• Sonuç bulunamadı

Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid

2. BÖLÜM

3.2. Türk Resim Sanatındaki Öne Çıkan Bazı Sanatçıların İrdelenmesi

3.2.1. Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid

Toplumsal değişmenin sanattaki temsilcileri, aynı zamanda da Türk resminin ilk üretken ve belli bir üslup çizgisine ulaşan sanatçılarıdır. Şeker Ahmet Paşa (1841), Osman Hamdi Bey (1842), Süleyman Seyyid (1842) doğumludurlar.

Bu ressamlar yaşadıkları süre içerisinde gerek ürettikleri resimler gerek hayata geçirdikleri etkinliklerle Türk resim sanatının ilk kuşağını temsil etmenin yanında aynı zamanda Türk resminin geleceğe dönük ufuklarını aydınlatmaktadırlar. Her biri askeri okullarda yetişmiştir. Bununla birlikte her biri yurt dışına çıkma ve burada eğitimlerini sürdürme olanağını bulmaktadır. Onların resim bilgilerini geliştirmeleri için gerekli olan desteği çoğu kez padişahlar sağlamıştır.

Kendisinin de ressam yönü olan Abdülaziz ve sonraki padişahlar Türk resminin gelişimine büyük destek sağlamışlardır. Paris'e çeşitli alanlarda eğitim almak üzere gönderilen askeri okul öğrencilerinin iyi yetişmelerini sağlamak için burada 1860–61 yıllarında açılan Mekteb-i Osmani'de resim derslerini Fransız hocalar yürütmektedirler. Süleyman Seyyid ve Şeker Ahmet Paşa buraya 1861 yılında gitmişlerdir. Okulun kapandığı 1874 yılından önce 1867'de Paris'i ziyaret eden Abdülaziz, aynı zamanda Uluslar arası Paris Sergisi'ni gezmiş, bu arada genç sanatçılarla da ilgilenmiştir.

Şeker Ahmet Paşa; Osman Hamdi Bey ve Süleyman Seyyid ile birlikte batılı anlamda Türk resminin ilk önemli sanatçı kuşağını temsil etmektedir .

Şeker Ahmet Paşa, 1841 yılında Malik Aksel'in 'Ressamlar Şehri' olarak tanımladığı Üsküdar'da dünyaya gelmiştir.

“ Üsküdar birkaç nesil evvelki ressamlarımızı kendi çevresinde

topladığı gibi, onlara sadelik içinde güzelliğin zevkini tattırmıştı. Bu ressamlar sanatımıza açık kobalt mavi havalı, aydınlık resimler getirmişler, her türlü

şatafattan uzak bu kenar Türk şehrinin gerçek, sıcak havasını milli

pentürümüze bir stil olarak katmışlardır.”61

Resme olan yeteneği anlaşılan Şeker Ahmet, henüz on sekiz yaşındayken, öğrencisi olduğu okulun resim öğretmeni yardımcılığına atanmaktadır. Bu sırada padişah olan Sultan Abdülaziz, resme büyük ilgi gösteren ve kendisi de resim yapmaktadır. Kısa bir süre sonra Şeker Ahmet'in resimlerini görüp beğenerek onu 1861 yılında resim öğrenimi için Paris'e yollamıştır. (Paris'te bu sırada Osman Hamdi Bey ve Süleyman Seyyid de bulunmaktadır).

Buradaki ders programında resme özel bir önem verildiği anlaşılmaktadır. Şeker Ahmet Paşa resim eğitimini ileri Paris Güzel Sanatlar Akademisi'nde Boulanger ve Osman Hamdi'nin de öğrencisi olduğu Gerome gibi hocalardan dersler almaktadır. Akademik resim geleneğine bağlı olan ve oryantalist tarzda resimler üreten bu sanatçılar, 1860'lı yıllarda Courbet, Corot, Millet gibi sanatçıların temsil ettiği realizmin üslubundan uzak çalışmaktadırlar. Buna karşılık Şeker Ahmet Paşa; Osman Hamdi'nin yaptığı gibi bu hocaların oryantalizmine saplanıp kalmayarak ve Türk resmini üslup açısından ileriye dönük olan yüzünü temsil edecektir.

Paris'te bulunduğu sırada 1867 yılında Uluslar arası Paris Sergisi açılmış Şeker Ahmet Paşa'nın resimlerinin de yer aldığı sergi sırasında

Abdülaziz, Şeker Ahmet'i Dolmabahçe ve Çırağan saraylarına resimler almakla görevlendirmektedir. Bu görev Şeker Ahmet'in Fransız ressamları ve resmi ile ilgili incelemeler yapmasını sağlamaktadır. (Onu oryantalizmin sıradanlığından uzaklaştıran etkenlerden birisi de bu olmalıdır.) 1870 yılında okulu bitirerek Prix de Rome'u kazanan Şeker Ahmet, üç ay süreyle Roma'ya gönderilmiştir. Aynı yıl yurda dönmektedir.

Onun sanat ortamına en önemli katkıları düzenlediği sergilerdir. Uzun bir hazırlık evresinin ardından 27 Nisan 1873 tarihinde İstanbul Sultanahmet'teki Sanat Mektebi'nde sergi Türkiye'de açılan İlk serginin gördüğü ilgi üzerine sanatçı ikinci bir serginin hazırlıklarına başlamaktadır. 1 Temmuz 1875'de Darülfünun salonlarında açılan sergiden ilkinde olduğu gibi giriş için Sanat Okuluna (Sanat Mektebi) tahsis edilmek üzere para alınmıştır. Şeker Ahmet Paşa, Ahmet Bedri, Halil Paşa, Osman Hamdi Bey ve Nuri Bey sergiye katılan 30 sanatçı arasındaki 5 Türk olarak dikkat çekmektedirler. Burada Şeker Ahmet, 7 adet büyük tuvalini sergilemektedir.

Şeker Ahmet Paşa, Tepe Üzeride Kale

Çağdaş Türk sanatı tarihi içerisinde son derece önemli bir yere sahip olan bu etkinlikler, 1900 yılında Pera Palas salonunda kişisel bir sergi düzenlemiştir. İlk salonda iki natürmort ve bir manzarası, ikinci salonda 7

resmi yer almaktadır. Böylece bu süreçte önceki dönemin resimlerinde ağırlıklı konu olan manzaradan çok natürmortlar yapmaktadır. Şeker Ahmet Paşa'nın resimlerinde bugün İstanbul Resim- Heykel Müzesi'nde bulunan (Oto- portre dışında) manzara ve natürmortlar konu olarak ele alınmaktadır. Orman, Ormanda Yol, Manzaraları, Orman ve Geyik, Erenköy'den gibi manzaraları doğaya karşı duyarlılığın ve bazı özellikleriyle yenilikçi bir üslup anlayışının örnekleridir. Buna karşılık 19.yüzyılın son yıllarına denk gelen Tepe Üzerinde Kale ve Talim Yapan Erler gibi resimlerinde daha naif bir üslup dikkat çekmektedir.

Şeker Ahmet Paşa-Orman

Tepe Üzerinde Kale (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi) adlı resmi, bazı özellikleriyle ve genel etkisiyle Levni'nin Surname-i Vehbi'de yer alan Okmeydanı adlı minyatürüne bağlamak mümkündür. Bu minyatürün arka planındaki evler ile Şeker Ahmet'in resimlerindeki evler arasında ilginç bir benzerlik vardır. Bu ayrıntı bir yana minyatürdeki çadırların tepeye doğru dizilişi ile Şeker Ahmet'in resmindeki evlerin benzer dizilişi kompozisyon açısından da bazı ortaklıkları ortaya koymaktadır.62

Şeker Ahmet Paşa'nın natürmortları arasında özellikle 1902 tarihli (natürmort, İş Bankası koleksiyonundaki) Ayvalar dikkat çekmektedir. Bunlar yalın formlar ile ışık, doku ve renk değerlerinin başarıyla sunulduğu

örneklerdir. Şeker Ahmet Paşa'nın oto-portresi, bu konuda Türk resminin ürettiği en anlamlı çalışmalardan birisidir. Elinde şövalesi ve fırçasıyla tuvalinin başında duran ressam, şık kıyafeti içerisinde izleyiciye doğru bakmaktadır. Şeker Ahmet Paşa, bazı manzaralarında küçük figürlere yer vermekle birlikte, bunlar manzaranın içerisinde kaybolurlar. Bu açıdan onun oto- portresi, bilinen tek figür resmi olması nedeniyle de ayrı bir önem taşımaktadır.

Şeker Ahmet Paşa, 1907 yılında hayat veda etmiştir. Ürettiği resimler, eğiticiliği ve gerçekleştirdiği etkinliklerle çağdaş Türk sanatı içerisinde ayrıcalıklı bir yeri olan sanatçılarımızdandır.

Şeker Ahmet Paşa, Oto-portre

1857'de babası tarafından hukuk eğitimi almak üzere Paris'e yollanan ancak burada resme ilgi duyarak Boulanger ve Gerome'un atölyelerinde çalışan Osman Hamdi de bu ortamda yetişmektedir.

Bu sanatçılar 1870 yıllarının başında ülkeye geri dönmektedirler. Klasik, akademik tarzdaki resimlerinde manzara, natürmort ve ilk olarak figür resmine yer vermektedirler. Şeker Ahmet manzara, Süleyman Seyyid natürmort ve Osman Hamdi figür resmi konusuna ağırlık vermektedirler.

Onların sanatsal üretimlerinin önemi ve gerçekleştirdikleri faaliyetler, geleceğe dönük çabalar apayrı bir önem taşımaktadır.

Şeker Ahmet Paşa, güçlü ressam kişiliğinin yanı sıra bir öğretici, sarayın resim koleksiyonunu geliştirmekle sorumlu bir danışman ve sanatsal etkinliklerin gerçekleşmesine öncülük eden bir kişidir. Onun 1873 yılında İstanbul'da, Türkiye'deki ilk resim sergisini düzenlenmektedir. Bunu, 1875'deki ikinci bir sergi izlemektedir. Her ne kadar daha önce sarayda yabancı sanatçıların bazı sergiler düzenlediyse de Harbiye gibi okullarda öğrenci çalışmaları sergilenmektedir. 1863'deki Sergi-i Osmani'de bir güzel sanatlar köşesi bulunmakta ve daha sonrasında Abdullah Biraderlerin fotoğraf stüdyosunda Osman Hamdi ve Serkis Dranyan'ın resimlerini sergilenmektedir. 1900'de Pera'da açtığı kişisel serginin ardından 1901–1903 yılları arasında İstanbul Sergileri'nin düzenlenmesine öncülük etmektedir.

Osman Hamdi Bey (Ressam ve Kültür Adamı); Diğer iki sanatçıdan farklı olarak asker kökenli olmayan Osman Hamdi, fotoğraftan yararlanarak yaptığı resimlerine figüre önem vermekte ve batı oryantalizmine cevap olarak Osmanlı insanının düşünce ve yaşantısını yansıtan resimler yapmaktadır. Onun resimleri üslup olarak Şeker Ahmet ve Süleyman Seyyid'in resimlerinden daha akademik bir çizgidedir. Türk resmine figürü kazandırmaktadır. Hocası Gerome'un da bulunduğu batılı oryantalist ressamların batı uygarlığının kültür olarak baktıkları ve resimlerinde bu şekilde yorumladıkları Osmanlı kültürünü, Osman Hamdi bu kültürün içinden çıkmış bir kişi olarak değerlendirmektedir. Onun resimlerinde Osmanlı kıyafetleri içerisinde Osmanlı mekanı içerisinde yer alan figürler düşünen, okuyan ve tartışan kişilerdir. Bu özellikleriyle değişen Osmanlı toplumunda bilginin, kadının, mevcut değerlerin önem kazandığı bir doğu-batı sentezini ifade etmektedir.

Osman Hamdi, Kaplumbağa Terbiyecisi, 223 x 117, (1906) Özel Koleksiyon

Osman Hamdi, sadece resimleriyle değil yaptıklarıyla da bir kültür adamı kimliği ortaya koymaktadır Onun Türk sanatına en büyük katkısı ise ölümüne değin müdürlüğünü yaptığı Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi'ni (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) kurmuş olmasıdır (1883). Sonuç olarak Osman Hamdi, gerek hayata geçirdiği kurumlarla gerekse fotoğraftan kareleme yöntemiyle çalıştığı üslup açısından ileriye dönük özelliği olmayan resimleriyle kültürel anlamda Türk sanatı için büyük bir önem taşımaktadır.