “S” şekilleridir. Yapraklar, kişinin etrafında her ne kadar ana-baba, kardeş ve hısım akrabalar olsa da bu motifle, ger- çek sahibinin olmadığını anlatır. Motiflerin etrafındaki noktalar ise kişiyi elde etmek isteyen pek çok bekarın bulunduğunu belirtir. “

Genç delikanlıların giydiği “Muskalı” motifli çoraplar canlı renkler- den oluşur. Anneler kendi oğullarına örer ve nazar değmesini önlemek amacına yöneliktir. Muska şeklindeki üçgenlerin içinde şayet noktalar varsa bu delikanlı nişanlıdır.

“Koçbaşı” motifli çorabı, o çevrenin en yiğit ve lider pozisyonunda olan erkekleri giyer. Motifin ortasındaki nokta bu yiğidi, etrafındaki koç- başları bu yiğidin adamlarını, yaprak motifleri ise çevresinin kalabalık ol- duğunu, herkes tarafından sözünün dinlendiğini, sayılıp sevildiğini ifade eder. Bayram ve düğün törenlerinde muhtar, düğün kâhyası ve geniş aile- leri idare eden kişi mutlaka bu çorapları giyer. Koçbaşı motifinin sadece yapraklısı olan çorapları ise oğlan babaları giyer ve oğulları ile her zaman gurur duyduğunu ifade etmiş olur.

Damatlar tarafından düğünün başlamasıyla birlikte giyilen “Aynalı” motifli çoraplardan birkaç çift eskitilinceye kadar giymeye devam edilir. Renkler çok canlıdır ve göz alıcıdır. Gelin tarafından örülür ve çeyiz ola- rak oğlan evine getirilir. Küçük bir kare şeklinden başlayarak gittikçe iç içe büyüyen bu motifte yeni kurulan bu yuvada sevginin yumak gibi bü- yüyerek artacağı ve bu sevginin çocuklarla perçinleşeceği ifade edilmiş olur. Çocuklar da sanki karelerin ortasındaki noktalardır.

Aynalı motifli çorap Baca Demiri motifli çorap

Erkeklerin giydiği bir diğer çorap ise “Elma Topu” denilen motifli çoraplardır. Ortadan ikiye dilinmiş elmaya benzeyen bu çoraplar yaşlı er- kekler tarafından giyilir. Evin bakım ve ihtiyaçlarını üstlenen bu kişi dai- ma saygıdeğer ve sözü geçen birisidir. Ancak bazen güç ve kuvvetten dü- şen çok yaşlanmış kişilere de saygı duyulması, hatta minnet ifadesi şek- linde bu çoraplar giydirilmektedir. Ökçeye yakın kısımlarında “Kuş Gö- zü” motifi yapılarak evin kalabalık bir aileden oluştuğu anlatılmış olur.

Sözlü veya nişanlı kızlarla yeni evli gelinlerin giydiği “Balkaymak” motifli çoraplar, genellikle kırmızı-beyaz üzerine siyah desenlerden olu- şur. Ortadaki iki nokta, ailenin çekirdeğini oluşturan kadın ve erkeği, et- rafa doğru yayılan noktalar ise yuvanın mutluluk ve devamını sağlayacak olan çocukları ifade eder. Bu birleşmeden dolayı mutlu olduğunu anlat- maya çalışan kadın, çok sık ve uzun süre bu çorabı giyer.

“Baklava Dilimi” motifli çoraplar orta yaşlı kadın ve erkekler tara- fından giyilir. Mutluluğun ifadesi olan bu çoraplar kişinin evlatlarından, gelinlerinden ve diğer hane halkından, kısacası çevresinden memnuniye- tini anlatır.

Çok sayıda ortası noktalı küçük karelerin çeşitli şekillerde dizilişle- rinden oluşan “Kuşgözü” motifli çoraplar yaşlı kadın ve erkekler tarafın- dan giyilir. Genellikle kalabalık bir aileye sahip olunduğunu ifade eden bu çoraplar göz alıcı ve parlak renklerle örülür.

Gelin tarafından örülüp kaynana ve kaynatalar tarafından giyilen “Gelin Övündüren” motifli çoraplar birbirine geçmiş “S” şeklinden olu- şur. Bunu giyen kişi gelininden memnun olduğunu anlatmak istiyordur. Gelin Övündüren motifli çorapların boğaz kısmında “Eli Böğründe” moti- fi olursa bu çoraplar daha da önem kazanır. Buradaki Eli Böğründe moti- fi, evdeki gelinin çok yumuşak başlı ve söz dinleyen birisi olduğunu anla- tır. Kısacası, bu çorabı giyen kaynana ya da kaynata gelininden memnun olduğunu ifade etmektedir. Her ne kadar gelin kendisini bu şekilde an- latmaya çalışırsa da çorabı giyen kişi de düşüncesini ayrı bir biçimde ifa- de eder. Şayet çorabı tam çekmemiş ve çorabın boğaz kısmını geriye kat- lamışsa, motif ne anlatırsa anlatsın giyen kişi bunun doğru olmadığını yani gelininden memnun olmadığını belirtmeye çalışır.

Orta yaşlı kadın ve erkekler tarafından giyilen “Çengelli” motifli ço- raplar dünürlüğe gidilirken giyilir ve kesin tavırlılık ifade eder. “İstedi- ğimi elde etmeden yani kızı almadan buradan ayrılmam” demek isten- mektedir. Yine dünürlüğe giderken giyilen “Sülüklü” motifli desende de aynı düşünce vardır. “Sülük gibi yapıştım. Kızı almadan gitmem” den- mek istenmektedir.

Genellikle evlenme çağına girmiş olan kızlarla dul kadınların giydiği “Katip Cimciği” motifli çoraplar, kişinin etrafındaki erkekler tarafından bakışla da olsa rahatsız edildiğini, şayet kendisini isteyen birisi varsa elini çabuk tutması gerektiğini anlatmaktadır.

Anneler tarafından örülüp 10-12 yaşındaki küçük kızlara giydirilen “Güvercinli” motifli çoraplarla, bu kız çocuğunun zamanı geldiğinde bir kuş gibi yuvadan uçup gideceği anlatılmaktadır. Bu motifle küçük kız ço- cuklarına patik de örülür.

Ayrıca “Akrep” motifi gurur ve özgüveni işaret eder. Ailesi ile gurur duyan orta yaşlı kadın ve erkekler bu çorabı sıkça giyerler. “Bıtrak” moti- fine “Nazarlık” motifi de denir ve bu çorabı giyen kişiye nazar değmeye- ceğine inanılır. Bu motif bolluk ve bereket için de kullanılır. Çoraplarda “Lale” motifi sevgi, dostluk ve barış içinde, güzelliklerle dolu uzun bir ömür geçirme dileğini ifade eder. “Karanfil” motifli çorabı ise yeni gelin- ler giyerek böylece geldikleri yuvalarına sevgi ve sadakatlerini göstermiş olurlar.

Çorapların İpi de çok farklı hazırlanır. Çorap ipine de insanlar gi- bi çile çektirilir. İp, önce yağmur altında bekletilir. Sonra güneşlenir. Daha sonra da belli gün ve gecelerde dışarıda ayazda bekletilir. Sonra da örül- meye başlanır. Böylelikle bu iple örülen çorabı giyenin bir daha sıkıntı ve üzüntü çekmeyeceğine inanılır.

Deve Boynu Motifli Çorap Yan Yeritme Motifli Çorap

Çoraplar genellikle beş şiş ile örülür ve hemen her çorapta en az beş renk ip kullanılır. Çorapların örülmesine “Burun” kısmından başlanır ve “Boğaz”a doğru ilerlenir. En son olarak da “Topuk” kısmı örülür. Çorabın bitiminde ise boğaz kısmına “Bağcık” denilen örme bir bağ atılır. Bu ço- rapların boyu diz kapağına kadar çıkmaktadır. Renkler ise, ceviz yaprağı, soğan kabuğu, çivit otu, papatya çiçeği, karamuk, sütleğen, muhabbet çi- çeği, sığır kuyruğu, annuk ve kermes otu gibi bitkilerden elde edilen “Kök Boya” dır.

Bunlar, ilk bakışta bir renk cümbüşü gibi görülebilirler ama önemli olan bu renk ve motiflerin ne anlattığını görebilmektir. İşte, bunların unu- tulması, neyin eğri, neyin doğru olduğunun unutulması demektir. Sahip olduklarımızın değerini bilemezsek bunları koruyamayız. Kültürel değerle- rini koruyamayan toplumlar da medeniyet yarışında amaca ulaşamazlar.

Sivas’ta araştırma bölgesi çok geniş bir yüzölçüme sahip olduğu için bu çorapları tek bir şablon içinde değerlendirmek doğru değildir. Benim bu araştırmalarım Zara merkezli olmak üzere Hafik, Doğanşar, Koyulhi- sar, Suşehri, Akıncılar, Gölova, İmranlı ve Kangal ilçeleri ile bir kısım köy- lerini kapsamaktadır.

Sonuç olarak; kültür ve inançlarımızla ne kadar övünsek azdır. Çün- kü bir toplumun hayatiyetinin sürdürülebilmesinde dil, din ve tarih kadar geleneklerin de büyük önemi vardır. Hukukun bile yetersiz kaldığı za- manlarda bu gelenekler toplumları ayakta tutmayı başarabilmiştir. Bunun için de çalışmalarımızın “Geleneği Geleceğe Taşımak” prensibiyle yapılı- yor olması ve bu konuda herkes tarafından çaba gösterilmesi gerektiği inancındayım.

* * * * *

Çorap ördüm milinen Çorap ördüm birine Dürdüm koydum gülünen Düştüm elin diline Şimdi sevdiğim gelir Şu çorabı götürün Otuz iki dilinen. Verin yârin eline.

YÜN ÇORAP

Allı yeşilli bir ihtiyar gezerdi çarşıda Ellerinde de allı yeşilli bir çorap gezerdi. Duyulurdu: Satlık hemşerim, satlık, yavaştan. Bıyıkları kar kar rüzgarda, gözleri acı acı yaştan Biz susardık, ihtiyar susardı ama

Allı yeşilli çorap kim bilir ne derdi.

Mavili allı bir ihtiyar giderdi akşam pazarında Ellerinde de mavili allı bir çorap giderdi. Aksederdi görmüş geçirmiş

Satlık hemşerim, satlık. Mart gecesi düşerdi Sivas’a, Düşmezdi havalardan bir rahatlık

Ayağımıza kadar gelmişti mavili allı bir ihtiyar dağ köylerinden Mavili allı bir haberdi.