• Sonuç bulunamadı

PASAROFÇA ANTLAŞMASI’NIN İMZALANMA SÜRECİ

III. Kaynaklar Hakkında

3. PASAROFÇA ANTLAŞMASI’NIN İMZALANMA SÜRECİ

Osmanlı Devleti, Temaşvar’dan sonra Belgrad’ı da elinden kaçırınca daha önce teklifte bulunduğu barışa bir kez daha taraftar olduğunu Mustafa Paşa ile Avusturya tarafına iletti.

Avusturya başvekili bunun üzerine daha önce sözlü olarak ifade edilen bu isteğin yazılı olarak da sunulmasını talep etti. Mustafa Paşa, başvekilin isteği üzerine bir mektup kaleme aldı.

Mektubunda “Belgrad’da müzakere esnasında bazı muteber generaller ademlerinizden yine

Devlet-i Aliyye ile müsalaha ve müsalemeye meyil ve rağbetiniz istimâ olunup, eğer murâdınız ise, tavassut ederiz. Fakat Morava Nehrinin Tuna’ya döküldüğü yerden Morava Köprüsüne kadar Morava hudut olmak üzere Tuna Nehrine kadar sağ taraf Avusturya, sol taraf Drin Suyu ve Sava Nehrine kadar Osmanlı Devleti’nde kalmak üzere, sulha tarafdar iseniz, sadrâzama hitâben özel me’murunuzla bir mektup gönderip, mehamm-ı mükâlemeye isticâl eyleyiniz”

ifadelerini kullandı. Bu mektup Avusturya’ya gönderildiği sıralarda İngiliz elçisinin de acele

ordu-yı hümâyûna gelmesi istendi. Bu arada Prens Eugen uti possidetis esası üzerinde bir barışın mümkün olabileceği kanaatindeydi. Mustafa Paşa’ya cevap olarak yazdığı mektubunda

393 Zinkeisen, s.379-380.

93

iki taraftan bir görüşme yeriyle bu iş için delegeler tayin edilmesini talep etti.395

Ancak Avusturya başvekili 1717 yılında gönderdiği yeni bir mektupta fikrini değiştirerek, “Mustafa

Paşa’nın yolladığı mektupta yer alan Morava Nehri hudut tayin olunur. Sözü Belgrad ve havalisi Belgrad’a mülhaktır anlamına gelir” deyip bunu barışa esas kabul ettiklerini, bu

mesele çözümlenmeden delegelerin bir araya gelmesinin mümkün olmadığını belirtti.396 Barış için Avusturya başvekiline verilen talimat ise, Avusturya İmparatorunun fethettiği toprakları muhafaza edeceği, Osmanlının Macar asilerini desteklemekten vazgeçeceği, esirlerin satılmasının yasaklanacağı, barbar güçlerin gözetim altında tutulacağı, Fransiskenlere Kudüste’ki kutsal mahallerin açılacağı ve Eflâk’ın bir bölümünün Avusturya’ya bırakılacağı yönündeydi.397

Yeni sadrazam Nişancı Mehmed Paşa, Mustafa Paşa’nın barış yapma yetkisinin bulunmadığını ve mevcut duruma göre Osmanlı Devleti için barış yapmanın mümkün olmadığını bildirdi. Aslında Osmanlı hükümeti Mustafa Paşa’nın teklifini tamamen

reddetmiyordu. Belgrad’ın mutlaka kendisinde kalmasını istiyordu. Ayrıca Osmanlının Avusturya ile barış değil beş yıllık bir mütareke yapma arzusu taşıdığı da bildirilmişti. Bundan sonra ordu ile Tatarpzarcık’a gelen sadrazam burada eski Silahdar İbrahim Ağa ile Darphane

Nazırı Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’yi barış girişimleri için görevlendirdi.398 Ardından Osmanlı murahhaslarına verilen ruhsatnamede özellikle Belgrad ve Temaşvar’ın eski hudutlarıyla iadesi bu mümkün olmazsa da Temaşvar’dan vazgeçilerek Belgrad’ın iadesine çalışılması istendi. Bu da mümkün olmazsa sulh akdedilinceye kadar iki taraftan özel bir mütareke akdiyle ateşin kesilmesi ve her madde görüşülüp tespit edildikten sonra padişaha arz

395

Tukin, s.518-519.

396 Özcan, “Pasarofça Antlaşması”,s. 178.

397 Hammer, s. 213.

94

olunup onun tarafından uygun görülmedikçe kati surette kabul edilmemesi direktifi verildi399. Ancak Avusturya barışa Venedik’in de katılmasını istiyordu. Avusturya hükümdarı VI. Karl ayrıca Osmanlı Devleti’nden savaş tazminatı istediği gibi, Hıristiyan dünyasının Osmanlılardan güven içerisinde olabilmesi için, Bosna’yı, Tuna’nın sağında kalan Sırbistan’ı ve Tuna’nın solundaki Eflak topraklarını, Boğdan ile Dinyester arasındaki yerleri istiyordu.400

Karşılıklı itirazların gün geçtikçe artması bir türlü orta yolun bulunamaması ve Avusturya elçilerinin Osmanlının hazırladığı ruhsatnameye karşılık Viyana’dan aldıkları talimat ile ancak mevcut vaziyet hakkında görüşmeye memur olduklarını belirtmeleri üzerine görüşmeler iyice düğümlendi.401

Ancak devreye giren aracı devlet elçilerinin yoğun uğraşları sonunda müzakerelerin mevcut durum üzerine yapılması benimsenerek görüşmelerin Mart ayı sonunda başlamasına karar verildi. Bundan sonra görüşmelerin yapılacağı yerin belirlenmesi, buranın tarafsızlığı, delegelerin rütbeleri, izlenecek protokol ve Osmanlının Venedik ile barışa rızası üzerine tartışmalar devam etti.402

3.1. Temsil Heyetlerinin Oluşturulması ve Müzakerelerin Başlaması

Barış görüşmelerine karar verilince Avusturya kendi murahhaslarının Pasarofça’da ve Devlet-i Aliyye murahhaslarının daha uzak bir yerde Irşova (Orsova) istikametinde Kladovo’da görüşme binasının ikmaline kadar oturup beklemeleri teklifinde bulunmuştu. Fakat Osmanlının iki taraf elçilerinin kaldıkları yerler arasındaki mesafe uzaklığı ve kış mevsiminde görüşme mahalline gelip gitmelerinin neden olacağı zorluklar üzerine görüş bildirmesiyle elçilerin Pasarofça ve yakınında ikametleri uygun bulundu. Neticede toplantı yeri olarak da Pasarofça403

399 Karal, C.V, s.142.

400 Özcan, “Pasarofça Antlaşması”, s.178.

401

Karal, C.V, s.142.

402 Özcan, “Pasarofça Antlaşması”, s.178.

403 Pasarofça, Yugoslavya’da Tuna Banat’ın küçük bir ticaret şehridir. Morava ile Mlava suları arasındaki münbit ovada Semendire’nin 24 km doğusunda ve Tuna limanı Dubravica’dan 16 km uzaklıktadır. Tukin, s.514.

95

ve Ram arasında Costellissa Köyünün yakınında tarafsız bir yerin seçilmesi kararlaştırıldı.404 Önceden tayini yapılan temsilciler ise şöyleydi; barış konusunun en üst yönetimini Prens Eugen’e bırakan Avusturya kayserini temsilen Topçu Generali ve Harp Şurası Üyesi Birmont

Kontu Hugo ve Bakan Mihail von Talman, Venedik’i temsilen daha öncede bu devleti Karlofça ve Utrecht’te de temsil etmiş olan Cavaliere Carlo Ruzzini atandı. Osmanlı tarafında ise tercüman sıfatı ile Eflak Prensi Yenaki Johann Mavrokordato, şıkk-ı sâni defterdarlığına

yükseltilen Silahdar İbrahim Paşa ve ikinci delege olarak şıkk-ı sâlis defterdarlığı payesi verilen Topçu Ağası (Yirmisekiz Çelebi) Mehmet Efendi tayin edildi.405

Arabuluculuk içinse Kont Jacop Colyer Hollanda’yı, fevkalade elçi Sir Robert Sutton ile İstanbul’daki İngiliz elçisi

Stanyan İngiltere’yi temsil ediyordu406. Bir de Ruzzini’nin yanında sekreteri ve tercüman olarak Vendramino Bianchi407 Gian Alberto Colombo, Rinaldo Carli ve Alvise Fortis bulunuyordu.408

3.1.1. İkili Görüşmeler ve Alınan Kararlar

Murahhaslar, toplantı mahalline ulaştıklarında aracı devlet elçilerinin huzurunda birbirlerine ruhsatnamelerini gösterdiler. Bu esnada Avusturya murahhasları Osmanlı murahhaslarına sadrazam Mehmed Paşa tarafından verilen ruhsatnamelere itiraz ettiler. Bunun üzerine durum Osmanlı hükümetine bildirilerek padişahın hattı hümâyûnu ile yazılmış olan ruhsatnameler getirtildi. Bu belgeler Avusturya murahhaslarına gösterildikten sonra yaklaşık 40 günlük bir gecikmeyle 5 Haziran 1718’de ilk toplantının yapılmasına karar verildi.409

404 Tukin, s.519-520.

405 Özcan, “Pasarofça Antlaşması”, s.180.

406

BOA. AE. SAMD. III. nr. 86/8614

407 Zinkeisen, s.394-395.

408 Vendramino Bianchi, Istorica Relazione Della Pace Di Pasaroviz, 1718, s.31.

96

Resim III. Pasarofça Antlaşması görüşmeleri410.

3.1.2. Osmanlı-Avusturya Müzakereleri

Kongrenin ilk celsesinin yapılacağı gün olağanüstü yetkili murahhas, maiyetleri ve sayıları yedi yüz ila sekiz yüz olan şeref muhafızları tarafından dört bir taraftan çevrelenmiş olarak, toplantıların yapılacağı çadıra aynı anda girmek üzere hesaplı adımlarla ve gösterişle girdiler. Gidecekleri yere ulaşınca içeri girip koltukların üzerine oturmak için attan indiler. Hepsi aynı anda oturdular ve İngiliz murahhası Sutton, toplantıyı aracı devletler adına açıncaya

dek sükûnet içinde beklediler. İlk oturumda, müzakerelerin prensibi olan savaşta kazanılmış yerlerin kazanan tarafta kalacağı (uti possidetis) esasen yetki vesikalarında da belirtildiğinden Osmanlı murahhasları Venedik’in gerek arazi değişimi gerekse iadesi konusunda dokunulmazlığı bulunduğunu yazılı olarak belirttiler.411

Ayrıca Avusturya delegeleri Ferenc Rakoczi ve adamları412

kendilerine teslim edilmedikçe görüşmelere geçilmesinin mümkün olmadığını ileri sürdüler. 7 Haziran’da yapılan ikinci oturumda ise Prens Eugen’in daha önce

410 Bas de Boer, s.20.

411Hammer, C.VII, s.218.

412Osmanlı temsilcileri bu hususta karar vermenin kendilerine düşmediğini ileri sürerek, meseleyi hükümet merkezine iletti. Sadrazam, Osmanlı İmparatorluğunun onuruna yakışmayacak bir hareket olarak bu talebi reddetti. “Bâbıâli Rakoçzi’yi himayesine aldığından, saçlarının tek bir kılına bile zarar gelmemesini sağlamak

bizim için onur meselesidir.” Diye yazınca arabuluculara kayser de bu mesele de ısrarcı olmamıştır. Zinkeisen,

97

Osmanlı sadrazamına gönderdiği mektupta ileri sürülüp sonra vazgeçilen Balkanlar üzerindeki taleplerini tekrar dile getirdiler. Buna göre Sırbistan’ın tamamıyla Niş413

, Vidin414, Yenipazar ve Üsküp415’ün Belgrad’a dâhil olduğunu, Semendire, Eflak ile Boğdan’ın Macaristan ve Temaşvar’a ait olduğunu iddia ettiler. Uzunca bir süre Sadrazam Damad İbrahim Paşa ile

Avusturya başvekili Eugen arasında yazışmalar yapıldı. Arabulucu elçilerin çabalarıyla Avusturyalılar bazı isteklerinden vazgeçtiler. Daha sonraki oturumlarda Osmanlı Bosna’da Drina ile Una Nehirleri arasında olup Avusturya işgalinde bulunan topraklar üzerinde ısrarcı bir

tutum sergilemedi. Avusturya ise, Sırbistan, Eflak ve Boğdan ile ilgili isteklerinden vazgeçip mevcut duruma rıza gösterdi. Böylelikle Haziran ayı sonunda sınırların belirlenmesi işi ele alındı. Osmanlı hükümetinin barış süresini 15 yıl olarak istemesine rağmen Avusturya’nın isteği üzerine sürenin 24 yıla çıkarılması kabul edildi. Önemli meselelerden biri de Avusturya’nın Lehistan’ı da barışa sokma teklifiydi. Fakat Osmanlının kabul etmemesi üzerine bu istekten vazgeçildi. Osmanlı ayrıca Avusturya’nın ticaret muahedesi isteğine sıcak davrandı. Akabinde bununla da ilgili bir anlaşma yapıldı. 10 Temmuz’da gerçekleştirilen sekizinci

4131521’de Belgrad’ın fethiyle Osmanlı ordularının batıya yaptıkları seferlerde Niş, Sofya’dan sonra önemli bir karargâh vazifesi görmüştür. Birçok seferde Rumeli askeri bu bölgede toplanarak orduya iltihak etmiştir. Niş, Osmanlı orduları için toplanma ve bekleme yeri olma özelliği de taşır. Nitekim ordunun Avusturya seferlerinde mutlaka 2 ya da 3 gün kaldığı bir şehir olması açısından da önemlidir. Pasarofça muahedesiyle Belgrad’ın elden çıkması üzerine Niş bir serhad şehri olmuştur. Bu dönemde burada kale tahkim edilmiş ve muhafazası için bir hudut seraskerliği oluşturulmuştur. Şehir bu özelliği ile Avusturya ve Macaristan seferleri için önemli bir Osmanlı askeri üssü niteliği taşır. A. Cevat Eren, “Niş”, İA, C.9, MEB, İstanbul 1964, s. 295-296; Machıel Kıel, “Niş”,

DİA, C.33, İstanbul 2007, s.148.

414 Vidin, Bulgaristan’ın kuzeybatı köşesinin en ucunda Tuna nehrinin sağ kıyısında küçük bir sanayi ve liman şehridir. Osmanlı idaresinde Vidin, Tuna boyunca gelecek saldırılara karşılık vermek için bir üs aynı zamanda Osmanlıların kuzey sınırını muhafaza etmek için bir kale vazifesi görmektedir. 1718’de Pasarofça Antlaşmasıyla Vidin sancağın kuzeybatı kısmı olan Timok bölgesini içerecek şekilde bütün kuzey Sırbistan Osmanlı hâkimiyetinden Avusturya’ya geçti. Aynı yıl Eflâk’ın batı kısmı Oltenia bölgesinin de Avusturya idaresine girmesiyle Vidin’in stratejik önemi büyük ölçüde arttı. Machiel Kiel, “Vidin”, DİA, C.43, İstanbul 2013, s.103-105.

415Üsküp, Balkan yarımadasının ortasında Vardar nehrinin her iki yakasında yer alır. Şehir çeşitli yollar aracılığıyla Kosova-Priştine’ye, Selanik ve Ege Denizi’ne, Niş ve Belgrad’a, Sofya ve İstanbul’a bağlanan önemli bir güzergâh üzerinde yer alır. Üsküp, Yıldırım Bayezid zamanında uç beylerinden Paşa Yiğit’in akınlarıyla onun tarafından ele geçirildi. Fetihten sonra Paşa Yiğit Bey, Saruhan’dan getirilen Türkmenleri Üsküp ve yöresine yerleştirdi. Böylece bu bölge Balkanlarda Osmanlı Devleti’nin en önemli uç merkezlerinden biri haline getirdi. Osmanlı fetihleri Üsküp merkezli olarak Sırbistan’a ve Bosna’ya kadar uzandı. Üsküp’ün bu stratejik önemi Belgrad’ın fethine kadar sürdü. Bkz. Mehmet İnbaşı, “Üsküp”, DİA, C.42, İstanbul 2012, s.377-381.

98

toplantı ile görüşmeler sona erdi416

.Avusturya ile yapılan muahede 20 maddeden oluşmaktadır ve antlaşmanın sınır ile ilgili maddeleri şöyledir;

Madde 1. Eflak ve Boğdan’ın bir tarafı Lehistan bir tarafı Erdel hududuna bağlı olan

hudutları önceden olduğu gibi kalacaktır. Eflak taraflarındaki, Ölet (Aluta) Irmağı Osmanlı ve Avusturya topraklarının hududunda bulunmaktadır. Aluta Nehrinin batısında bulunan Küçük

Eflak ve Banat’da dâhil olmak üzere, Osmanlı Devleti’nin Macaristan’daki son eyaleti durumundaki Temaşvar da Avusturyalılara bırakılmıştır. Ayrıca Belgrad417

ve Semendire ve bundan başka Tuna Nehrine dökülen Timok Çayından, Sava Nehrine dökülen Una Nehrine

kadar olan iki tarafta bulunan yerler Avusturya zaptına bırakılmıştır. Erdel tarafından Avusturya’nın ve reayalarının gemileri Aluta suyuyla Tuna Nehrine gelip gidebileceklerdir. Eflak reayasına bağlı balıkçı sefineleri ve kayıkları çalışırken herhangi bir engelle karşılaşmayacaktır. Değirmen sefineleri sınırlarda zapt edilenlerin marifet ve ittifakı ile tüccar

sefinelerinin geçişine engel olmayacağı gibi istedikleri bölgelere giderek birbirlerine iyi muamele edeceklerdir. Osmanlı Devleti’ne bağlı olan Eflak’dan savaş zamanında antlaşma gereğince geri gelerek kendi hallerinde oturarak, bütün eşya ve arazilerine sahip

olabileceklerdir.

Madde 2. Timok suyunun Tuna Nehrine döküldüğü yerden, Tuna Nehrinin devamı

boyunca tahminen on saat yukarı gidildiğinde yer alan Timok Nehri hudud olacaktır. İsperlek Banyası Osmanlı Devleti’nde kalacak, buna karşılık Resve Avusturya’da kalarak, burada dağlar arasından gidilmeyerek, Perakin, Küçük Morava ve Dirin Nehirlerine doğru İstolaç (Utolaç), Çaca (Csacsak) Bedke (Berka), Biline (Belina) ve Belgrad Kaleleri Avusturya’da kalacaktır.

416 Özcan , “Pasarofça Antlaşması”, s.179; Tukin, s.321.

4171718 Pasarofça Antlaşmasıyla Belgrad Avusturya’nın eline geçince şehrin stratejik yönünü kendi açısından değerlendiren Avusturya Belgrad Kalesi’ni büyük bir garnizon halinde düzenledi. Aşağı yukarı kaleler neredeyse tümüyle askeri kullanıma tahsis edildi. Bunlardan Yukarı Kale kısmına ana karargâh kuruldu. Buna ek olarak Komuta Dairesi, Büyük Muhafız Karakolu çok sayıda kışla, askeri levazımat ve yiyecek ambarları gibi yapılarda burada yer alıyordu. Aşağı Kale ise savaş malzemelerinin hazırlandığı yer olarak tasnif edilmişti. Aslantaş, s.30.

99

Çokul ve Raca ise Osmanlı Devleti’nde kalacaktır. Ayrıca belirtilen sınırda Timok suyundan iki tarafın halkı da ortaklaşa yararlanabileceklerdir.

Madde 3. Dirin Nehrinden Una suyuna giderken ikisinin arasında yer alan Sava Nehrinin iki sahilinde kapalı bulunan kaleler, palankalar, Roma İmparatoru’nun askeriyle muhafaza olunacaktır. Yani Sava Nehri tamamıyla Roma İmparatoru’nun yönetiminde kalacaktır.

Madde 4. Una Nehrinin Sava Nehrine döküldüğü yerden başlayarak, Osmanlı

Devleti’ne bağlı olan Novi Atik bölgesine gelinceye kadar adı geçen nehrin kuzey kenarında bulunan Yesanafça ve Dubiçe (Dobiçeve) ile birkaç kale ve adalar Roma İmparatoru’nun

askeriyle muhafaza olunarak zapt edilecek ve Roma İmparatoru’nun elinde kalacaktır.

Madde 5. Kraçya tarafında bulunan Una Nehrinin karşısındaki Novi Cedid Palankası

Roma imparatoruna ait iken Karlofça Antlaşması’ndaki sınırların tespiti sırasındaki karışıklık

sonucu Osmanlı Devleti’ne teslim edilmiştir. Adı geçen bu Novi Cedid Palankası Roma İmparatorunun hatırı için yine imparatora verilerek, hududundaki tüm yerler ve bütün arazisi imparatorun yönetimine bırakılacaktır.

Madde 6. Una Nehrinin Kraçya tarafındaki Sava suyu sınır muhafızları tarafından

korunacaktır. İki tarafın ellerinden olan yerler Karlofça’da olduğu gibi yine ellerinde olacaktır. Yine Karlofça’da olduğu gibi iki tarafın elinde bulunan kaleler tamir edilecektir. Belirtilen

yerlerin dışında varoşlar yapılmayacaktır.

Madde7. Barış antlaşması iki tarafın tayin ettiği güvenilir kişiler tarafından ve iki

tarafın da onayıyla kararlaştırılan maddeler üzerinden yapılacaktır.

Madde8. Her iki tarafça tayin olunan vekillerce barış antlaşmasında tespit edilen

hudutlara herhangi bir sebeple müdahale edilerek, sınır ihlalinde bulunulmayacaktır. İki tarafın reayası zorla itaat ettirilip, haraca bağlanmayacak ve rencide ve remide edilmeyecektir.

100

Madde 10. İki taraftan da çeteler, karşı tarafın sınırını aşarak baskın, yağma ve gasb

hareketinde bulunmayacaktır. Eğer bulunan olursa hangi taraf yakalarsa cezasını verecek ve gasb olunan eşyalar sahiplerine iade edilecektir. Bu konuyla ilgili zabit, başbuğ ve cümle iş erlerine tembih edilerek, müsamaha gösterilmeden cezaları verilecektir. Antlaşma şartlarına uymayarak haklarını yerine getirmeyenler ise azledilmesi gerekenler azledilerek, katledilmesi gerekenlerde öldürülerek gereken cezaları verilecektir.418

Antlaşmanın diğer maddeleri özellikle sınırlardaki güvenlik ve her iki tarafın da karşılıklı saldırılarından dolayı oluşabilecek rahatsızlıkların yanı sıra genel olarak Katolik ruhbanların ve özel olarak da Kudüs’teki Kutsal Mezar nöbetçilerinin korunması ve esirlerin serbest bırakılması ve ya takası açısından Karlofça Antlaşması ile aynıydı.419

Ayrıca daha önceki antlaşmaların bir gereği olarak İki tarafça ticaretin serbest olması, dostluğun devamı ve kuvvetlenmesi için karşılıklı büyükelçilerin gönderilmesi gibi birçok konuyu içinde barındırır. Antlaşmanın son iki maddesinde ise muahedenin 1 ay içinde tasdik edilmesi ve antlaşmanın süresi ile ilgili olup 24 yıl geçerli olduğunu süre dolmadan iki taraf da antlaşmayı uzatmak isterse elçiler aracılığıyla bu isteğin gerçekleştirileceği belirtilmiştir.420

Pasarofça’dan 6 gün sonra 27 Temmuz’da Avusturya ile 20 maddelik bir de Ticaret Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmanın genel içeriğini ise Habsburg tebaasına %3 oranında giriş çıkış gümrükleri karşılığında, Tuna Nehri üzerinde ve Karadeniz limanları, Kırım, Trabzon ve Sinop dâhil olmak üzere Osman İmparatorluğu’nun hemen hemen her yerinde ticaret yapma hakkı tanınıyordu. Gemilerin girişinde alınan selamet vergisi 300 akçe olarak belirlenmişti. Bunun dışındaki vergi ve harçlardan kaynaklanan yüklerin tümü kaldırıldı. Ayrıca Roma

418Kurtaran, Osmanlı Avusturya Diplomatik İlişkileri, s. 203-205; Raşid Mehmed Efendi-Çelebizâde İsmail Asım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, (Haz: Abdülkadir Özcan-Yunus Uğur-Baki Çakır- Ahmet Zeki, İzgüer), C. I-II, İstanbul 2013.s.1117-1119.

419Zinkeisen, s.398.

420BOA. A. DVNS. DVE. d. Nemçelü Ahidnâmesi, nr. 57/1:56-58-61. Kurtaran, Osmanlı Avusturya Diplomatik

101

İmparatoru tüccarları İstanbul’a geldiklerinde onlara uygun bir han tahsis edileceği, eğer bu ahitname değiştirilecek olursa iki tarafın tüccarları da alıp vereceklerini hallettikten sonra güvenli bir şekilde sınırlardan geçebileceği hususu üzerinde durulmuştu. İki tarafın birbirlerine karşılıklı olarak verdikleri haklardan oluşan bu antlaşma şartları temessükler421

iki tarafça imzalanıp mühürlendikten sonra yürürlüğe girecekti.422

3.1.3. Osmanlı-Venedik Müzakereleri

Pasarofça Antlaşması’nda Karlofça’da olduğu gibi görüşmeler sırasıyla yapılmıyor aynı gün içinde her iki ülke temsilcileri de müzakere masasındaki yerini alıyordu. Durumun böyle olmasında Osmanlı tarafının Karlofça’dakinin aksine Pasarofça’daki görüşmelerde tek muhatap olarak Viyana Sarayı’nı kabul etmesi etkili olmuştu. Nitekim 16 Haziran’daki ilk toplantıda müzakerelerin açılışını Sutton yaptıktan sonra söz alan Osmanlı delegesi İbrahim Efendi barış görüşmelerinin aslında sadece Viyana ile düşünüldüğünü Venedik’in sonradan görüşmelere dâhil edildiğini, Venedik ile başka bir formda barış yapabileceklerini vurgulayarak asıl niyetini açıkça belirtmişti.423

Venedik temsilcisi Ruzzini ise ilk toplantıda Avusturya’ya güvenerek Osmanlı Devleti’nden Mora dâhil son savaşta kaybettiği yerlerin tamamını istediği gibi bir de savaş tazminatı talep etti. Mora verilmez ise Arnavutluk’taki İşkodra Gölü’ne kadar Antivari ve

Dulcigno dâhil Venediklilere ait toprakları istiyordu. İkinci ve üçüncü toplantılarda da aynı murahhas isteklerini tekrarladı. Dördüncü gün toplantıya Avusturya murahhaslarıyla mutavassıt elçiler de katıldı. Ruzzini 6 saat süren konuşmasında isteklerinin sebebini tahlil ve izaha çalıştı. Osmanlı Devleti ise sessizce dinlediği bu açıklamaların sonunda Venedik’e ancak savaş sırasında ondan zapt ettiği Çuka Serigotto Adalarını geri vermeye razı oldu. Ancak bunda da

421 Viyana elçisi Fleiscman ile imzalanan ticaret antlaşması dolayısıyla Nemçe tarafına verilen temessük sureti için bkz. BOA. A.DVN. DVE. nr. 907: 2-7.

422BOA. Nemçelü Ahidnamesi, nr. 57/1, s.63-67; Kurtaran, Osmanlı Avusturya Diplomatik İlişkileri, s.215-217; Uğur Kurtaran, “XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devleti İle Avusturya Arasındaki Ticaret Antlaşmaları ve Yaşanan Değişmeler”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.2 , 2016, s.750; Zinkeisen, s.398.

102

bir şartı vardı. Buna göre; bu iki adacığı kendisine Bosna ile Raguza arasında Venedik’in serbest bir yol bırakması ve bu yol üzerinde önceden kendisine ait bulunan üç palankanın Osmanlı içine alınmasına bedel olarak verecekti. Tazminat olarak ise ancak ithalat ve ihracatta gümrük resminde Venedik’e %5’ten %3 ‘e varan bir indirim söz konusuydu. Venedik’in bu şartlara rıza göstermesi üzerine bundan sonra İki muahede metinleri de hazırlanmaya başlandı.424

Venedik ile yapılan anlaşma 26 maddeden oluşmaktadır. Anlaşma maddelerine göre Osmanlı Devleti Venedik’ten Mora’yı alıp buna mukabil Venedik’in Dalmaçya ve Hersek ve güneyde Karlıeli taraflarında elde ettiği bazı kaleleri ve Korfu Adası karşısındaki sahilde Bütrinto ile güneyde Akdeniz sahilindeki İfrindos ve Preveze ile karşısındaki Voniça şehir ve kaleleri, Serigo (Çuka) Adasını muhafaza etti.425