• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM III: ABD’NİN ORTA ASYA PERSPEKTİFİ

3.1. ORTA ASYA

3.1.2. Orta Asya’nın Önemi

Orta Asya coğrafyası her ne kadar yüksek dağlarla kapalı, denize çıkışı olmayan ve geniş bir bozkır kültürüne hâkim olsa da bu bölgeyi günümüz dünyasında önemli kılan faktörler arasında, üzerinde sahip olduğu yeraltı enerji kaynakları, coğrafi konumu; etrafındaki devletlerin birer bölgesel güç olmaları, stratejik konumu; Doğu ve Batı arasında bir köprü vazifesi görmesi bulunmaktadır. Orta Asya, coğrafi konumu ve tarih boyunca özelliklede Türklere ve çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapması nedeniyle, doğu kültürleri ile batı kültürleri arasında bir köprü vazifesi görmesi dolayısıyla dünyada önemli bir yere sahiptir. Bu

bölgede kurulan Türk devletleri, doğu kültürünün özelliklerini batı kültürü üzerinde etkin bırakacak şekilde etkili olmuşlardır. Ayrıca çıkış noktası Çin olan iki eski ama çok önemli İpek ve Baharat yolu üzerinde bulunan bu coğrafya eskinin ticaret-yolu duraklarından bir tanesidir.2 Bu yollar aracılığıyla Doğu ve Batı kültürlerinin etkileşimi gerçekleşmiş, birbirleri üzerinde etkili olmuştur. Böylece medeniyetlerin gelişmesinde önemli bir yeri olan bu iki yolun ilk durak noktasını bu coğrafya teşkil etmektedir. Ancak teknolojinin hızla gelişmesi ve yeni ulaşım araçlarının ortaya çıkmaya başlamasıyla önemini kaybeden bu iki yol ve Orta Asya coğrafyası, son zamanlarda dünyanın enerji kaynağı haline dönüşen petrol ve doğalgaz gibi yeraltı kaynaklarına sahip olmasıyla tekrar dünyadaki önemini arttırmıştır. Böylece Orta Asya, hem Batı ve Güney ülkelerinin hem de Doğu ülkelerinin gözlerinin bu bölgeye çevirmelerinde en büyük etken haline dönüşmüştür.

Orta Asya coğrafyasının önemini sadece zengin yeraltı kaynakları ile sınırlamak, özellikle Soğuk Savaş ve 11 Eylül sonrası için, eksik bir tanım olacaktır. SSCB’nin dağılması coğrafyada yeni devletlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu devletlerin zayıf ekonomilere sahip olması nedeniyle dünya ekonomisinde geri planda kalmaları, yeni açılımların gerçekleşmesi anlamına gelmekteydi. Devletler dünya ekonomisine katılabilmeyi ancak kendilerine yardımcı olacak bir büyük devlet aracılığıyla gerçekleştireceklerinin farkındadır. Bu coğrafyadaki hammadde kaynaklarının bölge ülkeleri eliyle değerlendirmesi imkânının zayıf olması, büyük devletlerin bölge devletleri üzerinde yeni politikalar geliştirmesine yol açmıştır. Buradaki hammadde kaynakları ve pazar olanakları dünya ekonomisi açıcından son derece kritik bir öneme haizdir. Bölge devletlerinin dünya ekonomisine katılımları hem bu kaynakların dünya geneline yayılmasına hem de buradaki devletlerin gelişmesiyle birlikte dünya da yeni pazar olanaklarının artmasına neden olacaktır. “Yeni bir coğrafya”yı ifade eden Orta Asya, bu potansiyeli ile her geçen gün dünya devletleri için önem arz etmektedir. Ayrıca doğal kaynakların ve yeni pazar olanaklarının yanı sıra SSCB’nin bölgeden çekilmesiyle ortaya çıkan güç boşluğu ve bu boşluğu dolduracak yeni bir güce olan gereksinimde bu bölgeye olan talebi

2 Mehmet Zor, “ Orta Asya Coğrafyası”, http://www.e-cografya.com/ulkeler/asya/asya/bolge/ortaasya.html, 2007, erişim:

arttırmıştır. Doğu’da Çin, Kuzey-Batı’da Rusya ve Güney’de ise Hindistan-İran gibi bölgesel güçlerinde ilgi odağı haline dönüşmüştür. Yeni bağımsızlıklarını kazanan ülkelerin hamiliğini yapmak bir nevi hem bölge üzerindeki enerji kaynaklarına kolaylıkla erişebilmek anlamına gelecek, hem de diğer rakipler üzerinde bir baskı haline dönüşmesini ifade edecektir. Zira günümüz uluslararası ilişkilerde baskı unsurunun ne denli önem arz ettiği ortadadır. Bununla beraber bu bölge stratejik konumunun yanında birde içinde barındırdığı terör kampları ve terör faaliyetleriyle etrafındaki ülkelerin ulusal çıkarlarını ve ideolojilerini rahatsız eden bir coğrafi yapıya sahiptir. Böylece bu bölgede hâkim güç olacak devlet kaçınılmaz olarak bu üç unsuru, yeraltı kaynakları, pazar olanakları ve diğer devletleri baskı altına alabilme şansını elinde toplayarak rakiplerine oranla önemli bir güç merkezinin de kontrolünü sağlamış olacaktır.

Günümüz dünyasında bu faktörleri göz önüne aldığımızda Orta Asya’daki güvenlik stratejilerinde önemli değişimler gözlemlenmektedir. Orta Asya’daki ülkeler kendi ulusal güvenliğini, sahip oldukları doğal kaynaklar aracılığıyla gidermeye çalışmaktadır. Özellikle enerji güdümlü bir dış politika izleyen bu ülkeler, ABD’nin güvenliği enerjiyle eş anlamlı tutmasından da faydalanmaya çalışmaktadır.3 ABD’nin son dönemlerdeki dış politikalarına bakıldığında, Kuveyt ve Irak’a yapılan müdahaleler, enerji ile güvenliği yan yana tutması bu tezi doğrular niteliktedir. ABD’nin 11 Eylül 2001 sonrasında terörle mücadele konseptiyle bölgeye yerleşmesi Orta Asya’daki güç mücadelelerini ve enerji kaynaklarını kontrol edebilme rekabetini arttırmıştır. ABD’nin, bölge ülkelerinin yanında bölgeye müdahil olmasıyla birlikte küresel güçler arasındaki rekabet artmakla kalmamış, bu bölgenin son zamanlarda her geçen gün artan bir öneme sahip olmasını da beraberinde getirmiştir.4 Amaç, kendi güdümündeki ülkeler ile beraber bölge istikrarını elinde tutmaya çalışmak ve diğer rakiplerinin huzurunu kaçırmaktır. Orta Asya coğrafyası

3 Ainur Nogayeva, “ABD’NİN Orta Asya Politikası: Güvenlik, Enerji Ve Demokrasi”,

http://www.turkgundem.net/icerik/index.php?option=com_content&task=category&sectionid=7&id=99&Itemid=34&li mit=50&limitstart=50, 2007, erişim: 27.01.2009.

4 Jeffrey Donovan, “Central Asia: Verdict Still Out On U.S. Engagement Policy”,

da tam bu manada küresel güçler için biçilmiş bir kaftan rolündedir. Yeni stratejik parametreler çerçevesinde Orta Asya coğrafyası ABD ve bölgesel güçler için deyim yerindeyse tam bir “deneme tahtası” gibi bir öneme sahiptir.