• Sonuç bulunamadı

Pasif Nihilizm: Avrupa Budizm’i – Schopenhauer

2.2. Tepkisel Nihilizm

2.2.2. Pasif Nihilizm: Avrupa Budizm’i – Schopenhauer

Nihilizmin son aşaması, ilk anlamıyla hiçliği istemenin kendisi, Avrupa Budizm’i, Schopenhaur’un yanılgısı, burada biraz daha gizli; biraz daha buğulu ama hala “hakikat istencinin” mevcut olduğu gösterilecektir. Nietzsche, Budizm’i pasif nihilizmin dini olarak görmektedir. Hatta bu anlamda İsa’yı da Budist olarak adlandırır. “İsa ne Musevi ne de Hıristiyan’dı, o Budist’ti; Dalay-Lama’ya Papaya olduğundan daha yakındı.”89 Pasif nihilizm, İsa’da, Buda’da ve Schopenhauer’da olduğu haliyle şu anlama gelmektedir: “Üstün değerler yerine hiçbir değer, hiçbir istenç; bir hiçlik istenci yerine bir istenç hiçliği. Edilgen bir biçimde

87 Solgunluk: 2. yüzyılda (MÖ) yaşayan bir hekim olan Galen’de geçen bir Yunan tıp terimi.

88 N, Gİ, S.107, 125.

89 Deleuze, NVF, s.198

44

tükenmek yeğdir. Bu, kâhindir, Tanrının ölümünün sonuçlarını açıklayan “büyük bezginliğin kâhini” yok olmak bile istemeyen, edilgen bir bitişi düşleyen.”90

Bu bölümde nihilizmin son aşamasını -Nietzsche tarafından çeşitli kullanımları bulunan ancak bizim sınıflandırmamızda tepkisel nihilizmin ikinci türü olan pasif nihilizmi ele alınacaktır. Ayrıca “Hakikat istencinin” nihilizmin son aşamasında dahi belirleyici unsur olarak bulunduğu gösterilecektir.

İşte nihilizmin formülü: Nihilizm Nedir? Hiçlik istenci, Hiç nedir? Yaşamı inkâr için kurgulanmış istenç yani Hakikat istenci. Peki, öyleyse nedir bu kurgular: 1. İdeler dünyası, 2.

Tanrı, 3. Kendinde şey, 4. Akıl-Bilim ve 5. Sonunda da hiçliğin kendisi. Hepsinde istenen aynı şey; çileci idealin sunacağı tek bir anlam, yani “hakikat istemidir”. Nietzsche’nin eleştirisi felsefe tarihinde yapıldığı haliyle “hakikat” iddialarının yanlışlığı değildir; o, hakikatin kendisini bir ideal olarak eleştirmiştir. Yalnız burada dikkat edilmesi gerekir; Nietzsche, hakikatin kendisini değil, idealleştirilen haliyle hakikati eleştirmektedir. Zira Nietzsche’nin kendisinin bu anlamda bir doğrusu olduğu unutulmamalıdır.

Bizi hala nice tehlikeli serüvene kışkırtan hakikat istenci, filozofların şimdiye dek saygıyla söz ettiği şu ünlü doğruculuk: Karşımıza şimdiden ne sorunlar çıkarttı!.. Nedir içimizde hakikati isteyen? Aslında, bu isteminin kökeni sorununun üzerinde epeyce oyandık, sonunda daha da temel bir soru üzerinde tam anlamıyla duruverdik. Hakikati istiyoruz diyelim, peki neden hakikat olmayanı değil? Veya belirsizliği? Hatta belirsizliği? Ve inanıyor musunuz, sonunda bu sorun sanki daha önce hiç karşımıza çıkmamış gibi, sanki biz onu ilk görenler, tasarlayanlar, cesaret edenlermişiz gibi gelmeye başlıyor.91

90 Deleuze, NVF, s. 192

91 N, İVK, 1.

45

Eğer birisi hakikati istiyorsa, bu dünyanın olduğu şey adına değil, olmadığı şey adınadır der Deleuze. Çünkü yaşamın yoldan çıkarıcılığı insanı yanıltmaktadır. İnsan hakikati isterken yanıltmamayı ister; “yanıltmak istemiyorum, tikel bir durum olarak şunu içerir:

Kendimi yanıltmak istemiyorum.92 “Ama hakikati isteyen öncelikle yanlışın bu yüksek gücünü değersizleştirmek ister: Yaşamı bir ‘hataya’, bu dünyayı bir ‘görünüme’ dönüştürür.

Yaşamın karşısına bilgiyi koyar, dünyanın karşısına bir başka dünyayı, bir öte-dünyayı, tam olarak doğru dünyayı koyar.” 93 Böylelikle hakikat istenci yaşamı yadsıyan insanı doğurmaktadır. İşte nihilizm de burada kendini göstermektedir; indirgenmiş bir yaşamla, yozlaşmış ve küçülmüş olarak. Hakikat istenci burada hiçlik istencine dönüşmektedir. Daha doğrusu başından beri hakikat istenci ve hiçlik istenci aynı şeyi ifade etmektedir.

Başından beri yaşamdan “üstün” olan değerleri besleyen hiçlik istencidir.

Ve işte Schopenhauer’ın en büyük hatası: Yaşamdan üstün değerlerde kendini yadsıyan istenç değildir, üstün değerler yaşamı yâdsıma, yok etme istencine bağlıdırlar. Bu yâdsıma istenci üstün değerlerin “değerlerini”

oluşturur.94

Schopenhauer’a kadar nihilizm, istenci apollocu-akılcı bir sınırlamayla yaşanır hale getirmeye çalışarak çelişkiyi aştığını düşünmüştür. Schopenhauer ise istenci şeylerin özü haline getirerek sınırları ortadan kaldırmaya çalışmıştır. “Öyleyse Schopenhauer’a istencin sınırlanması yetmeyecektir. İstencin yadsınması, kendi kendini yadsıması gerekir. O, bize istencin rasyonel ya da sözleşmeci bir sınırlamasının yeterli olmadığını, mistik bir yok edişe

92 N, ŞB, 344.

93 Deleuze, NVF, s.126

94 Deleuze, NVF, s.128

46

kadar gitmek gerektiğini öğretir.”95 Pasif nihilizmin edilgenliği buradan gelir; o, ruhun gücünün azalması ve çekilmesinin ifadesi olan nihilizmdir.96

Nietzsche, Schopenhauer’un yanılgısını istenci dünyanın özü haline getirmek suretiyle iç-dış ayrımına gitmek zorunda kalmasında görmektedir. Ona göre, Schopenhauer’un hatası, istenci tek “bir” şey olarak ele almaktan, istemenin birliğine inanmaktan kaynaklanmaktadır. Bu durumda, iç-dış ayrımı halinde görülen dünyanın, zorunlu olarak diyalektiğin tuzağına düşmekten kaçamadığı sonucuna varılacaktır. “İstenci şeylerin veya içten görülen dünyanın özü haline getirerek, iki dünyanın ayrımı ilkesel olarak yadsınır:

Duyumsanan ve duyuüstü dünyalar aynıdır. Fakat dünyaların bu ayrımı yadsınırken, onun yerine, öz ve görünüm olarak iki ayrı dünya oluşturan iç ve dış ayrımı koyulur. Schopenhauer, istenci dünyanın özü haline getirirken, dünyayı bir yanılsama, bir temsil, bir görünüm olarak görmeye devam eder.”97 Nietzsche’ye göre isteme, kökenin de çokluğu barındıran oldukça karmaşık bir yapıdır.Ve Schopenhauer bunu yeterince iyi fark edememiştir.

Schopenhauer’un felsefesindeki hakikat istenci boyutunu Berkowitz şöyle ifade etmektedir: “Nietzsche’nin ideal filozofu olan Schopenhauer’de takdir ettiği özellik olan

‘kayıtsız şartsız, dürüst tanrı-tanımazcılığın’ arkasındaki güdü hakikat istencidir. Fakat kayıtsız şartsız, dürüst tanrı-tanımazcılık’, çileci idealin en tinsel ve en son ifadelerinin arasında yer alır, çünkü insanın tanrıya duyulan inancı reddetmesi, o ana değin insan varoluşunu yüceltmiş olan her şeyi reddetmesi demektir.”98

Schopenhauer örnekleminden hareketle; hiçlik istencinin hakikat istenciyle aynı şeyi ifade ettiğini, böylelikle -tıpkı diğer nihilizm türlerinde olduğu gibi- pasif nihilizmin de kurucu öğesi olarak “Hakikat istencinin” bulunduğunu göstermiş olduk. Bundan sonra Nietzsche,

95 Deleuze, NVF, S.112

96 N, Gİ, s.37, 22.

97 Deleuze, NVF, s.112

98 Berkowitz, Nietzsche: Bir Ahlak Karşıtının Etiği , s.146

47

nihilizmin aktif boyutunu ön plana çıkartarak nihilizmin aşılacağı yeni bir öneri sunacaktır. Bu tezin hedefi Nietzsche’nin eleştirel felsefesini anlatmak olduğu için nihilizmin hikâyesini tamamlamak gelecek bir zamanın mevzusu olacaktır.

48

Sonuç

Bu çalışmaya başlarken karşılaştığım ilk problem, Nietzsche’yi hangi sıfatla adlandıracağıma bir türlü karar veremiyor oluşumdu. Ne demeliydim? Onu filozof olarak mı nitelendirecektim? Yoksa bir sanatçı olarak mı? Yahut kendisinin de söylediği gibi ilk psikolog olarak mı? Bu sorularımın cevabını ancak çalışmamı bittikten sonra şimdi verebiliyorum. Bu bakımdan, belki de bu çalışmanın anlamlı olarak ortaya koyduğu en önemli şey, başlangıçtaki probleme cevap verebilmiş olmasıdır.

Gelelim, sıra dışı bir isim olarak Nietzsche’nin nasıl adlandırılacağına dair vardığım kanaati izah etmeye; bana öyle geliyor ki, Nietzsche, ne tam anlamıyla bir filozof, ne bir sanatçı, ne de gerçek manada bir psikologdur. Onu özel yapan niteliklerden birisi de, tam da bu adlandırma konusunda kurumsal değerlerin kalıplarına girmiyor oluşudur. Onun adlandırılması, hep bir taşkınlık yahut denksizlik durumuna sebep olmaktadır. Açıkçası Nietzsche’deki bu durumun hiç de tesadüfî bir hayreti ifade ettiğini düşünmemekteyim. Onun bu özel durumu aslında projesindeki özün, felsefi üslubundan düşünme biçimine, buradan da yaşantısındaki tüm öğelere sirayet etmesinden kaynaklanmaktadır. Nietzsche, bu durumu aslında çok açık bir biçimde felsefede gerçekleştirmeyi hedeflediği projesinde bize göstermektedir. Tüm Değerlerin Yeniden Değerlendirilmesi demek; değerlerden bir değer olarak Nietzsche isminin de yeni bir değerlendirmeyi ve adlandırmayı gerektireceği sonucunu göstermek demektir. Nietzsche isminin kurulu değerler ve adlarla uyuşmaması, bu değerler ve adların hiçbirine tam olarak uymuyor oluşu, bize bu durumun hiç de tesadüfi olmayan ve arka planında daha esaslı bir düşüncenin var olduğunu göstermektedir.

Çalışmanın başında karşılaştığım ilk problemin, Nietzsche’nin projesinin temel özelliğinden kaynaklanıyor olması; geriye doğru bakıldığında onun felsefesinde anlaşılmaz olarak görülen; yahut yanlış anlaşılmalara müsait pek çok kavramın da nasıl ele alınması gerektiğinin işaretini açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu bakımdan bu çalışmanın ilk

49

kazanımı olarak, Nietzsche’nin asgari düzeyde bir okumasının yapılabilmesinin hangi koşulları gerekli kıldığını ortaya koymuş olması gösterilebilir. İkinci bir kazanım olarak ise, Nietzsche’nin eleştirel felsefesinin nasıl bir çerçeve oluşturduğunu göstermiş olmasından bahsedilebilir. En azından böyle olduğu umulmaktadır.

Bu çalışmada Nietzsche’nin nihilizm kavramı bağlamında onun eleştirel felsefesi anlatılmaya çalışıldı. Bu güne dek insanın tepkisel özü dolayısıyla şeylerin değerlendirilişi ve adlandırılışı hiçliğe referansla yapılmaktaydı. Nietzsche tüm eleştirisini bu yanlış değerlendiriş üzerine oturtmakta ve bunun nasıl aşılması gerektiğine dair esaslı bir çözüm önerisinde bulunmaktadır. O insandaki hakikat istencinin yerine yaşamdaki güç istencini koymayı hedeflemektedir. Biz bu çalışmada Nietzsche’nin önerisinin mahiyetine dair herhangi bir izahta bulunmadık. Bunun iki nedeni bulunmaktaydı. İlk olarak, böyle bir çalışma, Nietzsche’yi başlı başına ele almayı gerektiren oldukça kapsamlı bir içeriğe dayanacağından bizim kapasitemizi fazlasıyla aşmaktadır. Bu sebeple, bunun gerçekleştirilmesi hiç de gerçekçi olmayan bir hevesi ifade etmenin ötesine gitmeyecektir.

İkinci olarak ise, Nietzsche’nin değerin yeniden değerlendirmesine dair sunduğu önerinin kendisinin tarafımızca yeterince anlaşılmamış olması ve bu nedenle de bu düşüncelerin savunulmasının yeterli yetkinlikte gerçekleştirilemeyecek olmasıdır.

Nietzsche’nin felsefesi kendisinden sonra pek çok düşünürü etkilemiştir. Ancak bu düşünürlerin büyük çoğunluğu onun felsefesini bir boyutuyla kabul etmiş diğer bir boyutunu ise görmezden gelmişlerdir. Nietzsche etkisindeki düşünürler, onun özellikle eleştirel felsefesinde ortaya koyduğu argümanları ve yöntemi sahiplenmişlerdir. Ancak bu eleştirilerin ötesinde Nietzsche’nin önerilerine dair herhangi bir düşünce geliştirme temayülü gösterilmemiştir. Belki bu düşünürler içerisinde Deleuze’ü ayırmak gerekir. Onun fark felsefesi Nietzsche perspektifinden bakılarak günümüzde karşımıza çıkan problemlere çözüm aramak için etkili bir çaba gösterdiği izlenimi vermektedir. Bu bakımdan Nietzsche üzerine

50

bir çalışma yürütmek, özellikle de Deleuze üzerinden onu okumak, bugünün problemlerine Nietzsche’nin değerlerin yeniden değerlenme önerisini dikkate alarak yaklaşmanın nasıl bir sonuç doğuracağı meselesi, şahsım adına ciddi bir merak uyandırmıştır. Bir çocuğun gördüğü her şeyi merak eden ve sürekli öğrenmek isteyen tavırları, Nietzsche’nin ulaşmayı hedeflediği bir aşamayı temsil etmektedir. Bildiğimiz her şeyi unutalım ve sonra bir çocuk gibi kendi değerlerimizi vereceğimiz yeni bir dünya yaratalım. Kim bilir, belki gelecekte bir gün yeterince iyi duyan kulaklara sahip birileri olarak bu sorunlarla kendi ayaklarımız üzerinde esaslı bir yüzleşme fırsatı yakalarız…

51

Kaynakça

Deleuze Gılles, Nietzsche ve Felsefe, Çev: Ferhat Taylan, Norgunk Yayınları, İstanbul 2010 Nietzsche Paris’te, Derleyen: Sadık Erol Er, Otonom Yayınları, İstanbul 2013

Deleuze Gılles, Nietzsche, Çev: İlke Karadağ, Otonom Yayınları, İstanbul 2006

Nietzsche Frıedrıch, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Çev: Elif Yıldırım, Oda Yayınları, İstanbul 2013

Nietzsche Frıedrıch, Putların Alacakaranlığı, Çev: Mustafa Tüzel, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2012

Nietzsche Frıedrıch, İşte Böyle Dedi Zerdüşt, Çev: Ahmet Cemal, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2007

Nietzsche Frıedrıch, Ecce Homo: Kişi Nasıl Kendisi Olur, Çev: İsmet Zeki Eyüboğlu, Say Yayınları, İstanbul 2011

Nietzsche Frıedrıch, Ahlakın Soykütüğü, Çev: Ahmet İnam, Say Yayınları, İstanbul 2011 Nietzsche Frıedrıch, Deccal: Hıristiyanlığa Lanet, Çev: Ayça Kaya, Say yayınları, İstanbul 2012

Nietzsche Frıedrıch, Güç İstenci, Çev: Nilüfer Epçeli, Say Yayınları, İstanbul 2010 Nietzsche Frıedrıch, Gelecekteki Felsefe, Çev: Ümit Özdağ, İmge Kitabevi, İstanbul 1991 Nietzsche Frıedrıch, İnsanca, Pek İnsanca, Çev: Cemal Atilla, Say Yayınları, İstanbul 2003 Savater Fernando, Nietzsche’nin İdeası, Çev: Saliha Nilüfer, İletişim Yayınları, İstanbul 2008 Berkowitz Peter, Nietzsche: Bir Ahlak Karşıtının Etiği, Çev: Ertürk Demirel, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2003

52

Foucault Michel, Bilme İstenci Üzerine Dersler (1970-1971), Çev: Kerem Eksen, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Aralık 2012

Baykan Fehmi, Nietzsche’nin Felsefesi, BilgeSu Yayınları, Ankara, 2008 Bull Malcolm, Anti-Nietzsche, Çev: Murat Bülent Tokdemir, İstanbul, 2013

Özkan Senail, Nietzsche: Kaplan Sırtında Felsefe, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2004

Nietzsche Frıedrıch, Tragedyanın Doğuşu, Çev: İsmet Zeki Eyuboğlu, Say Yayınları, Ankara 2001

Jaspers Karl, Nietzsche: Nasıl Felsefe Yapıyordu?, Çev: Murat Batmankaya, Alfa Yayınları, İstanbul, 2013

Plank William, Kuantum Nietzsche, Çev: Cem Kılıçarslan, Mitra Yayınları, İstanbul, 2012

Benzer Belgeler