• Sonuç bulunamadı

2.4 Azim

2.4.6 Pozitif psikoloji açısından azim

Günümüz dünyasında toplumlar küresel ısınma, doğal afetler, ekonomik durgunluk, beklenmedik evsizlik, terörizm ve süregiden savaşlar gibi olağandışı zorluklarla karşı karşıya gelmektedir. Bütün bu korkuların ve hüzünlerin aksine modern çağda iyi yaşamın ne olduğu, mutluluk, kişisel gelişim ve iyi oluş gibi yaşantıları test etmeye dayalı olarak ortaya çıkan bilimsel yaklaşım pozitif psikolojidir. Pozitif psikolojinin odaklandığı konular mutluluk, iyi oluş, akış deneyimi, kişisel güçlülük, erdem, yaratıcılık, pozitif grupların ve kurumların temel özellikleridir (Hefferon ve Boniwell, 2011).

II. dünya savaşına kadar çoğunlukla psikolojik hastalıkların iyileştirilmesine odaklanan psikoloji bilimi, insan fonksiyonunun hastalık modeline dayalı çalışmalarda bulunmuştur. Patolojiye olan bu yoğun ilgi işlevsel birey ve müreffeh toplum üzerine yapılan çalışmaların ihmal edilmesine yol açmıştır. Pozitif psikolojinin amacı da bu odak noktasını değiştirerek pozitif bir yaşamın inşası üzerinde durmaktır (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000; Seligman, 2002a). Pozitif psikolojinin kurucusu olarak kabul edilen Pensilvanya Üniversitesinde Profesör olan Seligman, pozitif psikoloji yaklaşımına ilişkin görüşlerini şu şekilde dile getirmiştir:

Pozitif psikoloji akımının mesajı psikoloji biliminin yıllar içerisinde deforme olduğunu bizlere hatırlatmaktır. Psikoloji sadece hastalığın, zayıflığın ve hasarların çalışıldığı bir alan değil; güçlülük ve erdemin de çalışıldığı bir bilimdir. Tedavi sadece bozukluğu düzeltmez, sağlıklıyı da inşa eder. Psikoloji sadece hastalık ve sağlıkla ilgili değildir; iş, eğitim, aşk, gelişim, kavrayış ve eğlence de psikolojinin alanına girer. En iyinin ne olduğu arayışında, pozitif psikoloji hüsnü zanna, kendini kandırmaya veya ikna etmeye çalışmaz; bunun yerine, insan davranışının tüm karmaşıklığıyla ortaya koyduğu benzersiz sorunları bilimsel yönteme en iyi biçimde uyarlamaya çalışır (Seligman, 2002a).

Seligman pozitif psikolojinin öncü ismi olsa da bu kavramı ilk ortaya atan dünya çapında tanınmış psikologlardan olan Maslow (1954)’dur. Maslow, Rogers ve diğer

95

hümanistik psikologlar psikolojideki kilinik yaklaşıma ve davranışçılığa karşı yeni bir bakış açısı kazandırdılar. Bu cömert insancıl bakış açısı, toplumu derinden etkilemiş ve büyük vaadlerde bulunmuştur. Ancak insancıl psikoloji birikmiş empirik temellere dayanmadığından ve kendine terapötik yardım anlayışını ortaya çıkardığından dolayı tartışmalara yol açmıştır (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000). Pozitif psikoloji ile hümanistik psikolojiyi birbirinden ayıran temel nokta metodolojik farklılık olmuştur. (Hefferon ve Boniwell, 2011). Humanistik psikoloji nitel araştırma ve yorumlayıcı paradigmaya dayalı iken pozitif psikoloji emprik verilere dayalı olarak ilerlemektedir.

Humanistik psikolojiye göre bireylerin davranışları, dünyaya ilişkin algıları ve kişisel anlamları yoluyla şekillenir. Bireyler sadece kalıtımın ve çevrenin etkisinin ürünü değildir. İnsanlar kendi potansiyelini gerçekleştirmek üzere içsel olarak motive olmuştur (Hefferon ve Boniwell, 2011). Vainio ve Daukantaitė (2016) azim ile iyi oluşun yaşam doyumu, psikolojik iyi oluş ve uyumlu yaşam gibi çeşitli biçimleri arasındaki ilişkiyi incelemiş ve bu ilişkiyi Rogers’in (1961; 1964) organizmik değerlendirme teorisi bağlamında ele almıştır. Teoriye göre bireyler kendi potansiyelini gerçekleştirmek üzere motive olmuştur ve azim de bu gelişme motivasyonuna benzerlik göstermektedir. Rogers (1961; 1964) tam verimli bireylerin gerçek benliğine doğru harekete geçmek için motive olduklarını, kendi duyguları ile temas halinde olabileceklerini, anlamlı amaçlara doğru kendilerine yön verebilececeklerini ve bunu sürdürebileceklerini, kendileri ve diğerleriyle uyumlu bir varoluşu teşvik eden prososyal değerleri sürdürebileceklerini ifade etmiştir. Kendini gerçekleştirme olarak bilinen bu iyi oluş görüşü organizmik değerlendirme teorisinin temelidir. Teori kişinin potansitelini geliştirmeye yönelik doğal motivasyonu bakımından azim ile benzerlik göstermektedir. Çünkü azimli kişiler soyut olan uzun dönemli amaçlarını gerçekleştirmek için öz-düzenleme gerektiren yakın dönemli amaçlarını takip ederler. Bu bireyler azimli bir şekilde hedeflerini takip etmek için kendileri ile daha güçlü bir ilişkiye ihtiyaç duyarlar (otonomi). Vainio ve Daukantaitė’in (2016) üniversite öğrencileri ve üniversite öğrencisi olmayan bireylerle yaptığı çalışma azim ile iyi oluşun 3 boyutu (yaşam doyumu, psikolojik iyi oluş ve uyumlu yaşam) arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur.

Pozitif psikolojinin öznel bağlamda önem verdiği pozitif deneyimler geçmişteki iyi oluş, hoşnutluk ve yaşam doyumu, gelecekten umut ve iyimserlik, şu andaki akış ve

96

mutluluktur. Bireysel bağlamda pozitif kişinin özellikleri sevmeye çalışma kapasitesi, cesaret, kişilerarası yetenekler, estetik duyarlılık, sebatkârlık, affedicilik, orjinallik, gelecek konusunda duyarlılık, maneviyat, yüksek beceriler ve bilgeliktir. Grup bağlamında ise bireyleri daha iyi vatandaşlar yapmaya yönelten vatandaşlık ve kurumsal erdemler, sorumluluk, fiziksel doyum, diğergamlık, nezaket, uyumluluk, hoşgörü ve iş ahlakıdır (Seligman ve Csikszentmihalyi, 2000).

Mutluluk, pozitif psikoloji üzerine çalışan bilim insanlarının sıklıkla kullandığı çok yıpranmış ve yorgun bir kavramdır (Seligman, Ernst, Gillham, Reivich ve Linkins, 2009). Seligman (2002b) mutluluğun niteliksel olarak birbirinden farklı 3 boyuttan oluşan çok boyutlu bir yapı olduğunu ifade etmiştir. Bunlar zevk (pleasure), bağlılık (engagement) ve anlam (meaning)’dır. İlki hedonik olup eğlence, aşk, memnuniyet ve zevk gibi pozitif pozitif duygulardır. Kişinin sahip olabileceği kadar çok güzel şeylere sahip olduğu bir yaşam ‘keyifli bir yaşam’dır.

İkincisi Thomas Jefferson ve Aristotles’in aradığı akışı ifade eden bir kavramdır. Akış (flow) yaşama bağlılığın bir parçası olup kişinin öz farkındalığını kaybettiği, zamanın durduğu ve müzikle bir olduğu bir andır (Csikszentmihalyi, 1990). Akış, zorluk düzeyi yüksek olan görevlerde çalışıp çaba harcamadan yapıyormuş gibi düşünmek zorunda olmadan bir şeyleri yapıyor olmak anlamına gelmektedir. Kariyerini ustalar üzerine yapan önde gelen psikologlardan olan Csikszentmihalyi’ye göre bir ustayı usta yapan şey spontan bir hisse yol açan, tam odaklanma hali diyebileceğimiz akıştır (Duckworth, 2018). Duckwoth (2018) yaptığı araştırmalar neticesinde azimli insanların daha çok hedef odaklı uygulamalar yaptığı ve daha fazla akış hissettiği sonucuna ulaşmıştır.

Üçüncüsü ve ise en çok düşünsel kanıta sahip olan yaşamdaki anlamdır. Pozitif psikoloji perspektifinde anlam kişinin güçlü yönlerini bilmesi, sahip olduğu bu gücü kullanması ve kendinden daha büyük olduğuna inandığı bir şeye hizmet etmesidir (Seligman, 2002b). Anlam Aritoteles’in eudaemonia kavramına dayanmaktadır. Eudaemonia erdemin belirlenmesi ve geliştirilmesi ve böylece kişinin iç dünyası ile uyum içinde olması anlamına gelir. Hedonistik anlayış kişinin kendine yarar sağlarken eudaemonik düşünceler başkalarına yarar sağlar (Von Culin ve diğ., 2014). Peterson, Park ve Seligman (2005) anlamlı bir yaşam sürmenin bazı bireylerde zaman zaman akış deneyimlerini ortaya çıkarabilse de tüm akış deneyimlerinin bir bireyi daha büyük bir

97

iyiliğe bağlamak anlamına gelmediğini ifade etmiştir. Ayrıca bütün anlamlı aktiviteler de akışı gerektirmeyebilir.

Akışı deneyimlemeye motive olmuş insanların kapasitelerini aşan zorluklarla karşılaşılaştıkları zaman zevk almasalar da amaçlı bir çalışmaya kendilerini gayretli bir şekilde adamaya istekli olmaları gerekmektedir (Von Culin ve diğ., 2014). Bu nedenle akış anlarının tadını çıkarmak için kasıtlı uygulamaları saatlerce sürdürmek gerekli görülmektedir. Böylece akışı tecrübe etme isteği, bireyleri dolaylı olarak gayret ve çalışkanlığa yöneltebilir. Bu varsayımın dolaylı kanıtı da daha küçük heceleme yarışmacıları, diğer uygulama faaliyetlerinden daha az zevk almasına rağmen, daha fazla saat boyunca kasıtlı uygulama yaparlar (Duckworth, Kirby, Tsukayama, Berstein ve Ericsson, 2011)

Von Culin ve diğerleri (2014) azimdeki bireysel farklılıları yaşamdaki mutluluğun sürdürülmesinde etkili olan hedonik olarak olumlu faaliyetler olan zevk alma (pleasure), daha yüksek ve özgecil hedeflere hizmet eden anlam (meaning), meşguliyet (engagement) açısından incelemişlerdir. İki farklı örneklem grubu ile yaptıkları araştırmada, her iki örneklemde de azim, meşguliyet ile orta düzeyde, anlam ile düşük düzeyde ve zevk ile de düşük düzeyde negatif yönde ilişki bulmuşlardır. Bu motivasyonel yönelimler, azmin boyutları ile farklı bir şekilde ilişkilidir: çabada ısrar ve meşguliyet yüksek düzeyde ilişkili iken, keyif ilgide süreklilik ile daha yüksek düzeyde ilişkilidir. Sonuç olarak azimdeki bireysel farklılıklar, insanları mutlu eden şeylerin farklılığından kaynaklanabilmektedir.

Azim ile öznel iyi oluş arasındaki ilişki uzun soluklu hedefi takip etme temeline dayanmaktadır (Li, Lin, Zhao, Chen ve Wang, 2018). Bu da Yunan mitolojisinde önemli bir yeri olan karakterlerden Sisyphus’un ünlü bir hikâyesine benzetilmiştir. Sisyphus kaya parçasının kartopu haline geldiğini görmek için aşınmış bir kaya parçasını bir dağa doğru itmek gibi sonsuz bir görevi tekrarlamaya mahkûm edilmiştir. Bu hikâye ana tema olarak bir trajediyi anlatsa da Albert Camus’un, vardığı sonuç “Kişi Sisyphus’un mutluluğunu hayal etmelidir çünkü tepelere doğru bir mücadele bir insanın kalbini doldurmak için yeterlidir” şeklinde olmuştur. Bu yüzden daha azimli kişiler daha mutludur çünkü uzun soluklu hedeflerini takip ettiklerinden dolayı (kalbini doldurmak) ruh sağlıkları daha iyidir. Ancak bunun için farkındalık gereklidir (Li, ve diğ., 2018).

98

Eğer insan yaşamından tatmin ve mutlu ise daha fazlasını başarır ve başarılı olur. Amaçlarına yönelik olarak sürekli çalışan insanların amacı, daha uzun süre motivasyon halinde kalmasını, tatmin olmasını, mutlu olmasını sağlar. Çünkü eğer insan doyumlu ve mutlu bir yaşama sahip değilse uzun dönemli amacına ulaşmak için sürekli bir çalışma içerisinde olamaz (Khan ve Khan, 2017).