• Sonuç bulunamadı

2.2. Tepkisel Nihilizm

2.2.1. Modern Nihilizm

Avrupalı insan, Tanrıyı öldüren insan, kutsal istenç yerine tepkisel yaşamı geçirmiştir. ”Tepkisel insan bütün insanların en çirkini” tanırının yerini almıştır. Nihilizm burada artık tepkisel yaşamdan başka bir yaşama izin vermez. “Tanrıya bile tahammül edemez, Tanrının acımasını kaldıramaz, onun kurban edilişini hemen kabul eder, onu merhametinin tuzağında boğar. Onun yeniden doğuşunu engeller, tabutunun üzerine oturur.”77 İşte modern nihilizm tanrıdan boşalan koltuğa yerleşen insanın nihilizmi olarak böyle tasvir edilir.

İnsanların kendisini nesnelerin değerinin anlamı ve ölçüsü olarak kabul etmesinin bir boyutu da modern nihilizmle ortaya çıkmıştır. Modern nihilizm, yaygın kullanılışı itibariyle bir aydınlanma projesi olarak görülmektedir. Aydınlanmacılık, genel anlamda, akılcı bilim anlayışıyla 18. yüzyılda insan düşüncesini dinin baskısından kurtararak özgürleştirme projesi olarak bilinmektedir. Bu tip bir özgürlük fikri “Hakikat istencinin” bir başka türünü karşımıza çıkarmaktadır. İspanyol düşünür Fernando Savater, Nietzsche’nin eleştirisi bağlamında aydınlanma düşüncesini şöyle tasvir etmektedir:

76 Beşinci aşama benim sınıflandırmamda tepkisel nihilizmin ikinci türüne, Deleuze için edilgen nihilizme ve Nietzsche’nin kendi terminolojisinde ise Schopenhauer felsefesine tekabül etmektedir.

77 Deleuze, NVF, s197

38

Aydınlanma devriminin sonucu, ruhban sınıfı, dogma, mutlakıyet karşıtı, rasyonalist, bilim, hoşgörü ve uluslar arası uyum yanlısı, anti-militarist, savaş karşıtı ve ilerici dalgaların ardıl birikimleri oluştu. Güçlü ve azgın atalarına artık pek az layık olan bir soylu sınıfın ideallerine bugün de damgasını vuran onur, saldırganlık, harislik, hiyerarşi, ayrım ve bağımsızlık gibi feodal kalıntıların cilalanması birincil etik amacıydı. Dini planda önemli olan, siyasi teokratizme, engizisyona ait hoşgörüsüzlüğe ve gericiliğe bir son vermekti; bu, onun efsane ve büyülerle ilgili tüm unsurlarını sakatlama pahasına gerçekleşse bile… Aydınlanmanın, hayaletlerin peşine düşerken ruhu da öldürdüğü söylenir. Kudretli ve karmaşık bir hareketti, insanlığı değişikliğe uğratma yönünde girişilmiş en gayretli denemelerden biriydi; insanlığın kurtuluşu ve özerklik uğruna sarf edilen en görkemli çabalarla incelikten yoksunluk, kabalık ve bilgiçliğin en melun açıklarını bir araya getirmiş bir deneme…78

Fransız devrimi sonrası, Batı düşüncesi insan-akıl merkezli bir çizgide kendisine yol belirlemişti. Bilimsel gelişmelerin hızı, yeni keşifler ve bunların hayata olan etkisi, ona olan inancın ve imanın tarihte görülmedik boyutlarda yaşanmasına sebep olmuştu. “Aydınlanma projesi temelde ister doğa bilimi olsun, ister toplum bilimleri olsun bilimlerin nesnel olarak kurulabileceğini kabul etmektedir. Bu kabul dış gerçekliğin tek bir doğru temsil biçimi olacağı inancına dayanmaktadır. Bu kabuller yapılınca her soruya tek bir doğru yanıt bulunacağı da kabul edilmiş olmaktadır. Gerçek, başlangıçta, yeterli biçimde, yani tam bir nesnellikle temsil edilmese bile zaman içinde bilimin gelişmesiyle buna adım adım yaklaşılacak, mutlak gerçeğe tam olarak ulaşılmasa bile çok yakınına gelinecektir.”79

İşte bu ve bunun getirdiği atmosferde akıl ve bilim kendi kutsallığını ilan etmekteydiler.

İnsanlık, kendisine hakikati sunabilecek yegâne aleti bulmuştu. Fakat bilimin bu iddiası ve yarattığı algı, sonraları Nietzsche’nin de eleştirisinde görüleceği gibi, o zamanlar için de birçok düşünürü endişelendirmeye başlamıştı. İnsan, olan biteni izah etme karşısında izafi bir

78 Fernando Savater, Nietzsche’nin İdeası, Çev: Saliha Nilüfer, İletişim Yayınları, İstanbul, 2008, s.41

79 İlhan Tekeli, Modernizm ve Postmodrnizm Kavramları Üzerine, Hürriyet Gösteri S.E.D, No:138, Mayıs, 1992

39

halden asla kurtulamayacaktı ve hiçbir zaman mutlak bir bakış sergileyemeyecekti. Avrupa da yaşanan bu gelişmeler (hakikatin-gerçekliğin bulunacağına dair gelişen yeni inanç, tüm bu hayaller) özellikle 19.yy sonlarına doğru gerek aklın tutulmasının tezahürleri sayesinde akla olan güvenin sarsılmasını, gerekse de bilim felsefesinde yapılan tartışmaların bilimin bize gerçeklik konusunda ne verebileceğini ortaya koymasıyla görünmeye başlanmıştı.

Modern nihilizm, genel hatlarıyla ifade edecek olursak tepkisel nihilizmin özcü yaklaşımı tanrının ölümüyle terk edildikten sonra, insanın, değer biçici anlamında karar verici olarak eski tanrıların yerine geçmesini ifade etmektedir. Bu anlamda tepkisel nihilizm, tam da Nietzsche'nin projesinde gerçekleştirmek istediği gibi, "değerlerin yeniden değerlendirilmesine" soyunduğu görülmektedir. Ancak bu yeni değerlendirme sürecinin ortaya koyduğu sonuçların da tepkisel bir mahiyet taşıdığı görülmektedir: Bu yüzden Nietzsche, tıpkı olumsuz nihilizm de olduğu gibi burada da hayatın olumsuzlandığını söyleyecektir. Dolayısıyla tepkisel nihilizmin kurduğu bu yeni değerlerin de hiçliğe batması kaçınılmaz olacaktır. Nietzsche’nin modern nihilizm eleştirisinde belirgin unsurlar olan akıl, ilerleme, evrim, sosyalizm, gelişim, özgürlük ve eşitlik gibi kavramları daha çok dağınık, ayrıntılı temellendirmelere ihtiyaç duymayan sert eleştirilere tabi tuttuğu görülmektedir.

Bölümün geri kalanında Nietzsche’nin yapmış olduğu haliyle bu düşüncelerin eleştirileri gösterilmeye çalışılacaktır.

Nietzsche’nin çöküş, yozlaşma veya yabancılaşma olarak adlandırdığı Dekadans kavramı nihilizmin en temel göstergelerinden biridir. Dekadansın anlamı insanın doğasına yabancılaşmasıdır. Nihilizmse bu yabancılaşmanın yapısal hale gelmiş biçimlerini ifade eder.

Bu bağlamda Nietzsche modern nihilizmin de tıpkı diğerleri gibi değerlendirme konusunda tepkisel kuvvetlerin etkisinde insanın yabancılaşmasına hizmet ettiğini düşünmektedir. Onun pek çok yerde ‘medeniyet ve ilerlemenin’ değerlerini eleştirmesi bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Nietzsche’nin kültür ve medeniyet ayrımı veya ilerleme düşüncesi

40

anlaşılmadan onun eleştirisinin mahiyeti doğru anlaşılmayacaktır. “Neye karşı uyarıda bulunuyorum: Çöküş içgüdüleri, insancılıkla karıştırılmamalı; medeniyetin parçalanmaya ve mutlak çöküşe götüren araçları kültürle karıştırılmamalıdır.”80 O, bir değişim olarak ilerlemenin kendisine karşı değildir; onun 18. yy havasında hümanizm haliyle sunulan tarzına karşıdır. Nietzsche, medeniyet olarak pazarlanan konformizme karşıdır; ancak kültür olarak yaratıcılığı savunmaktadır. Bu ayrımlar Nietzsche’nin ilerlemecilik eleştirisini doğru anlamak açısından dikkate alınmalıdır. Ölümünden sonra yayınlanan notlarında bu konuda (ocak-güz 1888)’de şunları söylemekteydi:

İlerleme._ Aldatmacaya izin vermeyelim! Zaman ilerliyor ve bizler içindeki her şeyin ilerlediğine- gelişmenin ilerleyen bir hareket olduğuna inanmak istiyoruz. En yakın olanlar bu illüzyonla doğru yoldan saptılar. Ancak 19.

Yüzyıl 16. yüzyılla kıyaslandığında hiçbir ilerleme göstermemektedir; 1888 yılının Alman ruhu 1788 yılının Alman ruhuyla kıyaslandığında bir gerilemeyi temsil eder.

“İnsanlık” ilerlememektedir; hatta mevcut bile değildir. Genel görüş, açıklanmayan hatalar mevcutken, birkaç başarının kazanıldığı ve tüm çağlara dağıtıldığı ve her türlü düzenin, mantığın, birliğin ve yardımseverliğin eksik olduğu olağanüstü deneysel bir laboratuarın var olduğu yönündedir… İnsanlar, hayvanlarla kıyaslandığında hiçbir ilerleme kaydetmemiştir: Medenileşmiş acemi, Araplar ve Korsikalılarla kıyaslandığında tam bir fiyaskodur; Çinliler, Avrupalılardan çok daha başarılı, özellikle de daha dayanıklı bir insan türüdür.81

Nietzsche modern insanı karakterize eden her şeyde bir çöküş unsuru bulunduğunu düşünmekteydi. İlerleme bunun en belirgin göstergelerinden birisiydi. Ona göre, “ilerleme”

adı altında insanların daha küçük ve daha yönetilebilir hale getirilmesi istenmektedir!82 Bununla bağıntılı bir diğer dekadan unsur ise, Rönesans ve Reform hareketidir. Nietzsche’ye göre, Rönesans’ın kanıtladığı tek şey bireyin hükümdarlığının kısa ve öz olmak zorunda

80 Nietzsche, Gİ, s.104-105, 122.

81 Niezsche, Gi, s.81, 90.

82 N, Gİ, s.109, 129.

41

olduğunu göstermesiydi. “İsraf çok büyüktür burada; toplama ve yararlanma imkânları eksiktir ve ardından hemen tükenmişlik gelir.”83 Reform’un ise, İtalyan Rönesans’ıyla benzer iç gülerden doğmuş ancak onun daha vahşi ve daha bayağı bir kopyası olarak gözüktüğünü söylemektedir. Sahte özgürlüğün pazarlaması; “herkes kendisinin rahibidir” sloganıyla dinsel bir havada “Protestan özgürlüğü” olarak sunulmaktadır.

Nietzsche’nin gözünde bir diğer dekandan unsur fikirleriyle modern nihilizmi etkilemiş Fransız filozof Rousseau’dur. “Rousseau, idealistin ve alçaklığın bir kişide toplandığı ilk modern insandır.”84 Onun hümanizmi ve insan doğasına dair kabulleri Nietzsche nokta-i nazarından dekadansın temel öğeleri olarak görülmektedir. Bunun yanında bir diğer aydınlanma düşünürü olan Voltaire için övgüler dizmekte ve onu Rousseau ile kıyaslamaktadır.

Kısaca hatırlayacak olursak “Doğa Durumu”na dair Rousseau fikriyatının genel hatları şu şekildedir: İnsanın kusurları doğasından değil kötü yönetilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. “Rousseau’nun düşüncesinde doğa durumu henüz insanların sosyalleşmediği, aile kurumunun ortaya çıkmadığı, sanatların ve bilimlerin doğmadığı bir duruma karşılık gelir. Doğa halindeki “vahşi” insanlar, merhamet ve şefkat duygusuna sahiptir. Onlar sürekli geleceği düşünerek daha fazla güç elde etmeye çalışan, bu nedenle birbirinin kurdu olan bencil varlıklar değildir. İstekleri sınırlı olan ve merhamet duygusuna sahip olan bu insanlar arasında savaş da yoktur. Rousseau, insanlık tarihini uygarlığın ilerlemesi karşısında ahlakın düşüşü ile artan sefalet ve kötülük destanı şeklinde nitelendirmektedir.”85

83 N, Gİ, s.83, 93.

84 N, PA, s. 98

85

http://www.acikders.org.tr/pluginfile.php/2774/mod_resource/content/2/7.Hafta%20-%20Sosyal%20S%C3%B6zle%C5%9Fme%20Teorileri%20III%3B%20Jean%20Jacques%20Rousseau.pdf, 23.05.2014, 23:34, s.6

42

Voltaire ne kadar akla yönelirse Rousseau da o kadar duygulara yönelmiştir. Rousseau, yaşamı savunan, kayıtsız şartsız onun üstünlüğünü kabullenen filozoflara karşı çıkan bir filozoftur. Nietzsche, Rousseau eleştirisini ve Voltaire’le karşıtlıklarını şöyle ifade etmektedir:

Rousseau, hiç şüphesiz rahatsızdı; Volteire’de bu olağan üstü bir sağlık ve hafif bir dokunuştu. Hasta insanın kini; delilik dönemleri aynı zamanda insanları küçümseme ve güvensizlik dönemleriydi. Rousseau’nun ilahi takdiri savunması (Voltaire’in pesimizmine karşı) şuydu: Toplumun ve medeniyetin üzerine lanet yağdırabilmek için bir Tanrıya ihtiyaç duyuluyordu; Tanrı tarafından yaratıldığı için, her şeyin kendi içinde iyi olması gerekiyordu; insanı sadece insan bozmuştu. Doğal insan olarak “iyi insan” sadece hayaldi; ancak Tanrının yazarlığıyla muhtemel ve iyi temeller üzerine oturtulmuştu.86

Nietzsche, kendi ilerleme kıstasını ortaya koymak için 18. yy ilerleme düşüncesine karşı bir savaş yürütmektedir. Kendi aidiyeti olarak adlandırdığı iyi Avrupalılarda, 19. yy’da doğaya dönüşün, Rousseau’nun düşüncesine zıt bir şekilde geliştiğini kesin bir biçimde gittikçe daha anti idealist olunduğunu ve beden sağlığı sorusunun ruhun sağlığı sorusunun önüne geçtiğini söylemektedir.

Son olarak Nietzsche’nin modern nihilizmde dekadan unsur olarak gördüğü sosyalizm hakkındaki görüşlerine bakalım. Nietzsche, sosyalizmi en az sayıda olanların ve aptalların, yani yüzeysel ve kıskanç tiranlığının mantıksal sonucu olarak tarif etmektedir. Ona göre sosyalizm doktrininde gizli, oldukça fena bir halde, bir “yaşamı inkâr istenci” vardır. Ancak tüm bu olumsuz özelliklerinin yanında Nietzsche, sosyalizmi ironik bir üslupla işe yarar bir konumda şöyle değerlendirmektedir: “Sosyalizm her halükarda, aptallık içinde yuvarlanan bir toplumun toprağı altında dur durak bilmeyen bir köstebek olarak bile, yararlı ve tedavi edici bir şey olabilecektir: “dünya üzerinde barış” ve demokratik sürü hayvanının tamamen

86 N, Gİ, s. 91, 100.

43

yumuşamasını geciktirir; Avrupalıları ruhu yani kurnaz ve ihtiyatlı dikkati kaybetmemeye, mert ve savaşçı benzeri erdemlerden feragat etmemeye ve tinin, anlaşılırlığın, ağırbaşlılığın ruhundan birkaç artığı ve ruhun soğukluğunu elinde tutmaya zorlar. Avrupa’yı şimdilik tehdidinde olduğu marasmus87 femininus’tan korur.”88

Modern nihilizmin Nietzsche tarafından ikili bir değerlendirme kriterine sahiptir.

Öncelikle onu dekandan boyutun açtığı sorunları ortaya konması bakımından ele alınmıştır.

İkinci olarak ise, her ne kadar yaşamın inkârını temsil eden bir tarafı olsa da, nihilizmin en mükemmel biçimde aşılması için en şiddetlisinden yaşamı inkâra ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yüzden bu özelliği onu önemli kılmaktadır. Bu bölümde modern nihilizmden bazı örnekler verilerek Nietzsche’nin onlara yönelik eleştirileri sunuldu. Şimdi ise son bölümümüz olan ve aynı zamanda istencin yok edilişini simgeleyen Nietzsche’nin değimiyle Avrupa Budizm’ini ele alacağız.

Benzer Belgeler