• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

4. ĠSLAMĠYETĠN KABULÜNDEN SONRA TÜRK RESĠM SANATI

4.2. Osmanlı Devletinde Batı Tesiri ve Batıya Açılma

18. yüzyıldan baĢlayarak bizzat Osmanlı Devleti tarafından, daha sonra da Osmanlı aydınları tarafından, tüm kuram ve kavramlarıyla Batı'dan ithal edilen ve Türk toplumuna adapte edilmeye çalıĢılan yenileĢme hareketleri, sosyal bilimler terminolojisi içinde "BatılılaĢma" adı ile anılmaktadır.

Türkler Anadolu'ya göç ettiklerinde Batı kültür ve sanatının en erken dönemlerden kalma ürünlerini tanıma fırsatını bulmuĢlardır. Bu göç, Batı ile ilk ciddi temasların oluĢmasına neden olmuĢ, Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Batı'ya doğru devamlı biçimde geniĢlemesi ise Avrupa'ya daha da yakınlaĢmasını sağlamıĢtır. Ayrıca Türkler, tarih boyunca Batı'yla savaĢ, ticaret v.s. gibi nedenlerle olan iliĢkiler sonucunda ya da zaman zaman saraya davet edilen yabancı sanatçılar aracılığıyla Batı sanatını tanıyabilmiĢlerdir. Fakat Batı'ya karĢı üstün oldukları sürece onlardan kültürel, teknolojik ya da sanatsal anlamda yararlanma ihtiyacı duymadıklarından 19. yüzyıla değin geleneksel sanat anlayıĢlarını sürdürmüĢlerdir (Turani, 1997).

Avrupa'daki Rönesans ve reform hareketleri ile baĢlayan canlanma, coğrafi keĢiflerin yapılması ve bilimin hızlı bir geliĢme göstermesi, zenginlik ve gücün Batılıların eline geçmesini sağlamıĢ, buna karĢılık, yakın ve Orta doğu ülkeleri gittikçe artan bir hızla gerilemeye baĢlamıĢtır. Bu durumda Osmanlı Devleti'ni ayakta kalmasını sağlayan, yalnız savaĢlar ve siyasi dengeler olmuĢtur.

Karlofça antlaĢması (1699) ile birlikte toprak kaybına ve gerileme dönemine girmeye baĢlayan Osmanlı Ġmparatorluğu'nun askeri ve siyasi baĢarısızlıkları arka arkaya sıralanmaktadır. Osmanlı, gerilemeye baĢlamasını önlemek amacıyla, bu ülkelerdeki kurum ve uygulamaları benimseme yoluna gitmiĢtir. BaĢta ordu olmak üzere çeĢitli kurumların ıslah edilmesi ve Ġngiltere, Fransa, Almanya gibi batı ülkelerinin geliĢtirdiği teknoloji, ekonomi ve kültür modellerinin uygulanması zorunluluğu Osmanlı baĢkentinde yaĢam biçimini etkilemiĢ, böylece toplumsal ve siyasal ortamda baĢlamıĢ olan BatılılaĢma süreci, sanatta da kendini göstermiĢtir.

Batı uygarlığının Osmanlı halkına karĢı ezici bir lüks ve fantezilerinin, bir taklit unsuru olarak algılanıp uygulamaya konulmasının ilk aĢaması Lale Devri'dir. Lale devriyle birlikte çok sayıda Avrupa eĢyası ve sanat yapıtı Osmanlı sarayına girmiĢ, Batılı yaĢam tarzı, taklit ve moda yoluyla, Osmanlı toplumuna hâkim olmaya baĢlamıĢtır. Bununla beraber giyimde,

109

kuĢamda, takılarda, evlerin döĢenmesinde Batı'ya özenilmiĢtir. 18. yüzyıl, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda, yeni bir sanat ortamının oluĢtuğu önemli bir dönemdir. Ġmparatorluğun ilk kez Batı'ya açıldığı bu dönemde, Avrupa Ülkeleriyle kurulan ekonomik ve siyasi iliĢkiler, kültürel ortamı büyük ölçüde etkilemiĢtir (Özsezgin, 1983).

Batı bilim ve kültürünün benimsenmesi için yapılan ilk giriĢimler saray çevresinde olmuĢtur. Bu nedenle bir saray sanatı olan minyatürlerde yeniliklerin hemen benimsenmiĢ olması doğaldır. Osmanlı saray çevresinde ilgi görmeye, merakla izlenmeye baĢlayan Avrupa sanatı, saray nakkaĢlarını da etkilemiĢ ve batılı resim denemelerine baĢlanmıĢtır. Böylece geleneksel çizgide ilerleyen Türk resmi, Avrupa resim estetiğine ve tekniğine yönelerek Batı sanatının seyrine girmiĢtir.

17. ve 18. yüzyılda Ġstanbul'a daha çok sayıda batılı diplomatın, mimarın, ressamın ve gezginin gelmesi sonucu daha açık görüĢlü ve tarafsız bir kültür alıĢveriĢi baĢlamıĢtır. 18. yüzyılda Osmanlı sarayının diplomatik amaçlarla Avrupa'ya yönelmesi ve Paris'e elçiler gönderilmesiyle iliĢkiler yeni bir boyut kazanmıĢ, Batılılar arasında oryantal ilgiler ve Osmanlı topraklarındaki ilginç görünümlere yönelen bir moda Avrupa'ya egemen olmuĢtur.

Avrupa'da Türk motifleri yayılmıĢ, böylece fantezilere ve egzotizme elveriĢli Rokoko saraylarında "alaturka" odalar düzenlenmiĢtir. Avrupalılar Türk kıyafetlerini konu alan resimler yapmıĢ, Türk kıyafeti, porselen biblolar çok tutulup sevilmiĢtir. Bu dönemde Avrupa da oryantalizm güçlü bir akım olmuĢ ve Orta Doğu'ya gelme fırsatı bulamayan ressamlar hayali oryantal resimler yapmıĢlardır. 18. yüzyılın ilk çeyreğinde, yabancı ülke elçileriyle Ġstanbul'a bir merak ve macera duygusu içinde gelen ressamlar, doğal ve tarihi zenginlikleri, saray çevresini ve güncel yaĢantıyı konu alan gravür ve yağlıboya resimleri yapmıĢlardır (Giray, 2003).

Bu dönemde Türkiye'ye gelen Batılı sanatçıların artması ülkenin batılılaĢma yönündeki atılımlarına hız kazandırmıĢtır. Genelde Batılı elçilerin maiyetlerinde gelen bu sanatçıların Ġstanbul gözlemlerini resimle aktarma gibi resmi bir görevleri olmuĢtur. 18.yüzyılda Fransız elçisi Ferriol ile birlikte Ġstanbul'a gelen Van Mour, Boğaz manzaralarını ve Ġstanbul hayatını konu alan resimler yapmıĢtır. Van Mour'dan baĢka Boğaziçi Ressamları denen birçok sanatçı 18. yüzyıl içerisinde Ġstanbul'a gelmiĢtir.

110

üzerinde etkili olmuĢtur. Bu dönemde Levni ve Buhari'nin elinde portreler çeĢitlilik kazanmıĢ, figürler özellikle Buhari'nin fırçasından daha oylumlu, hareketlerinde daha serbest bir görünüme kavuĢmuĢtur. Fakat bunlar yine de minyatür estetiğinden kopmamıĢ denemelerdir.

Yabancı ressamların etkilerine rağmen, Selimiyeli Reğid, Mustafa Çelebi, Süleyman Çelebi, Abdullah Buhari ve Levni gibi Türk ressamları büyük ölçüde geleneksel yönde sanatlarını sürdürmüĢlerdir. 18. yüzyılda gerek Avrupalı gerekse yerli ressamlar arasında perspektif ve ıĢık-gölge kullanımı gibi Batı resim teknikleri giderek uygulama alanı bulmuĢtur. Aynı tarihlerde Abdullah Buhari'nin yaptığı figür çalıĢmaları ise, sanatçının saray okulunun sınırlı olanakları içinde gerçekleĢebildiği ürkek arayıĢlardır (Renda, 1993). Hiç kuĢkusuz, Buhari rahat bir mekân içerisine yerleĢtirdiği oylumlu figürlerini geleneksel kalıpların dıĢına taĢırmamıĢtır. 18. yüzyıl boyunca Levni ve Buhari gibi Türk nakkaĢlarının, figür denemelerinde minyatür estetiğinden ayrılmadıklarını göstermiĢtir.

ġekil 94: Levni. ġekil 95: Buhari.

Figür iĢleyiĢindeki aĢamaların daha çok sarayda hazırlanan albüm resimlerinde ve portrelerde yabancı azınlık ressamlar tarafından gerçekleĢtiği ortaya çıkmıĢtır. Ancak bu dönemin ünlü nakkaĢı Levni'nin eserlerinde gittikçe artan Avrupa resminin tesirlerini

111

göstermiĢ. Mavi göklü, ıĢık gölgeli resimler çalıĢmaya baĢlamıĢtır.

1808 yılında Sultan II. Mahmut'un tahta geçmesiyle yenilik hareketleri hızlanmıĢ, sızma Ģeklindeki kültür akıĢı sele dönüĢmüĢtür. Böylelikle giyimden mobilyaya, mimari süslemeden bahçe ve ev biçimlerine kadar çeĢitli yollarla Avrupa etkisi, baĢta Ġstanbul olmak üzere bütün ülkeye yayılmıĢtır. Bu akıĢ neticesinde 1839‟da Tanzimat fermanı ile resmen ve tamamen Batılı olmaya, bu yolda Batı'nın devamlı öğretmenliğini istemeye de karar verilmiĢtir.

Eğitim-öğretim alanındaki ilk yenilenmeler, Batı örneğine benzetilmeye çalıĢılan askeri okulların açılması Ģeklinde görülmüĢtür. Batılı resim kavramının eğitim düzeyinde ele alınması, ilk kez 1793 yılında Mühendishane-i Berr-i Hümayun'da olmuĢtur. Bu tarih, batılı resim kültürüyle iliĢkinin somut baĢlangıcı olmuĢtur. Ancak, bu kurumun Türk resminin batılılaĢmasına büyük katkılarda bulunmuĢ olmasına karĢın, sürecin baĢlangıç tarihi yönünden tek alternatif olduğu söylenemez. Aynı eğitimin daha geliĢmiĢ bir biçimi ise, 1835'te Mekteb-i Fünun-u Harbiye'de (Harp Okulu) uygulanmıĢtır.

II. Mahmut'un (1808-1839) bu dönemdeki yenilikçi hareketlerinden sanat da nasiplenmiĢ, II. Mahmut, portresini okul ve resmi dairelere astırmıĢ; ayrıca üzerinde portresinin bulunduğu sikkeler bastırmıĢtır. II. Mahmut'u izleyen Sultan Abdülmecit döneminde sanat etkinlikleri daha da geliĢmiĢtir. Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz Batı uygarlığına açık olmanın yanı sıra görsel sanatlara karĢı ayrıca ilgi duymuĢlardır.

Abdülaziz'in 1861'de tahta geçmesi ile Osmanlı sarayında sanat doruk noktasına ulaĢmıĢtır. Resim ve heykel sevgisi bulunan ve Batı'ya yaptığı gezilerde kralların heykelini gören Sultan Abdülaziz, 1871 de C.F. Fuller isimli bir sanatçıya at üstünde bir heykelini yaptırmıĢtır (Turani, 1981).

Osmanlı Ġmparatorluğu'na 18. yüzyılda Doğu ve Batı ikilemi yerleĢmiĢtir. Bu ikilemden sonra BatılılaĢma baĢlamıĢ ve Osmanlı'nın bütün kurumlarında resim sanatındaki gelenek yok olmuĢ, yerini Avrupa sanatı biçim ve tekniğine bırakmıĢtır. Bu biçim ve tekniğin pekiĢmesi için 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyılda kurulan askeri ve sivil okullarla Türk resim sanatının BatılılaĢması perçinlenmiĢtir.

112