• Sonuç bulunamadı

Orta Gelir Grubu (Ortanın Üstü ve Ortanın Altı) :

I. BÖLÜM: KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ VE GELİR GRUPLARI ÜZERİNE

1.4 Sosyal Katman Olarak Gelir Grupları

1.4.2 Orta Gelir Grubu (Ortanın Üstü ve Ortanın Altı) :

Sosyal tabakalaşma modellerinde, “Üst” ve “Alt“ tabakalar arasında geçişliliği sağlayan ve sosyal gerilimi azaltan özelliklere sahip “Toplumsal Katman” olarak betimlenen orta tabaka, hem kültürel hem de ekonomik olarak, “Alt” ve “Üst” katmanlar arasındaki fiziksel bariyerleri oluşturur. Orta gelir grubu Marksist literatürün orta sınıfın tanımlamalarında yer alan belirlere yakınlık göstermektedir. Örneğin Mills orta sınıfı; işverenlerle ücretli çalışanlar arasında birdenbire gelişen bir tampon sınıf olarak tanımlamaktadır. (Poloma,1993:290). Gelir seviyesi açısından, “Üst Gelir Grubu” nun altında gelire sahip, “Memur”, “ “Esnaf”, “Orta Ölçekli Gayrimenkul Sermayedarları” vb şeklinde sınıflandırılabilir.

Hizmet üretimi sürecinde aktif olarak yer alan bu katman, ekonomik hareketliliğin en yoğun yaşandığı toplumsal katmandır. Toplumsal statü ve saygınlık durumları, gelir seviyesi ile doğru orantılı bir biçimde değişkenlik gösterir. Örneğin mesleki bazda aynı işi yapan ancak gelir seviyesi açısından daha geniş imkanlara sahip kimselerin statüleri ve saygınlıkları farklılık gösterir. Yalnız bu genellemenin istisnai durumları da söz konusudur. Söz konusu gelir farklılaşması ile birlikte, Sosyal sermaye eksiklikleri, Ekonomik sermaye (Bourdieu, 2010), imkanları kısıtlanabilmektedir. Söz gelimi, saygınlığı yüksek kurumda çalışmasına rağmen, görece gelir seviyesi düşük meslek mensubu kişinin toplumsal statüsü diğer meslektaşlarına nazaran olumsuz bir izlenim sergilemektedir. Ancak yine belirtmek gerekir ki bu istisnai durumlar, teorik genelleme içerisinde göz önünde bulundurulmalıdır.

Klasik Marksist tabakalaşma paradigmasında, “Küçük Burjuva” olarak nitelenen (K. Marx & F. Engels, 1998) sosyal grubun, -gelir düzeyi bağlamında- araştırmada önerilen “Orta Gelir Grubu” kavramına benzer işlevsel özelliklere sahip olduğu görülmektedir. Bu sosyal tabaka daha çok egemen üst gelir grubunun hegemonyası altında şekillenmektedir. Üretim ve tüketim süreçlerinde “Üst Gelir Grubu”nun davranışlarına öykünen yönleri ön plana çıkmaktadır.

Toplumun, hizmet üreticisi olarak en büyük sosyal tabakasını oluşturan bu gelir grubu, kendi içerisinde “Ortanın Üstü” ve “Ortanın Altı” olarak iki alt gruba ayrılabilir. Bu alt gruplar, ekonomik olarak birbirine benzeyen ancak statü ve saygınlık bağlamında farklılaşan özellikler sergilemektedir. Tüketim olanaklarının çeşitliliği (Gayri menkul sahipliliği) iş-meslek garantisi gibi unsurlar nedeniyle grup içinde ayrışmalar yaşanabilir.

1950-1985 yılları arasında köylerden kentlere doğru yapılan göç doruk noktaları ulaşmıştır (Akşit, 1998). Yaşanan göçler neticesinde, Orta gelir grubunun genişlediği görülmektedir. Emre Kongar’a göre (2000) Cumhuriyet dönemin içerisinde siyasal çatışma, devletçi-seçkinler ile liberal-muhafazakarlar arasında yaşanmıştır. Merkez çevre ekseni etrafında şekillenen toplum, gelir gruplarına göre ayrışmaya başlamıştır. Özellikle 1950’li yıllarda başlatılmak istenilen liberalleşme hareketleri, askeri darbelerle kesintiye uğratılmıştır. 1983 seçimlerinden sonra daha mümkün bir vaziyet almıştır. 1990’lı yılların ekonomik ve siyasal yapısı itibariyle orta gelir grubunun imkanları da genişlemeye başlamıştır. Özellikle 1960’lı yılların ortalarında başlayan küçük esnaf ve sanatkârların teşkilatlanması ile bu gruplar ileride Anadolu kaplanları olarak tabir edilen, üst gelir grubu mensuplarının ortaya çıkışını hazırlamışlardır. 1980 Askeri darbesinin ardından, Anavatan Partisi’nin iktidarı ile bu kesimlerin önü açılmıştır. 1980 sonrası Turgut Öza1 ve neo liberal iktisat politikaları, kitreselleşmenin de etkisiyle modem dünyaya eklemlenme sürecini hızlandırmıştır (Aydemir, 2005). 2001 yılındaki ekonomik buhrandan sonra, iktidarın el değiştirmesi ve noe liberal iktisat politikalarının güçlendirilerek sürdürülmesini sağlamıştır. Günümüzde ise bu iktisadi politikalar geliştirilerek, üst ve orta gelirli sosyal grupların, siyasal ve ekonomik olarak müspet bir konuma ulaşmasına katkı sağlamaktadır.

1.4.3 Alt Gelir Grubu (Alt Tabaka) :

Alt gelir grubunu, sosyal ve ekonomik sermaye açısından kıt imkânlara sahip, sonsuz ihtiyaçları idare ve ikame etme çabasına haiz sosyal katman olarak tanımlanabilir. Alt gelir grubu, sosyal sermayenin düşüklüğü ve kırsal köklerin kuvvetli oluşu ile kendini belirginleştiren gelir grubudur. Mesleki bazda düzenli gelire sahip olanlar ve sınıflandırılmamış işlerde çalışanlar olarak ikiye ayrılabilir. Düzenli gelire sahip olan bu tabakanın alt gruplarından ilkini genellikle asgari ücretli özel sektör çalışanları olarak kabul etmek yerinde olur. Diğer alt grup ise; sınıflandırılmamış işlerde çalışan ve sigortasız yada mevsimlik işlerde çalışan işçi ya da serbest çalışan konumundaki kişiler, diyerek tanımlayabiliriz.

Kırdan kente göç eden kesimde yaygın mesleki tercihler, asgari ücretli kalifiye nitelikli işler olarak ön plana çıkmaktadır. Kimi zaman grup üyelerinin eğitim seviyelerini artırma imkânlarına kavuşmaları bile grup adına toplumsal perspektifte soysal sermayenin düşük oluşu gerçeğini değiştirmemektedir. Örneğin alt gelir grubuna mensup bir bireyin eğitim seviyesini artırması ve saygın bir mesleki konum elde etmesi bile sosyal ve kültürel sermayelerindeki eksiklikler nedeniyle göz ardı edilebilmektedir. Grup üyeleri, kültürel kalıpların ekonomik yetersizliklerin sonucu olarak kendini gerçekleştirme noktasındaki (geri planda) duruşunu eyleyicilerin içinde işleyen yapılandırıcı bir mekanizma ile yani habitusu sayesinde varlık sahasına taşıyabilmektedir. (Bourdieu ve Wacquant, 2003: 27) Ekonomik anlamda olumlu düzey olarak kabul edilebilecek, asgari ücretli işlerde kendine fırsat bulabilen grup üyeleri, gelir noktasında belirgin benzerlikler sergilerken, tüketim davranışları noktasında grup üyelerinden farklı davranış kalıpları geliştirebilmektedir. Bir grup maddi birikime kendini adapte edip, şehrin geçiş bölgelerinde yaşamaya tahammül ederken, bir grupta tüketim ürünlerine kontrolsüzce sahip olmaya çalışmaktadır.

Klasik ekonominin en temel varsayımı olan “Doğal kaynakların kıt, insan ihtiyaçlarının ise sınırsız oluşu” ifadesi ile özetlenmiştir. Alt gelir grubu üyelerinin, maddi imkânlarının kısıtlılığı içerisinde tüketim ürünlerine olan