• Sonuç bulunamadı

Yeni Dışavurumculuk

2.POSTMODERNİZM ÖNCESİ SANAT VE BAĞLAMINDA HEYKEL

3. POSTMODERNİZM VE POSTMODERN AKIMLARIN HEYKEL SANATINDA YANSIMALAR

3.2 Postmodern Dönemde Ortaya Çıkan Akımlar ve Heykel Sanatına Olan Etkiler

3.2.7 Yeni Dışavurumculuk

Yeni Dışavurumculuk, 1970’li yılların sonunda Minimalizm, Kavramsal Sanat ve uluslararası üslubun genel memnuniyetsizliğinden ötürü ortaya çıkan bir akımdır. Bu akım sanatçıları, Minimalizm ve Kavramsal Sanat gibi akımların tersine figürasyonu, sübjektifliği, duyguların belli edilmesini, otobiyografiyi, hafızayı, psikolojiyi, sembolizmi, cinselliği, edebiyat ve anlatıyı ön plana çıkarmayı hedeflemişlerdir. Böylece kavramsal sanatın ve modern sanatın dışladığı pek çok gelenekselci tavrın tekrar ortaya çıkmasını sağlamıştır.174

Yeni Dışavurumculuk terimi, 1980’li yılların başında, Almanya’da George Bazelitz, Jorg Immendorf, Anselm Kiefer, A.R. Penck, Sigmar Polke ve Gerard Richter gibi çeşitli sanatçıların yeni eserlerini tanımlamak için kullanılmıştır. Ayrıca bu terimin kullanılması, Markus Lüpertz gibi “çirkin gerçeklikler” olarak tanımlanan sanatçılar, Rainer Fetting gibi “Yeni Vahşiler” olarak adlandırılan sanatçılar için de uygun görülmüştür. Bu sanatçıların sanat çevresinde gördüğü yoğun ilginin sonucu olarak,

174

1960 ila 1980 yılları arasında fazla ilgi görmeyen resim sanatı ve tuvalin yeniden canlanmasını sağlamıştır.

Resim 50 Anselm Kiefer, Naglfar,

1998, (Kaynak:

http://www.leninimports.com/anselm_

kiefer_gallery_9.jpg erişim

23.03.2012).

Resim 51 Gerhard Richter, Two Candles

(İki Mum), 1982, tuval üzerine yağlıboya, 120x100 cm, (Kaynak: http://www.gerhard- richter.com/datadir/images_new/xlarge/320 3.jpg erişim 23.03.2012

1981 yılında Londra’da “Resimde Yeni Bir Ruh” ve 1982 yılında Berlin’de gerçekleştirilen “Çağın Ruhu” adlı sergilerden sonra bu terim farklı topluluklarda da kullanılmaya başlamıştır. Fransa’da “Özgür Figürasyon”, İtalya’da “Transavanguardia” akımıyla anılan Sandro Chia, Francesco Clemente, Enzo Cucci, Amerika’da Jennifer Bartlett, Julian Schnabel, Eric Fischl, David Salle, Elizabeth Murray, Susan Rothenberg gibi sanatçılar Yeni Dışavurumculuk adı altında resimsel ifadelerini farklı şekilde yansıtmışlar, farklı ulusal ve kültürel karakterlerini kimi zaman bariz bir şekilde ortaya çıktığı işler gerçekleştirmişlerdir.175

Almanya’da Yeni Fovizm olarak da adlandırılan ve Alman Dışavurumculuğu ile paralellikler taşıyan Yeni Dışavurumculuk akımı, George Baselitz, Anselm Kiefer, Jorg Immendorf, Markus Lüpretz gibi sanatçıların resimlerinde görülen en önemli özellik sanatçıların kolektif ulusal geçmişi ve kültürel coğrafyayı tema olarak kullanmış olmalarıdır. Alman Yeni Dışavurumcuları Joseph Beuys’un aracılığı ile

175

ama daha geleneksel bir anlatım olan resim sanatını kullanarak çeşitli imgeler vasıtası ile kendi geçmişleri ile hesaplaşma yoluna gitmişlerdir. 176

Neo-ekspresyonizm olarak da adlandırılan bu akım, 20. yüzyılın başlarında ekspresyonizm’de olduğu gibi özgün bir anlayıştan ziyade ortak bir anlayışla yayılmıştır. Genellikle bu akım altında gerçekleştirilen çalışmalar, teknik ve tematik olarak ayırt edilebilmiş, malzemelerin kullanışı dokusal etkiye sahip ham maddelerden tercih edilmiş, duyguların belirgin bir biçimde ön plana çıkarılması hedeflenmiştir. Genellikle özel ya da kolektif tarih, sanatçıların öznel fantezi dünyası, allegori ve sembolizm aracılığı ile işlenen konular ya da sorunlar tema olarak kullanılmıştır. Yeni Dışavurumculuk’ta, Ekspresyonizm, post-Empresyonizm, sürrealizm, soyut ekspresyonizm, Informel Sanat ve Pop Sanat gibi akımların da önemli etkileri olmuştur. Bunun en belirgin örneğini de siyasal tavrını dışavurumcu malzemeleri kullanarak gösteren Joseph Beuys ve 1960’ların sonlarına doğru figüratif komik eserlere yönelerek sanat dünyasını şaşırtan soyut ekspresyonist Amerikalı sanatçı Philip Guston’dur.177

Alman sanatçı Anselm Kiefer, Almanya’nın yakın tarihine yönelik eserler gerçekleştirmiş bunun yanı sıra uzak geçmişe ait mitolojik simgelere de yönelmiştir. Ayrıca saman, kül, kan gibi malzemelerle savaş, yıkım, soykırım gibi konulara da göndermeler yapmıştır. Keifer eserlerinde, toplumun kefareti ya da rehabilitasyonunun peşine düşmüştür. Ona göre, “Ne kadar geriye gider ve aşağı inebilirseniz, o kadar ileriye sıçrayabilirsiniz.”178

Kiefer, büyük boyuttaki anıtsal resimlerinde Almanlığı anıtsallaştırdığı için çeşitli eleştiriler almıştır. Bunun yanı sıra kullandığı koyu karamsar renk atmosferi ile en karamsar görüşü olan Yeni Dışavurumcu olarak kabul edilmiştir.

Gerard Richter ve Sigmar Polke 1960’lı yıllarda Pop Sanat’a eğilmişlerdir. Ancak 1970’li ve 80’li yıllarda bu eğilimlerine farklı resim ve üsluplarını da katarak paradiye başvurmuşlardır. Bu özelliklerinden ötürü bu iki ressam Almanya’nın en

176

Ahu Antmen, a.g.e., s. 266.

177

Amy Dempsey, a.g.e., s. 276.

178

ilginç ressamları olarak bilinmektedirler. Polke, Soyut Dışavurumcu bir anlayışı kavramsallıkla ve Pop Sanat etmenleri ile şekillendirmiş ve eserleri modern sanatın bir tür ironik yorumudur. Gerard Richter’ı ise fotografik gerçeklikten tek renkli resimlere uzanan eserlerinin üslupsal farklılığından, kimi zaman siyasi manası olan simgesel özellikler taşımasından ötürü günümüz sanatında değerlendirmek oldukça güçtür.179

İtalya’da Yeni Dışavurumculuk, Sandro Chia, Francesco Clemente, Enzo Cucchi ve Mimmo Paladdio gibi genç ressamların “transavanguardia” adıyla anılmaya başlaması ve çalışmalarının eleştirmen Achille Bonito Oliva tarafından desteklenilmesi ile gelişmiştir. Transavangurdia adı altında avangard sanatın en ileri düzeyini belirlemek olan ressamların ortak özelliği, figüratif resimlerinde kendi kişisel dünyalarını yansıtan imgelere yer vermeleridir. Sandro Chia büyük italyan ustalarının resimlerini mizahi bir şekilde yeniden ele almıştır. Francesco Clemente ise Amerika ve Hindistan’da yaşanan ve yaşadığı tüm yerlerin birikimini simgesel öğelerle eserlerine yansıtmıştır.

Amerika’da ise Yeni Dışavurumcu sanatçılar, Amerikan hayat tarzı ile mücadele yolunu seçmişlerdir ve bu akım 1980’li yılların egemen sanatsal üslubu olarak döneme damgasını vurmuştur. Julian Schnabel keçe, ağaç dalları, at derisi ve en ünlü olan kırık tabak, çanak gibi günlük malzemeleri kullanarak son derece etkili resimler gerçekleştirmiştir. Bu eserlerinden ötürü adeta yeni bir Pollock olarak adlandırılmıştır. Sanatçının günlük malzemelerin kullanımı ile yarattığı dokusal özelliklerin yanı sıra tarihî görüntülerle (filmler, fotoğraflar, dinsel ikonografi) ile eserlerini gerçekleştirmiştir. Sanatçı malzeme kullanımı ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştı: Resimlerimde kullandığım bir öğe sanat tarihindenmiş, sıradan bir desen defterindenmiş ya da ne olduğu belirsiz bir şekilmiş harfmiş… Hiç fark etmez, alıntı yaparken benim için aralarında hiyerarşik bir ilişki yoktur.180

179

Ahu Antmen, a.g.e., s. 267.

180

Resim 52 Julian Schnabel, Dennis Hopper’ın Portresi, 1999, ahşap üzerine

yağlıboya, balmumu ve seramik parçaları, 184,1x153,6x12,7 cm (Kaynak: http://www.christies.com/lotfinderimages/D53739/julian_schnabel_portrait_of_denni s_hopper_d5373982h.jpg erişim 25.03.2012).

Eric Fischl’in resimlerinde ise beyaz, varlıklı Amerika banliyölerinin, Amerikan banliyö hayaline içkin tembellik ve konforculuğunu dramatize eden dikizci, irite edici, yumuşak porno psikodramalarını tasvir etmiştir.181

Salle’nin eserleri Schnabel’le resimsel anlamda dışavurumcu tavrını paylaşmamakla beraber sanatçı farklı kültürel kaynaklardan beslenmiş, genel olarak fotoğraftan yararlanarak meydana getirdiği eserlerinde birbirinden kopuk öğelerin bir araya geldiği imgeler gerçekleştirmiş hatta eserlerinin günümüzde “zapping” deneyimine yakın bir imgeler sillesinden meydana geldiğini söylemiştir. Marcel Duchamp ve 1960 sonrası yeni avangardların kavramsal anlayışını benimseyen bir sanatçı olmasını sanatsal özgünlüğün, sanatçının meydana getirdiği değil, seçtiği imgelerle olduğuna inanması ile ifade etmiştir.

Yeni dışavurumculuk akımı, mimarlar ve heykeltıraşlar için de geçerlidir. Dane Jorn Urzon Sidney Opera House’u (1956–1974), çok disiplinli organizasyon SITE (1969) tarafından 1970’li yıllarda ABD’de inşa edilen heykel mağazaları ve Frank Gehry’in İspanya Bilboa’daki Guggenheim Müzesi (1997) ekspresyonist olarak sınıflandırılmıştır.

181

Resim 53 Frank Gehry Guggenheim Museum Müzesi, Bilbao, İspanya, (Kaynak:

http://en.wikipedia.org/wiki/File:Guggenheim-bilbao-jan05.jpg erişim 23.03.2012).

İngiliz Anthony Gormley, Anish Kapoor ve Rachel Whiteread, Çek Magdalena Jetelova, Alman Isa Genzken, Polonyalı Magdelena Abakanowicz eserlerinde ekspresyonist özellikler taşıyan heykeltıraşlardır. Bu sanatçıların eserlerinde soyut olandan figüratif olana, ufak olandan anıtsal boyutlu olana farklı özellikler taşıyan eseler olmasının yanı sıra hepsinde ortak nokta duygusal yoğunluk taşımalarıdır.182

Resim 54 Rachel Whiteread Tate Modern Sergisinden enstalasyon görüntüsü,

(Kaynak: http://www.artofthestate.co.uk/photos/tate_modern_rachel_whiteread.jpg erişim 23.03.2012).

182

Resim 55 Isa Genzken, Bouquet (Buket), 2004, buket, plastik, ahşap, lake, ayna,

cam, 260x115x130 cm, Saatchi Gallery, (Kaynak:

http://www.artfacts.net/artworkpics/3632b.jpg erişim 23.03.2012).

Resim 56 Anthony Gormley, Field (Tarla),

1991, 2004 Tate Gallery sergisinden

enstalasyon görüntüsü, (Kaynak:

http://klausjoynson.files.wordpress.com/2011/0 3/anthony-gormley-field-1991-ls-

m1.jpg?w=630 erişim 23.03.2012).

Resim 57 Antony Gormley, The

Building VI,heykel, (Kaynak: http://www.archithings.com/wp- content/uploads/2011/09/The- Building-VI-sculpture.jpg erişim 23.03.2012).

Resim 58 Antony Gormley, Firmanent, The White Cube Gallery sergisinden

enstalasyon görseli, Londra (Kaynak:

http://newsimg.bbc.co.uk/media/images/44475000/jpg/_44475267_gormley_getty41 6.jpg, erişim 23.03.2012).

Resim 59 Magdalena Abakanowicz, Abakan Red, 1969, fiber ile asılmış heykel,

Wack Sergisinden görüntü, 2007, (Kaynak:

http://graphics8.nytimes.com/images/2007/03/09/arts/09wack650.2.jpg erişim 23.03.2012.)