• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN İŞLETMELERDE

2.1. Türk Mevzuatında Sürdürülebilirlik

2.2.2. Paydaşlar Açısından Sürdürülebilirlik

Freeman’a göre (2010), paydaşlar işletmenin başarısından etkilenen ve işletme başarısına katkı sağlayan kişi ve gruplardır. Buna göre işletmeler, kısa dönemde kar elde etmekten kaçınarak uzun vadede sürdürülebilir büyüme amacı ile paydaşlarını tatmin etmeyi tercih etmektedirler.

Artan küresel rekabet ortamında işletmelerin devamlılığı sağlayabilmeleri ve yeni ekonomik düzene ayak uydurabilmeleri açısında sürdürülebilirlik önemli bir kavramdır. Bu sebeple paydaşlar sürdürülebilirlik uygulamalarının önemli noktalarından birini ifade etmektedir. Paydaşlar, işletmelerin hedeflerini etkileyen ve bu hedeflere ulaşmasında önemli rol oynayan bireyler ve gruplar olarak tanımlanmaktadır (Kuşat, 2012).

Finansal rapor kullanıcıları işletme ile ilgili karar alan taraflar iken sürdürülebilirlik raporlaması kullanıcıları ilgili tüm paydaşlardır. İşletmenin davranış biçiminden olumlu ve olumsuz etkilenen, davranış biçimini etkileyebilen hükümet, çalışanlar, yatırımcılar, müşteriler, sivil toplum kuruluşları gibi taraflar paydaşları ifade etmektedir (Yükçü ve Kaplanoğlu, 2016).

Günümüzde işletmeler, ne kadar kâr elde ettiği ile birlikte artık ekonomik, çevresel ve sosyal göstergeleri ile de ilgiyle takip edilmektedir. Paydaşlarının güvenini kazanarak itibar ve rekabet avantajı elde etmek isteyen işletmelerin, faaliyetlerinin ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini takip etmesi olası riskleri önlemesi ve bu yolla sürdürülebilirlik raporlaması yapması beklenmektedir. Paydaşların bu beklentileri,

29

işletmeleri faaliyetlerinde, sosyal ve çevresel boyutları göz önünde bulunduran sorumluluk anlayışıyla sürdürülebilirlik raporlamasına teşvik etmiştir (Aras ve Sarıoğlu, 2015).

İşletmeler faaliyetlerinden kaynaklı sosyal ve çevresel etkilerini, iç ve dış paydaşlarının baskısıyla ön planda tutmaktadırlar. Bu sebeple günümüzde işletmeler bu baskılara karşılık sürdürülebilir göstergeler yayınlamaktadırlar. Özellikle halka açık organizasyonlarda bu göstergeler sürdürülebilirlik raporlaması olarak karşımıza çıkmaktadır (Özdemir ve Pamukçu,2016).

Kurumsal sorumluluk ya da diğer adıyla sürdürülebilirlik kavramı, işletmelerin faaliyette bulunurken pay sahipleri ile birlikte tüm sosyal paydaşlara karşı sorumluluğunu ifade etmektedir.

Yasal düzenlemeler, kârlılık endişesi ile birlikte paydaş baskısı işletme yöneticilerini faaliyetlerinde bulunurken ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri ve riskleri yönetmek adına değişiklik yapmaya zorlamakta dolayısıyla işletmeler, paydaş baskılarına ve toplumsal sorunlara daha duyarlı hale gelmektedir.

Sürdürülebilirlik raporlaması sorumlu yatırımı ifade etmektedir. Paydaşlar artık yatırım kararı almada işletmenin getirisi kadar sosyal sorumluluk kavramına da önem vermektedirler. Kurumsal anlamda yatırım amacındaki paydaşlar yatırımlarını yapacakları işletmenin sosyal projeleriyle de ilgilenmekte böylece işletmeleri sürdürülebilirlik raporlamasına teşvik etmektedirler. Sorumlu yatırım iki açıdan genel yatırım yaklaşımından farklılaşmaktadır:

1. Zaman; kısa vadeli yatırımlardan ziyade sürdürülebilir ve böylece uzun vadeli yatırım getirisi sağlanmaktadır.

2. Sorumlu yatırım; yatırıcımlar açısından sosyal ve ekonomik sistemlerin sağlıkla işlemesini ve istikrarını, toplumun gelişen değerlerini ve beklentilerini daha geniş ölçüde dikkate alınmasını gerektirmektedir.

Sorumlu yatırım kavramıyla kastedilmek istenen sadece çevreye saygılı yatırım olarak düşünülmemelidir. Sorumlu yatırım işletmelerin faaliyetlerinde çevresel, sosyal ve toplumsal etkileşimlerini kapsamaktadır. Bu sebeple uluslararası kurumsal yatırımcılar

30

tarafından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri öncülüğünde Sorumlu Yatırım İlkeleri geliştirilmiş ve bu girişime imza atan her kurumsal yatırımcı yapacağı yatırımlarda bu prensipler çerçevesinde hareket edeceğini taahhüt etmiş bulunmaktadır. Sorumlu Yatırım İlkeleri altı maddeden oluşmaktadır:5

1. Yatırım analizi ve karar verme sürecinde çevresel, sosyal ve kurumsal konuların dikkate alınması,

2. Yatırımcıların çevresel, sosyal ve kurumsal anlamda Sorumlu Yatırım İlkelerine sahip çıkması ve kendi ortaklıklarını uygulama ve politikalara dahil etmesi, 3. Yatırım yapılan işletmelerden ilkeler çerçevesinde kamuya karşı şeffaf

olunmasının istenmesi,

4. İlkelerin uygulanması için teşvik edilmesi,

5. İlkelerin uygulanmasını daha etkin kılabilmek için diğer katılımcılarla iş birliği yapılması,

6. Yatırımcıların, ilkelerin uygulanması ile ilgili çalışmalarını ve kaydettikleri ilerlemeyi raporlaması.

Yatırımcıların bu ilkeleri benimsemeleri, işletmeleri sorumlu yatırıma yönlendirerek sürdürülebilirlik ilkelerine uygun faaliyetlerde bulunmalarına katkı sağlamaktadır. Böylece sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kuruluşların değeri artmaktadır.

Paydaşlar açısından önemli bir bilgi kaynağı olarak görülen çevresel ve sosyal faaliyetlere ilişkin bu raporlar, sosyal sorumluluk raporlaması, üçlü raporlama, sosyal ve çevresel raporlama, finansal olmayan raporlama, kurumsal sosyal sorumluluk raporlaması gibi farklı biçimlerde adlandırılmaktadır. İşletmelerin faaliyetlerine ilişkin ekonomik sonuçların yanında çevresel ve sosyal boyutlara ilişkin raporlama yapmaları paydaşlar tarafından kendi taleplerine verilen değerin ve bu taleplerin karşılanması açısından sarf edilen çabanın göstergesi olarak değerlendirilmektedir (Çalışkan,2012).

Hissedar yaklaşımının kabul gördüğü iş çevresinde finansal raporlama kullanıcılar tarafından kabul görmektedir. Ancak paydaş yaklaşımının benimsendiği çevrelerde finansal raporların yanında sosyal sorumluluk veya diğer adıyla sürdürülebilirlik

31

raporlaması, kullanıcıları tarafından ilgiyle takip edilmekte ve işletmelerden talep edilmektedir (Aracı ve Yüksel, 2016).

Paydaş beklentilerini önemsemeyen, çevresel ve sosyal boyutlara ilişkin riskleri göz ardı ederek yatırımına devam eden, sadece ekonomik büyüme ve kârlılık endişesi taşıyan işletmelerin rekabet avantajı elde etmesi ve itibarını koruması mümkün görülmemektedir. Paydaşlar, işletmelerden sorumluluk çerçevesinde hareket etmelerini faaliyetlerine hangi yöntemlerle değer kattıklarına dair bilgi ve şeffaflık beklentisi içindedirler. Bu şeffaflığın sağlanması ve hesap verilebilirlik, geleneksel finansal raporlama ile birlikte çevresel ve sosyal boyutları içeren finansal olmayan sürdürülebilirlik raporlaması ile mümkün olmaktadır (Yükçü ve Kaplanoğlu, 2016).

İşletmelerin finansal bilgilerinin yanında sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik gibi finansal olmayan bilgiler de yatırımcılar açısından karar alma sürecinde önemli rol oynamakta ve sürdürülebilirlik uygulamalarını faaliyetlerine dahil eden işletmeler, yatırımcılar tarafından daha çok tercih edildiği görülmektedir.