• Sonuç bulunamadı

PATENT HAKKININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Belgede Patent hakkının tüketilmesi (sayfa 51-55)

PATENT VE PATENT HAKK

G. PATENT HAKKININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Patent hakkının hukuki niteliğini belirleyebilmek için ilk olarak hak kavramının tanımlanması gerekmektedir. Doktrinde hak kavramını açıklamak için üç görüş ortaya atılmıştır113

.

İlk görüşü “İrade Teorisi” oluşturmaktadır. İrade teorisi, hakkı, irade temeline dayandırmakta; hak sahipliğini ise başkalarını kendi iradesine göre hareket etmeye zorlayabilmek olarak tanımlamaktadır. Hak, hukuk düzeni tarafından bireylere

109

DURAL / SARI, s. 149

110 EREN, s. 57

111 DURAL / SARI, s. 149, 150; Düzenleme haklarının tipik örneği yenilik doğuran haklardır.

Kullanılmaları ile yeni bir hukuki durumu ortaya çıkaran haklara yenilik doğuran haklar denir. Yenilik doğuran haklar, prensip olarak nispi hak niteliğinde olmakla beraber yasal önalım hakkı gibi kanundan kaynaklanan bazı yenilik doğuran haklar ileri sürülebilecekleri çevre bakımından mutlak hakka yaklaşan özellikler gösterebilmektedir. Yenilik doğuran haklar kanundan doğabileceği gibi sözleşmeden de doğabilmektedir. Yenilik doğuran haklar, içeriklerine göre kurucu, değiştirici ve bozucu yenilik doğuran haklar olarak üçe ayrılır. Kullanılmaları ile yeni bir hukuki ilişki kuran veya bir hak kazandıranlara kurucu; mevcut bir hakkı veya hukuki ilişkiyi değiştiren haklara değiştirici, bir hakkı veya hukuki ilişkiyi ortadan kaldıranlara ise bozucu yenilik doğuran haklar denir. Bozucu yenilik doğuran haklar, kullanılmaları ile bir hakkı veya hukuki ilişkiyi ortadan kaldıran haklardır. Bkz. EREN, s. 58 vd;

112 DURAL / SARI, s. 148; EREN, s. 45

113 OĞUZMAN, M. Kemal / BARLAS, Nami: Medeni Hukuk Giriş Kaynaklar Temel Kavramlar, 20.

Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2014, s. 136; TEKİNAY, Selahattin Sulhi: Medeni Hukuka Giriş Dersleri, 5. Baskı, İstanbul, 1987, s. 126 vd.

34

tanınan bir irade hakimiyeti veya irade gücü anlamındadır. Kişinin hak sahibi olabilmesi için başkalarını kendi iradesi yönünde hareket etmeye zorlayabilmesi gerekmektedir. Kişi, ancak bu halde hak sahibi olarak kabul edilmektedir. İrade teorisi, hakkın sadece dış görünüşünü esas aldığı ve hakkın içeriği konusunda yetersiz kaldığı için eleştirilmiştir114

. Ayrıca teori, akıl hastası kişiler ile ayırt etme gücünden yoksun küçükler bakımından da eksiklikler içerdiği; bu kişilerin haklarını açıklayamadığı gerekçeleriyle de yetersiz bulunmuştur115

.

İrade teorisinin yetersizliği nedeniyle “Menfaat Teorisi” adı verilen bir başka görüş oluşturulmuştur. Buna göre, hak, hukuken korunan menfaat olarak açıklanmaktadır. Önemli olan menfaatin hukuken korunup korunmadığıdır. Bu görüş iradeyi değil; menfaati dikkate almaktadır. Ancak, bazı menfaatler, hukuken korunur olduğu halde, bireylerin bu korumadan yararlanma yetkileri bulunmayabilmektedir. Bu noktada, menfaat teorisi hakkı belirlemede eksik kalmaktadır. Örnek vermek gerekirsek, kaldırımlara araçların park etmemesi konusunda herkesin menfaati vardır; ancak aracını kaldırıma park etmiş bir kişiye doğrudan müdahale etmemiz mümkün değildir. Bu menfaat hukuken korunuyor olmakla birlikte bu korumadan yararlanabilme yetkimiz bulunmamaktadır. Yapılabilecek olan yetkili idari makamlara ihbar veya şikayet ederek durumu önlemektir. Bu bağlamda menfaat teorisi de hak kavramını açıklamakta eksik kalmaktadır.

Bu iki teorinin birbirini tamamlar şekilde değerlendirilmesiyle “Karma Görüş” ortaya çıkmıştır. Bu teori ile birlikte, hakkın, hukuken korunan ve sahibine korunmadan yararlanma yetkisi tanınan menfaat olduğu ifade olunmaktadır116

. Karma görüşü destekleyenler de irade teorisine ağırlık verenler ile menfaat teorisine ağırlık verenler şeklinde ikiye ayrılmıştır. İrade teorisine ağırlık verenlere göre, hak, kişilerin hukukça korunan çıkarlarının sağlanması için hukuk düzeninin onlara tanıdığı egemenlik ve yetkilerdir. Menfaate öncelik verenlerin tanımına göre ise, hak,

114

OĞUZMAN / BARLAS s. 136

115 TEKİNAY s. 126

116 OĞUZMAN / BARLAS, s. 137 Yazarlar bu tanımlamanın sadece menfaat teorisi ile de mümkün

olacağını söylemektedir. Örneğin eksik borçlarda menfaatin korunması sınırlı tutulduğu halde hukuken tanınan bir hak mevcuttur.; TEKİNAY s. 129

35

kişilerin hukuken korunan öyle çıkarlarıdır ki bu çıkarlar kişilere tanına irade egemenliğiyle gerçekleşmektedir117

.

Hak, hukuken korunan ve bundan yararlanılması sahibinin ya da temsilcisinin iradesine bağlı bulunan toplum çıkarı ile sınırlı çıkar şeklinde tanımlanabilir118

. Patentler de hukuken korunmaktadırlar ve sahiplerine bu korunmadan yararlanma yetkisi vermektedirler.

Patent hakkının hukuki niteliği ile ilgili çeşitli teoriler geliştirilmiştir.

Doğal hukuk etkisi ile fikri mülkiyet teorisi geliştirilmiştir. Günümüzde sıklıkla kullanılan fikri mülkiyet, sınai mülkiyet terminolojisi bu teorinin etkisiyle oluşturulmuştur119. Patent hakkı mülkiyet hakkı olarak nitelendirilememektedir.

Öncelikle mülkiyet hakkından farklı olarak bir süreye tabidir. Mülkiyet hakkının devredilmesi halinde eski malikin mülkiyet konusu mal üzerinde yetkisi kalmamaktadır120. Patent hakkının mülkiyet hakkı ile ortak yanı ise mutlak hak

kategorisinde yer almasıdır. Teori patent hakkının hukuki niteliğini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Teorinin, hakkın kapsamını belirlemede izlenecek hukuk politikası açısından dikkate alınması gerektiği belirtilmektedir121

.

Gayri maddi mallar hakkı teorisine göre, patent hakkı, gayri maddi bir mal üzerinde mevcut olan malvarlığı hakkıdır. Teori, patent hakkının manevi yönünü, patent hukuku çerçevesinin dışına çıkardığı için eleştirilmektedir122

.

Diğer bir teori olan sınırlandırılmış hak teorisine göre, patent hakkı üçüncü kişilere yönelik sınırlayıcı kuralların hak sahibi yararına doğurduğu vasıtalı sonuçlardan oluşmaktadır. Ayrıca hak sahibi, topluma karşı yükümlülükleri gereği yetkilerinin sınırlandırılmasına katlanmalıdır123. Patent hakkı da kapsamı

117 ZEVKLİLER, Aydın / ACABEY, Beşir / GÖKYAYLA, Emre: Zevkliler Medeni Hukuk, Seçkin

Yayınları, 6. Baskı, Ankara, 2000, s. 109

118 EREL, s. 4; ZEVKLİLER, Aydın / HAVUTÇU, Ayşe / ERTAŞ, Şeref / GÜRPINAR, Damla: Yeni

Medeni Kanuna Göre Medeni Hukuk Temel Bilgiler, Turhan Kitapevi, Ankara, 2015, 9. Bası, s. 41

119 AKIN, Levent: Fikri Haklara Yönelik Tecavüzlere Karşı Hukuk Davaları, Prof. Dr. Turhan

Esener’e Armağan, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi, Ankara, 2000, s. 105 – 146, s. 108 120 EREL, s. 9 121 EREL, s. 11 122 HIRSCH, s. 70 123 EREL, s. 10

36

yükümlülüklerle sınırlandırılmış yetkileri ifade etmektedir. Teori hakkı sadece yasaklayıcı ve sınırlayıcı etkisiyle açıkladığı için eksiklik barındırmaktadır.

Şahsiyet hakkı ve malvarlığı hakkı teorileri de patent hakkını tam olarak açıklayamamaktadır. Patent hakkı şahıs haklarından farklı olarak devir, rehin, miras yoluyla intikal gibi işlemlere konu olabilmektedir. Ayrıca mali yönleri bulunmaktadır. Malvarlığı hakkı teorisi de hakkın devrinden sonra patent sahibinin buluşun itibarının korunması hakkı gibi manevi nitelikli haklarını açıklayamamaktadır.

Bir başka teori olan eser sahipliği teorisine göre, patent hakkı buluş ile buluş sahibi arasında meydana gelen objektif bir hukuki durumdur. Eser sahipliği olarak ifade edilen bu durum, malvarlığına ve şahsiyete ilişkin çeşitli hak ve yetkilerin doğduğu bir hukuk kaynağıdır. Patent hakkı tek tek hakların toplamı olmayıp objektif bir durumdur124. Teori, patent hakkını hak olarak değil; objektif hukuki durum olarak açıkladığı için eleştirilmektedir125

. Patent, hukuken korunduğu ve sahibine yararlanma yetkisi verdiği için hak olarak nitelendirilmelidir.

Monist teori savunucularına göre, patente ilişkin hak, çeşitli hakların toplamı olmayıp, niteliği gereği birbirinden farklı birden çok yetki doğuran tek bir haktır126

. Patent hakkı, sübjektif hak ve yetkilerin kaynağını oluşturmaktadır127. 551 sayılı

KHK’nın 142. Maddesindeki “Buluşun İtibarı” düzenlemesinin kaynağını monist teori oluşturmaktadır. Buna göre, patent konusu buluş kötü şekilde üretilir veya uygun olmayan bir şekilde piyasaya sunulursa ve bu nedenlerle patent konusu buluşun itibarı zarara uğrarsa, patent sahibinin ayrıca tazminat isteme hakkı doğacaktır. Patent sahibinin manevi yetkisine dair olan itibarın zedelenmesinin mali etkilerinin de bulunduğu görülmektedir. Diğer bir teori olan, düalist teori taraftarlarına göre, gayri maddi haklar, şahsiyet hakları ve mülkiyet hakları olarak ikiye ayrılmalıdır128. Teoriye göre, fikri ürün ile hak sahibi arasında üçüncü kişinin

aracılığını gerektirmeyen bir ilişki bulunmaktadır. Oysa patentlerin TPE nezdinde

124 HIRSCH, s. 24, EREL, s. 13 125 EREL, s. 13 126 AYİTER, s. 9 127 HIRSCH, s. 73 128 TEKİNALP, s. 87

37

tescili gerekmektedir129. Trialist teoriye göre, patent hakkının korunabilmesi için hakkın cisimleştiği malın rekabet piyasasına girmesi gerekmektedir.130

Trialist teori, patent haklarının niteliğini belirleyemediği için eleştirilmektedir; ancak rekabet unsurundan hakkın kapsamını belirlemede faydalanabileceği belirtilmektedir131

.

Belgede Patent hakkının tüketilmesi (sayfa 51-55)