• Sonuç bulunamadı

Poliçenin Verilme Süresi ve Zamanında Verilmemesinin Sonuçları

A) POLİÇE VERME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

3. Poliçenin Verilme Süresi ve Zamanında Verilmemesinin Sonuçları

Sigorta sözleşmesi doğrudan sigorta ettiren veya onun temsilcisi ya da vekili ile yapılmışsa, yirmi dört saat içinde; tellal aracılığıyla yapılmış ise, on gün içinde poliçenin sigorta ettirene verilmesi gerekir. Aksi taktirde, sigorta ettirene tazminat isteme hakkı tanınmıştır (TTK m.1267).

Tellal, sözleşme yapmak isteyen kişileri bir araya getirmek, sözleşmenin yapılabilmesi için uygun bir ortam hazırlamak üzere faaliyet gösteren, taraflardan hiçbirine daimi suretle bağlı olarak çalışmayan, ticari işlere aracılık yapmayı meslek

366 Atabek, Sigorta Akdi, s.131-132; Atamer, s.120. Eriş ise özel koşulların genel koşullara aykırı olmaması ve genel koşulları sınırlandırıcı nitelik taşımaması gerektiğini kabul etmektedir (Eriş, s.998- 999). Aynı yönde bkz. Kayıhan, s.39.

130 edinen kimsedir 368 . Sigortacılık Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan sigorta aracılarından olan sigorta brokerlerinin hangi kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir? Sigorta brokerleri, sigorta veya reasürans sözleşmesi yaptırmak isteyenleri temsil ederek, bu sözleşmelerin yaptırılacağı şirketlerin seçiminde tamamen tarafsız ve bağımsız davranarak ve teminat almak isteyen kişilerin hak ve menfaatlerini gözeterek sözleşmelerin akdinden önceki hazırlık çalışmalarını yürütmeyi ve gerektiğinde sözleşmelerin uygulanmasında veya tazminatın tahsilinde yardımcı olmayı meslek edinen kişi olarak tanımlanmıştır (SK m.2/1-d)369. Her ne kadar brokerin tanımı yapılırken “temsil ederek” ifadesi kullanılmış ise de, brokerlerin bir kimseyi temsil ederek onun adına bir sözleşme yapması söz konusu değildir370. Brokerler, sözleşme yapmak isteyen kişiye ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte sözleşme yapması amacıyla sigorta şirketinin seçiminde yardımcı olurlar ve sigorta ettireni sigorta sözleşmesi yapma konusunda teşvik ederler, sigorta ettiren sigortacı ile sigorta sözleşmesini kendisi akdeder. Broker gerekirse sözleşme süresice de sigorta ettirene yardımcı olmaktadır. Bu nedenle brokerlerin tellal niteliğinde olduğunu kabul etmek gerekir371.

Sigortacının himaye sorumluluğunu taşımaya başlamasına ilişkin bölümde ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere, sigortacının sorumluluğu kural olarak, primin ödenmesi ile başlar; sigorta ettirenin prim ödeme borcunun muacceliyeti ise, sigorta poliçesinin teslimine bağlıdır. Dolayısıyla, sigortacının sorumluluğunun başlaması

368Tellallık hem BK’da hem de TTK’da düzenlenmiştir. TTK m. 100 vd. maddelerinde düzenlenen tellallık, ticari işler tellallığı olup, aracılık faaliyetlerinin meslek halinde devamlı yapılmasını öngörür. BK 404 vd. maddelerinde düzenlenen telalık ise en genel şekli ile düzenlenmiş ve aracılık faaliyetinin meslek şeklinde icrası şartı aranmamıştır (Arkan, s.171 vd.).

369 Mülga Sigorta Murakabe Kanunu’nda son tadili yapan 539 sayılı KHK ile 37. maddede prodüktör ve brokerler ayrı ayrı düzenleme altına alınmıştır. Madde metnine göre; “Sigorta sözleşmelerinde sigortalıyı temsil ederek ve sigorta şirketinin seçiminde tamamen tarafsız ve bağımsız davranarak, tehlikelerin sigorta edilmesi için sigorta sözleşmesi yapmak isteyenlerle sigorta şirketlerini bir araya getiren, sigorta sözleşmesinin akdinden önce gerekli hazırlık çalışmalarını yapan ve gerektiğinde bu anlaşmaların uygulanmasında özellikle tazminatın ödenmesinde yardımcı olan gerçek ve tüzel kişilere sigorta brokeri denir”. Prodüktörlerinin tarifi ise; “Sigorta ettiren ve sigortacıya bağlı olmaksızın çeşitli sigorta dallarında sigorta olmak isteyenlere bilgi vererek sigorta sözleşmesinin şartlarını müzakere ve tehlikenin konusu ve özelliklerine göre sigorta teklifnamesini hazırlamada yardımcı olan ve çalışmalarının karşılığında komisyon alan gerçek ve tüzel kişilere prodüktör denir” şeklinde yapılmıştır. Mülga Kanunda brokerler ve prodüktörler ayrı ayrı tarif edilmiş olsa da, her iki tarif arasında hukuki mahiyet açısından fark bulunmadığı kabul edilmektedir (Kender Sigorta Hukuku, s. 112, dn.141).

370 Kender Sigorta Hukuku, s. 112. Aksi görüş için bkz. Kabukçuoğlu Özer, s.221. 371 Bozer, Sigorta Hukuku, s.32.

131 bir anlamda sigortacının fiiline bırakılmıştır. Bu nedenle, kanun koyucu sigortacının sorumluluğunun geç başlaması amacıyla poliçenin sigorta ettirene tesliminin gecikmesini önlemek için, Kanunda poliçenin teslimi için süre öngörmüş ve bu sürede verilmemesi halinde sigorta ettirene tazminat talep etme hakkı tanımıştır372.

Kanunda poliçenin, süresi içersinde verilmemesi halinde sigorta ettirenin tazminat talep edebileceği düzenlenmiş olmakla birlikte, talep edilebilecek tazminatın niteliği konusunda bir açıklık yoktur. Söz konusu tazminatın niteliği konusunda kabul edilen genel görüş, öngörülen tazminatın hukuki niteliğinin borçlar hukuku çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği ve sigorta ettirenin müsbet veya menfi zararını isteyebileceği yönündedir. Sigorta ettirenin poliçenin verilmemesi nedeniyle sözleşmeyi fesih etmesi halinde, yapmış olduğu masrafları ve varsa prim farkını içeren menfi zararını talep etmesi mümkündür. Poliçenin teslimi için öngörülen süre geçmiş ve fakat bu süre içerisinde risk gerçekleşmiş ise, sigortacı sigorta ettirenin müsbet zararını (sigorta tazminatını) ödemelidir. Ancak sigortacının müsbet zarardan sorumlu olduğunun kabulü için, poliçenin verilmesi gereken tarih ile rizikonun gerçekleştiği tarih arasında uzun bir sürenin geçmemiş olması gerekir. Zira sigorta teminatı sağlamak isteyen kişinin, ilk sigortacının sigorta poliçesini vermemesi üzerine hareketsiz kalmaması, poliçeyi teslim konusunda sigortacıyı sıkıştırması veya yeni bir sigorta sözleşmesi yapmak üzere harekete geçmesi gerekir. Sigorta ettirenin müspet zararını ödemek zorunda kalan sigortacının da, prim alacağını ödeyeceği tazminattan mahsup etme hakkının olduğunu kabul etmek gerekir. Ayrıca gerek menfi gerek müspet zararın tazmini için sigorta ettirenin ihtarname keşide etmesi veya süre vermesi gerekmemektedir373.

Sigorta sözleşmesi kurulduktan sonra poliçenin verilmesi için öngörülen süre geçmeden önce rizikonun gerçekleştiği durumlarda ise sigortacı ne sigorta tazminatından ne de sigorta ettirenin müsbet zararından sorumludur. Zira sigortacı

372 Bozer, Sigorta Hukuku, s.139-140; Kabukçuoğlu Özer, s.222.

373 Bozer, Sigorta Hukuku, s.140-141; Kender Sigorta Hukuku, s. 155-156; Eriş, s.1030; Kayıhan, s.70; Kabukçuoğlu Özer, s.223.

132 poliçeyi geciktirmemiş olduğu gibi, prim de ödenmediğinden sorumluluğu başlamamıştır374.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 28/09/1983 tarih ve 11-29/853 sayılı kararında, Türk Ticaret Kanunu’nun 1267. maddesinde düzenlenen tazminatın, sigorta sözleşmesi gereğince rizikonun gerçekleşmesi halinde ödenmesi gereken sigorta tazminatı olmadığı, sigortaya ilişkin kanun hükümlerine aykırı davranmaktan doğan bir tazminat olduğu ve de bu tazminatın kapsamının tayininde Borçlar Kanunu hükümleri ve dolayısıyla Borçlar Kanunu’nun 98. maddesinin yollamasıyla aynı Kanunun 44. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği ve somut olayda sigorta ettirenin de hareketsiz kalması nedeniyle kendisine kusur atfedilip atfedilemeyeceğinin tespit edilmesi, sigorta ettirenin de müterafik kusurunun bulunması halinde bu oranda zarardan indirim yapılarak geri kalan zararın tazminat olarak hükmedilmesi gerektiği kabul edilmiştir375. Yargıtay’ın başka bir kararında da, sigorta ettirenin talep edebileceği tazminat miktarının, poliçe zamanında düzenlenmiş olsaydı, poliçe kapsamında hak kazanacağı sigorta tazminatını aşamayacağı belirtilmiştir376.

Sigortacı, poliçe verme yükümlülüğünün süresi içerisinde yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan müspet veya menfi zararın tazmininden kurtulabilmek için,

374 Bozer, Sigortacının Sorumluluğunun Başlangıcı, s.218-219; Bozer, Sigorta Hukuku, s.140; Eriş, s.1030; Ayli, s.68-70; Kabukçuoğlu Özer, s.222.

375 Ulaş, s.86-91. “Dava, TTK’nın 1267. maddesi uyarınca açılmış tazminat davası olup, davalı sigorta şirketi 01.07.2001-01.07.2002 dönemi için poliçeyi düzenlediklerini, ancak davacının primi ödeyemeyeceğini belirtmesi üzerine poliçenin davacının isteği ile iptal edildiğini savunmuştur. Davacı taraf iptalin isteğe dayalı olduğunu kabul etmemiş, davalı taraf da kanıt yükü kendisinde bulunduğu halde, bu hususu geçerli delillerle kanıtlayamamıştır. TTK’nın 1267. maddesi hükmüne göre sigorta akdi doğrudan doğruya sigortalı veya vekili ile yapılmışsa mukavele tarihinden itibaren 24 saat içinde, tellal vasıtasıyla yapılmışsa en geç 10 gün içinde sigortacı poliçeyi sigorta ettirene vermek zorundadır ve prim ödeme yükümlülüğü de bundan sonra doğacaktır.

Dava konusu olayda davalı sigorta şirketi poliçesinin davacının rızasıyla iptal edildiğini kanıtlayamadığından ve poliçe davacıya teslim edilmediğinden prim ödenmeden riziko gerçekleşmesi nedeniyle davalı sigorta şirketi TTK’nın 1267. maddesinin son cümlesi uyarınca davacı, davalı sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkına haizdir. Bu itibarla, mahkemece davaya TTK’nın 1267. maddesi hükümleri uyarınca bakılıp, bu meydanda davacının da müterafik kusuru olup olmadığı değerlendirilerek neticesine göre karar verilmek gerekirken, anılan hususlar nazara alınmadan davalı sigorta şirketi aleyhine açılan davanın da reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” 11. HD., 03.11.2008, 2007/8812 E., 2008/12196 K. (www.akip.net).

133 sigorta primini tahsil işlemlerine başladığını, ancak sigorta ettirenin primi ödemede temerrüde düştüğünü ispat etmelidir377.