• Sonuç bulunamadı

1.2. Temsil Kavramı ve Siyasal Temsil

2.1.2. Osmanlı Devletinde Kadın

Osmanlılar kuruluş yıllarında, basit bir medeniyete ve iyi ahlak ilkelerine sahip bir devlettir. Eşitlik, özgürlük, sadelik gibi değerler esas alınmıştır.93

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarında, kadının toplum içerisindeki durumuna bakıldığında, kadına değer verildiği ve erkekle eşit olarak görüldüğü gözlemlenmektedir. Kadın, eski zamanlarda olduğu gibi, erkeğin yanında yer alırdı. Sultan, elçi kabul edip, misafir ağırlardı. Henüz harem kurulmamıştı. Fatih dönemine kadar örtünme söz konusu değildi. Zaman içerisinde, İran ve Bizans ile ilişkiler kurulmaya başladıktan sonra örtünme ve harem gibi adetler ortaya çıkmıştır. 94

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme dönemine girmesi ile birlikte, kadına karşı olan tutumda da bir geriye gidiş söz konusu olmuştur. Kadının tüm özgürlükleri kısıtlanmaya başlamıştır. İlk önce, kadının sokağa çıkması yasaklanır. Sonra da kadın tamamen eve kapatılır. Evlenme, boşanma, velayet, miras konularında kadınların aleyhine durumlar ortaya çıkar. Evlilik çağına gelmiş kızların mirastan yarım pay almaları, kadın şahitlerin ifadesinin erkek şahitlerin ifadesinden daha değersiz sayılması, erkeğin sadece bir sözüyle kadını boşayabilmesi bu durumlardan bir kaçıdır.95 Kızların eğitim hakları da ellerinden alınmıştır. Şöyle ki, kızlar sadece 5-6 yaşlarına kadar Sübyan Mekteplerine gidebiliyorlardı. Bu mektepleri bitirdikten sonra okul hayatları da bitmiş oluyordu. Bu nedenden dolayı eğitimli Türk kadını sayısı çok azdır. Zeynep Hatun, Amasyalı Mehri Hatun, Saffet Nesibe, Dilhayat, Esma İbrat bu kadınlardan bazılarıdır. 96

Tüm bu kısıtlamalara karşın kadınlarda bir direniş gözlemlenmektedir. Özellikle, kılık kıyafet konusunda getirilen yasaklar kadınlar arasında ‘Moda’ akımını ortaya çıkarmış ve kıyafetlerde değişmeler kendini göstermiştir.97

Kadınlara kötü gözle bakılması durumuna edebi eserlerde de rastlanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminde yaşayan Fuzuli ‘Leyla ile Mecnun’

      

93 DOĞRAMACI, “Türkiye’de Kadının Dünü…”, s. 7. 94 GÖKSEL, s.129.

95 Emel DOĞRAMACI, “Atatürk ve Kadın Hakları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 24,

Cilt:8, Temmuz, 1992, http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIçerik&SayıNo=45 ( E.T. 26.12.2009).

96 GÖKSEL, s.131.

adlı eserinde kadının tarafını tutsa da, diğer yazılarında kadınların huzur bozucu olduğundan bahsetmiştir.98 Tanzimat Dönemi’ne kadar Osmanlı toplumunda kadın devletin, dinin, ailenin ve erkeğin denetimi altındadır. Evde kapalı kapılar ardında yaşamaya mecbur bırakılan Türk kadını, İslami kuralların erkekler lehine yorumlanması ile birlikte çıkarılan fermanlarla, sokağa çıkması bile yasak olan bir konuma düşürülmüştür. Türk kadını, her türlü eğitim ve çalışma olanaklarından yoksun kalarak kaderine boyun eğmiş ve yüzyıllardır bu duruma katlanmak zorunda kalmıştır.

Osmanlı imparatorluğundaki yenilikçi hareketler Tanzimat ile başlamaktadır. Halide Edip gibi bazı aydınların çabaları sonucunda kadınların eğitimi konusunda büyük adımlar atılmıştır.99 19.yüzyılın ikinci yarısında, Batıdaki gelişmelere paralel olarak, kadınlar ev dışına çıkmaya, isteklerini ifade etmeye, siyasallaşmaya ve örgütlenmeye başlamışlardır.100 Tanzimat ile birlikte daha çok eğitim ve öğretim alanında yenilikler yapılmaya başlanmıştır. Kızlar orta öğretim kurumlarına gitmeye hak kazanmış ve bunun devamında da kız öğretmen okullarına gitmişlerdir. Böylece, başta öğretmenlik olmak üzere çalışma hayatına katılmışlardır. 1843 yılında kadınlar ilk kez Tıbbiye Mektebinde ebelik eğitimi almışlardır. 1847’de İrade-i Seniyye yayınlanmıştır. Buna göre, kız ve erkek çocuklar eşit şekilde miras alacaklardır. 1858’de yayınlanan Arazi Kanunnamesi ile kız ve erkek çocuğa eşit şekilde miras verileceği hükme bağlanmıştır. Aynı yıl içerisinde Kız Rüştiyeleri açılmıştır. 1869’da Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayınlanmıştır. Bu nizamnameye göre kızların eğitimine yasal zorunluluk getirilmiştir. 1870’de Kız Öğretmen Okulu açılmıştır. 1876’da Kanuni Esasi ile kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir.1897 yılında, kadınlar işçi olarak çalışmaya başlamıştır. 1913-1914’te, İstanbul’da İstanbul İnas Sultanisi adıyla kızlar için ilk lise açılmıştır. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nde, haftada dört gün olmak üzere, kadınlar için konferanslar verilmeye başlanmıştır. Yine 1915’te İnas Darülfünunu adıyla kızlar için ilk yüksek öğretim kurumu açılmıştır. 101

      

98 DOĞRAMACI, “Türkiye’de Kadının Dünü…”, s. 9 99 DOĞRAMACI, “Atatürk ve Kadın…”, s. 15

100 AREM, Kadın Hakları ve Yerel Yönetimler, Yalçın Yayıncılık, Şubat, 2008, s. 18.

101 Şefika KURNAZ, Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını (1839-1923), Milli Eğitim Bakanlığı

Eğitim ve öğretim dışında, bazı kanunlarda da kadınlara yönelik değişiklikler gözlenmektedir. Değişikliğin yapıldığı kanunlarda biri Arazi Kanunu’dur. Bu yeni kanun ile ölen babanın mülkünden kız çocukları da pay almaya başlar. Evlenen kızlarda alınan ‘Gelinlik Vergisi’ kaldırılır. Cariyelik sistemi kaldırılır. Sanatsal anlamda da, özellikle tiyatro alanında, kadınlar önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır. 1920’de ‘Afife’ isimli bir kadın tiyatro sahnesine çıkar. Başarılı olmasına rağmen Darülbedayi (Şehir Tiyatrosu)’nin bağlı olduğu belediye reisliğinden gelen emirle sahneye çıkması yasaklanır. Bu durum Atatürk dönemine kadar böyle devam eder.102 Osmanlı döneminde kadının bu denli öne çıkmasında basınında çok önemli katkıları olmuştur. Yazarları kadın olan gazete ve dergilerin yayınlanması, derneklerin kurulması, Namık Kemal, Şemseddin Sami gibi düşünürlerin, yazılarında kadını konu almaları da bu sürecin tetikleyicilerindendir.103