• Sonuç bulunamadı

1.5 Osmanlı Egemenliğinden İkinci Dünya Savaşı’na Kadar Arnavutluk

Balkan Savaşı sonrası 28 Kasım 1912’de bağımsızlığını kazanarak Osmanlı Devleti ile beş yüz yıllık bağlantısını kaybeden Arnavutluk, komşularının işgallerine maruz kalmıştır. Sırplar ve Karadağlılar, İşkodra’yı yedi ay boyunca devamlı kuşatmışlardır. Ayrıca Sırp kuvvetleri, Dıraç, Tiran ve Elbasan’ı da işgale başlamıştır. Sırp ve Karadağ işgali devam ederken, Yunan donanması da Avlonya’yı hayati bir abluka ile tehdit etmeye başlamıştır. Arnavutluk, bağımsızlığını ilan

ettikten sonra da bu işgaller devam etmiştir.57 İşgaller ve çatışmanın Avrupa’nın

tümünü içine alacak bir savaşa dönüşmesini önlemek isteyen İngilizlerin çağrısıyla, Londra’da Balkan ülkelerinin de katılımı ile 1913 yılında toplanan konferans Arnavutluk’un bağımsızlığını tanımak zorunda kalmıştır. 30 Mayıs 1913 tarihinde yapılan Londra Konferansı’nda Osmanlı Devleti Arnavutluk üzerindeki bütün haklarından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Arnavutluk Yunanistan sınırının da Londra Konferansı ile oluşturulan uluslararası komisyon tarafından belirlenmesinden sonra, Avrupa Devletleri 29 Temmuz 1913 tarihinde Arnavutluk’un tarafsız, kalıtsal, egemen ve büyük güçlerin garantisi altında bir bağımsız prenslik olarak kalmasına

karar vermişlerdir.58 Arnavutluk'un Osmanlı hakimiyetinde kaldığı toplam süre 465

yıldır.59

1913’te Londra Konferansı'nda tespit edilen Arnavutluk'un sınırları, Paris Barış

Konferansında da tanınmıştır. 60 Buna göre Arnavutların çoğunluğunun yaşadığı

Kosova Bölgesi Sırbistan'a bırakılmış ve bağımsız Arnavutluk'un ilk devlet başkanı

İsmail Kemal Vlora olmuştur.61 800.000 nüfusluk ve 28.000 kilometre karelik bu

sınırlar, Arnavutluk topraklarının ancak yarısını kapsamaktaydı. Büyük devletler 29 Haziran 1913’te Arnavutluk’u yönetmek üzere bir Alman prensi (Wilhelm Wied)

57 Halil Özcan, a.g.e., s.13.

58Gürkan Akyol, a.g.e., s.14-15.

59 http://www.milliyet.com.tr/1999/05/19/dunya/dun02.html (26.03.2014)

60 Birgül Demirtaş Coşkun, “Arnavutluk'un Dış Politikası ve Balkanlarda Arnavut Sorunu”, Balkan Diplomasisi, Asam Yayınları, Ankara, 2001, s.69.

göndermişlerdir. Prens ülkede yaşamı düzene sokmayı başaramamış ve feodal bir hükümet kurmuştur. 3 Eylül 1914’te büyük bir köylü ayaklanmasından dolayı ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

Resim 10: Londra Konferansı

Birinci Dünya Savaşı sırasında Arnavutluk, savaşan devletler tarafından işgal edilmiştir. 26 Nisan 1915’te Antantın dört devleti, Arnavutluk’u İtalya, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ arasında bölüştüren gizli Londra Antlaşması’nı imzaladılar. Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde gizli Londra antlaşmasını imzalayan üç devlet, İngiltere, Fransa ve İtalya, ABD’yle birlikte antlaşmanın Arnavutluk’un

paylaşılmasına ilişkin koşulların yerine getirilmesi konusunda anlaşmışlardır.62

Antlaşma ile Arnavutluk’un kuzeyini Karadağ ve Sırbistan, güneyini Yunanistan, kalan topraklarını ise İtalya’nın alması kararlaştırılmıştır. Bu paylaşımın odak noktasındaki İtalya, Adriyatik’in karşı kıyısında güçlü bir devletin varlığını engelleme düşüncesi ile hareket etmiş ve hem anlaşmaya beraber imza attığı Yunanistan’ın Kuzey Epir ve Trakya’daki haklarını da desteklemiş hem de Arnavut

halkını Yunanistan’a karşı silahlı ve siyasal mücadeleye yöneltmiştir.63

Bağımsızlığının henüz birinci yılında olan Arnavutluk, paylaşılarak işgal edilmesi ile ülke tarihinde stratejik konumdan dolayı yüzyıllardır meydana gelen karışıklıklar ve sorunlar ile yine karşı karşıya kalmıştır. Bir türlü yerine oturamayan ve Osmanlı

62 S.Gökhan, a.g.e., s.32.

koruyucu şemsiyesinden de mahrum kalan Arnavutluk için paylaşılmak kaçınılmaz

olmuştur.64 1917’de Ekim Devrimi ile Bolşevikler iktidara gelince Birinci Dünya

Savaşı’nda İtilaf Devletleri arasında imzalanan gizli anlaşmalar Lenin tarafından

dünyaya yayılmıştır. Bu durum Arnavut yurtseverleri harekete geçirmiştir. Ama

İtalyan ordusunun Arnavutluk’un tümünü işgal ettiği, Fransız birliklerin de Korça ve

İşkodra’yı işgal altında tuttuğu bir dönemde hükümetin kurulması oldukça güçtü.65

Resim 11: Birinci Dünya Savaşı

1919 yılı Aralık ayında Arnavutluk'un liman kentlerinden biri olan Durres’te düzenlenen kongre ile Turhan Paşa başkanlığında yasama yetkisini de elinde bulunduran bir hükümet kurulmuş ve bu yeni hükümet Arnavutluk'un toprak bütünlüğünü sağlamak amacıyla Paris Konferansı'na bir heyet yollamıştır. Ocak 1920’ de Lushaje'de yapılan ikinci kongrede ise hem Arnavutluk'un toprak bütünlüğü korunmuş hem de ülkedeki İtalyan işgalinin sona erdirilmesi kararı çıkmıştır. İtalyan işgalinin kaldırılmasının ardından Süleyman Delvina başkanlığında yeni bir hükümet oluşturulmuş ve başkent olarak Tiran belirlenmiştir. Ayrıca, olumlu siyasi gelişmeler sonucu Aralık 1920’de Arnavutluk Milletler Cemiyeti’ne kabul edilmiştir.

64 Bilal N.Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri, ASAM Yayınları, Ankara, 2001, s.17. 65 S.Gökhan, a.g.e., s.32.

Bağımsızlığını ikinci kez dünyaya onaylatan Arnavutluk, dış barışı sağlamasına rağmen, ülke içinde siyasi istikrarı bir türlü sağlayamamış, 1921'in Nisan ile Aralık

ayları arasında 5 kez hükümet değişikliği yaşamış ve Aralık 1922’de Ahmet Zogo 66,

hem Başbakan hem de İçişleri Bakanı olmuştur. Türkiye ile Arnavutluk arasındaki

diplomatik ilişkiler de işte tam bu dönemde 1923 yılında başlamıştır. 67

1924 Haziran’da Prens Wied’in tahtını terk etmesinden 10 yıl sonra Amerika’daki Arnavut Ortodoks Kilisesi’nin kurucusu Bishop Fan S.Noli, Arnavutluk Başbakanı

ilan edilmiştir.68 Aynı yıl içinde yapılan ayaklanma sonucunda da Ahmet Zogo

ülkeyi terk etmek zorunda kalmış ama büyük toprak sahiplerinin ve Yugoslavya'nın desteği ile 6 ay sonra tekrar geri dönmüştür.

1925 yılında ise yeni bir hükümet kurularak Cumhuriyet ilan edilmiş ve hemen ardından bir yıl önce ülkeden kaçmak zorunda kalan Ahmet Zogo bu kez Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Yeni anayasa cumhurbaşkanına koşulsuz veto yetkisi vermiştir.

Cumhurbaşkanı Zogo, öncelikle muhalefeti etkisiz hale getirdikten sonra, İtalya ile ilişkileri geliştirmiştir. 1926 yılında imzalanan Dostluk ve Güvenlik Anlaşmasıyla İtalya'ya mevcut statükosunu koruma yetkisi vererek Arnavutluk'u İtalya'ya bağımlı hale getirmiştir. Zogo, İtalya'dan aldığı güçle de 1 Eylül 1928 yılında taç giyerek kendisini kral ilan etmiştir. 1923 yılında başlayan Türkiye Arnavutluk ilişkileri de Arnavutluk'taki bu gelişmeler üzerine bozulmuştur.

İtalya'ya bağımlı bir şekilde krallığını ilan eden Zogo döneminde, bozuk ekonomik durum ve sefaletin artması üzerine ülkede hoşnutsuzluk da hızla artmaya

66 Ahmet Zogo, Arnavutluk'ta önce devlet başkanlığı, sonra krallık yapmış Galatasaray Lisesi

(Mektebi Sultani) mezunu Arnavut liderdir. Asıl ismi olan Ahmet Zogolli’yi yeteri kadar batılı ve çağdaş olmadığını; fazla oryantal ve Osmanlı kaçtığını düşünerek Ahmet Zogo olarak değiştirmiştir.Politikada becerikli olan Zogo, henüz yirmi yedi yaşındayken 1922 senesinde başbakan olmuştur. Ülkedeki düzeni sağlamak için demokrasinin uygun olmadığını düşünmüştür 1925'te başkan olan Zogo, 1928'te krallığını ilan etmiştir. Ülkeyi yönettiği dönemde Arnavutluk İtalya'ya karşı çok bağımlı olmuştur. 1939'ta ülkesi İtalya tarafından işgal edilince ülkeyi terk etmiştir. Ahmet Zogo döneminde Arnavutluk Türkiye ilişkileri gerilemiştir.

67 Yaşar Akdemir, a.g.e., s.29. 68 Peter R.Prifti, a.g.e., s.6.

başlamış, bunun üzerine ülkedeki demokratlar ayaklanmıştır. Bu ayaklanmayı

bastıran Zogo, her şeye rağmen İtalya'daki faşizmi izlememiştir. 69

Emperyalistlerin yardımıyla yönetime geçen ve kendisini kral ilan eden Ahmet Zogo, İngiltere ve ABD’ye karşı da bir açık kapı politikası izleyerek, bu ülkelerle antlaşma ve paktlar imzalamıştır. Zogo, bu devletlere en fazla ayrıcalık tanınan ülke statüsü vermiş, İngiliz ve Amerikan sermayelerinin Arnavutluk’a girmesine büyük kolaylık sağlamıştır. Hatta petrol işletme tekelinin hemen hemen tamamını İngiliz- İran petrol şirketine vermiştir.

1922’de ABD'ye de bir mektupla en fazla ayrıcalık tanınan ülke statüsü verilmiş ve Zogo yönetiminde 51 bin hektar alan New Yorklu Standard Oil Şirketine iki yıllığı 30 bin dolardan kiralanmıştır. Ayrıca, Amerika’dan yapılan dışalıma uygulanan gümrük vergileri indirilmiştir. 1930’lu yıllarda büyük emperyalist güçler arasında etki alanlarının bölünmesinden ortaya çıkan sorunlar nedeniyle ve İtalyan sermayesinin Arnavutluk’a girişinin sonucu olarak Arnavutluk ile İngiltere ve ABD arasında ekonomik bağlar zayıflamış, bununla birlikte İtalya’ya Arnavutluk’ta serbestçe hareket edebilme olanağı tanıyan ABD ve İngiltere’nin Arnavutluk’tan

vazgeçmedikleri de görülmüştür.70 İngiltere, 1935’te yaşanan Akdeniz olayları

nedeniyle Arnavutluk’un İtalya tarafından işgal edilmesine göz yumarken, 1939 yılında İtalya’nın Arnavutluk’a saldırmasına İngiltere Başbakanı Chamberlain ses

çıkarmamıştır. 71

Zogo yönetimi sırasında Arnavutluk kendisini bir arka bahçe olarak kullanan Büyük Güçlere iki savaş arası dönemde politik ve ekonomik olarak bağımlı hale gelirken, bu dönemde çok az okul bulunmaktaydı ve toplumun yüzde 85’i okuma yazma bilmiyordu. Zogo’nun iç politikası insan hakları ihlaline dayanan, herhangi sıradan bir yurtsevere, herhangi yeni ve atılımcı bir şeye karşı idam ve dayak şeklini alan bir politikaydı. Tarım bütünüyle ihmal edilmiş, açlık ve hastalık şartları daha da zorlaştırmaktaydı. Mevcut endüstri küçüktü, demiryolu yoktu ve işsizlik oldukça

69 Yaşar Akdemir, a.g.e., s.30.

70 Enver Hoca, Devrim ve Diplomasi, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 1994, s. 11-12.

71 Hasan Berke Dilan, Atatürk Dönemi Türkiye’nin Dış Politikası (1923-1939), Alfa Basım Yayım

yaygındı. Zogo rejimi döneminde İtalyanlar ülkenin patronları konumunda yer altı

zenginliklerini de sömürmüşlerdir.72

1928’de kendini kral ilan eden Zogo, 1939’a kadar ülkeyi yönetmiştir. 7 Nisan 1939’da Arnavutluk’un ekonomik ve askeri borçlarını ileri süren Mussolini,

Arnavutluk’u işgal ederek Kral Zogo’yu sürgüne zorlamıştır.73

Resim 12: Kral Ahmet Zogo