• Sonuç bulunamadı

1.1. Kişiler Arası İletişim Türleri

1.1.1. Kişi-içi İletişim ve Çatışma

İki insanın arasında gerçekleşen iletişimin benzeri, tek bir insanın içinde de gerçekleşir. İnsanlar kendi içlerinde birtakım mesajlar üreterek ve bunları yorumlayarak kişi içi iletişimde bulunur. “Bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını, iç gözlem yapmasını, rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesini bir iç iletişim sayabiliriz.” (Dökmen, 2002: 21). Bu iletişim türünde birey kendini dinlemeye açık olmalı; ben ne düşünüyorum, ben ne hissediyorum sorularına, sağlıklı cevap verebilmelidir.

Çatışma unsurlarını, bilgiye/tutuma aykırı davranışta bulunan kişinin, bilişsel çelişkiye düşmesi şeklinde (rahatsız olma) açıklayan Festinger, bu çelişkiden kurtulmak için kişinin davranışını veya tutumunu değiştireceğini ya da psikolojik savunma mekanizmalarından birisini kullanacağını belirtir. (Dökmen, 2002: 22). Bu savunma mekanizmalarının en güzeli de bahane bulmadır. Bahane bulmada birey, acı yaratan durumlarda akla yatkın görünen ve sıkıntı vermeyen bir neden veya açıklama bularak çatışmadan kurtulur. Kişiler, davranışlarını haklı göstermek için bu yollara başvurur ve içine düştüğü zor durumdan kurtulmaya çalışır. Bu tür mantığa bürüme ve makbul gösterme çabaları, bireyin kaygısını giderir. Zor ve utanç verici bir durumu bireyin kolaylıkla atlatmasına yardımcı olur. Bahane bulmanın karşımıza çıktığı aşağıdaki fıkrada Temel, mazeretiyle polis karşısında üstün gelmeye çalışır:

Komiser otomobil çalmak suçundan zanlı olarak karşısına getirilen Temel’e sorar:

“Otomobil çalmışsın; bunu neden yaptın söyler misin?” Temel:

Polis:

“Peki, sahibi olmadığı kanaatine nereden vardın?” Temel:

“Mezarliğun önüne park etmiştu da!”(75. Fıkra)

Bu fıkrada Temel, yaptığının yanlış olduğunun farkında olan bir karakterdir. Hırsızlık yapmak gibi kötü bir durumdan kurtulmak için savunmacı ve kendisini haklı çıkarıcı cevaplar aramıştır. Bu cevaplardan biri mezarlığın önündeki araçların alınabileceği, sahibinin ölmüş olabileceğidir. Mezarlık ölümü çağrıştırır. Mizah, kabir ziyaretine gelen kişinin ölmüş olmasına bağlı olarak yaratılır. Yani yapılan iş hırsızlık değil; aracı sahipsiz bırakmamak olur.

Fıkranın son kısmını dikkate almazsak; Temel hırsızlık yapmış ve güçsüz bir şekilde komiserin karşında durmaktadır. Eğer bu metin fıkra olmasaydı veya hikâyede Temel gibi bir fıkra tipi bulunmasaydı; beklenti hırsızlık yapan birisinin cezaya çaptırılması olurdu. Ancak, Temel’in keskin zekâsı, durumu tersine cevirmiş; fıkranın başından güçsüz olan Temel verdiği cevapla haklı olmayı denemiştir. Kahramanın polis sorgusunda üstün gelmesi için böyle bir diyalog kurması gerekmektedir. Diyalog sonrasında, hem üstün gelmek istemiş hem de komiseri ikna etmeye çalışmıştır. Böylece hem haklı çıkmaya çalışmış hem de haklılığını ispatlamanın vermiş olduğu bir üstünlük duygusu kazanmıştır.

“Gülmenin kişinin diğer insanlar üzerindeki üstünlük duygularının bir ifadesi” (Morreall, 1997: 2) olduğunu ileri süren ve en eski teori olarak kabul edilen üstünlük kuramının kökeni Plato ve Aristo’ya kadar dayandırılmaktadır. Bu düşünceye göre gülmeyi ve bu bağlamda mizahı ve ortaya çıkan komik durumu, bir tarafın diğerine karşı hissettiği zafer duygusu oluşturur. Kendisini olduğundan farklı gören birisi kendisinin uyanık olduğunu düşünecek ve üstün olma duygularına kapılacaktır. Böyle bir durumda da gülmenin merkezinde üstün olma duygusu hâkim olacaktır. Bu teori nükteyi “adam edilmiş küstahlık” olarak görür. İnsanlarla iletişim içerisinde olan kişinin gülen tarafta olması ve kendisini karşı taraftaki insandan daha farklı görmesi ve üstünlük havasına girmesi, gülme için yeterli olabilir. Bu fıkrada Temel kendisine yöneltilen bir suçlama karşısında hemen savunmaya geçer.

Temel’e bağlı olarak anlatılan fıkralar son yılarda oldukça yaygınlık kazanmıştır. Karadenizlilerin yansıtıldığı bu fıkralar “Laz fıkraları” diye adlandırılmış

ve bir “Temel” tipine bağlanarak “Temel Fıkraları” na dönüştürülmüştür. Fıkra kahramanı olarak Temel’in yer aldığı anlatılarda “Temel” tipinin sergilediği nitelikler bazen ötekileştirmenin bir göstergesi olabilir.

Bugün anlatılagelen “Temel Fıkraları” nın pek çoğunda bir fıkra tipi olarak “Temel” in, özellikle değişik Türkçe kullanımı ve aptallığının vurgulanması yoluyla bir güldürü nesnesi olarak yer alması, Lazlar özelinde Karadenizlilere yönelik belirli bir “stereo tipleştirme” ve “ötekileştirme” etkinliğinin gerçekleştirilmiş ya da gerçekleşmekte olduğuna işaret ediyor olarak yorumlanabilir. (Sheridan, 2007: 98).

Fıkra kahramanı olarak Temel tipinin yer aldığı çoğu metinde Temel, başkalarından bütünüyle farklı düşünen, davranışlarında bu kadar da olmaz denecek kadar karakteristik bir aptallık sergileyen kahraman olarak karşımıza çıkar. “Temel” fıkra tipi merkezinde Lazların zekâlarının yansıtıldığı pek çok örnek bulunmaktadır. Bu fıkra ve diğerleri bunun delili olabilir.

Temel araba sürerken, kırmızı ışıkta geçmiş. Polis, Temel’i durdurup: “Ehliyet ve ruhsat bey efendi!” deyince

Temel kızmış:

“Ula verdunuz da mı istesunuz!” (57. Fıkra )

Ehliyetsiz araç kullanmanın suç olduğunu bilen Temel, bu fıkrada polis karşısında üstün gelmeye çalışmıştır. Ehliyetsiz olduğu için zor duruma düşmüştür; çünkü yasaları uygulayan polisle karşı karşıyadır. Temel’in son cümlesi dikkate alınmazsa; Temel, polis karşısında haksız durumdadır; ancak Karadenizli olmanın gereğini yerine getiren Temel, keskin zekâsıyla polis karşısında üstün gelmeye çalışır. Ehliyetsiz olmasını, polislere bağlar. İyi araç kullanamayan ve sınavlarda başarılı olamayan bir bireyin ehliyet alması mümkün değildir. Her insan ehliyete sahip olmak için polise başvurabilir ve gerekli yükümlülükleri yerine getiren bireye, polisin ehliyet vermemek gibi bir lüksü yoktur. Temel, başarısızlığını polise yansıtır. Bu cevabı ile dinleyicileri güldürür. Burada değindiğimiz fıkralarda olduğu gibi pek çok polis konulu fıkrada, gülmeye fıkra kahramanlarının bazen içinde bulunduğu durumdan kendini üstün göstermek istemesi neden olmuştur.