• Sonuç bulunamadı

2.POSTMODERNİZM ÖNCESİ SANAT VE BAĞLAMINDA HEYKEL

3. POSTMODERNİZM VE POSTMODERN AKIMLARIN HEYKEL SANATINDA YANSIMALAR

3.2 Postmodern Dönemde Ortaya Çıkan Akımlar ve Heykel Sanatına Olan Etkiler

3.2.6 Arte Povera

Arte Povera, 1960’lı yılların ortalarında sanatın gündeminde söz edilmeye başlamıştır. Arte Povera sanatı, adını İtalyan küratör ve eleştirmen Germano Celant’ın 1963’ten beri beraber çalıştığı bir grup sanatçıya atfen bulunan isimden almıştır. Bu sanatçılar İtalyan Giovani Anselmo, Pier Paolo Calzolari, Luciano Fabro, Mario Merz, Marisa Merz, Giulio Paolini, Pino Pascali, Giuseppe Penone, Michelangelo Pistoletto, Gilberto Zorio ve Jannis Kounellis’tir.164

Arte Povera sanatçılarının amacı günlük, kolay ulaşılabilen, alelade pek çok malzemeyi bir arada kullanarak meydana getirdikleri eserleri ile doğanın, yaşamın ve davranışların temellendirdikleri vurgulara ulaşmaya çalışmak olmuştur. Sanatçılar eserlerinde, balmumu, yaldızlı bronz, bakır, granit, kurşun, pişmiş toprak, kumaş, neon, çelik, sebzeler, canlı hayvanlar gibi pek çok malzeme kullanarak hayatın kendi gerçeğini bulmayı ve ortaya çıkarmaya çalışmışlardır. 20. yüzyıl sanatının sadece malzeme bakımından zenginleştirmemiş, bunun yanı sıra farklı malzemelerin zaman içindeki değişimlerini seyredilir kılarak sanat tecrübelerinin sınırlarını

163

Mehmet Yılmaz, a.g.e., s. 274-276.

164

genişletmişlerdir. Sanatın sade ve temel öze geri dönmesini öneren ve insan-kültür- doğa arasındaki ilişkileri tekrar irdeleyen bir olgu ile gündeme gelen Arte Povera doğal malzemenin geçirdiği değişimlerden yararlanmıştır.165

Sanatçılar günlük malzemelerle çalışırken, mermer, bronz gibi malzemelerle gelenekseldeki rollerini kullanış mantığını özümseyerek, eleştirme imkânı bulmuşlardır. Sanatçılar, sanayi olarak ilerlemiş olan kuzey bölgesinden geliyorlardı ve eserleri yoksulların durumunu değil daha maddi zenginlik birikiminin yönlendirdiği toplumun ahlaki yoksullaşmasına yapılan göndermeyi içermekte idi.

Sanatın sınırlarını zorlayan Arte Povera sanatçıları malzemenin kullanımını derinleştirmişler ve sanatın kendisinin doğasıyla tanıtımını ve sanatın toplumdaki önemini irdelemişlerdir. 166

Genellikle çevresel etkiler barındıran Arte Povera sanatçılarının eserleri, teatral öğeleri de içermiştir. Eserlerini meydana getirirken doğaya, geçmişe ve günümüz çağdaş yaşamına yapılan metaforik göndermelerle, sanatçılar, yaşadıkları tabiatın gerçeği ile temasa geçmiş ve hatta dokundukları bu öğelerin bir parçası olduklarını iddia etmişlerdir. Grubun sözcüsü Germano Celant, sanat aracılığı ile hayatın sanatını irdelemek için deneysel bir görev gördüğünü söylemiş ve bu konu hakkındaki fikirlerini şöyle belirtmiştir.167

Sanat dünyasında hayvanlar, bitkiler ve mineraller yer alır. Sanatçı onların fiziksel, kimyasal ve biyolojik oluşumlarına ilgi duyar ve var olan şeyleri sadece canlı olarak kabullenmekten öte, bu sihirli ve muhteşem oluşumların yaratıcısı haline gelme gereksinimi duymaya başlar. Simyager sanatçı; nesnelerin kökenini araştırmak için, yaşayan ve bitkisel maddeleri olağanüstü niteliğe büründürür. Ve böylece adeta onları yeniden keşfeder ve över. Yine de onun çalışması kendi çerçevesinde doğayı betimleme veya temsil adına bakır, çinko, toprak, su, nehirler, kara, kar, ateş, çimen, hava, taş, elektrik, uranyum, gökyüzü, ağırlık, yükseklik, büyüme vs. gibi doğal

165

Giovanni Lista, Arte Povera, Gallery of the Arts, Italy, 2006, s. 8-10.

166

Ahu Antmen, a.g.e., s. 213.

167

Germano Celant, Arte Povera Earth Works Impossible Art Actuel Art Conceptual Art, Praeger Publishers, New York, 1969, s.225-227.

maddeler ve basit maddelerin kullanımını içerir. Ama onu asıl ilgilendiren şey, doğal elementlerin sihirli ve üstün değerlerinin keşfedilmesi açıklanmasıdır. En basit yapıdaki bir organizma gibi, sanatçı kendisini çevreyle bütünleştirir, kendini kamufle eder. Ve bir şeylerin eşiğinde kendisini genişletir. Sanatçının karşı karşıya geldiği şey, özenle hazırlanmamış olduğundan, o onun üzerine yorum yapmaz, ahlaki veya sosyal bir açıklama aramaz ve onu kötüye kullanmaz. Aksine onu üstü kapalı tutar ve bir bitkinin büyümesi, bir mineralin kimyasal reaksiyonu, bir nehrin akışı, karın yağışı, ot ve toprak ilişkisi, bir ağırlığın düşüşü gibi doğal olaylara yönelir. Yaşayan şeyler arasında kendisini, vücudunu, hafızasını, hareketlerini de keşfeder. Bütün bunlar doğrudan yaşanan şeylerdir ve böylece yaşama ve doğaya yönelik duyguları ortaya çıkarır.168

Flash Art Dergisinde yayınlanan “Gerilla Savaşı İçin Notlar” başlıklı yazısında, Celant, esas olarak aracın fiziksel nitelikleriyle ve malzemelerin başka şeylere dönüştürülebilmesiyle ilgilenerek sanatçıların “mevcut kültürel kodları paramparça etme” amacına değinmiştir.169Arte Povera’nın en büyük özelliği birbirinden farklı malzemeleri kullanarak, geçmiş ile günümüzü, doğa ile kültürü, sanat ile yaşamı harmanlayarak, nesneler ya da imgeleri farklı bir şekilde bir araya getirmesidir. Çalışmaların birçoğunda geçmiş ile günümüzün diyalogunu gözlenmektedir. Bu anlayışın en güzel örneklerinden olan Michelangel Pistoletto’nun Venus of the Rags adlı eseridir.

Resim 47 Michelangelo Pistoletto, Venus of the Rags, 1967-1974, mermer ve

kumaş kıyafet, 212x340x110 cm © Michaelangelo Pistoletto, Tate koleksiyonu, Londra, (Kaynak:

http://www.tate.org.uk/collection/T/T12/T12200_8.jpg erişim 25.03.2012).

168

Mehmet Yılmaz, a.g.e., s. 249-250.

169

Bettina Ruhrberg, ‘Arte Povera The Genesis of a Term and the Reception of a Movement’, Arte

Eserlerinde genellikle organik ve organik olmayan malzemeleri birleştiren, doğal ve doğal olmayan evrimleri sorgulayan ve farklı doğa kanunlarını görselleştirmeye çalışan Arte Povera sanatçılarının her birinin değindiği farklı temalar ve savundukları farklı anlayışlar mevcuttur. Jannis Kounellis pamuk, demir, kahve, ahşap, taş, ateş, çuval, bitki ve canlı hayvanlar gibi farklı malzemeleri kullanarak ilginç mekânlar oluşturmuştur. Sanat deneyimini doğa ile insan arasındaki bağı inceleme olarak temellendiren sanatçının 1969’de Roma’da bir galeride gerçekleştirdiği 12 At adındaki enstalasyonu akımın gündeme gelmesinde etkili olan bir eserdir. Sanatçının bu yapıtı ile Arte Povera sanatçılarının sanatın alınıp satılan bir meta olmasına yönelik tepkisinin en uç noktada göstergesi olan bu etkinlikte, 12 adet atın galeriye bağlanması ile gerçekleşmiştir. Kültür ile dünya arasındaki uçurum üzerine bir bağ kurabilmek için, eserlerinde ceza ve arınma ile ilişkilendirdiği ateş gibi günlük yaşamın doğal malzemelerini kullanmak için gaz ocaklarından yararlanmıştır.170

Mario Merz, enerjinin simgesi olan neon ışıkları, elektrik ve taş, toprağı kullanarak gerçekleştirdiği ensteleasyonlarında insanın barınma gibi en temel ihtiyaçlarına ve doğa ile ilişkisine atıfta bulunmaktadır. Çalışmalarında Igloo’yu anımsatan yapıdaki formları kullanan sanatçı bunların en ideal organik formları temsil ettiğini düşünüyordu. Merz, İgloo çalışmaları ile ilgili şunları ifade etmiştir:

“Bir iglo yaptığımda; imgenin gücü ile hareket ederim, eyleme geçerim. Çünkü iglo’lar yalnız formsal öğeler değillerdir. Onlar, imgenin dışlanmasını sağlayan elemanlardır. İglo; imgenin karmaşasının bir bütünüdür. Yeniden kurulmasıdır. İglu’lar iki yanlı oluşumlardır. Bir yandan somut görünür olanı bünyesinde taşırken, diğer yandan zihinsel olana tanıklık ederler.” 171

İglolar Merz’e göre, tabiatın kendi kendini üretmesinin sırrı, sonsuzluğun simgesi olan spiral’in üç boyutlu şeklidir. Sanatçı, simgesel gücü yüksek igloo çeşitlemeleri ile göçebe sanatçı kimliğini ortaya çıkarmıştır, nesnelerin sağlamlığına ve kalıcılığına eleştiri getirmiştir.172

170

Carolyn Christov-Bakargiev, Arte Povera, Phaidon, Londra, 1999 , s. 285-6.

171

Sculpture The Adventure of Modern Sculpture in The 19th and 20th Centuries Arte Povera, Taschen,

1996, s. 279.

172

Resim 48 Mario Merz, Igloo di Giap – Se il nemico si concentra perde terreno, se si

diperde perde ferza (Giap’ın iglosu – Eğer düşman yoğunlaşırsa o toprak kaybeder, Eğer düşman dağılırsa O güç kaybeder.), 1968, 120x200 cm, demir, plastik ve toprak, Musee National d’Art Moderne - Centre George Pompidou, Paris. (Kaynak: Giovanni Lista, Arte Povera, Continents Edition, 2006, Milan, plates sayfası 10).

Luciano Fabro, Arte Povera için geçerli olan atık malzemelerin kullanımın yönelimine karşın altın ve kürk gibi pahalı malzemelerinin kullanımı ile gerçekleştirdiği İtalya heykelleri ile İtalya’nın zengin kültürel geçmişine göndermede bulunmuş ve heykelleri tavandan hayvan gibi asması ile ironik bir ikilem yaratmıştır. Pino Pascali, konserve kutuları, peluş, saman gibi malzemeleri dönüştürerek hayvan ve bitki formlarını akla getiren heykellerini gerçekleştirmiştir.

Arte Povera eserleri, özellikle İtalya’ya özgü olmasına rağmen, Alman Joseph Beuys; Fransız Bernard Pages; İngiliz heykeltraşlar Richard Deacon ve Bill Woodrow, Anish Kapoor ve Tony Cragg gibi insan ürünü kent döküntülerini parlak renkli duvar ve döşeme resimlerine dönüştürerek geri kazanan başka yerlerdeki sanatçılarla aynı kaygıları paylaşmıştır.173

Gilberto Zorio, eserlerini doğal olanla, yapay olanın zıtlığı üzerinde şekillendirir ve bu zıtlıklara birbirinin içine geçerek bütünleşirler. Sanatçının form anlayışı spiritüel olanın gerçekle ile düşünsel olanın fizik olanla bütünleşmesidir. Zorio’nun eserlerinde boşluk önemli bir kavramdır. Boşluk öyle bir noktada kullanılıyor ki dünya tüm fazlalıklarından arındırılıp, temizlendiğinde boşluk yeniden kuruluyor.

173

Resim 49 Gilberto Zorio, Dal “Buco dell’Inferno” al cratere del Vesuvio (Cehennem

Boşluğundan Vezüv Kraterine), Nisan 2005, 30x70cm boyutlarında hava alan tuğla, 500 tuğladan yıldız şeklinde yapılmış konstrüksiyon, enstalasyon ölçüsü: 2500x1000x300 cm, Creux de l’Enfer – Centre d’art Contemporain, Thiers. (Kaynak: Giovanni Lista, Arte Povera, Continents Edition, 2006, Milan, plates sayfası 47).