• Sonuç bulunamadı

PARKİNSON HASTALIĞININ EMEKLİLİĞE ETKİSİ

Gamze ERTÜRK1, Semra OĞUZ2

, Sibel ERTAN3

1İstanbul Kültür Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü, İstanbul 2Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü, İstanbul 3İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Hareket Bozuklukları Birimi, İstanbul

1.Giriş: PH (Parkinson Hastalığı) genellikle yaşlı hasta popülasyonuyla ilişkilendirilmesine rağmen, hastaların %5'ine 50 yaşından, %30'una ise 65 yaşından önce teşhis konulmaktadır. Bu birçok PH hastasının çalışma döneminde teşhis aldığını göstermektedir. PH hastalarında işsizliğin ve erken emekliliğin arttığı bilinmekte fakat erken emekliliğe neden olan faktörler üzerine az çalışma bulunmaktadır.

2.Amaç: PH’nın erken emeklilik üzerindeki etkisini incelemek, Türkiye verilerinin oluşturmasına katkı sağlamaktır.

3.Yöntem: İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Parkinson Hastalığı Polikliniğine başvuran PH tanısı almış, tedavi altındaki 75 hasta çalışmaya dâhil edildi. Veriler hastalar ve hastaların birinci derece yakınlarıyla yüz yüze görüşülerek toplandı.

4.Bulgular: Katılımcıların 23’ü malulen, 52’si standart türde emekliydi. Standart türde emekli hastaların yaş ve emeklilik yaş ortalamaları malulen emeklilerden daha yüksekti (p<0.05) (Tablo-1).

7 incelenmesine 49 hastadan oluşan Grup-1’le devam edildi. Grup-1’deki katılımcıların iş bırakma süresi tanı sonrası 6,02±4,52 yıldı. Grup 1’deki katılımcıların %73,46’sı yalnızca PH’nın semptomları; %26,54’ü ise PH semptomlarına ek olarak çalıştığı kurum nedeniyle işi bıraktığını belirtmiştir (Şekil-1). PH’nın motor (MS) ve non-motor semptomlarından (NMS) hangilerinin emeklilik nedenleri arasında yer aldığı incelendiğinde; MS’dan bradikinezi %36,75’lik; NMS’dan uyku bozukluğu ile üzgün, karamsar ruh hali %20,65’lik oranla birinci sırada yer almaktaydı.

Grup-1’deki katılımcıların tamamı hem MS hem de NMS işten ayrılma nedeni olarak bildirmiş olmasına rağmen işten ayrılmadan önce katılımcıların % 77,55’inin fizyoterapi tedavisi, %61,22’sinin psikolojik tedavi almadığı belirlenmiştir. Şuanki çalışma istekleri sorgulandığında %55,1’i uygun bir işte çalışmak istediğini belirtmiştir.

5.Tartışma ve Sonuç: PH’da MS’lar ve NMS’lar erken yaşta emekliliğe neden olabilmektedir. Erken emeklilik ise toplumsal boyutta yüksek maliyetlerle ilişkiliyken bireysel düzeyde genç yaşta gelir kaybı ve daha düşük bir yaşam kalitesiyle ilişkilidir. Hastaların işgücünde daha uzun süre kalmasını sağlamak için PH hastalarının, bakım verenlerinin ve işverenlerinin PH’yla ilgili sağlık sorunları ve bunların olası sonuçları hakkında bilgilendirilmesi gerekmektedir. PH hastaları için mesleki zorlukları, gerekli düzeltmeleri tanımlamak için bu alanın daha ayrıntılı şekilde incelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

6.Anahtar Sözcükler: Parkinson Hastalığı, Erken emeklilik, Motor semptomlar, Non-motor semptomlar

8

Sözlü Bildiri

DEPICTING THE ROLE OF β-ALANINE ON SOME CYTOGENETIC AND PHYSIOLOGICAL PARAMETERS IN ALLIUM CEPA L. UNDER SALT STRESS

DİLEK ÇAVUŞOĞLU

Isparta University of Applied Sciences, Atabey Vocational School, Department of Food Processing, 32670, Isparta – Turkey. e-mail: cavusoglu.dilek@gmail.com

1.INTRODUCTION: Predominantly our world is a salty planet and most of its water contains about

3% salt. Since salt represents a serious threat to agricultural productivity, it projected that around 900 Mha land affected. High salt levels do not only increase the pH-level of soil but also lead to damaging effects on plants. Salinity stress brings about diverse effects in plant physiology like ion toxicity, increased photosynthetic rate, mineral distribution and changes in plant growth, membrane permeability, membrane instability on account of calcium displacement by sodium. NaCl stress effects plant physiology in the whole plant at cellular levels by ionic and osmotic stress.

2. OBJECTIVE: This study investigated role of β-alanine on some cytogenetical and physiological

parameters in Allium cepa L. under salt stress.

3. METHOD: Seed germination, radicle length, radicle number and fresh weight examined as physiological parameters; chromosome aberrations, micronucleus frequency, mitotic index investigated as cytogenetic parameters. Seeds separated into four groups; one as the control and three different treatment groups (0.175 M NaCl, 200 mg/L β -alanine, 200 mg/L β-alanine+0.175 M NaCl), the results were evaluated by statically analysis.

4. FINDINGS: Salt stress showed a significantly inhibitory effect on the seed germination and seedling growth of Allium cepa L. What’s more, it markedly reduced the mitotic index in the root tip meristems of seeds and increased the number of chromosomal abnormalities and the micronucleus

which is the most effective and the simplest indicator of cytological damage and chromosomal abnormalities.

5. DISCUSSION and RESULTS: The detrimental effect of salt stress on the seed germination and seedling growth were significantly mitigated by the β-alanine application. β-alanine had a repair role against salt injuries during Allium cepa’s mitosis. In addition, it significantly mitigated salt inhibition on chromosomal aberrations but it was ineffective in reducing of salt damage on micronucleus frequency.

9 DOĞUM SONU DÖNEM VE KONFOR TEORİSİ

Zeliha Olgaç1

, Özlem Demirel Bozkurt2, Aynur Saruhan3

1 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Doğum- Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Muğla,

2 Ege Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, İzmir 3 Ege Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, İzmir

ÖZET

Hemşirelik felsefe, kuram, uygulama ve araştırma üzerine kurulmuş bir sağlık disiplinidir. Hemşirelik uygulamalarını destekleyen kavram ve kuram çalışmaları uzun yıllardır kullanılmaktadır. Hemşirelikte model/kuramlar, temel kavramlar arasındaki ilişkilerin karşılaştırılmasına ve bireyin sorunlarının çözümünde kullanılan hemşirelik sürecine rehberlik etmektedirler. Bu süreçte hemşireler, bireylere bakım verme ve rahatlatma yolları ve bu bakım ve rahatlığı sağlayacak alanlar üzerinde odaklanmışlardır. Bu bağlamda konfor kuramı, bakımın birçok yönünü kapsayan geniş bir bakış açısı sağlamaktadır. Kuramda konfor kavramı “bireyin gereksinimleri ile ilgili yardım, huzur sağlama ve sorunların üstesinden gelebilmeye ilişkin fiziksel, psikospritüel, sosyal ve çevresel bütünlük içerisinde karmaşık yapıya sahip beklenen bir sonuç” olarak açıklanmaktadır. Konfor Kuramı üç düzey ve dört boyutlu taksonomik yapıdan oluşmaktadır. Kuramın düzeyleri ferahlama, rahatlama, üstünlük; boyutları ise konforu sağlamaya yönelik gereksinimlerin ortaya çıktığı fiziksel, sosyo-kültürel, psikospritüel ve çevresel ortamlardır. Doğum sonu, birçok fiziksel ve psikososyal değişimin olduğu bir dönemdir. Bu değişikliklere, anne, bebek ve aile uyum sağlamakta zorluk yaşayabilmekte ve ortam stresli bir krize dönüşebilmektedir. Doğum sonu dönemde anne nitelikli, kapsamlı bir bakıma, dinlenmeye, desteğe ve cesaretlendirilmeye ihtiyaç duymaktadır. Annelerin sağlığının korunması ve geliştirilmesinde, doğum sonu dönemdeki deneyimleri, memnuniyetleri ve aldıkları bakımın kalitesi oldukça önemlidir. Bu dönemde hemşireler, annenin, bebeğin ve ailenin bakımına yönelik gereksinimlerini belirleyerek, bakım, eğitim ve danışmanlık hizmetlerini vermeli ve kaliteli kapsamlı konforlu bir sağlık hizmetinin sunulmasını sağlayabilmelidirler. Bu derlemede, doğum sonu dönem ile Konfor Teorisi ilişkilendirilerek açıklanmaya çalışılmıştır.

10

Poster Bildiri

HEMŞİRELİK BİRİNCİ SINIF ÖĞRENCİLERİNİN SOSYAL DESTEK