• Sonuç bulunamadı

(En uzun süreli ve halen Belediye Meclis Üyesi)

“Kadınların meşgaleleri çok olduğu için politikaya da ya belli bir yaştan sonra ya da bekârlık döneminde dâhil oluyorlar. Yani ya bekârken ya da çocuklarını büyüttükten sonra.”

1946 İzmir doğumludur. İlkokulu Vali Kazım Paşa İlkokulu, ortaokul ve liseyi İzmir Kız Lise-si’nde okudu. 1963’ de İstanbul Hukuk Fakültesi’ne gitti. 1967’de mezun oldu. 2 Aralık 1968’de avukatlık stajını tamamladı. 46 yıldır İzmir’de serbest avukatlık yapmaktadır.

Avukatlıkla aynı zamanda politik yaşamı da başladı. Politikaya 1970 yılında CHP’de İl Yönetim Kurulu üyesi olarak başladı. 1972 yılında İl Disiplin kurulunda yer aldı. 1973 yerel seçimlerinde, İhsan Alyanak’ın Belediye Başkanı olduğu dönemde Belediye Meclis Üyesi oldu ve 1977 yılına kadar devam etti. 1977-1980 arasında sadece parti içinde delegelik, üyelik görevlerinde bulundu.

1980 İhtilali ile partiler kapatıldı. Daha sonra 1983’de SODEP kuruldu ve 1984’de bu partiye üye oldu. 1989 yılına kadar SODEP’de Disiplin Kurulu Başkanlığı ve üyeliği yaptı. Daha sonra SHP olunca, 1989’da Konak ve Büyükşehir’de Belediye Meclis üyesi olarak görev yaptı.

Büyükşehir Belediyesi’nde uzun süre Yüksel Çakmur döneminde Belediye Başkan Vekilliği yaptı.

Bazı belediye şirketlerinde yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu. 1994 yılından sonra parti-sinde üyelik, delegelik gibi görevlerde bulundu.

Bu arada serbest avukatlık görevine hep devam etti. 2009 yılında Konak Belediyesi Meclis Üyesi olarak tekrar göreve geldi. 2014’deki yerel seçimlerde yine Konak Belediye Meclis Üyesi olarak görevine devam etmektedir. Şu anda komisyon üyeliklerinin yanı sıra, halen Konak CHP Grup

Siyasette İzmir

Röportaj Soruları:

1- Belediye başkanlığınız, soyadınız, yaşınız, medeni durumunuz, mesleğiniz... vb. bütün bunları bir yana bırakırsak, bize kendinizi anlatmanızı istesek, neler paylaşırsınız?

Çok konuşan biriyimdir. Şöyle söyleyeyim, ben çocukken de çok konuşurdum onun için köye gittiğimiz zaman (Denizli’nin Çal Kazası’nın Boğaziçi Köyü’nden annem ve babam. İzmir’de doğ-dum ama Denizliliyim köken olarak) çocukken de köye gittiğimiz zaman ve çevrede “Bu çok konuşuyor herhalde büyüyünce avukat olacak” diyorlardı ve sonunda avukat oldum. Konuşu-rum ama bir huyum vardır, aklımdan geçeni anında söylerim. Doğru şeyleri yapmaya çalışırım, inandığım şeyi söylerim laf olsun diye, biri bir şey istiyor diye söylemem biraz da burnumun dikine giderim.

Çocukluğumdan beri şarkı söylerim. 2004’den beri yani 10 yıldır İzmir Barosu Türk Sanat Mü-ziği Korosu’ndayım. Solist ve bestekar olarak görev yapıyorum. 3 tane bestem koro konserlerinde okundu. Bu şarkılardan 2 tanesinin sözü ve müziği bana, 3. bestenin sözü avukat Mustafa Çağ-lar’a ait, ben besteledim.

2 yıldır da resim kurslarına devam ediyorum şimdi de resim yapıyorum.

Kısmet olursa “İzmir’de CHP’nin Son 45 Yılı” adı altında 1969-2014 sonuna kadar olan dönemi siyasi yönüyle yansıtabilecek bir kitap hazırlığı içindeyim. İnşallah hazırlar, bitiririz ve çıkar.

Bir de futbolu severim 10 yaşımdan beri Beşiktaşlıyım. Bu arada 1990’lı yıllarda Altay Kulü-bü’nde bir dönem Disiplin Kurulu Üyeliği yaptım. İyi bir futbol izleyicisiyim. Lisedeyken kız futbol takımı kuralım dedim, o zaman kız futbol takımı yoktu. Ama işin garibi ben takla bile atamam. Hayatımda da, siyasette de takla atamam. Beden Eğitimi dersinden kalma riskim vardı, nasıl geçeyim diye düşünüyordum. Uyduruktan rapor da alamam, yalan söyleyemem. Hayatta hiç yalan söylemem. İyi midir, kötü müdür bilmiyorum ama hakikatten yalan söyleyemiyorum.

Doktor raporu alıp, beden eğitimi dersine girmemek baktım olmayacak, basketbol takımına ya-zıldım. Basket takımının hiç oynamayan yedek oyuncuyum ben. Oradaki heyecanı, spor heye-canı, şimdi işte 40 yıldır politika içinde yaşıyorum.

150

-Siyasette İzmir’in Kadınları - I

2- Siyasette aktif olmanızı aileniz nasıl karşıladı?

Annemin babası, köyünde muhtarmış. Annem politikaya meraklıydı. 3.5 sene önce vefat etti, o zamana kadar televizyonda Meclis TV’yi devamlı izler, gazetelerde siyaset haberlerini okurdu.

Babam polis memuruydu ama parti yanı ağırdı. 1961’de ihtilalden sonra İsmet İnönü İzmir’e mitinge gelmişti. Ben lise 1’deydim. İlk defa mitinge gittim. Lise 1 öğrencisiyim ve İsmet Paşa’yı ilk defa orada gördüm. Ama kader bu ya, 1972 yılında İsmet Paşa’ya “hayır” oyunu kullanıp Bü-lent Ecevit’i Genel Başkan seçen delege üyelerinden biri de bendim. 11 yıl önce “İsmet Paşa”

diye koşarken, siyasi görüşlerimiz ve düşüncelerimizdeki değişiklikler bizi İsmet İnönü’nün ye-rine Bülent Ecevit’in Genel Başkan olması gerektiği noktasına getirdi.

Rahmetli Ecevit’i Ankara’dan yolcu etmiştik. Ben İzmir Yönetim Kurulu adına Ankara’da yolcu edip, İzmir’de de on binlerce İzmirli ve Egeliyle beraber Basmane Tren İstasyonu’nda karşılayıp, çiçek sunmuştum. 24-25 yaşlarında İl Yönetim Kurulu üyesi bir çocuktum o zaman. Ben ailem-den destek gördüm.

Ben staj yaparken babam rahatsızlanmıştı. Babama dedim ki, “Partiye kayıt olacağım.” Babam da “Stajın bitsin, ben de emekli olayım beraber gideriz sonra” dedi. Babamın emekli olması kıs-met olmadan, Temmuz 1969’da vefat etti. Şubat 1970’de partiye kayıt oldum. Partide kendime karşı hiçbir engel görmedim. 1980’den önceki dönemde CHP içindeki politikada, bir genç olarak destek gördüm ben. 24 yaşında İl Yönetim Kurulu’na girdim. 27 yaşında Belediye Meclis Üyesi oldum.

Şimdi anlatacağım olay gençlere de örnek olsun: İl Yönetim Kurulu’na girmeden önce Mart 1970’de Kadın Kolları Kongresi yapıldı. Biz mevcut Kadın Kolu İl Başkanı’na karşı liste çıkardık.

Zerrin Balkanlı Kadın Kolu Başkanıydı. Liste adına kongrede konuşmayı ben yaptım ve 23-24 yaşlarındaydım. Tabii henüz bizi kimse tanımadığı için doğal olarak kaybettik. Aradan aylar geçti Eylül ayında İl Yönetimi görevden alınmıştı ve yeni İl Yönetimi oluşturulacaktı. İl

Yöne-Siyasette İzmir

istikbal var. O kızı alın listeye”. Arkasından İl Kadın Kolu Başkanı’nı da çağırıyorlar. Genel Mer-kez’den gelen, rahmetli Turan Güneş hocamız İl Kadın Kolu Başkanı’na diyor ki “Senin bir önerin var mı liste için?” Bu gerçekten ibretliktir bugünün politikacılarına. Diyor ki; “Bana rakip bir kız geldi adı Nimet. Genç bir avukat, o kız iyi iş yapacak, bize rakip ama onu alın listeye.” Onun için ben engel gördüm diyemem, kadınlardan da destek gördük. Eğer bu anlattığım olayda listeye girdiysem, o iki destek çok önemi rol oynadı. Yönetim Kurulu içinde gayet rahat çalıştık biz. O zaman kadın, erkek, millet, memleket, mezhep, din öyle bir şey yoktu. Herkes bir düşünce etrafında toplanırdı. Sabah partiye geldiğimizde, herkes cebinde ne para varsa çıkarır ortaya ko-yardı. Akşama kadar o parayı topluca harcardık. Yemek yenecekse o paradan, minibüs tutula-caksa o paradan karşılanırdı. Biz herkesin birbirine destek olduğu dönemleri gördük.

Erkeklerden de engel görmedim ben.

Aslında kadınların kadınca politika yapması, kadın konusunun ağırlıklı olması lazım ama işte…

Türkiye’de kadınlar haklarının mücadelesini vermiş, parti kurmuş ama biliyorsunuz, kadın hak-ları biraz da büyük Atatürk’ün gayretiyle elde edilmiş bir şey. Atatürk’ün desteğiyle bu haklar alındı. Şimdi kadınlar haklarının değerini daha çok anladılar ve şimdi daha çok kadın mücadele ediyor. O dönemlerde kadınlar azdı.

3- Genellikle erkeklerin aktif oldukları siyasette, kadın olarak yer almak size ne tür duygular yaşattı veya yaşatıyor?

Siyasette erkeklerin sayısı kadınlara oranla daha fazla. Mesela Konak İlçe’nin, tahmini söylüyo-rum, 12.000 üyesi varsa bunun 4.000’i kadın, 8.000’i erkektir. Matematiksel olarak baktığı-mızda, biz %33 kota diyoruz ama üye sayımıza baktığımız zaman zaten %33’üz. Bizim sayı olarak %50-%60 olmamız lazım ki, %33 kotadan söz edelim. Sayısal olarak bu yoğunlukta olur-sak, o zaman hakkımızı almamız da daha kolay olur. Yani erkeklerin sayı avantajı var, daha rahat çalışma avantajı var. Erkek eve gelince akşam “Hanım ne yemek var?”, “Hanım gömlek ütülü mü?” diyor. Kadın bunları yapmak zorunda, bizim gibi çalışıyorsa işini de yapmak zo-runda. Bir de eve gidip “Oğlum sus ağlama” deyip, bir yandan da yemeği yapıp, sofrayı hazırla-mak zorunda.

152

-Siyasette İzmir’in Kadınları - I

Ben bu yönüyle annemin çok desteğini aldım. Oğlumu annem büyüttü hatta diyordu ki, “Benim annem anneannem, annem de sponsorum.” Gidiyoruz, seviyoruz, okşuyoruz, hafta sonları alı-yoruz. Annem büyüttü oğlumu yani aile desteği önemli. Eşinden destek almak da önemli siyaset yapan kadınlar için. Ben bu konuda da engel görmedim, ev işlerinde de bir sıkıntı yaşamadım kendi adıma.

Kadınların meşgaleleri çok olduğu için politikaya da ya belli bir yaştan sonra ya da bekârlık dö-neminde dâhil oluyorlar. Yani ya bekârken ya da çocuklarını büyüttükten sonra başlıyorlar. Ama birinde gençsiniz, çevreniz henüz gelişmemiş oluyor. Diğerinde belli bir yaşa gelmiş oluyorsu-nuz, daha gençler oluyor önünüzde. Tam kadının verimli olacağı zamanda ev, eş, politika üç-geninde ayırabildiği kadar zamanda politika yapabiliyor. Gazetede bir yazı vardı geçen gün, kadınların bir erkekten 2 kat fazla kalori almaları gerekiyor diye. Daha fazla kalori almaları ge-rekiyor çünkü yoruluyorlar. Kadınların politikadaki azlığı biraz da bunlara dayanıyor.

Eskiden okuryazar olan belli bir kesimin içinden kadınlar siyasete girebiliyordu. Şimdi her ke-simden kadın politikaya gelebiliyor ve bakıyorum kadınlar geldikleri zaman kocaları yanlarında, yani ailelerinden şimdi destek görüyorlar, eskiden görmüyorlardı. Kocaları ya da babaları anla-yışlı olan kadınlar gelebiliyordu. Şimdi erkekler de değişti. Sosyal yaşam herkesi değiştirdi.

4- Eğer varsa karşılaştığınız engelleme veya desteklerden söz edebilir misiniz?

Politika içinde düşünsel boyutta ekipler, klikler olur ve bu doğaldır, olması gerekir. Mesela CHP içinde 1970’den 1980’lere kadar partide bizim iki ekibimiz oluyordu. Partinin kendi düşünce-mize göre sol kanadı ile sola göre sosyal demokrat olduğu halde “ortanın solu” dediğimiz, bize göre sağ olan kanat. Bu iki grubun içinde düşüncelere göre öbekleşmeler olur, ekipler bu dü-şünceyle oluşur. Bu düşüncenin içindeki ekipler kendi içinden egemen olmaya, diğer ekibi

yen-Siyasette İzmir

olurdu, ekibin içinde eşitler arasında en önde gitmesi gereken lider olurdu. O zaten kendini belli eder konuşmasıyla, davranışıyla, yaşamıyla. Bütün olabilen insanlar lider olurdu. Lider içer-den doğardı. Şimdiki sıkıntıların kaynağının çoğu bundan kaynaklanıyor. Önce lider belirleni-yor, liderin etrafında ekip oluşturuluyor ve kişisel çatışma haline dönüyor. Bu da belli noktalarda mücadele sertleşiyor ve tadı kaçıyor. Ekipler oluşup, bu ekip içinden liderler çıkarılabilseydi partilerin kaderi daha farklı olurdu. Halkın kaderi de değişirdi.

5- Bu bağlamda bizimle paylaşabileceğiniz bir anınız var mı?

Bir yerde de yol göstermesi anlamın da yazacağım kitapta da özellikle belirteceğim ve az önce aktardığım, kadın kolu başkanlığına rakip olarak gelmiş olmama rağmen beni önermesi, unu-tulacak gibi bir şey değil ve örnek alınması gerekir.

Bir diğeri de 1973 belediye seçimlerine hazırlanırken ilçe başkanımız bir gün bizi çağırdı. “Ar-kadaşlar yerel seçime hazırlanıyoruz, belediye meclis üyeleri ve genel meclis üyeleri seçilecek”

dedi. Aramızdan adayları önermemizi söyledi. Ama şöyle devam etti; “Ama önce belediye meclis üyesi iki eski arkadaşımız bize belediye meclis üyeleri neler yapar onları anlatsın” O zamanlar

“adayım” demek bizde ayıptı, ekip görev olarak verirdi adaylığı. Bizim politik terbiyede öğren-diğimiz buydu. Daha sonra belediye meclis üyesinin görevlerini, işlerini anlattılar. Belediye, il genel meclis üyesi arkadaşımız vardı o da meclis üyesi ne iş yapar onu anlattı. Açık oylama ya-pılacağını söylendi. Bu aşamada, ön seçime katılacak olan anahtar listemizi oluşturuyorduk. Me-sela Ali dendi, Sonra hadi bakalım Ali’nin aleyhine ve lehine söz alacaklar dendi. Bir kaç kişiden sonra benim ismim önerildi. Oradan biri benim çocuk olduğumu, mecliste çocukların yerinin olmadığını söyledi ve ben 27 yaşındaydım. Ona cevap olarak oradan Alyanak “Çocuklar aday olmazlarsa nereden öğrenecekler böyle şeyleri. Bir kaç tane de çocuk koyalım, bu çocuklar içerde yetişir, dışarıda kalırlarsa bir şey öğrenemezler. İçeri girecekler ki bir şeyler öğrensinler” dedi.

Daha sonra benim ismim de yazıldı. İsim yazılımı bittikten sonra açık oylama yapıldı açık oyla-mada bir ve ikinci sıradaki arkadaşlarımız eşit oy aldılar, birinin yaşı daha büyük olduğu için

154

-Siyasette İzmir’in Kadınları - I

birinci oldu. Diğeri ise ikinci oldu. Ben ise benden yaşça büyük biriyle 3.

ve 4. oldum. Diğer arkadaşımın yaşı büyük olduğu için ben dördüncü oldum.

O gün bu gündür, benim kafama yerleşmiştir, “gençlerin önünü açmak” ta-birini çok önemi buluyorum. Gençlere fırsat verilmesi gerekiyor. İl yöneti-mine girdim.

O yüzden ben de bugün Alyanak’ın söylediğini gençlere söylüyorum:

“Oyuncu sahada yetişir, yedek kulübesinde oyuncu yetişmez. Futboldan örneklersek “Zaman zaman yuhalanacak, gol kaçıracak, hatalar yapacak ama görecek ve öğrenecek.” Bunlar benim hiç unutmadığım anılardandır.

Siyasette İzmir

156

-Siyasette İzmir’in Kadınları - I

Benzer Belgeler