• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

4. ĠSLAMĠYETĠN KABULÜNDEN SONRA TÜRK RESĠM SANATI

4.1. Osmanlı Devletinde Resim Sanatı

Beylikler dönemi minyatür sanatının en genel özelliği, birkaç okulun üslup özelliklerinin bir arada görülmesidir. Geleneksel Uygur stili Beylikler devri eserlerinde de görülür bunun yanı sıra Timur etkisi yoğun olarak minyatüre girmiĢtir, Ġran minyatür üslubunun da katılmasıyla bir yandan çok renkli, hareketli, dekoratif saray üslubu diğer yandan sade ve tekrarcı bir üslup olmak üzere Beylikler döneminin iki eğilimi karĢımıza çıkar. Bu devirde, Anadolu Selçuklu minyatürünün etkisi geliĢerek sürmüĢ ve zengin Osmanlı minyatür sanatına geçiĢin hazırlıkları tamamlanmıĢtır (Öney, 1988).

“Fatih Sultan Mehmet (II Mehmet) devrinde Ġstanbul sarayı çok önemli bir resim faaliyetine sahne olmuĢtur. Fatih sanat, fikir ve politika yönünden açık fikirli bir kiĢilik olduğu için çağdaĢ batı resmine ilgi göstermiĢ ve saraya Gentile Bellini, Constanza da Ferrera gibi ünlü Ġtalyan ressamları davet etmiĢtir. Bellini Fatih'in büyük ün kazanan portresini yapmıĢtır. Fatih‟in batı resmine gösterdiği ilgi Türk resim sanatçılarının Ġtalyan ressamlarından etkilenmesine yol açmıĢtır fakat bu etkiler genellikle figürü modle ederek bir üçüncü boyut, belli bir kütle etkisi araĢtırmadan öteye gidememiĢtir.” (Altan, 1995: 132).

102

ġekil 88: NakkaĢ Sinan, Fatih Portresi.

Fatih devrinden günümüze sadece, nakkaĢı bilinen bir portre ve nakkaĢı bilinmeyen cerrahlık üzerine yazılmıĢ bir kitap ulaĢmıĢtır. NakkaĢ Sinan'ın yaptığı Fatih portresi, Sinan Bey‟in yurt dıĢında gördüğü eğitimin izlerini taĢımaktadır. Fatih'in kıvrımlar içindeki elbisesi, karĢıtlık ve uyumu bir arada gördüğümüz kırmızı, beyaz, mavi, yeĢil renklerin kullanımı, 15. yüzyıl Ġtalyan portrelerini hatırlatmaktadır (Aslanapa, 1993).

“Fatih döneminden sonra oğlu II. Beyazıt döneminde 15-16. yüzyılda Osmanlı resim sanatının klasik eğilimlere sahip olmaya baĢladığı görülür. Bu çağ Fatih Sultan Mehmet‟in batıya olan ilgisine karĢıda bir tepki çağıdır. Fatih zamanında sarayda çalıĢan bazı batılı ressamlar Beyazıt döneminde çalıĢmamıĢlar bu nedenle kendi üsluplarıyla yaptıkları resimler sarayda bulunmamaktadır. Bu resimlerin tahrip edildiği düĢünülebilir. Osmanlı kültürü, o çağda Ġslam kültürünü yeniden özgün bir biçimde yorumlamak misyonuna sahiptir. O dönemde Ġslam resmini oluĢturma zorunluluğu Ġtalyan resim tarzında çalıĢmaktan daha önemlidir. Fatih döneminde yapılan batı tarzı resimler ise Beyazıt döneminde kısa sürede minyatür alanına kaymıĢtır. ” (Altan, 1995: 210).

Kanuni devrinde hazırlanan Süleymanname adlı eser Kanuni Sultan Süleyman‟ın saltanatını ve 1520-1558 yılları arasındaki olayları anlatan eserin beĢinci cildidir. Elyazmanın 69 minyatüründe beĢ usta nakkaĢ ve çırakları çalıĢmıĢtır. NakıĢçı üslupta çalıĢan nakkaĢlardan biri nakkaĢhanede 1515-1560 yılları arasında etkin rol oynamıĢtır. Süleymannamenin bu nakkaĢının figür konusunda çığır açtığı söylenebilir. Bu sanatçının çizdiği insan figürlerinin yüzlerinde, kumaĢ kıvrımlarında ve mimari elemanlarda kullanılan gölgelendirmelerde ustalığı görülmektedir. Bu ressamın adı Nigari‟dir. Nigari

103

özellikle Barbaros Hayrettin PaĢa portresi, avlanan avcılar ve Kanuni Sultan Süleyman portresindeki (ġekil 89) silahtar tasvirlerinde, Süleymanname‟nin figür resminde usta olan ressamın çalıĢmalarıyla benzer yönleri olmasından Nigari gibi usta bir ressamın, dönemin baĢyapıtının ressamları arasında yer alabileceği düĢünülmektedir (Tanındı, 1993).

ġekil 89: Nigari, Kanuni Sultan Süleyman, 1558 Topkapı Sarayı Müzesi

Saray atölyesinin en geniĢ düzeye ulaĢtığı ve Osmanlı minyatürünün gerçek temellerinin atıldığı Kanuni devrinde (1520-1566) çeĢitli sanat akımlarım yansıtan pek çok eser hazırlanmıĢtır. Bir yandan Ġran okullarının etkisini sürdüren, kalıplaĢmıĢ minyatür anlayıĢı diğer yandan da yeni üslupların ortaya çıktığı görülür. Bunların içinde en ilginç olanı Kanuni Sultan Süleyman‟ın 1534 yılında yaptığı Doğu seferi, Barbaros‟un Akdeniz ve Kanuni‟nin Macaristan seferlerini konu alan kronikler karĢımıza çıkar. Matrakçı Nasuh tarafından yol boyunca geçilen Ģehir, kaleler ve limanların tasvirleri gerçekçi bir Ģekilde resmedilmiĢtir.

Sanatçının özellikle liman resimlerinde batının topografik haritalarından esinlendiği görülmektedir. Nasuh‟un eserleri Türk minyatüründe önemli bir yere sahiptir (Çağman, 1976). Matrakçı Nasuh‟un silahĢorluk üzerine Tuhfet El Guzat (1529) adlı eserinde bulunan ve Kanuni‟nin Oğullarının sünnet düğünü için hazırladığı tekerlekli iki hisarın resimleri yer almaktadır. Sür-namelerde de kale resimleri yapılmıĢtır.

104

Kanuni dönemin diğer bir nakkaĢı olan Nigari'nin günümüze çok az resmi kalmıĢtır. Bunlar çeĢitli pozisyonlarda insan resimlerinden oluĢur. Yavuz Sultan Selim, Barbaros Hayreddin PaĢa, I. François, V. ġarl, Kanuni ve II. Selim'in söz konusu resimlerinde Nigari'nin ayrıntıcılığı ve anlatım gücünü görmekteyiz. Ġnsan figürünün ön planda olduğu düzenlemelerde doğa dekoratif amaçlı olarak minyatürlerde yer alır.

III. Murat devrinde Osmanlı minyatürünün parlak dönemi devam eder. Bu devrin en ünlü nakkaĢı nakkaĢ Osman'dır. NakkaĢ Osman'ın bütün minyatürleri onun sanat kiĢiliğini, üslubunu ve minyatür sanatına getirdiği yenilikleri belgeler niteliktedir. NakkaĢ Osman'ın yaptığı kesin olarak bilinen Surname i Hümayun, Ģehzade Mehmed'in sünnet töreni dolayısıyla yapılan eğlenceleri konu etmektedir. Surname minyatürlerinin genel özelliği gerçekçiliğidir. NakkaĢ Osman hayali sahnelerden kaçınmakla birlikte figürlerde ve mekan düzenlemesinde gerçeği yansıtmayı esas almıĢtır. Bu minyatürlerde kendi kompozisyon kalıbını oluĢturan nakkaĢ, kendinden sonrakilere de örnek oluĢturmuĢtur (Aslanapa,1993), (ġekil 90).

Osmanlı padiĢahlarının tarihi konu alan ġahname resimlerinin nakkaĢı olarak bu dönemde, Seyyid Lokman ve NakkaĢ Osman arasında nakkaĢ iĢbirliği kurulmuĢtur. 1579-1597 yıllarında Seyyid Lokman ve NakkaĢ Osman ġahnameyi hazırlamıĢlardır.

105

Zigetvar Seferi Tarihi, ġahname-i Selim Han ,ġahname-i Sultan Murad III., Hünername adını alan bu eserler sadece resimleriyle değil, cilt, tezhip, hat ve kitabın bütününün tasarımıyla da Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun haĢmetini, saray yaĢamını belgelemektedir. Seyyid Lokman ve NakkaĢ Osman ayrıca Osmanlı sultanlarının Özelliklerini anlatan ve portrelerinin yer aldığı Kıyafet el-insaniye Fi ġemail el- Osmaniye„yi hazırlamıĢlardır (Tanındı, 1993).

NakkaĢ Osman'ın diğer bir eseri olan Hünername'de padiĢahların savaĢ sahnelerinin yanı sıra günlük yaĢam sahneleri, av ve eğlence sahneleri de yer almaktadır. Hünername minyatürlerindeki figür ve doğa düzenlemelerinin de yoğun bir gözleme dayandığı, gerçekçi bir ayrıntıcılığın hakim olduğu görülmektedir.

17. yüzyılda Osmanlı minyatür sanatında 16. yüzyılın parlak döneminin kapandığını görüyoruz. Buna rağmen 17. yüzyılda da eĢsiz eserler ortaya çıkarılmıĢtır. II. Mehmet için kaleme alınan HaĢan PaĢa tarafından resimlenen Eğri Fetihnamesi, II. Osman ġehnamesi, Ahmet NakĢi'nin resimlediği ġekaiki Nümaniye bunlardan bazılarıdır (Arseven, 1973). Ahmet NakĢi, 17. yüzyılın en önemli nakkaĢı olarak Osmanlı minyatür sanatında yerini almaktadır. NakĢi ile beraber büyük Osmanlı minyatür kompozisyonu terk edilmiĢti. Onun yerine üç figürü geçmeyen düzenlemeler ve figürlerin duygusal durumları minyatür sanatına girmektedir. KiĢilerin duygusal durumları pek de renkçi olmayan NakĢi tarafından daha çok çizgilerle ifade edilmiĢtir (Aslanapa, 1993).

18. yüzyıl ressamlarının en ünlü minyatürcüsü Levni‟dir. Ġtalyan ressamları ile yabancı ressamların Osmanlı eserleri üstündeki etkisi epeydir kendini duyurmaya baĢlamıĢtı. Türk resmi, Ġran ve Asya geleneklerine sadık kalmakla beraber, Lale devrinde, Avrupa resmine doğru belirli bir eğilim göstermektedir (Arseven, 1973).

NakĢi‟den farklı olarak Levni çizgi kadar renge de önem vermiĢtir ve çok renkli minyatürlerinde yaldız kullanmaktan kaçınmıĢtır. Çoğunlukla tek kadın ve erkekli minyatürler yapmıĢtır. Bu minyatürlerde dönemin kadın ve erkeklerinin giysileri detaycı bir anlayıĢla karĢımıza çıkmaktadır (ġekil 91).

Levni minyatür sanatının Türkiye'deki son büyük ustası olmuĢtur. Bundan sonra III. Ahmet döneminde yenileĢme-batılılaĢma akımına paralel olarak Batılı ressamlar Türkiye‟ye gelmiĢler ve geleneksel olan yavaĢ yavaĢ terk edilip Batılı teknik ve üsluplar yerleĢmeye baĢlamıĢtır.

106

ġekil 91: Levni, Uyuyan genç kız.

Levni‟yi minyatür sanatımızın en son temsilcisi olarak kabul etmek gerekir. Bilinçli olarak kullandığı perspektif kurallarını ilk kez kullandığı resimleri, Enderunlu Fazıl‟m Zenanname‟sindeki saray hayatını ve Kağıthaneyi konu alan resimleri olmuĢtur. Bu resimlerinde de tam anlamıyla minyatür alıĢkanlıklarından kurtulamamıĢ olmakla beraber ıĢık ve gölge kuralı ile değiĢimi yakalamaya çalıĢmıĢtır.

Levni ile birlikte Osmanlı minyatür sanatı yepyeni bir döneme girmektedir. Levni‟nin minyatürlerinde 16. yüzyıl ile 18. yüzyıl arasındaki üslup farklılığın yanı sıra değiĢen sosyal durumu da görmek mümkündür. Levni'nin minyatürlerindeki en çarpıcı detay kadınların resimlerde artık daha serbest yer almasıdır (Ayvazoğlu, 1997).

19. yüzyılda minyatür ve kitap resmine olan ilginin azalmasıyla birlikte bunlar "Halk Sanatı" olarak adlandırılmıĢ Ġstanbul ve taĢra kentleri olmak üzere geniĢ bir uygulama alanı bulmuĢlardır. Duvar resimlerinde ilkin kendini göstermiĢ olan bu naif halk sanatı üslubu, resimsel değerlerinden çok süslemeci bir anlayıĢla ortaya çıkarılmıĢtır. Ancak süsleyici anlayıĢta bile her zaman tasvir etme duyarlılığı söz konusu olmuĢtur.

Teknik olarak halk resim sanatı örnekleri ise yazı-resimler, taĢbaskılar, levhalar ve cam altı resimleri olmak üzere gruplandırılabilirler. Dinsel içerikli halk resimleri içinde, dükkân ve tekkelerde belirli bir kompozisyon içinde ele alman dini öneme sahip Ģahsiyetlerin levha resimleri ve yazı resimler yoğunluklu olarak yer almaktadır. Ġnsan figüründen kaçınılarak camilerde yapılmıĢ Kabe resimleri, bu türün bir baĢka örneğidir.

107

ġekil 92: ġahmeran Tasviri.

TaĢ baskıyla yapılmıĢ masal kitapları dindıĢı halk sanatının en yaygın örneklerini oluĢtururlar. Güllühan ile MelikĢah, Elif ile Mahmut halk tarafından en sevilmiĢ aĢk hikâyeleridir. Bu kitapların resim üslubu saf ve ilkelliği ile kendini gösterir. Halk edebiyatında olduğu gibi güçlü bir ifadeye dayanmaktadır. Bu resimler halk kültürünün bir yönünü yansıtarak ulusal- yerel duyarlılığın kaynaklarından birini oluĢturmaktadır.

Evlerin ve dükkânların duvarlarına asılan resimler de halk arasında rağbet görmektedir. Bu resimlerde Hayber Kalesi, ġahmaran, Köroğlu, Deniz Kızı, Gemi Aslanı gibi temaların yaygın olarak uygulandığını görmekteyiz. Karagöz figürleri de Asya‟dan Anadolu'ya gelmiĢ ancak geleneğin yerel bir stilizasyonu ile oluĢturulmuĢ hat sanatı ürünleri olarak karĢımıza çıkmaktadır.

108