• Sonuç bulunamadı

PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI ÖĞRENCİLERİNİN TOPLUMSAL CİNSİYET ALGISI

PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI ÖĞRENCİLERİNİN TOPLUMSAL CİNSİYET ALGISI

PEDAGOGICAL FORMATION EDUCATION CERTIFICATE PROGRAM STUDENTS’ GENDER PERCEPTION

Ramazan ALABAŞ15

Özet

Bu araştırmanın amacı pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına devam eden öğrencilerin toplumsal cinsiyete yönelik görüşlerini belirlemektir. Nitel bir yaklaşımla yürütülen bu araştırmanın çalışma grubunu 2017 yılında bir devlet üniversitesinde pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına katılan 145 gönüllü katılımcı oluşturmaktadır. Araştırma verilerinin toplanmasında “Toplumsal Cinsiyet Algısı Görüşme Formu” kullanılmıştır. Katılımcıların sorulara verdikleri cevaplar betimsel analiz ve içerik analizi yaklaşımları ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların %33’ünün toplumsal cinsiyet kavramını toplum açısından uygun bulunan kadın-erkek nitelikleri ve toplumda cinsiyete dayalı ayrımcılığın hâkim olmaması bağlamında ele aldıkları ortaya çıkmıştır. Katılımcıların %67’sinin toplumsal cinsiyet konusuyla ilgili kavramsal bir çerçeveye sahip olmadıkları ya da yanlış/eksik bir kavramsal temellendirmeye dayalı fikir beyan ettikleri ortaya çıkmıştır. Katılımcıların kadını tanımlamalarında “aile temelli (eş, anne, ev içi görevler, ev hanımı vb.)” tanımlamalar %30’luk oranda dile getirilen görüş olmuştur. Katılımcılar kadını tanımlamada “güzellik, bakımlı olma, şefkatli olma, duygusallık, fedakarlık, edepli olma, sevecen olma, hoşgörülü olma, sorumluluk, onurlu olma, saflık, güçlü olma, cesur olma, çözüm odaklılık, her işi yapabilme ve görev bilincine sahip olma, sevgi, sabır, kıskançlık ve çok konuşma” ile ilişkili tanımlamalar yapmışlardır. Katılımcıların erkeği tanımlamalarında aile ile ilişkili olarak “aile reisi, baba, evi yönetme, evin ihtiyacını giderme ve aileyi sahiplenme” öne çıkmıştır. Erkeği tanımlamada “otorite, güç, delikanlılık, beyefendilik, sözünün eri, adamlık, mücadele, iş sahibi olma, askerlik, olgunluk, yöneticilik ve kaba kuvvet” kavramları da kullanılmıştır. Kadın katılımcıların görüşlerinde kadınların “hak arama, özgüvenli olma, ayakları üzerinde durma vb.” özelliklere sahip olmaları dile getirilmiştir. Erkek katılımcılardan hiç birisi bu konulara değinmemiştir. Kadınların sahip olması gereken özellikler ile ilgili görüşlerde toplum yapısı ve değer sistemleri ile bağlantılı olarak değerlendirilebilecek “toplumda oturmasını kalkmasını bilme, toplumsal kurallara uygun davranış, toplumda çok konuşmayan ve toplum içinde oturaklı olma vb.” gibi konular dile getirilmiştir.

Erkeğin sahip olması gereken özellikler ise “saygılı olma, sadakat, sevecenlik, romantik olma, bakımlılık, cesur olma, mantıklı hareket etme, sıcakkanlılık, çözüm üretme, babacan olma, cesur olma, liderlik, delikanlılık, çalışkanlık, ağırbaşlılık, gururlu olma, paralı olma, güçlü olma, hoşgörülü olma, centilmen olma, dürüstlük, güvenirlik, beyefendilik, otoriterlik, namusa önem, sorumluluk, soğukkanlılık” olarak ifade edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Toplumsal cinsiyet, Pedagojik formasyon eğitimi, Öğretmen yetiştirme, Aday öğretmen

Abstract

The purpose of this research is to determine the gender perception of the students who attend the pedagogical formation education certificate program. The study group of this research conducted with a qualitative approach constituted 145 volunteer participants in the pedagogical formation training certificate program at a state university in 2017. The "Gender Perception Interview Form"

was used for the collection of research data. The responses of the participants to the questions were

15 Yrd. Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü/Kastamonu/TÜRKİYE, ramazanalabas@gmail.com

EYUDER YAYINLARI 102

analyzed with descriptive analysis and content analysis approaches. As a result of the research, it was found that 33% of the participants considered the concept of gender in terms of socioeconomic qualities of men and women and sex discrimination in society in the context of not being dominant. It has emerged that 67% of the participants did not have a conceptual framework on gender issues or they expressed opinions based on a false / incomplete conceptual basis. Participants' definition of

"family based (wife, mother, domestic duty, housewife, fertility, etc.)" was a 30% of the view stated.

Participants described the woman as "beauty, well-being, compassion, emotionality, self-sacrifice, compassion, tolerance, responsibility, dignity, purity, strength, courage, solution- love, patience, jealousy and talking so much ". In the participants’ definition of the man, "head of the family, father, managing the house, eliminating the need for the house and taking ownership of the family" came into prominence in relation to the family. The concepts of authority, power, youth, gentleness, speech, manhood, struggle, occupation, military service, maturity, management and brute force were also used in the definition of man. In the views of female participants, it has been stated that women should have the qualities of "seeking rights, being confident, standing on their feet, etc.". None of the male participants referred to these issues. Issues such as "knowing to stay in society, appropriate behavior with social rules, not talking much in society and sitting in society" were mentioned in the opinions about the features that women should have in connection with society structure and value systems. The characteristics that man should possess were stated as "respect, loyalty, compassion, romance, wellness, courage, logical action, warmness, solution, parenting, courage, leadership, youthfulness, diligence, proudness, being strong, being tolerant, being a gentleman, honesty, trustworthiness, gentlemen, authoritarianism, honor, importance, responsibility, calmness".

Keywords: Gender, Pedagogical formation education, Teacher training, Candidate teacher Giriş

Güncel Türkçe Sözlükte cinsiyet “Bireye üreme işinde ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren yaradılış özelliği” olarak tanımlanmaktadır (TDK). Buradan hareketle cinsiyet kişiyi kadın ya da erkek yapan biyolojik ve fizyolojik özelliklere ilişkin anlamdır. Kadın ve erkek olmanın toplumsal yönü ya da anlamı ise toplumsal cinsiyet kavramı ile açıklanmaktadır. Toplumsal cinsiyetin tanımını yapan ilk uluslararası antlaşma olan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin üçüncü maddesinin tanımlar kısmında toplumsal cinsiyet “Belli bir toplumun kadınlar ve erkekler için uygun gördüğü sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, etkinlikler ve yaklaşımlar anlamına gelir.” şeklinde ifade edilmiştir.

Ann Oakley, toplumsal cinsiyet (gender) kavramını sosyolojiye dâhil etmiş olup, 1972 yılında yayımlanan Sex, Gender and Society'de açıkladığı üzere, cinsiyet kavramı ile biyolojik açıdan erkek/kadın ayrımını anlatırken, toplumsal cinsiyet kavramı ile de erkeklik ile kadınlık arasındaki toplumsal bakımdan eşitsiz bölünmeye gönderme yapmaktadır (Vatandaş, 2007, s.31). Bu bağlamda toplumsal cinsiyet toplumsal ve kültürel olarak belirlenmiş cinsiyeti, biyolojik cinsiyetten ayırmak üzere kullanılan bir kavram olup; toplumsallaşma süreci ve kültürün içinde edinilen kadın ve erkek olma özelliklerine işaret eder (Altınova ve Duyan, 2013, s.9). Toplumsal cinsiyet kavramı, aslında kadın ve erkeğin bulunduğu toplum tarafından nasıl algılandığıyla ilişkili bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Özkoçak ve Tavuz, 2014, s.190). Bu özelliği dolayısıyla toplumsal cinsiyet, toplum içerisinde pek çok alanda fikir ve uygulamaları etkileyen hatta yönlendiren bir konuma sahiptir. Bu bağlamda da toplum içerisinde bireylere atfedilen toplumsal cinsiyet ve buna bağlı olarak algılanan durum kadın ve erkeğin toplum içindeki statüsünü ve statüsüne uygun rollerini de belirler. Bununla bağlantılı olarak toplumsal cinsiyet kavramının boyutlarından birisi olarak toplumsal cinsiyet rolü kavramı karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal cinsiyet rolü, toplumun kadın ve erkeklerden beklediği sosyal ve kültürel rollerdir (Terzioğlu ve Taşkın, 2008, s.62). Toplumsal cinsiyet rolleri, tarihsel süreç içinde, zamana, mekana, sınıfa ya da ırka göre olduğu kadar toplumun siyasi ve ekonomik koşullarına göre de çeşitlilik göstermektedir (Öngen ve Aytaç, 2013, s.4).

EYUDER YAYINLARI 103

Toplumun bir üyesi olarak bireyler, küçük yaşlardan itibaren içinde yaşadıkları toplumun kültürel değerlerini ve kabullerini öğrenmektedir. Bu kültürel değer ve kabuller içerisinde yer alan konulardan birisi olan kadın ve erkeğe yüklenmiş olan toplumsal cinsiyet rolleri, kişiyi kadın ya da erkek yapan genetik, biyolojik ve fizyolojik özellik olarak cinsiyetten farklı olarak kadın ve erkek olmanın toplumsal anlamı bağlamında toplumsal cinsiyet kavramının bir boyutunu oluşturmaktadır.

Böylece bireyler için biyolojik temelli kadın ve erkek kavramı yanında toplumsal anlamlandırma temelli kadın ve erkek kavramı diğer bir değişle toplumsal cinsiyet kavramı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda cinsiyete yüklenen bireysel ve toplumsal anlamlar her bir bireyin toplumsal cinsiyet algısını oluşturmaktadır.

Bireyin sahip olduğu toplumsal cinsiyet algısı kadın ve erkeğe hangi değerlerin ve özelliklerin atfedileceği konusunda belirleyici olabilmektedir. Bireylerde var olan bu algı, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikleri ve bu eşitsizliğin sonucu olarak da toplumsal yapıda bireylerin birbirleri ile olan ilişkilerini de olumsuz etkileyen bazı uygulamalara sebep olabilmektedir. Toplumsal cinsiyet algısı bazı durumlarda da toplumsal cinsiyete ilişkin var olan kalıp yargıların pekiştirilerek sürmesine yardımcı olmaktadır. Böylece bireyin sahip olduğu toplumsal cinsiyet algısı cinsiyete dayalı eşitlik temelli uygulamalar yanında ayrımcılığa ilişkin davranışlara da neden olabilen faktörlerden birisi olmaktadır.

Toplum içerisinde bireylerin sahip olduğu toplumsal cinsiyet algısı aynı zamanda kadın ve erkeğin hem toplumda kazanacağı hem de sahip olduğu statüsünü eşitlik bağlamında etkileyen bir durum olabilmektedir. Böylece toplumsal cinsiyet algısının bir yansıması olarak cinsiyet eşitliği ya da eşitsizliğine ilişkin bireylerin algıları, kadın ve erkeğe yönelik bakış açısında ve toplumda özellikle de kadını daha geride gören cinsiyete dayalı bazı eşit olmayan uygulamaların kabul görmesine katkıda bulunur. Toplumsal cinsiyet ayrımına dayanan düşünce veya uygulamaların varlığı da toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalıkların oluşmasını engelleyebilmektedir.

Ülkemizde toplumda cinsiyet eşitliği anlayışını egemen kılmak ve cinsiyet eşitsizliğine yönelik önyargıların ortadan kaldırılmasına yönelik uygulamalara ağırlık verilmeye çalışılmakta, toplumsal cinsiyet eşitliği felsefesine aykırı olarak toplumsal yaşamda bazı konularda kadın ve erkeği birbirinden ayrı bazen de birbirinden geri planda tutan anlayışların ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar gösterilmektedir. Bu bağlamda da günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği çoğu disiplin içerisinde tartışılan bir konudur.

Bu disiplinlerden birisi de gelecek nesilleri yetiştirmede önemli görevi olan eğitimdir. Bu bağlamda eğitim sisteminden beklenen konulardan birisi de toplumsal cinsiyet eşitliği algısını eğitimin her kademesinde hem teorik hem de uygulama boyutunda hakim kılmasıdır. Bunun için de eğitim sisteminin önemli ögelerinden birisi olan öğretmenlere dolayısıyla da öğretmen yetiştiren kurumlara görevler düşmektedir.

Öğretmen eğitimi, eğitim fakültelerinin lisans programları yanında, öğretmenliğe kaynaklık eden yükseköğretim programlarından mezun ya da halen lisans öğrenime devam eden bireyler için eğitim fakülteleri tarafından düzenlenen Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programları aracılığı ile yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu'nun 20.02.2014 tarih ve 9 sayılı kararı, söz konusu kararda güncellemenin yapıldığı Ağustos 2014 tarihli Tebliğler Dergisi'nde yer alan ve öğretmenliğe kaynaklık eden yükseköğretim programlarından mezun olanlar için Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programları düzenlenmektedir (YÖK). Dolayısıyla Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programları son yıllarda şartları taşıyan lisans mezunları ya da halen lisansa devam eden öğrenciler için rağbet gösterilen bir programdır. Bu araştırmanın amacı pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına devam eden öğrencilerin toplumsal cinsiyete yönelik görüşlerinin belirlenmesidir. Bu amaç kapsamında pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına devam eden öğrencilerin;

EYUDER YAYINLARI 104

a) Toplumsal cinsiyet kavramına ilişin görüşleri nedir?

b) Kadın ve erkeği tanımlamalarına ilişkin görüşleri nedir?

c) Kadın ve erkeğe atfedilen davranışlar ve özellikler ile ilgili görüşleri nelerdir? sorularına cevap aranmıştır.

Yöntem

Bu araştırma pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına devam eden öğrencilerin toplumsal cinsiyete yönelik görüşlerini belirlemeye yönelik nitel bir çalışmadır. Ülkemizde toplumsal cinsiyet konusunda yapılan nicel araştırmaların sayısında artış görülmekle birlikte bu konuda yapılmış nitel araştırmaların sayısı azdır. Dolayısıyla bu araştırma nitel bir durum çalışması deseninde yürütülmüştür. Durum çalışması araştırmalarında bir duruma ilişkin etkenler (ortam, bireyler, olaylar, süreçler vb.) bütüncül bir yaklaşımla araştırılır ve ilgili durumu nasıl etkiledikleri, ilgili durumdan nasıl etkilendikleri üzerinde odaklanılır (Yıldırım ve Şimşek, 2013, s.83).

Çalışma Grubu

Araştırmanın çalışma grubunu 2017 yılında bir devlet üniversitesinde pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına devam eden gönüllü 145 katılımcı oluşturmaktadır. Katılımcıların bazıları bir yükseköğretim kurumu mezunu iken bazıları pedagojik formasyon eğitimi ile beraber aynı zamanda bir yükseköğretim kurumunda da eğitimlerine devam etmektedir. Katılımcılardan 78 tanesi fen edebiyat fakültesi, 40 tanesi beden eğitimi ve spor yüksekokulu, 10 tanesi ilahiyat fakültesi, 4 tanesi açık öğretim fakültesi, 2 tanesi iktisat fakültesi, 9 tanesi sağlık hizmetleri meslek yüksekokulu ve 2 tanesi de sağlık bilimleri fakültesinde eğitim görmekte ya da mezun olmuş durumdadırlar.

Katılımcıların eğitim aldıkları bölümler ise Türk dili ve edebiyatı (35 katılımcı), Alman dili ve edebiyatı (2 katılımcı), çağdaş Türk lehçeleri ve edebiyatları (3 katılımcı), felsefe (29 katılımcı), psikoloji (3 katılımcı), sosyoloji (6 katılımcı), tarih (4 katılımcı), kamu yönetimi (2 katılımcı), ilahiyat (10 katılımcı), hemşirelik (6 katılımcı), ebelik (3 katılımcı), çocuk gelişimi (2 katılımcı), spor yöneticiliği (22 katılımcı) ve antrenörlük (18 katılımcı) bölümleridir. Katılımcıların cinsiyetlere göre dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 1. Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Dağılımı

Cinsiyet Frekans Yüzde

Kadın 81 55.87

Erkek 64 44.13

Toplam 145 100

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi araştırmaya katılanların 81’i kadın, 64’ü ise erkektir.

Araştırmaya katılanların yaş aralıkları ise aşağıdaki tablodaki gibidir.

Tablo 2. Katılımcıların Yaş Aralıkları Dağılımı

Yaş Frekans Yüzde

21-23 60 41,40

24-26 47 32,41

27-29 19 13,10

30-32 10 6,90

33-35 5 3,44

35-37 4 2,75

Toplam 145 100

EYUDER YAYINLARI 105

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi araştırmaya katılan katılımcıların yaş aralıkları çoğunlukla 21-26’dır.

Verilerin Toplanması ve Analizi

Araştırma verilerinin toplanmasında “Toplumsal Cinsiyet Algısı Görüşme Formu”

kullanılmıştır. Formun ilk bölümü kişisel bilgileri belirlemeye yönelik sorulardan, ikinci bölümü ise toplumsal cinsiyet algısına ilişkin görüşleri belirlemeye yönelik açık uçlu sorulardan oluşmaktadır.

Soruların hazırlamasında ilgili alanyazın incelenmesi sonucunda konuyla ilgili oluşturulan kavramsal çerçeveden hareket edilmiş ve bu sorular kapsam, öğrenci seviyesine uygunluk, dil, açık ve anlaşılır olma boyutları ile alınan uzman görüşleri sonrasında son halini almıştır. Katılımcılara sorulan sorular toplumsal cinsiyet, kadın, erkek tanımlamaları ve kadın ile erkekte bulunması gereken özelliklerden oluşmaktadır.

Araştırma amacına yönelik olarak bilgilendirilen katılımcıların araştırmaya katılım onayları alındıktan sonra formu yazılı olarak cevaplamaları istenmiştir. Katılımcıların sorulara verdikleri cevaplar betimsel analiz ve içerik analizi yaklaşımları ile çözümlenmiştir. Betimsel analizde veriler, önce sistematik ve açık biçimde betimlenir, daha sonra yapılan bu betimlemeler açıklanır yorumlanır ayrıca bireylerin görüşlerini çarpıcı bir biçimde yansıtmak amacıyla doğrudan alıntılara sık sık yer verilir (Yıldırım ve Şimşek, 2013, s.256). İçerik analizinde kategoriler oluşturularak sayısal sunumlar yapılır, kategorilere bağlı alt kategoriler oluşturulur ve bu alt kategoriler birden fazla üst kategoriler içerisine dâhil edilebilir (Ekiz, 2009, s.77).

Araştırmada elde edilen verilerin analizinde öncelikle yazılı metinler kodlanmıştır. Bu kodlama işleminde her bir katılımcının verdikleri cevaplar 1’den 145’e kadar (katılımcı görüşleri cinsiyetini de belirtecek şekilde K1, E2…şeklinde) numaralandırılmıştır. Her bir yazılı metin “tematik kodlama”

yöntemiyle kodlanmış, kategoriler oluşturularak sayısallaştırılmış, bunun yanında katılımcı söylemleriyle desteklenerek nitel içerik çözümlemesi ve yorumsal analize tabi tutulmuştur.

Araştırmada kategorilerinin kodlanması sürecindeki güvenirlik, içerik analizindeki kodlamalarda geçerliliğin sağlanması için kategorileştirme işlemi birden fazla araştırmacı tarafından yapılmıştır. Kategorileştirme işlemi, öğrenci cevaplarının belirlenen kategorilere yerleştirilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Bunun için birinci araştırmacı kodları oluşturulmuş, ikinci araştırmacının verilen cevapları aynı ya da farklı kategorilere yerleştirmesi durumuna göre güvenirlik belirlenmiştir.

Bulgular

Araştırmada elde edilen bulgular; katılımcıların toplumsal cinsiyet kavramı ile ilgili görüşleri, katılımcıların kadın ve erkeği tanımlama biçimleri ile katılımcıların kadın ve erkeğe yükledikleri özellikler başlıkları altında incelenmiştir.

Katılımcıların Toplumsal Cinsiyet Kavramı İle İlgili Görüşleri

Katılımcıların toplumsal cinsiyetle yakın ilişkisini kurduğu tanımlamaları belirlemek ve toplumsal cinsiyet kavramını tanımlarının yönünü belirlemek için “Sizce toplumsal cinsiyet nedir?

sorusu sorulmuş, alınan cevaplar içerik analizi tablosunda şu şekilde gruplandırılmıştır:

Tablo 3. Katılımcıların Toplumsal Cinsiyet Tanımları

İfadeler Sayı Kategori Toplam Yüzde

Cinsiyete ilişkin bir kuram ya da görüş 4 Kavramsal

Temellendirme 4 2.75

Cinsiyetler arası ayrım yapmamak 16

Cinsiyet Eşitlikçi

Temellendirme 18 12.41

Eşit şartlarda yaşamın varlığı 1

Eşit haklara sahip yaşam 1

EYUDER YAYINLARI 106

Cinsiyetler arası ayrımın varlığı 11

Cinsiyet Ayrımcı

Temellendirme 24 16.55

Bir cinsiyetin diğerini aşağılaması 1

Dayatılan cinsiyet 2

Namuslu yaşam telkini 2

Erkeklerin belirlediği kadın davranışları 1

Erkek egemenliği 7

Kadın ve erkek ilişkilerinde normallik 4

Toplumsal Etkileşime Dayalı

Temellendirme

10 6.89

Kadın ve erkeğin sosyalleşmesi 2 Her iki cinsin bir arada yaşayabilmesi 1 Toplumda karşılıklı saygı duyulması 2 Toplumun karşılıklı sorumlulukları 1

Erkek ya da kadın olmak 8

Cinsiyete Dayalı

Temellendirme 14 9.69

Erkek ya da kadına uygun yaşam sürme 4 Erkek ya da kadına ait olan davranışlar 2 Toplumda kabul gören cinsiyet özellikleri 4

Toplumsal İnşaya Dayalı Temellendirme

26 17.93

Toplumda cinsiyete dayalı algılar 2 Toplumun oluşturduğu cinsiyetçilik 2 Toplumun cinsiyetle ilgili yargıları 4 Cinsiyet üzerinden yargılanan davranışlar 2 Toplumca yüklenen cinsiyet rolleri 2 Kadın ve erkeğe yüklenen cinsiyet

kimliği 1

Kadın ve erkek için belirlenen özellikler 1

Toplumsal konumlandırma 3

Cinsiyete uygun davranış beklentisi 3 Cinsiyete göre davranışları değerlendirme 2 Kadın ve erkek haklarının tümü 1

Daha önce böyle bir kavram duymadım 6

Fikir Beyan

Yukarıdaki içerik analizi tablosunda da görüldüğü gibi katılımcıların toplumsal cinsiyet kavramını tanımlamaları kavramsal temellendirme (%2.7), cinsiyet eşitlikçi temellendirme (%12.4), cinsiyet ayrımcı temellendirme (%16.5), toplumsal etkileşime dayalı temellendirme (%6.8), cinsiyete dayalı temellendirme (%9.6), toplumsal inşaya dayalı temellendirme (%17.9) ve diğer (%4.1) kategorilerinde gruplandırılmıştır. Katılımcıların 43’ünün (%29.6) ise bu kavram hakkında bilgi sahibi olmadığı ortaya çıkmıştır.

Toplumsal cinsiyet kavramın en yaygın tanımı kadın ve erkeğin biyolojik farklılıklarına işaret eden biyolojik cinsiyetten farklı olarak kadın ve erkekler için toplumsal olarak oluşturulmuş roller ve öğrenilmiş davranış ve beklentilere işaret etmek için kullanılmasıdır (Ecevit, 2003, s.83). Bu bağlamda katılımcıların görüşleri değerlendirildiğinde, görüşleri “kavramsal temellendirme”, “cinsiyet eşitlikçi

EYUDER YAYINLARI 107

temellendirme” ve “toplumsal inşaya dayalı temellendirme” kategorilerinde yer alanlar (katılımcıların 33.09’u), toplumsal cinsiyet kavramı ile ilgili toplum açısından uygun bulunan kadın ve erkek nitelikleri ile cinsiyete dayalı ayrımcılığın hâkim olmaması açısından kavramı ele almışlardır.

Görüşleri “kavramsal temellendirme” kategorisinde yer alan bir katılımcı (E139) toplumsal cinsiyet kavramını “İnsanların fizyolojik olarak kadın erkek cinsiyeti halinde olmalarından dolayı onlara eşitsiz ayrıcalıklı davranmamasını savunan ve asıl cinsiyetin toplum içinde olduğunu savunan görüştür.” şeklinde tanımlarken; (K143) “Yaşanılan toplumda kabul edilmiş olan kadın ya da erkeğin belirli davranışlarda, görevlerde bulunmasını tanzim eden kuramdır.” şeklinde bir tanımlama yaparak görüş ya da kuram eksenli bir kavramsal temellendirmede bulunmuşlardır.

Görüşleri cinsiyet eşitlikçi temellendirme kategorisinde yer alan katılımcıların büyük bir kısmı (16 katılımcı) toplumsal cinsiyet kavramını, cinsiyetler arası ayrım yapmamaya vurgu yapan tanımlamalar ile ifade etmişlerdir. Örneğin bunlardan (E37) “Bence tek bir cinsiyet varmış gibi sosyal hayatı eşit yaşamaktır.” şeklinde; (K124) “Toplumda cinsiyete göre bir ayrım gözetilmemesi ve herkesin eşit olmasıdır” şeklinde; (K85) “Herkesin bir, eşit olması, işlerine sınır konulmadan cinsiyet konulmadan yargılanması” şeklinde; (K113) “Toplumun her iki cinsiyete üstünlük tanımadan bir hakkı olduğunu düşünmesi ve eşit davranması” şeklinde hem toplumsal yargılamalarda hem de bireylerin yaşamlarında eşitliğin varlığı ile ilişkili olarak kavramı tanımlamışlardır. Bu kategorinin “Eşit haklara sahip yaşam” alt kategorisinde görüşü sınıflandırılan (E7) de “Herkesin aynı şatlar altında, insan

Görüşleri cinsiyet eşitlikçi temellendirme kategorisinde yer alan katılımcıların büyük bir kısmı (16 katılımcı) toplumsal cinsiyet kavramını, cinsiyetler arası ayrım yapmamaya vurgu yapan tanımlamalar ile ifade etmişlerdir. Örneğin bunlardan (E37) “Bence tek bir cinsiyet varmış gibi sosyal hayatı eşit yaşamaktır.” şeklinde; (K124) “Toplumda cinsiyete göre bir ayrım gözetilmemesi ve herkesin eşit olmasıdır” şeklinde; (K85) “Herkesin bir, eşit olması, işlerine sınır konulmadan cinsiyet konulmadan yargılanması” şeklinde; (K113) “Toplumun her iki cinsiyete üstünlük tanımadan bir hakkı olduğunu düşünmesi ve eşit davranması” şeklinde hem toplumsal yargılamalarda hem de bireylerin yaşamlarında eşitliğin varlığı ile ilişkili olarak kavramı tanımlamışlardır. Bu kategorinin “Eşit haklara sahip yaşam” alt kategorisinde görüşü sınıflandırılan (E7) de “Herkesin aynı şatlar altında, insan