• Sonuç bulunamadı

Pers ve Helenistik Devletleri Dönemi (M.Ö 6-1 Yüzyıl)

II. BÖLÜM

4. Pers ve Helenistik Devletleri Dönemi (M.Ö 6-1 Yüzyıl)

Pisidia Bölgesi’ndeki Pers varlığına ilişkin bilgiler sınırlıdır. Bu sınırlı bilgiler ise antik kaynaklar, arkeolojik kalıntılardan ve yazıtlardan elde edilmektedir. Herotodos, Krosisos zamanında Halys (Kızılırmak) Irmağı’nın batısında kalan bölgenin, Lidya Krallığı’nın hakimiyetinde olduğunu açıkça belirtmektedir (Tanrıver, 2018: 712). M.Ö. 546/547 yıllarından sonra yöre Pers egemenliğine girmiş görünmekle birlikte, satraplığa bağlı bölgeler arasında isimlerinden bahsedilmemesi, bağımsızlıklarını bir ölçüde korumuş olabileceklerine işaret etmektedir. Perslerin Lidya Krallığı’na son vermeleri neticesinde Pisidia’nın da içerisinde bulunduğu söz konusu topraklar M.Ö.334/333 yılında Perslerin idaresi altına girmiştir ancak egemenlik altına alınamadığı açıktır (Sevin,2016:182). Ayrıca Herodotos’un “nomos” şeklinde ifade ettiği ve satraplık olup olmadıkları yönünde bir kesinlik bulunmayan bir tür sınıflandırmaya göre, I. Nomos dahilinde Karialılar, Lykialılar, Mylialılar ve Pamphylialılar yer almaktadır (Maffre, 2017: 57). Herodotos’un belirtmemesine rağmen Pamphylialıların hemen sınırında yaşayan Pisidialıların da I. Nomos içerisinde bulunma olasılığı vardır.

Pisidia isminin ilk kez Ksenophon’un Anabasis isimli eserinde geçmesi söz konusu ismin ilk kez Persler zamanında kullanılmaya başlandığına işaret etmektedir. Genç Kyros’un II. Artakserkses’e karşı düzenlediği ünlü sefere katılan Ksenophon, geçtiği yerlere dair gördüklerini eserinde detaylı şekilde anlatmıştır. Anlattığı yerler arasında Pisidia da vardır. Ksenophon, Pisidialıların Toroslar üzerinde yaşayan Milias, Solymos, Kabalis, Isaurialılar ve hatta kıyı kesimlerdeki Lykialılar ile aynı kökenden olabileceklerini söylemiştir. Ayrıca, Ksenophon, Pisidialıların eşkiyalık yaptıklarını, boyun eğmez ve kaba olduklarını da belirtmiştir (Ksenophon, I. 1-2; Hürmüzlü-Kortholt ve Tanrıver, 2016: 30-31). Öte yandan Ksenophon’nun aktardığı bilgilere göre Genç Kyros, düzenlediği seferin gerçek amacını gizlemek amacıyla adı geçen seferi Frigya’yı yağmalayan Pisidialıları cezalandırmak amacıyla düzenlediğini söylemiştir. Bu durum Pisidialıların o dönemde Pers hakimiyetinde

72

bulunan Frigya Bölgesi’ni zaman zaman yağmaladıklarını dolayısıyla Perslerin Pisidialılar üzerinde tam manasıyla bir hakimiyet kurmakta zorlandıklarını göstermektedir (Ksenophon, I. 1-2; Hürmüzlü-Kortholt ve Tanrıver, 2016: 31). Bunda hem Pisidialıların başına buyruk yaşamamaya sıkı sıkıya bağlı olmaları hem de yaşadıkları coğrafyanın fiziki açıdan zor ele geçirilebilir olması etkili olmuş olmalıdır (Maffre, 2017: 57; Hürmüzlü-Kortholt ve Tanrıver, 2016: 31). Buna ilaveten Pisidiaların Pers-Yunan savaşlarında Perslerin tarafını tuttukları bilinmektedir (Maffre, 2017: 57). III. Artakserkses döneminden itibaren zayıflamaya başlayan Persler, hakimiyet altında tuttukları halkları artık kontrol altında tutmakta zorlanmaya başlamışlardır. Bu dönemde Pers otoritesine başkaldıran halklar arasından Pisidialılar da bulunmaktadır (Bingöl ve Üngör, 2015: 62).

Pisidia Bölgesi’nde Perslere ait arkeolojik kalıntılara Sagalassos’ta (Ağlasun) rastlanmıştır. Söz konusu kalıntıları kâseler oluşturmaktadır. M.Ö. 4. Yüzyılın üçüncü çeyreğine tarihlenen kâseler, Pers kâselerinde sıkça rastlanan damla ve yaprak motifleriyle süslenmiş metal kâselere oldukça benzemektedir (Çokay-Kepçe, 2017: 230).

Perslerin Anadolu’daki dolayısıyla Pisidia’daki egemenliği Büyük İskenderin Pers İmparatorluğu’nun yıkmasıyla son bulmuştur. Büyük İskender Anadolu’nun iç kısımlarına doğru sürdüğü seferi sırasında Perge’den sonra Pisidia’ya hareket etmiştir. İlk hedefi Maeander (Menderes) Vadisi’yle arasındaki irtibatı kesen Termesos (Güllük) olmuştur. Şehre giden geçidi aşmayı başarmış ancak vadinin tepesindeki kaleyi almayı başaramamıştır. Bu durum karşısında kuşatma donanımı olmadığından geri dönmüş ve Pisidialıların can düşmanı Selge halkının yardımıyla Sagalassos’ta başka bir kaleye yönelmiştir. Bu kale diğer kaleye oranla daha savunmasız olduğu için İskender, piyadeleriyle birlikte kaleyi zorlanmadan ele geçirmiştir. Kuzeye doğru ilerlemeyi sürdüren İskender, Pisidia’daki kaleleri kimi zaman savaşarak kimi zaman ise antlaşma yaparak ele geçirmeyi sürdürmüştür. İskender, Pisidia’nın iç kesimlerinden kuzeydoğuya doğru hareket edip Askanios’a (Burdur Gölü) varmıştır. Buradan da Frigya’nın satraplık merkezi Kelaenae’ye (Dinar) ulaşmıştır (Arrianos, I. 25-30; Bosworth, 2005: 71; Arslan, 2017: 144-145; Özsait, 2000a: 339).

Büyük İskender’in ölümünden sonra Kuzeybatı Pisidia’da, Diadokhlar Dönemi’nde, çeşitli çatışmaların olduğu ve bölgenin farklı egemenliklerin altına girdiği görülmektedir. Pisidia Bölgesi, ilk olarak, M.Ö. 307 yılında Antigonos Monophtalmos’un egemenliğine girmiştir (Hürmüzlü-Kortholt ve Tanrıver, 2016: 31). Antigonos, Pisidia Bölgesi’ne gelerek İskender’in ölümünün ardından imparatorluğu vekaleten yöneten Perdikkas’ın kardeşi olan

73

Alketas’la Kremna’nın (Çamlık) batısında yer alan Kretopolis’te savaşa tutuşmuştur. Pisidialıların Alketas’ı desteklemelerine rağmen savaşı kazanan Antigonos olmuştur. Yenilgi sonrasında Pisidialılar Alketas’tan desteklerini çekmeyerek onun Termessos’ta güvenli bir yere sığınmasına yardım etmişler ve Antigonos Termessos önlerine geldiğinde şehri savunmaya hazır duruma gelmişlerdir. Ancak şehrin yaşlıları Alketas’ı Antigonos’a teslim etmeye karar verip şehri savunan gençlerden habersiz şekilde Alketas’ı öldürürerek cesedini Antigonos’a teslim etmişlerdir. Kısa süre sonra Alketas’ın cesedine ulaşan gençler cesedi Termessos’ta bir tören düzenleyerek gömmüşlerdir (Özsait, 2000a: 343).

Pisidia M.Ö. 301 yılında, Antigonus’la yapılan İpsos Savaşı’nda galip gelen Seleukoslar’ın yönetimine (M.Ö. 188 yılına kadar) geçmiştir (Hürmüzlü-Kortholt ve Tanrıver, 2016: 31). Seleukos kralı 3. Antiokhos tarafından Anadolu genel valisi olarak atanan Akhaios büyük bir orduyla birlikte Suriye’den hareket edip Torosları aşarak M.Ö. 223/222 yılında Anadolu’ya girmiştir. Anadolu’da Seleukos hakimiyetini pekiştiren Akhaios bir süre sonra burada kendini kral ilan etmiştir. Ardından krallığını tanımayan Sleukos kralı 3. Antiokhos ile yapacağı mücadele öncesinde gücünü sağlamlaştırmak için Anadolu’nun bazı yerlerine sefer düzenlemiştir. Bu yerler arasından Pisidia da vardır. Bu sırada Pisidia’nın savaşçı ve zengin şehri olan Selge ile daha zayıf durumda olan diğer bir Pisidia şehri Pednelissos savaş halindedir. Güçlü Selge halkı tarafından kuşatılan Pednelissoslular Akhaios’tan yardım istemişlerdir. Akhaios, beraberindeki asker sayısının az olmasından dolayı daha fazla asker bulmak için bir Pisidia şehri olan Etenna’ya ve Pamfilya şehirleri olan Perge ve Aspendos’a gidip, buralardan asker temin etmiştir. Akhaios bulduğu ek kuvvetle Selgelileri yenmeyi başarmıştır (Özsait, 2000a: 352-353). Pisidia Bölgesi, M.Ö. 188 yılına gelindiğinde ise Apameia Barışı’nın sağlanması ile Bergama Kralı II. Eumenes’in yönetimine girmiştir (Hürmüzlü-Kortholt ve Tanrıver, 2016: 31).

Bergama kralı 2. Attalos’un topraklarını güvence altına almak için Pisidia’ya sefer yaptığı bilinmektedir. 2. Attalos önce Selge kenti üzerine yürümüş ardından ise Termessos kentine hareket etmiştir. Termessoslular şehrin kapısını savaşmaksızın 2. Attalos’a açmışlardır. Öte yandan Helenistik krallıkların Roma’ya yavaş yavaş boyun eğdiği dönemde Pisidia, M.Ö. 102 yılında Kilikya eyaleti sınırları içerisine alınmıştır. Bu eyaletin sınırları Roma ile Pontus Krallığı arasında yaşanan savaşlar sırasında Roma imparatoru Sulla tarafından Frigya ve Lykaonia’ya doğru kuzey yönünde genişletilmiştir. Romalılar tarafından sonraki yıllarda yapılan düzenlemelerle M.Ö. 49 yılında Pisidia, Kilikya eyaletinden alınarak Asya eyaletine bağlanmıştır (Özsait, 2000a: 356-369).

74

Romalı komutan Antonius, Parthların muhtemel bir saldırısını önlemek için M.Ö. 39 yılında Roma topraklarında tampon görevi görecek küçük krallıklar oluşturmuştur. Yaptığı bu düzenlemeyle Pisidia ve çevresini Amyntas’a vermiştir. Antonius, Galatya kralının vefatı üzerine Galatya ile birlikte Lykaonia, Isauria ve Pamfilya’yı da Amyntas’a vermiştir. Böylelikle geniş bir alanı elinde bulunduran Amytas’ın hem Antonius ile ilişkisi sıkılaşmış hem de daha önce tam manasıyla bir otorite kurulamayan dağlık bölgeleri ele geçirmesinde rahat davranmasını sağlamıştır. Ayrıca Kuzeydoğu Pisidia’yı Pamfilya’ya bağlayan Karalis Gölü (Beyşehir) kıyısından Pisidia-Isaura sınır kesimini izleyerek güneyde kıyıya inen denetimini sağlamasına yardım etmiştir (Özsait, 2000a: 371-372).

Benzer Belgeler