• Sonuç bulunamadı

(2014-2019 Konak Belediye Başkanı)

29 Ağustos 1957’de Burdur’da doğdu. Babası Balkan göçmeni, annesi Burdurludur. 1974 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yükseköğrenimine başladı ve ODTÜ Öğrenci Temsilcileri Konseyi’nin kuruluşunun ardından öğrenci temsilcisi oldu. Ankara Kadın Derneği’nin kurucuları arasındadır.

12 Eylül döneminde öğrenimine ara vermek zorunda kaldı ancak 1982 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girerek 1986 yılında mezun oldu.

1995 Aralık ayında Manisa’da 16 gencin 11 gün boyunca işkence gördüğü ve “Manisalı Gençler”

olarak bilinen yargılamada, dava avukatı olarak görev aldı.

İzmir Kadın Platformu’nun oluşturulmasında çalıştı. Ege Kadın Dayanışma Vakfı’nın kurucusu ve bir dönem başkanı oldu.

1992-1999 tarihleri arasında Balçova Belediyesi’nde tek kadın belediye meclis üyesi olarak yer aldı. Aynı dönemde İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis üyeliğinin yanı sıra Başkan Vekilliği ve Başkan Yüksel ÇAKMUR’un vekilliği görevlerinde bulundu.

Sosyal Demokrasi Derneği İzmir Şubesi’nin kurucuları arasında yer aldı.

2010 ve 2012 yıllarında İzmir Barosu Başkanı olarak seçildi. “Ergenekon Davası”, “Balyoz Da-vası”, “KCK”, “Oda TV”, “Hopa Metin Lokumcu DaDa-vası”, “İzmir Büyükşehir Davası” ve ÇHD’li (Çağdaş Hukukçular Derneği) avukatların davalarını takip etti.

Haziran 2013’de başlayan “Gezi Direnişi” boyunca protesto ve gösteri haklarının savunulması

Siyasette İzmir

Röportaj Soruları:

1- Belediye Başkanlığınız, soyadınız, yaşınız, medeni durumunuz, mesleğiniz… vb. bütün bun-ları bir yana bırakarak, bize kendinizi anlatmanızı istesek, neler paylaşırsınız?

Çok sabırlı bir insanım, sürekli öğrenmek isteği olan biriyim. Yeni şeyler öğrenirken büyük keyif alıyorum ve enerjim yükseliyor. İnsanlarla bir arada olmayı, onlarla sorunları paylaşmayı, birlikte çözüm aramayı, dertlerini dinlemeyi, çözebiliyorsam sorunlarını çözmeyi istiyorum… Bunları kendi hayatımda hep önemli buldum. Belki bu avukatlık mesleğinden gelen bir durumdu. Avu-katlıkta siz müvekkilinizin çözemediği sorunlar için varsınız ve hep çözümler bulmak, pratik yöntemler bulmak ve en kısa zamanda çözüm üretmek zorundasınız. Belki bu bir mesleki ref-leks… Bir taraftan mesleki refleks, bir taraftan da öğrencilik yıllarımdan itibaren memleket me-selelerine karşı ilgili olmam ve onlara ilişkin hep yeni mücadeleler içinde olmak duygusu da buna sebep oldu. İyi insan olmayı da önemsiyorum. İyi insan olmak, herkese göre farklı olabilir.

Bir insanın dürüst olmasının, bir duruşunun olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Ahlaki duruş ve etik değerler benim için önemli. Kendimi başkasının yerine koyabildiğimi düşünüyo-rum. Ayrıca son olarak sabırlı ve çalışkan bir insan olduğumu da söylemek istiyodüşünüyo-rum.

2- Siyasette aktif olmanızı aileniz nasıl karşıladı?

Hayatımın bir anında karar verip, ‘Ben de siyaset yapmak istiyorum’ diye bir şey olmadı. Siyaset bir yaşam biçimidir. Biz de siyaset hep kötü bir şey olarak söylendi. Oysa demokrasilerde in-sanların yaşamlarıyla ilişkin kararları hep siyaset belirliyor. Siyaset bir yaşam biçimi aynı za-manda… Biz nerede duruyoruz, ne söylüyoruz, nasıl yaşıyoruz bütün bunları hep siyaset belirliyor aslında. Bu nedenle ben siyaseti hiçbir zaman kötü bir şey gibi görmedim. Herkes ya-şamında siyaseti bir şekilde gösteriyor. Yaşam biçiminiz de aslında siyasi duruşunuzdur. Bu an-lamda siyaseti daha genel bir şey olarak düşünüyorum. Ben lise öğrenciliğimden itibaren hep memleket meselelerine kafa yoran, bunlara ilişkin görüşlerini oluşturan, bunun için pratikte, uygulamada mücadele içinde olan bir insandım. Siyaset benim için bir yaşam biçimiydi. Öğ-renciliğimde, öğrenci temsilciliği konseyi, demokratik öğrenci hareketi içinde oldum. Daha son-rasında kadın meselelerine kafa yorup, kadının insan hakları mücadelesi içinde oldum. Belediye

136

-Siyasette İzmir’in Kadınları - I

Meclis Üyeliğim oldu, kendi meslek örgütüm olan Baro’da çalışmalarım hep devam etti. Avu-katlık yaşamım boyunca Baro’yla hep ilgili oldum. Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi oldum, kadın dernekleri üyesi oldum, sosyal demokrasi derneği üyesi oldum. Buradaki üyeliklerim aynı zamanda yönetici olma pozisyonuyla da birleşti. Böyle olunca seçimle gelinmesi gereken organ-lara aday olma becerileriniz de gelişiyor. Aday olmak da benim oy vermek gibi normal bir dav-ranış biçimimdi. Çok yere çoğu kez aday oldum. Kaybettiğim seçimler oldu, kazandığım seçimler oldu. Seçmek kadar seçilmek de demokrasinin doğal bir tezahürüdür. O kadar doğal akışında gitti ki benim hayatım da… Hiç planlayıp, programlayıp; ‘şimdi şuraya gelmeliyim, şimdi sıra şunda, şunu da yapalım’ demedim. Olgunlaşan gelişmeler sonunda benim aday olmam gerekti ve ben de aday oldum. Bu çok doğal bir akış için de gelişti.

Annem, babam zaten alışmıştı. Eşimle ben evlendiğimizde ben siyasi bir kimliktim. Bizim için bunlar çok normal şeylerdi, ekstra şeyler değildi. Evet, ben onların hayatlarında zorluklara sebep oldum. Ama bu bizim bildiğimiz, tercih ettiğimiz şeylerdi. Dolayısıyla normal akışı içinde sür-düğünden, biz hala normal yaşamımıza devam ediyoruz. Bu da bir görevdir ve onu yapıyorum.

Dolayısıyla çok değişen bir şey de yok hayatımızda. Farklı bir yaklaşım da olmadı. Biz nasıl ya-şıyorsak, aynısını yaşıyoruz. Yine böyle dolu dolu aktif bir hayatım vardı. Siyasete girince hayatım aktifleşmedi. Benim sürekli hayatım böyle aktifti.

3- Genellikle erkeklerin aktif oldukları siyasette, kadın olarak yer almak size ne tür duygular yaşattı veya yaşatıyor?

Ben 40 yıldır siyasetin içindeyim ve çok genç yaşta başladım. Böyle olunca, siyaset yaşam biçi-mimiz haline gelince duygularımız da ona göre oturuyor. Bu nedenle siyaset bende bir takım farklılıklar yarattı diyemem ama sorumluluklarım arttı diyebilirim. Önce farkında değildim.

Çünkü biz öğrenci hareketiyle birlikte siyasete başladığımız için kadın-erkek ayrımımız yoktu.

Siyasette İzmir

müvekkilimle görüşmeye gittiğim de avukat bey diye hitap edilirdi. İlk başladığım yıllarda böy-leydi. Bizim itiraz ettiğimiz kanun maddeleri, kadınların hep dezavantajlı olduklarını, ikincil ol-duklarını apaçık gösterdi. Bunlara karşı bir mücadele zorunluluğu vardı. Benim kadın hareketinde yer almamın en önemli sebebi de buydu. Gördüğüm örneklerdi, okuduğum yasa maddeleriydi. Bunların düzeltilmesi için çalıştık ve bunlar benim siyasi olarak başka bir bakış açısıyla görmemi sağladı. Çözüm üretirken herkes için toptancı bir yaklaşımın doğru olmadığını gördüm. Böyle dediğiniz zaman sadece erkekler açısından düşünüldüğünü kabul etmiş olursu-nuz. Oysa bu toplumda kadınların, çocukların, engellilerin, farklıların yaşadığını biz kadınlık bilincimiz arttıktan sonra fark ettik. Bunun da büyük bir zenginlik olduğunu düşünüyorum.

Bunların avantajları oldu, dezavantajları oldu. Avantaj olarak duygularım, çözüm yöntemlerim, önermelerim zenginleşti. Dezavantajları oldu çünkü Türkiye’de politika gerçekten erkek egemen bir alanda, erkeklerin kendileriyle baş başa oldukları sofralarda, mekanlarda siyaset üretiliyor ve tüketiliyordu. Bizim oralarda olmamamız bizim açımızdan dezavantajdı. Kadınların siyasete girmesi, bu siyaset yapış biçiminin de değişmesi açısından önemliydi. Bugün Türkiye’de bu si-yaset yapış biçimi değişmelidir. Kadınlar bunu değiştirecektir. Sisi-yaset toplumun içinde insanlarla birlikte ancak kadınların gelmesiyle birlikte değişebilir, gelişebilir. Kadınların varlığı bu anlamda siyaseti zenginleştirir. Dolayısıyla, bahsettiğim dezavantajlar avantaja da dönüşüyor. Ama bir ta-raftan da bizim sorumluluklarımız arttı. Ben başarısız bir belediye başkanı olsam sadece, ‘Sema başarısızdı’ demeyecekler, ‘kadınlar bu işi yapamıyordu’ lafı daha çok öne çıkan bir önerme ola-caktı. Dolayısıyla bunu dedirtmemek için benim daha çok çalışmam gerektiğini biliyorum. Bizim bu anlamda sorumluklarımız ağır. Ama erkekler yapamadığı zaman, ‘Ahmet yapamadı’ veya

‘Mehmet yapamadı’ deniyor. ‘Erkekler bu işi yapamaz’ diye bir genelleme yapılmıyor. Dolayısıyla bu bizim sorumluluğumuzu arttıran ve siyasetin yapılış biçimini değiştirmemiz için mücadele etmemiz gereken bir alan olduğunu da gösteriyor.

4- Eğer varsa karşılaştığınız engelleme veya desteklerden söz edebilir misiniz?

Kadınların dayanışmasının önemli bir destek olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de kadın hareketi önemli yollar aldı. Aldığı bu yolların başında gelense, kadınların birbirleriyle dayanışma içinde olmaları. Çok kadın arkadaşımdan hem fikri hem de moral anlamında destek alıyorum. Bunu

138

-Siyasette İzmir’in Kadınları - I

en baş sıraya koyabilirim. Ailemin desteği de var elbette. Sonra 40 yıllık siyasi mücadele ve öğ-rencilik yıllarımda biriktirdiğim dostluklar ve arkadaşlıklar bugün tesadüfi olarak bana yardım olarak dönüyor. Türkiye’nin her bir yerinde bir arkadaşım var. Onlardan fikir destekleri, proje destekleri, iş destekleri gibi çok önemli destekler aldım. Bu destekleri önemli buluyorum. Bunlar beni motive eden şeyler aynı zamanda. Onların adına da başarılı olmak zorunda olduğumu his-sediyorum. İnsanın yaşamında biriktirdiklerinin ne kadar önemli olduğunu da anlıyorum.

Engellere gelirsek, maalesef Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal yapı bizim açımızdan en büyük engel. Siyaset yapış tarzı, başta hükümet, insanları kutuplaştırarak, aidiyetlerini kuvvetli hale getirerek onları bölüyor ve bunun üzerinden siyaset yapıyor. Bu büyük bir engel. Siyasetteki bu anlayışın engel olduğunu düşünüyorum. Oysa demokrasilerde farklı düşünceler olur, farklı ku-rumlar olur, biz farklı düşüncelerimizi söyleyerek, farklı uygulamamalarımızı göstererek ama siyasetin etik kurallarına saygı göstererek birlikte işler yapmalıyız. Siyasetin etik kuralları ortadan kalktı, unutuldu, farklılıklarsa kutuplaşma haline getirildi. Böyle olunca bir arada iş yapma kül-türünün yerine, iş yaptırmama üzerinden bir ahlak gelişti. Bu büyük bir engel. Siyasetteki bu ahlakı değiştirmek gibi bir görevimiz olduğunu da düşünüyorum.

5- Bu bağlamda bizimle paylaşabileceğiniz bir anınız var mı?

Ben kendimi öğrenciliğimden itibaren siyasi yaşamın içinde birisi olarak değerlendirdiğimden 40 yıldır biriktirdiğim o kadar çok anım var ki. Bunlar iyi anılar, kötü anılar… Hepsini bir yerde unutuyorsunuz ve onlar sizin toptan kişiliğinizin oluşmasında birer tuğla oluyor. Bu anılara ta-kılıp kalmak da bütünlüğü bozmak anlamına gelir. Onlar yaşanmıştır. Destek anlamında, engel anlamında birer tuğla konulmuştur benim gelişimimde. Bu tuğlalar örüle örüle ben oluyorum diye düşünüyorum. Tek tek tuğlalara bakmaktansa kendime bakmayı, kendime ve kişiliğime bakmayı daha önemli buluyorum. Birer birer olaylara hiç takılmadım, bundan sonra da takılmayı

Siyasette İzmir

140

-Siyasette İzmir’in Kadınları - I

Benzer Belgeler