• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Hamamlarının Genel Özellikleri

2. HAMAM YAPILARININ ÖZELLİKLERİ

2.6. Osmanlı Hamamlarının Genel Özellikleri

Selçuklu ve Beylikler dönemlerinde netleşen Türk hamamının ana mekanları, Osmanlı döneminde de aynı şekilde kullanılmıştır. Osmanlı hamamlarının camekan kısmı, genelde büyük ve gösterişli bir kubbe ile örtülüdür. Tepede kubbe feneri ve duvarlarda pencerelerden ışık alınır. Ortada genelde fıskiyeli bir şadırvan bulunur. Aralık hacmi ise, Osmanlı döneminde zamanla küçülerek sadece bir geçit haline gelmiş veya yerini ılıklığa bırakmıştır. Aralıkta yeralan traşlık ve WC hacimleri ılıklığa açılan hacimler haline gelmiş ve camekandan ılıklığa girilen kapının üstüne bir buhar bacası

eklenip, çift kapı kanadı kullanılarak sıcak buharın dışarı kaçması önlenmeye çalışılmıştır. Ilıklık işlevi daha da büyüyerek devam etmiş, kimi ılıklıkların

ortasına küçük şadırvanlar,

kenarlarına seki, niş

ve korkuluklar eklenmiştir; ki bu ılıklıkların kimi soğuk havalarda camekan yerine kullanıldığına

sahne olduğuna işaret etmektedir. Sıcaklık, klasik aksiyel eyvanlı, köşe halvetli şemayla devam etmiştir. Eyvanlarda değişik tonozlar kullanılmıştır. Keçelik hacminin de bir süre daha devam ettiği görülmektedir. (Önge,1995)

Eyice, Osmanlı hamam planlarını, en önemli kısmı olarak değerlendirdiği sıcaklığa göre kategorize etmiştir. A tipi, aksiyel eyvanlı ve köşe halvetli sıcaklıktır. Erken dönemden beri Anadolu’da ortaya çıkan Türk hamamında karakteristiktir. B tipinde sıcaklık yıldızvaridir. Çokgen sıcaklık sofasının etrafında duvar kalınlığı içinde tonozlu nişler vardır. Antik dönem hamamlarından etkiler taşır ve özellikle kaplıca

Şekil 2.41. Filgözlerinde kullanılan cam vantuzların detayı (Klinghardt, 1927)

hamamlarında yaygındır. Çok az rastlanan C tipi hamamda kare bir sıcaklığın bir, iki veya üç kenarında halvetler sıralanmıştır. D tipi hamamda, çok az örneği olan çok kubbeli sıcaklık bulunur. Oldukça sık rastlanan E tipinde, sıcaklık kubbeli ve iki yanda eyvanlı dikdörtgen şeklindedir ve sıcaklığa açılan iki kubbeli halvet bulunur. F tipine küçük özel hamamlarda rastlanır. Ilıklık, sıcaklık ve halvet eş ölçülerde, kubbe ile örtülü ve birbiriyle bağlantılıdır. (Eyice, 1997)

Hamamların camekan kısımları, kimi zaman ahşap gibi hafif malzemeyle inşa edilirken, ısıtılan bölümü oluşturan asıl bloğun her zaman kagir inşa edildiği görülmektedir. İki kısım arasında dilatasyon derzi de bulunabilmektedir. Kagir olduğu durumlarda camekan ve hamamın ısıtılan bölümünün duvarlarında kullanılan malzeme genelde moloztaş ve tuğla idi. Nadir olarak kesme taş, tuğla almaşık örgü de kullanılmıştır. Kemer ve kubbelerin malzemesi ise tuğladır.

Genel olarak tüm kubbe, tonoz ve örtülerde değişik geçiş ögelerine, aydınlatma elemanı olarak da değişik yerleştirmeli çok sayıda filgözüne yer verilmiştir. Bu biraz da dış örtü malzemesi olarak topraktan, sıva ile kiremite ve daha sonra da kurşuna geçilmesi ile mümkün olmuştur. Filgözleri, üstyapıya gömülen pişmiş toprak boru parçaları içine yerleştirilen değişik şekillerde vantuz cam kapaklardan oluşuyordu (Önge, 1995). İç duvarlarda renkli kalemişi veya sıva üstüne malakari desenlerle süslemelere, nadiren çini kaplamaya rastlanıyordu. Bunların yanısıra çeşitli örtüye geçiş ögeleri ve filgözleri de asıl işlevlerinin yanısıra, dekoratif değer de taşımaktaydı.

Şekil 2.42. Türk hamamlarında ısıtma sistemi ve su tesisatı (Klinghardt, 1927) Isıtma, sıcak su deposunun altındaki ocakta odunlar yakılarak ortaya çıkan alev ve duman, sıcaklık ve ılıklık hacimlerinin döşemesinin altındaki cehennemlikte dolaşması ve duvarlara gömülü tütekliklerden çıkması yoluyla ve kısmen de depoda ısıtılan suyun buharlaşarak hamama yayılması ile sağlanmaktadır (Önge,1995). Özel hamamlar ve halk hamamları dışında, Osmanlı döneminde cami, kitaplık, medrese gibi çeşitli yapılardan oluşan külliyelerin bir parçası olan “külliye hamamları” da yapılmıştır. Özellikle kentlerde, müstakil bir ada üzerinde, çifte hamamlar inşa edildiğini görüyoruz.

Osmanlı mimarisinin erken döneminde yapılan hamamlarda genelde A ve E tipi ve kaplıcalarda da az sayıda B tipi sıcaklık görülür. Sıcaklığa göre kategorizasyon dışında, erken dönem hamamlarının bazılarında, camekan, ılıklık ve soyunmalık arasındaki geçişlerin koridorlarla yapıldığı, aralarda değişik tonoz örtülerle geçilen ek mekanların bulunduğu koridorlu plan şemalarına rastlanmaktadır. Erken dönem hamamlarının ortak özelliği, çok değişik kubbe ve tonoz türleri ile her mekanda değişik kubbeye geçiş elemanlarının, tek başına ya da kademeli olarak birlikte kullanılmasıdır. Isıtılan kısımlarda aydınlatma filgözleri ile sağlanır. Zaman içinde bunların şekillerinde çeşitlenme ve sayılarında artma görülmüştür. Camekan kısmında ise kubbe feneri ve duvardaki pencereler ışık sağlar. Zaman içinde bu pencerelerinde sayıları ve boyutlarında artış olmuştur. Camekanlar, çapı 20m.’ye dek varan büyük kubbelerle örtülüdür. Diğer kısımların kubbeleri daha ufaktır. Çifte hamamlarda kadın ve erkek kısımlarında benzer plan şemaları kullanılırken erkek kısımları genellikle daha büyük ve süslü inşa edilmiştir.

A : su haznesi B : ateş odası C : sıcak oda D : hamam odası a : tüteklik b : sıcak su kanalları c : soğuk su kanalları d : kazana gelen soğuk su kanalı

Osmanlı mimarisinde klasik dönemle birlikte hamam plan şemasında yenilik arayışları başlamıştır; bu bağlamda sıcaklıkta A ve B tip planların birlikte kullanımını görüyoruz. Bunun dışında camekan öncesi giriş holü veya revak, sıcaklıkta sütunlara oturan kubbe ve açık halvet gibi uygulamalara rastlıyoruz. Bu dönemde çok daha yüksek camekan kubbeleri, camekan duvarlarının dış çeperlerinde kesme taş ve giriş kapılarında portal gibi anıtsal etkiyi arttıran ögeler kullanılıyor. Buna karşılık, erken dönemde örtü ve örtüye geçiş ögelerinde görülen çeşitlilik yerini sade geçişlere ve çoğunlukla pandantife bırakıyor. Çifte hamamlarda erkek ve kadın kısımlarının süsleme olarak olmasa da boyutsal olarak eşitlendiğini görüyoruz. Osmanlı tarihi boyunca çok sayıda hamam inşa edilmesinin temel nedeni, iyi gelir getirmeleri nedeniyle hayır eserlerine gelir kaynağı olarak vakfedilmeleri ve içinde bulundukları külliyedeki cami cemaatine hizmet vermeleridir. Dolayısıyla hamamlar ancak gelir getirme kabiliyetine sahip iseler, açık kalabilmişlerdir. Öte yandan hızla artan hamam sayısı, özellikle şehirlerde su ve yakacak sıkıntısına neden olduğundan Osmanlı’nın geç dönemlerinde bu konuda kısıtlamalar getirilmiştir.

Hamamlar Osmanlı toplumunda da sadece temizlikle ilgili değil sosyal anlamda da önemli mekanlardı. Eğlenilen, sohbet edilen, buluşulan, yemek yenilen yerlerdi. Bazı hamamların suyu şifalı kabul edildiğinden hastalar tedaviye getirilirdi. Bunun dışında cemiyet hayatında gelenek haline gelmiş ve hamamlarda yapılan “gelin hamamı”, “güvey hamamı”,”kına hamamı”, “kırklama” gibi törenler bulunmaktaydı. Zaman içinde, hamam adabına dair çeşitli kurallar, kullanılan hamama özgü malzemeler ve çalışan personelle ilgili zengin bir hamam kültürü oluşmuştu.