• Sonuç bulunamadı

2. POLİS KONULU FIKRALARDA TOPLUMSAL ELEŞTİRİ MESAJLARI

2.1. Değerlere Uymadaki Hatalarımız

2.1.1. Ortamına Göre Değerlere Uymak

Kimi toplumsal değerlere bazı ortamlarda uyar, bazı ortamlarda uymayız. Örneğin, trafik polisinin yanındaki kırmızı ışıkta dururuz; polis yoksa aynı kırmızıda durmayız. Bu, değerlere uyma konusundaki birinci hatadır. Bu tür hatalar, değerleri içselleştirmediğimiz için ortaya çıkar. Bir değeri gerçekten benimseyenler, her ortamda, her durumda o değere uygun davranırlar.

“Temizlik”, değerlerimizden birisi olarak kabul edilebilir. Bu değere, ne yazık ki toplumun en azından bir bölümü ortamına göre uyuyor. Örneğin, hiç kimse evindeki halıya, koridora tükürmez; sigarasının izmaritini atmaz. Ama sokağa tüküren, sigarasının izmaritini atan çok kişi görüyoruz. Trafik kurallarını çiğneyen, “Ama kurallara kimse uymuyor, ben niçin uyayım.” der.

Belirli bir değere niçin uymadığımızı açıklamaya çalışırken, “Ama… ” diye başlayan mazeret cümleleri kurduğumuz zaman, bu tavrımız, söz konusu değeri yürekten benimsemediğimiz anlamına gelir. Bir değeri yürekten benimseyen kişi, o değere ortamına göre uymaz, başkalarına bakarak uymaz; ne olursa olsun uyar. Polis fıkralarında ortamına göre değerlere uyulduğuna dair birçok örnek vardır:

Hüseyin ve Mahmut kamyona 5’er metre yüksekliğinde eşya yüklerler. Giderken 100 metre ileride bir köprü gözlerine çarpar. Levhada köprü yüksekliği 4,50 metre olarak belirtilmiştir. Hüseyin arabayı köprüye 15 metre kala yavaşlatır. Mahmut etrafa bakar ve Hüseyin’e:

“Gazla Hüseyin, etrafta polis falan yok.” der. (145. Fıkra)

Yol kullanıcıları olan sürücü, yolcu ve yayaların trafik bilgi ve bilincinin arttırılması, vatandaşlarımızın ilgisinin trafik güvenliğine yöneltilmesi; trafiğin bir kültür ve yaşam biçimi olduğunun benimsetilmesi için yapılan çalışmalar trafik kazlarını önlemekte yetersiz kalmaktadır. Maalesef, binlerce vatandaşımızı her yıl trafik canavarına kurban vermekteyiz. Bunun temel sebebi trafik kurallarının ihlalidir. Her ne kadar polis, trafikte denetleme görevini yapsa da kuralların insanlar tarafından içselleştirilmemesi, korkunç kazalara sebep olmaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı istatistikler Türkiye’nin trafik kazalarına yüz binlerce kurban verdiğini ortaya koymaktadır. Verilere göre trafik istatistiklerinin tutulmaya başlandığı 1955 yılından 2011 yılının sonuna kadar 298 bin kişi, trafik kazalarında yaşamını yitirmiştir. Aynı süreçte kazalarda yaralanan veya sakat kalan insan sayısı ise 3 milyon 40 bin kişi bulmuştur. Bu rakamlara göre yılda ortalama 600 bin kazanın meydana geldiği Türkiye’de her bir saatte ortalama 50 kaza olmakta, 1 kişi ölmekte, 13 kişi de yaralanmaktadır. Trafik kazaları, her yıl 1 ilçe nüfusunu, her 10 yılda bir 115 bin nüfusa sahip Bayburt gibi bir ili haritadan silmektedir. (www.egm.gov.tr.)

İnsanlar kolay kolay kendilerini eleştirmez; hatalarını görmezler. Zamanla kişilik bozukluğuna ve iç huzursuzluğa doğru götüren bu davranışlar, iç gözlem yapan kişinin kendini sorgulaması ve kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasıyla ortadan kalkar. Trafikte duyarlılığın kazanılması için öz eleştiride bulunan, kendisiyle barışık, hatalarının farkında, bilinçli bir kişiliğe sahip olan bireylere ihtiyaç vardır. Çevresine karşı duyarlı bir toplum yaratmak isteyen bireyler, kurallara ortamına göre uymaz. Polis konulu fıkralarda bu ihlallerin yansıtıldığı birçok örnek vardır:

Polis kırmızı ışıkta geçen adamı çevirir:

"Hey hemşerim, kırmızı ışığı görmedin mi?" der. Adam:

"Vallahi memur bey, kırmızıyı gördüm de seni görmedim." (172. Fıkra) yanıtını verir.

Ülkemizde her gün binlerce trafik kazası olmaktadır. Bu kazalarda günde on ile yirmi kişi ölmekte, iki yüz kadar kişi de yaralanmaktadır. Ortalama her yıl beş bin kişi ölmekte ve yüz bin kişi de yaralanmaktadır. Trafik kazalarının oluşmasının en önemli etmeni insandır. Bu oran ortalama %94’lere kadar ulaşmaktadır. Trafik kurallarını içselleştiremediğimiz için bu tür hatalar ortaya çıkmaktadır. Trafik kurallarını gerçekten benimseyenler, her ortamda her durumda o değere uygun davranırlar. (Karikatür- 1).

Bazen herkesin bunu yaptığına yönelik hatanın örtülmesi için ve kendimizi savunmak için bahaneler üretiriz. Vergi kaçıran, “Ama herkes kaçırıyor” der. Trafik kurallarını çiğneyen, “Kurallara kimse uymuyor; ben niçin uyayım?” der. Bu bahaneler

değerlerin yürekten benimsenmediğini gösterir; çünkü yürekten benimsenen değerlere ortam önemli olmadan uyulur. Başkasının ne yaptığına bizim için çok önemli değildir.

Kuralları uygulayanların ve denetleyenlerin (Polislerin) yasaları uygulama konusunda toplumun diğer kesimlerine örnek bir tavır sergilemesi gerekmektedir. Aksi takdirde kuralları denetleyenler gülünç duruma düşer:

Okula geç kalan oğlunu yetiştirmeye çalışan adam, geri dönülmez levhası olan kavşakta geri döner; üstelik kırmızı ışık yanar. Telaş içinde yaptığı hareketin yanlış olduğunun bilincinde olan baba, oğluna da ders vermek ister:

“Kırmızı ışıkta geçtik; üstelik geri dönülmez levhası vardı!” der. Çocuk:

“Sorun değil babacığım. Arkamızdaki trafik polisi de aynı hareketi yaptı!” der. (97. Fıkra)

Bu fıkradan, yaşantımızı ve davranışlarımızı yer yer dış gözlemcinin gözüyle değerlendirmemiz gerektiği mesajı çıkartılabilir. Bazen bir çocuğun dahi görebileceği gerçekleri fark edememe sebebimiz, “benmerkezci” ve önyargılı davranışlarımız olabilir. Diğer taraftan yasaların uygulayıcısı olan polisin kendisinin kuralları ihlal etmesi, insanlarda çelişki doğurur. Kierkegaard’a göre çelişkinin olduğu yerde komiğin olması çok doğaldır. Komiğin hayatın her evresinde bulunduğunu, hayatın olduğu yerde de çelişkiyle birlikte mizahın olabileceği vurgulanmıştır. (Kierkegaard, 2009: 57).

Polisin bir başka sorumluluğu, halkı suç olaylarına ve tehlikelere karşı uyarmak ve yol göstermektir. Bir başka deyişle, polislik aynı zamanda toplumsal kurallara uyulması konusunda halkı eğitmek, onlara önderlik etmek ve yol göstermektir. (Fındıklı, 2001: 101). Trafikte güvenli sürüş hepimizin kurallara uyması ile sağlanır. Emniyet Müdürlüğü personeli olarak polislerin öncelikle kurallara uyarak diğer insanlara örnek olması gerekir. Polisin görev esnasında geçiş üstünlüğü olan halleri vardır. Bunların istismar edilmemesi gerekir. Polis, bu haklarını görev zorunluluğu olan hallerde kullanmalıdır. Özellikle özel araçlarıyla seyahatlerde kesinlikle böyle bir yola başvurmamalı ve geçiş üstünlüğünü zorunlu hallerde kullanmalıdır.

Bir ülkede inşaat, sağlık ve hukuk, sistem olarak eğer medeniyet göstergesi ise buna bir de trafik düzeni ve işleyiş şeklini ilave etmek lazımdır. Çünkü trafik düzeni günümüz dünyasında, ülke insanının ulaştığı seviyeyi göstermesi açısından gerçekten

çok önemli bir ölçüdür. Hangi seviyeyi diye sorarsak; en genel manada medeniyet seviyesini yansıtır. Özele inersek; insanın kendi hayatını ve sağlığını koruma ve kollama seviyesini; başkalarının hak ve hukukuna riayet etmedeki seviyesini; hukuka ve kanunlara karşı saygı seviyesini; ferdî hürriyetinin sınırlarını bilme seviyesini…

Türkiye, trafik ve trafik duyarlılığında sınıfta kalmış bir ülkedir. Her yıl binlerce insan trafik canavarın kurban verilmektedir. Bütün uyarılara ve denetlemelere rağmen ülkenin kanayan yarası olan trafik terörü önlenememiştir. Bu teröre dur demenin yolu, trafik kuralarını içselleştirmekten; zaman ve mekân gözetmeksizin onlara uymaktan geçmektedir.

2.1.2. Keyfimizin/Moralimizin İyi Olup Olmamasına Göre Değerlere