• Sonuç bulunamadı

Karlofça Antlaşması’ndan Pasarofça Antlaşması’na Kadar Osmanlı Avusturya

III. Kaynaklar Hakkında

3. Karlofça Antlaşması ve Sınır Tespit Çalışmalarının Değerlendirilmesi

2.1. Karlofça Antlaşması’ndan Pasarofça Antlaşması’na Kadar Osmanlı Avusturya

Karlofça Barışı 16 sene sürmüş olan bir savaşı sona erdirmiş ancak Osmanlı Devleti bu harpten hem maddi hem de manevi pek çok kayıpla çıkmıştı. Elden çıkan büyük toprak parçasının yanı sıra memleket idari, askerî, malî, iktisadî, adlî ve içtimaî bakımdan güçsüz düşmüştü.353

Fakat Osmanlı devlet adamları bu antlaşmayı bir mütareke gibi gördüğünden kaybettiği toprakları geri alma amacı güdüyordu.354

Bu çerçevede XVIII. yüzyılın ilk padişahı II. Mustafa355 Edirne Vakası356 ile tahttan indirilince yerine III. Ahmet geçmiştir. Bu padişah zamanında devletin benimsediği temel politika ilk dönemde (1703-1718) Karlofça’da kaybedilen toprakları geri alma, ikinci dönemde ise (1718-1730) Batı’nın üstünlüğünü kabul ederek, Batı tarzında ıslahatlar yapmak olmuştur. 357

Bu bağlamda II. Mustafa’dan sonra tahta

353 Karal, C.V, s.1.

354Abdülkadir Özcan, “Pasarofça Antlaşması”, DİA, C.34.İstanbul 2007.s.177.

355

II. Mustafa 1664 yılında Edirne’de dünyaya geldi. beş yaşına girince ilk dersi Vani Mehmed Efendi’den aldı.1695 yılında hanedanın en büyüğü sıfatıyla Edirne Sarayı’nda Ortakapı önüne taht kurdurarak padişahlığını ilan etti. Tahta geçer geçmez ilk icraatı devletin kontrolünü kendi eline alma çabası oldu. II. Mustafa tahta geçtikten sonra Avusturya üzerine seferler düzenledi. Bu seferlerin ikisinde başarılı olurken, Zenta’da cereyan eden üçüncü seferde Osmanlı ordusu büyük bir yenilgi aldı ve sadaret mührü Avusturyalıların eline geçti. Dönemin önemli olaylarından biri de Azak Kalesi’nin Ruslara terk edilmesidir. Bu çok cepheli savaşların Osmanlı Devleti’nin sosyal ve ekonomik yapısını olumsuz etkilediği gibi II. Mustafa’nın taht üzerindeki egemenliği de zayıfladı. Ordunun başında sefere çıkan son padişah olma özelliğini de taşıyan padişah, Edirne Vakası ile tahtı kendi isteğiyle devrettikten yaklaşık beş ay sonra Edirne’de vefat etti. Abdülkadir Özcan, “Mustafa II”, DİA, C.31, İstanbul 2006, s.275-280; Ayrıca II. Mustafa ile ilgili detaylı bilgi için bkz. Uğur Kurtaran, Sultan II. Mustafa

(1695-1703), Siyasal Kitabevi, İstanbul 2017.

356 II. Mustafa döneminde yaşanan bu olay “1703 İsyanı” adıyla da zikredilir. Bu isyanın görünür sebebi olarak Osmanlı Devleti’nin Gürcistan seferi için bütün hazırlıklarını tamamlamış ve sefer kuvvetleri teker teker yola çıkmışken, cebecilerin on taksittir ödenmeyen maaşlarını gerekçe göstererek sefere katılmak istememesiyle başladığı kabul edilir. Esasında Osmanlı açığın bir kısmını kapatmayı denese de tam olarak maaşı ödeyecek bir durumda değildir. II. Mustafa’nın tahttan indirilmesiyle son bulan 1703 isyanı Rifa’at Ali Abou El Haj’a göre tek bir sebebe bağlı olmayıp ulema sınıfı da bunda önemli bir rol oynamıştır. Neticede daha fazla âdem-i merkeziyetçiliğin yolu açılmıştır. Aynı zamanda bu olay Osmanlı siyasasının iki alt yapısı olan vezir ve ulemanın hâkimiyetini de geliştirmiştir. Bkz. Rifa’at Ali Abou El Haj, 1703 İsyanı Osmanlı Siyasasının Yapısı, (Çev. Çağdaş Sürmeli), Tan Yayınları, Ankara 2009, s.31-140.

84

geçen III. Ahmed358

kaybedilen toprakları geri alma politikası gereğince yeni bir savaşa girilmesi taraftarı değildi. Nitekim XVIII. yüzyılın başlarında meydana gelen Veraset Savaşları’yla özellikle Lehistan Krallığı meselesinden dolayı İsveç ile Rusya arasında çıkan

muharebelere taraf olmayarak bu tutumunu koruyan III. Ahmed, İran ile de dostça münasebetler kurmuştu.359

Osmanlı için durum böyleyken Avusturya ise Doğu politikasını gündemine alarak yeni hesaplar yapma peşindeydi. Nitekim Avusturya XVIII. yüzyılla birlikte izleyeceği politika için üç alternatif üzerinde gidip gelmekteydi. Bunlardan biri Avusturya monarşisini esas alan bir temelde şekillendirilmiş olup Osmanlıları Avrupa’dan uzaklaştırıp, Balkan ülkelerini paylaşmak maksadıyla Rusya ile ittifak yapılmasıydı. Diğer bir alternatif, Avusturya’nın Osmanlının Avrupa’da sahip olduğu topraklardaki hâkimiyetinin teminini tek başına sağlamak için çaba göstermesi. Bir diğeri de mevcut durumu korumak suretiyle Rusya’yı Balkanlardan uzaklaştırmak üzerine bir politika güdülmesiydi. Avusturya bu

alternatiflerden ziyade gelişen şartlar neticesinde Avrupalı devletler ile Osmanlıya karşı ittifak kurma yönünde bir politika geliştirmiştir.360

XVIII. yüzyılı bir toparlanma devri olarak gören III. Ahmed barışçıl tutumunu sürdürmek istese de içinde bulunduğu şartlar nedeniyle bu tutumunu daha fazla koruyamayacaktı. Zira Rusya Azak Kalesi’ni aldıktan sonra Büyük Petro’nun önderliğinde açık denizlere inme

358III. Ahmed 1673’te dünyaya geldi. İlk hocası Şeyh-i Sultani Mehmed Efendi’dir. Daha sonra Seyyid Feyzullah Efendi’den eğitim aldı. On dört yaşındayken II. Süleyman’ın tahta çıkarılması üzerine babası IV. Mehmet ve ağabeyi Mustafa ile birlikte Topkapı Sarayı’ndaki şimşirlik dairesine kapatıldı. II. Mustafa’nın padişahlığı süresince burada kalan III. Ahmed 1703 yılında asilerin de etkisiyle fiilen tahtı ele geçirdi. İlk işi esli padişah Mustafa ve ailesinin Edirne Sarayı’na kapatılmasına dair hat çıkarmak oldu. Daha sonra siyasi meselelere yönelen III. Ahmed İsveç ve Rusya arasında çıkan muharebelere katılmadı. Böylelikle tarafsızlığını korudu ve İranlılarla dostça münasebetler kurdu. Dönemin önemli siyasi gelişmelerinden biri 1711 Prut Antlaşması’nın imzalanması oldu. Böylece Osmanlı Devleti Azak ve çevresini geri aldı. Aynı dönemde Mora yarımadası Venediklilerden geri alındığı gibi Girit’te bazı kaleler ele geçirildi. Bir başka önemli gelişme de 1718 Pasarofça Antlaşması’nın imzalanmasıyla gerçekleşti. Bu sayede Osmanlı Devleti’nin Sırbistan’da daha fazla toprak kaybetmesi önlenmiş oldu. 1724’te imzalanan İran Mukasenamesi ile Rusya ile İran toprakları paylaşılarak gerginliğe son verildi. Doğuda yaşanan bu hareketli gelişmeler 1730 yılında gerçekleşen Patrona Halil İsyanına zemin hazırladı ve bu olay III. Ahmed’i tahtından etti. Yerini I. Mahmud’a bırakarak 1736 yılında vefa etti. M. Münir Aktepe, “Ahmed III”, DİA, C.2, İstanbul 1989, s.34-38.

359Aktepe, “Ahmed III”,s.35.

85

politikası gütmeye başlamıştı. Bu amaçla Ruslar hem Türkler hem de İsveç ile mücadeleye hazırlanıyordu. Bu politikanın da etkisiyle 1709’da İsveç Kralı XII. Şarl’ın askerleri ve I. Petro’nun kuvvetleri Poltova önünde karşı karşıya geldi. İsveç Kralı’nın mağlubiyetiyle sonuçlanan bu savaştan sonra olası bir Osmanlı- İsveç ittifakından çekinen I. Petro III.

Ahmed’e mevcut dostluğa sadık kaldığını bildiren mektuplar gönderiyordu.361 Fakat I. Petro’nun asıl niyeti İsveç Kralı’nın Poltova mağlubiyetinden sonra ortaya çıktı. I. Petro’nun iki devlet arasındaki 1700 tarihli İstanbul Antlaşması’nın362

bazı maddelerini Rusya lehinde ta’dile teşebbüsü ve XII. Şarl’ın Türk sınırlarına sığınmasıyla hudutlarda meydana gelen olayların artması neticesinde Osmanlı ile Rusya kaçınılmaz bir savaşın eşiğine geldi.363 Neticede Osmanlı tarafından toplanan büyük divanda Baltacı Mehmed Paşa ve Kırım Hanı II.

Devlet Giray364 başta olmak üzere önde gelen devlet adamlarının da telkiniyle 1710’da Rusya’ya karşı savaş kararı alındı.365

Bu karar devrin Şeyhülislamı Başmakçızade Ali Efendi’den fetva alınarak resmileştirildi.366

Ayrıca Osmanlı bu kararın akabinde Avusturya’ya bir nevi teminat verme ihtiyacı duydu. Rusya’ya karşı girişilecek savaşı zorunlu kılan sebepleri, bu mücadelede toprak katılımının amaçlanmadığını, Rusya dışındaki diğer devletleri ve eski müttefikleri hedeflemediğine dair hususları vurgulamak suretiyle Viyana’ya bir elçi gönderilmesine karar verildi.367

Ardından Seyfullah Ağa bu iş için görevlendirildi. Elçi, Baltacı

361 Akdes Nimet Kurat, Prut Seferi ve Barışı (1711), C.I, Ankara 1951, s.97-104.

362 BOA. A. DVNS. NMH. d. nr. 1, s.6-9; BOA. A. DVE. d. nr. 83/1, s.4-9.

363M. Münir Aktepe, “Prut Seferi ile İlgili Belgeler”, Tarih Dergisi, S.34, İstanbul 1983-84, s.22.

364Rusya’nın barış yanlısı olduğunu dile getirmesine itimat etmeyen Devlet Giray bu konuda III. Ahmed’e şu sözlerle uyarıda bulunmuştu. “Şayet bu düşmanın barış ve anlaşma sözlerine güvenilir de, sınırlarımızdan gelen haberlere kıymet verilmez ise, Kırım elden gittiği gibi İmparatorluğun Avrupa kıtası üzerinde bulunan toprakları da zamanla düşmanın istilasına uğrar. Rusların asıl amacı güneye, İstanbul’a inmektir. Bunun için de gayrimüslim reayanız ile iş birliği yaptığından dikkatli olmak gerektir”. Yeniçeri Kâtibi Hasan tarafından kaleme alınan günlükte de bu görüşme ile ilgili ayrıntılara yer verilmiştir. Yeniçeri Kâtibi Hasan, Prut Seferi’ni Beyanımdır, (Haz. Hakan Yıldız), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2011, s.7-8.

365Kemal Beydilli, “Prut Antlaşması”, DİA, C.34, İstanbul 2007, s.359.

366 Karal, C.V. , s.76.

367Talman’ın Avusturya hükümetine yazdığı rapora göre; Osmanlı gönderdiği elçi ile Karlofça Antlaşmasının yenilenmesi ve hatta daha da uzatılması konusunda Viyana hükümetinin nabzını yoklamayı amaçlıyordu. Bkz. Kemal Beydilli ve İsmail E. Erünsal, “Prut Savaşı Öncesi Diplomatik Bir Teşebbüs Seyfullah Ağa’nın Viyana Elçiliği (1711)”, Belgeler, C. XXII, 2001, S.26, s.1-47.

86

Mehmed Paşa tarafından kaleme alınan mektubu Avusturya’ya ulaştırmak üzere yola çıktı. Sadrazamın yazdığı bu mektup Osmanlının benimsediği yeni diplomatik anlayışı yansıtması bakımından önemli bir özelliğe sahiptir. Nitekim Avusturya’ya güvence verme özelliği taşıyan

mektupta, uzun uzadıya savaşa yol açan ve savaş ilanının haklılığını savunan bir dil kullanılarak, iki taraf arasındaki dostluğun sürmesinin istendiği samimi bir dille vurgulanmıştır. 368Osmanlının harekât öncesinde bu denli hassasiyet göstermesinde Avusturya’nın İstanbul’daki elçisi Talman vasıtasıyla gelişmeleri yakından takip ediyor olması da etkili olmuştur.

Mücadele kararından sonra dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de Rusya’ya karşı açılan bir savaşı mümkün olduğunca kuzeyde Rus toprakları üzerinde ya da Rus sınırlarına çok yakın olan yerlerde yapmaktır. Bu şekilde Osmanlının uğrayacağı tahribatın daha az olması garantilenmeye çalışılıyordu. Bu düşünceyle Baltacı Mehmet Paşa369

ve diğer birçok önemli devlet adamı bir an önce Rus sınırlarına ulaşıp, Tuna Nehrini tehlikesizce kuzey istikametinde geçtikten sonra savaşa başlamak istiyordu.370

İki taraf hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1711’de Prut Nehri civarında karşılaştı. Dört gün süren bu savaş sonunda zor durumda kalan Rus Çarı I. Petro barış isteğinde bulundu. Devlet Giray Han ve General Poniatowski’nin

itirazlarına rağmen Baltacı Mehmed Paşa, Rusların Azak ve Kamenka(?) Kalelerinden vazgeçmeleri koşuluyla Rus ordusunun serbestçe geri çekilmesini kabul etti. Prut Barışı bu

368Mektupta Rusya ve Osmanlı arasında imzalanmış olan Karlofça Antlaşmasına değinilerek, Rusya’nın Azak Deniz’inde gemi bulundurması ayrıca bu denize dökülen Don Nehri üzerinde bulunan tersanelerde gemi yapılıyor olmasının açık bir şekilde tecavüz olduğu vurgulanmıştır. Aksu ve Turla Nehirleri arasında kalan Ukrayna topraklarının zaptının istendiği, Lehistan’a asker sokulduğu Kırım, Hotin, Boğdan taraflarındaki topraklara askeri yığınak yapıldığı belirtilerek yapılacak olan harekâtın tamamen Rusya’ya yönelik yapıldığı başka bir devletin hedeflenmediği, yeni bir toprak kazanma gibi bir gaye taşınmadığı özellikle belirtilmiştir. BOA. A. DVN. NMH. nr. VI. s.207-208.

369Baltacı Mehmed Paşa, Osmancık’da doğmuş olup, genç yaşta Trablus, Tunus, Cezayir’e kadar ilim için gitmiştir. Osmanlı Devleti’nde çeşitli kademelerde görev almış olan Baltacı, Rusya’ya karşı yapılacak olan Prut Seferi’ne serdar-ı Ekrem olarak tayin edilmiştir. Prut muharebesi sonunda I. Petro’nun Osmanlının her isteğini yerine getirme vaadiyle teklifte bulunduğu barışı kabul ettiğinde ilk anda III. Ahmed tarafından hoş karşılansa da I. Petro’nun zamanla sözünde durmaması sadrazamı güç durumda bıraktı. Nihayetinde 1711’de kalebent olarak Edirne’ye sürülüp, 1712’de Limni Adasına gönderildi ve burada vefat etti. Bkz. M.Münir Aktepe, “Baltacı Mehmet Paşa ”DİA, C.5, İstanbul 1992, s.35-36.

87

haliyle Osmanlılardan ziyade Ruslar için diplomatik bir zafer anlamını taşıyordu.371 Bu antlaşmanın diğer esasları ise, Lehistan’a bu devlete ve Kırım’a tabi Kazaklar’a müdahale edilmeyeceği, Müslüman esirlerin serbest kalması, İsveç Kralı’nın güvenli bir şekilde memleketine dönmesine engel olunmaması ve iki tarafın birbirinin ahalisine zarar vermeyeceği esaslarına dayanıyordu.372

Prut Antlaşması ayrıca geneli itibariyle 1699’dan beri devam eden istirdat siyasetinin kuzey tarafını sona erdirmiş oldu.373

Karlofça Barışı’na rağmen Venediklilerin Akdeniz’de Osmanlı ticaret gemilerine yağma ve taarruz etmeleri sonucunda Mora halkının bu olay karşında ayaklanması, 1714 sonlarında Osmanlıları Venediklilere karşı savaşmak ve Mora Seferi’ni açmak zorunda bıraktı. Bu sefer başarıya ulaşarak Mora, Girit, Akdeniz’de bazı adalar Venediklilerden geri alındı.374

Osmanlı Devleti hem Rusya’ya karşı elde ettiği başarılar hem de Venedik’te kazandığı zaferden dolayı cesaret kazanarak bu kez yönünü Korfu Adası’nın fethine yöneltti. Ancak burada Osmanlı ordusu büyük bir mukavemetle karşılaştı. Osmanlının burada kazanacağı bir zafer Avusturya’yı tedirgin ettiğinden375

ilk olarak Avusturya, Venedik lehine diplomatik çözüm için tavassut (arabuluculuk) teklif etti. Elçi İbrahim Müteferrika376

aracılığıyla dönemin Sadrazamı Ali

371Ahmed Refik Altınay, Memalik-i Osmaniye’de Demirbaş Şarl, (Haz. Bülent Arı), Yeditepe Yayınları, İstanbul 2015, s.43.

372Beydilli, “Prut Antlaşması, s. 360;Yeniçeri Kâtibi Hasan, s. 64.

373Tahsin Ünal, Türk Siyasi Tarihi 1700-1958, Kutluğ Yayınları, İstanbul 1974, s.48.

374Fahri Çeliker, Avusturya’nın ve Türk Avusturya İlişkilerinin Tarihçesi, Askeri Tarih Bülteni Eki, S.15, Ankara1983, s.34-35.

375Korfu Adası Prens Eugen’in Şark meselelerini izleyen imparatorluk meclisinde belirttiği üzere Korfu Adası öteden beri İtalya’nın kilit noktasıydı. Bu çok önemli üs elden çıktığı takdirde, artık hiçbir kuvvet Türklerin Napoli’yi ele geçirmesine ve Milono ile Tirol üzerinden Almanya’nın içine girmelerine engel olamayacaktır. Aynı zamanda Osmanlı orduları Macaristan’a saldıracaktır. Tukin, “Pasarofça”, İA, C. 9,MEB Yayınları, 1964, s.516; Zinkeisen, s.356.

376 İbrahim Müteferrika, Erdel’in Koloszvar şehrinde dünyaya gelmiştir. 1670-1674 tarihleri arasında doğduğu tahmin edilir. Asıl adı ve ailesi bilinmemektedir. Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında çok az bilgi vardır. Müteferrika’nın Osmanlı hizmetine girdikten sonra kapıkulu süvarilerinin en mümtaz ve itibarlı kısmı olan kırk birinci bölüğünde yer almıştır. Sipahi bölüğündeyken Avusturya seferinde yaptığı hizmetlerden dolayı İbrahim 18 Nisan 1716’da dergâh-ı âli müteferrikalığına geçti. Yine bu tarihte Avusturya’ya karşı düzenlenen seferde görev de aldı. Aynı zamanda Osmanlı Devleti’ne sığınan Macarların yanında görevlendirildi. 1717’de Osmanlı ülkesine davet edilen II. Ferenc Rakoczy’nin yanına tercüman ve mihmandar olarak atandı. Bu esnada matbaacılıkla ilgili faaliyetlerde bulundu. 2 Şubat 1738’de top arabacıları kâtipliğine getirilerek hacegan zümresine dâhil oldu. Bundan sonra da çeşitli kademelerde görev yapan Müteferrika ilk Türk matbaasını kurma iznini aldı. Bkz. Erhan Afyoncu, “İbrahim Müteferrika” DİA, C.21, İstanbul 2000, s.324-327.

88

Paşa377, Osmanlı Devleti’nin Venedik’e karşı sürdürdüğü savaşta Avusturya’nın tarafsız kalması yönünde istekte bulundu.378

Osmanlı böylelikle esasında çok cepheli bir savaş yapmak istemediğinden Avusturya’nın meseleye karışmamasını sağlamaya çalışıyordu. Sadrazam bu amaçla Avusturya elçisine Karlofça Antlaşması’nın Osmanlı Devleti ile sair devletlerarasında ayrı ayrı imzalandığını, burada Venedik ile bir savaş halinde hâsıl olacak zararların tazmini için bir madde bulunmadığını söyledi. Avusturya elçisi ise buna cevaben Venedik ile bir anlaşma yaptıklarını, bu anlaşma gereğince Mora iade edilmeden ihtilafın hallinin mümkün olmadığını

bildirdi.379

Savoy Prensi Eugen380, Osmanlı Devleti ile müzakereye girilmemesi gerektiğini savunuyordu ve onların bu yaptıklarıyla sadece zaman kazanmaya çalıştıklarını iddia ediyordu. Venedik ile yapılacak ittifak karşılıklılık ilkesine dayanan bir himaye ve savunma ittifakı

377İznik Gölünün kenarında yer alan Sölöz köyünde doğan sadrazam kaynaklarda Silahdar ve Damad unvanlarıyla yer alır. Çorlulu Ali Paşa’nın silahtarlığı sırasında ona intisap eden Ali Paşa daha sonra II. Mustafa’ya takdim edilerek onun has kullarından biri oldu. III. Ahmed’in saltanatında da yerini korudu. Has odada sırasıyla rikabdar, çuhadar ve Silahdar oldu. Silahtarlığı zamanında saray masraflarını kıstığı ve yüksek rütbeli tayinlerde sadrazama verilmesi zorunlu hediyeleri yasakladığı ifade edilir. Ayrıca muhasebe defterlerini inceleterek yapılan suiistimalleri tespit ettirip kayıtları yeniletmiştir. 27 Nisan 1713’te sadrazamlığa getirildi. Bundan sonraki ilk görevi Prut Antlaşmasıyla ilgili düzenlemeler yapmak ve Rusya’nın antlaşma şartlarına uymasını sağlamak oldu. Karlofça’da kaybedilen yerlerin geri alınması politikasını destekleyen Ali Paşa Venedik’e karşı düzenlenen Mora seferinde yer aldığı gibi Modon, Koron ve Navarin üzerine de yürüdü. 5 Ağustos 1716’da Avusturya ile yapılan Varadin Savaşı esnasında savaş meydanında alnından vurularak hayatını kaybedince bu kez kaynaklarda şehit Ali Paşa olarak anıldı. Bkz. Abdülkadir Özcan, “Şehid Ali Paşa”, DİA, C.38, İstanbul 2010, s.433-434.

378 Karal, C.V, s.109-112. 379 Aksun, s.325-326.

380Prens Eugen Savoya, 18 Ekim 1663 tarihinde Paris’te doğmuş olup aslen İtalyan’dır. Ancak Fransız kültürüyle yetişmiştir. XIV. Louis’in onu Fransa ordusunda istememesi nedeniyle Karl von Lothringen’in yönetiminde gönüllü (Volontör) olarak Kahlenberg’deki (1683) muharebeye katılmıştır. Daha sonra Markgrafen von Baden’in askeri personeli sıfatıyla Ciğerdelen ve Estergon muharebelerine katılmıştır. Ardından 1683’te kumandanlığa, 1687 Mohaç Muharebesi’nden sonra Feldmarschall- leutnant görevine getirilmiştir. Bu rütbeyle 1690-1696 yılları arasında Yukarı İtalya’da savaşmış, 1693 yılında Feldmarschall, 1694 yılında ise İtalya’daki Habsburg ordularının başkomutanlığına atanmıştır. 1697’de Zenta’da Osmanlıları hezimete uğratan Eugen, 1703 yılında Harp Şurası başkanlığı rütbesini elde etmiştir. Yalnızca kumandan olmadığını, devletlerarasında akdedilen antlaşma metinlerini bizzat kendi el yazısıyla kaleme alarak göstermiştir. 1716-1724 yılları arasında Habsburg –Hollanda’sının umumi valiliğini yapmıştır. 1716 yılında Petervaradin’de, yine aynı yıl Temaşvar’da Osmanlılara karşı üstün gelen Eugen 1717 yılında Belgrad’ı yaklaşık iki asır sonra Tekrar Habsburgların kontrolüne geçirmiştir. 1718 Pasarofça barışında da önemli rol oynamıştır. 1719 yılından itibaren çeşitli sebeplerle Habsburg sarayında gözden düşse de 1726 yılında dış politikaya tekrar dönmüştür. Prusya ile Habsburglar ve Osmanlılara karşı Habsburglar ve Ruslar arasında ittifak antlaşmalarının imzalanmasında etkin rol oynamıştır. Osmanlıların “cüce şeytan” olarak adlandırdıkları Eugen 21 Nisan 1736’da Viyana’daki sarayında vefat etmiş ve Stephans Katedraline defnedilmiştir. Hakan Karagöz, “Petervaradin Muharebesinde (1716) Habsburgların Osmanlılardan Ele Geçirdiği Silahlar ve Harp Teçhizatı”, Tarih Dergisi, S.59, İstanbul 2014, s.82.

89

olacaktı. Bu konudaki müzakereler 1716 ilkbaharına kadar sürdü. Kayzer tarafından bu amaçla

atanan komiserler Prens Eugen, Prens Trautsohn, Kont Sinzendorf ve Kont Gundaker Von Starhemberg’in vekâletnameleri 10 Şubat’ta hazırlanarak ittifak antlaşması 13 Nisan’da imzalandı. Aslında bu 20 Mart 1684’te yapılan Kutsal İttifak’ın yenilenmesinin onayından başka bir şey değildi. Avusturya bundan sonra harp hazırlığı faaliyetlerini arttırdı. Bu amaçla Macaristan, Erdel ve Hırvatistan’da askeri kuvvetleri yığmaya, eski kaleleri tamir etmeye ve her türlü tedbiri almaya başladı. Ayrıca Macaristan’a gidecek alayların tamamlanması, kalelerin

toplar ve muhafız kıtalarıyla takviye edilmesi, harekât ordusunun amaca uygun ve kalıcı erzak temini gibi bir dizi hazırlık yapan Avusturya cephesi Nisan ayında harekâta hazır olma çabası içine girdi.381

Prens Eugen, Damad Ali Paşa’ya gönderdiği mektupta Karlofça Antlaşması'nın ihlal edildiğini gerekçe göstererek Venedik’ten alınan yerlerin iade edilmesi talebinde bulundu. Osmanlı ise İspanya Veraset Savaşı nedeniyle yorgun düşen Avusturya’nın bu durumundan yararlanarak Karlofça’nın rövanşını almak istiyordu. Bu nedenle İngiltere ve Hollanda’dan gelen arabuluculuk tekliflerine sıcak bakmıyordu.382

Avusturya ile mücadele kararının bir yansıması olarak 1716’da Belgrad’a ulaşan Osmanlı kuvvetleri, Avusturya ordusunun Varadin’de olduğu haberini aldı. Bunun üzerine harp meclisi toplanarak ordunun harekât güzergâhı belirlenmeye çalışıldı. Sadrazam Ali Paşa; Temaşvar veya Varadin üzerinden gidilmesi yönünde görüş belirtti. Yeniçeri Ağası Hüseyin Ağa Tuna üzerinden geçip Temaşvar tarafına geçilmesini düşmanla karşılaşılırsa da mücadeleye girilmesini önerdi. Rumeli Beylerbeyi Sarı Ahmed Paşa ise Temaşvar tarafından gidilirse çok fazla nehir üzerinden geçilmesi gerekeceğini bildirdi. Ayrıca bu durumun köprü ve tonbaz yapımını gerektireceğini, bunların temininin düşman varlığından dolayı tehlikeli olacağını dile getirdi. Bunun yerine Sava Nehrinden geçilerek Varadin üzerine gidilmesini önerdi. Rumeli