• Sonuç bulunamadı

2. POLİS KONULU FIKRALARDA TOPLUMSAL ELEŞTİRİ MESAJLARI

3.1. Metinlerdeki Dil Oyunları

3.1.1. Mübalağalar (Abartmalar)

Bir insanı diğerinden ayırt etmeyen giysiler, orantısız biçimler, kişiye yakışmayan artık topluma hitap etmeyen kıyafetler, her türlü abartmalar, takıntılar ve sapkınlıklar gibi sayısız gülünç durum, insanda komiklik duygusunun oluşmasına sebep olur. Fıkralarda bazen bir varlığın başka bir varlığa benzetilerek anlatılmasıyla ya da herhangi bir olayın abartılmasıyla gülme ortaya çıkabilir. Çok eskiden beri mizahta karşımıza çıkan söz sanatlarından birisi mübalağalardır. “Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olmayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan pek çok ya da pek az göstermek” (Dilçin, 2000: 447) olan mübalağada, nükteli ve zarif bir söyleyiş öne çıkar. Bazen anlatılan bir varlık ya da olayın anlamını kuvvetlendirmek için onun büyütülmesi ya da küçültülmesi mizahı doğurur:

Bir gün Mısır’da bir mumya bulunur ve bunun hangi tarihe ait olduğunu öğrenmek için Amerika, İngiltere ve Türkiye’den uzmanlar istenir. Türkiye’den emniyet görevlileri gider. Neyse, ilk Amerikalılar başlar. Üç beş saat sonra çıkarlar:

“Olsa olsa 300–600 senelerine aittir.” derler. İngilizler girer, birkaç gün sonra çıkarlar: “Olsa olsa 300–420 arasıdır.” derler.

Nihayet sıra Türkiye’den giden emniyet görevlilerine gelir ve içeri girerler. Girerler girmesine de aradan on gün geçtiği halde dışarı çıkmazlar. Nihayet on beşinci günün sonunda dışarı çıkarlar ve merakla gözlerinin içine bakan Mısırlı bilginlere:

“Tamı tamına 427.” derler.

Herkes şaşırır bu işe, “Nasıl olur yahu?” derler. Bizimkiler gayet ciddi:

“Biraz zor oldu; ama sonunda dili çözüldü keratanın!”. (122. Fıkra)

Türk polisinin sorgulamadaki başarısının tartışılamayacağı; yıllar öncesine ait bir mumyanın bile konuşturulabileceği abartılı bir şekilde dile getirilmiştir. Bu mübalağa, mizahı doğurur. Bazen mesaj kişinin isteği dışında gönderilir. Bireye işkence yaparak ya da onun ağzından laf alarak gerçekleştirilen iletişim türlerinde, buna benzer örneklere rastlanır. “Özellikle polis örgütleri ve casusluk kurumları tarafından yürütüldüğü bilinen işlemler sonunda elde edilen bu tür bildiriler, söz konusu kişi hiçbir bilgi vermek istemediği halde, ondan zorla sökülüp alınmaktadır.”(Başkan, 2003: 46).

Polis, zanlıları sorgularken çeşitli güçlüklerle karşılaşır. Bunlardan biri olan suçunu itiraf etmeme, polisi kimi zaman zor kullanmaya itebilir. Polis karşısındaki bireye işkence ederek ya da onu döverek ondan istediği bilgileri almaya çalışır.

Gülmece metinlerindeki mizah dünyası, bir mübalağa sathına oturtulmuştur. Tipler, karikatürlerde olduğu gibi kalın ve büyütülmüş hatlarla çizilir; hadiseler, zaman zaman saçmaya kadar uzanan bir abartı taşır. Dil ise mübalağa sanatını azami ölçüde kullanır:

Uluslararası bir trende, bir kompartımanın içinde dört kişi seyahat eder. Bunlardan biri Amerikan polisi, biri İngiliz polisi, biri gazeteci, biri de Türk polisidir. Tren bir yaz günü ormanın içinden geçerken, açık olan pencereden bir sinek vız diye içeri girer. Amerikalı polis sineği şöyle bir süzdükten sonra tüh diye tükürerek sineği cama yapıştırır. Bunu izleyen gazeteci ilginç bulur ve hemen not alır.

Arkasından yine bir sinek vız diye içeri girer. Gazeteci bu sefer İngiliz polisine bakar. İngiliz polis altta kalmak istemez. Elindeki anahtarlıkta bulunan maket bıçağını fırlatır ve sineği dört eş parçaya böler. Buna şaşıran gazeteci hayretle bu durumu not alır.

Bir süre sonra içeriye yine bir sinek girer. Bu sefer gazeteci içerideki üçüncü şahıs olan Türk polisine bakar. Bu esnada Türk polisi sineği havada süzmeye başlar. Sinek vız vız diye dolaşırken, bizimkisi ceketinin sol üst cebine iki parmağını sokar ve bir jilet çıkartır. Sineği havda süzer süzer ve fışıt diye jileti fırlatır. Sinek bu sefer büyük bir vızıltı ve can havliyle camdan dışarı fırlar. Bu arada içeride bulununlar alaylı bir şekilde gülmeye başlar. Bizimkisi gazeteciye dönerek:

“Yaz kardeşim yaz. Meslekten önce sünnetçiydi.” der. (119. Fıkra)

Mübalağanın gülme için bir araç olduğu muhakkaktır. İnsanı güldüren neden, mübalağanın yol açtığı uyumsuzluk, üstünlük veya rahatlama gibi durumlardır. Bu fıkrada olduğu gibi Türk polisinin havadaki bir sineği sünnet etmesi, bireyin kavram dünyasıyla çatışan bir durumun ortaya çıkmasına neden olur. Bu çatışma, bir uyumsuzluk doğurur ve birey gülmeye başlar. Uyumsuzluk kuramına göre kişiler mantık dışı ve istenmeyen veya beklenmedik bir durumla karşılaştıklarında güler. Kendilerinin ya da düşüncelerinin arasındaki uyumsuzluk algılamasıyla ortaya çıkan komik durum, gülmeye sebep olur. Birbirinden farklı iki fikir, düşünce ya da durumun

sürpriz bir şekilde bir araya getirilmesiyle de mizah oluşabilmektedir. Saçmaya varacak kadar mübalağa başvurma, gülmece için yeterlidir:

İki Karadenizli bir kabahat işler ve peşlerine polis düşer. Polisleri gören Karadenizlilerden biri ağaca çıkar, diğeri de oralarda otlayan bir eşeğin altına girer. Polis, eşeğin altındakine sorar:

“Orada ne yapıyorsun?” “Pen punin sıpasıyim.” Polis bakmış ki eşek erkek: “Bu eşek erkek!”

“Anam öldü de papamla geziyrum…” Bu cevabı alan polis ağaçtakine sormuş: “Peki, sen o ağaçta ne yapıyorsun?”

Arkadaşından geri kalmak istemeyen Karadenizli, şu cevabı vermiş: “Ha pen de bu ağacın kargasuyum…”(41. Fıkra)

Mizahta belirli bir mantık ve görüntü vardır. Alışılmadık, beklenmedik görüntüler ve sözler mizahı sağladığı gibi gerçekdışı görüntülerin bir bölümü de mizah etkisinde sağlanabilir. “Ölümsüz Hoca, anılarımızda, eşeğine ters binmiş görüntüsü ile yer etmiştir. Tek başına bu görüntünün bile bizde mizah tadı yarattığı söylenebilir. Mizahın görüntülerle ilişkisi çok geniş bir alanı içine alır. Hareketler, davranışlar bazen kendi başlarına mizah kaynağı olabilir.” (Öngören, 1983: 31). Bir şeyin görüntüsü olsun, bir hareketin görüntüsü olsun; genel olarak görüntüler, mizahın mantık yapısıyla doğrudan bağlantılıdır. Polise yakalanmamak için eşeğin altına saklanma, fıkrayı dinleyenler için alışılmadık bir görüntüdür. Bu görüntüyle birlikte hırsızın “ben eşeğin sıpasıyım” demesi, olayın komikliğini daha da arttırmaktadır.

Alışılmadık her gerçek dışı görüntü, mizahın ortaya çıkmasına yetmeyebilir. Komiğin olabilmesi için, ilgisiz iki sınıfın yan yana getirilmesi, bunun sonunda da alışılmadık bir görüntünün sağlanması gerekmektedir. Hırsızın bir eşeğin yanında kendisini eşeğin yavrusu olarak görmesi ve polisten kurtulmaya çalışması, alışmış olduğumuz kavramlar dünyasını alt üst eder. Birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan iki sınıfın yan yana getirilmesinden doğan zıtlık mizahı doğurmuştur.