• Sonuç bulunamadı

ABD Bağlamında Rusya'nın Orta Asya Politikası

BÖLÜM V:KARŞI CEVAP: RUSYA VE ÇİN’İN ORTA ASYA POLİTİKASI;

5.2. RUSYA VE ORTA ASYA POLİTİKASI

5.2.2. ABD Bağlamında Rusya'nın Orta Asya Politikası

Rusya’nın bölgedeki diğer amaçlarından bir tanesini de bölgesel istikrar ve Radikal İslami hareketlerin önünü alacak girişimlerde bulunmaktı. Yukarıda belirtildiği üzere Rusya, Orta Asya ülkeleriyle Ortak Güvenlik sistemi kurarak bu ülkeleri kendi liderliği çatısı altında tutmaya çalışmakta, bu sayede ülkelerle askeri işbirliği içerisine girmek istemektedir. Aslında Rusya’nın bu politikası enerji konusunda olduğu gibi, bölge ülkelerinin Batı ve ABD’yle gireceği bir askeri işbirliğinin, NATO çatısı altına girmelerinden çekinmesi, önlenmesine yönelikti. Nitekim 2000 yılından sonra bölge ülkeleriyle bu konuda ikili ziyaretler gerçekleştirilerek bölgede askeri işbirliğinin sağlanmasına çalışılmıştır. Böylece Rusya Ortak Güvenlik Sistemi kurulmasının gayesi içerisinde olmuştur.

5.2.2. ABD Bağlamında Rusya’nın Orta Asya Politikası

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan Rusya Federasyonu ilk etapta, kendisini Batı Dünyası’nın bir parçası olarak görmeye çalışmaktaydı. Ancak fazla geçmeden Batı Dünyası’ndan gerekli yakınlığı bulamayınca, revizyonist bir dış politika izlemeye başlamış; bu politikaların sonucunda ise, “Eski Uydu Devletleri” olan Orta Asya coğrafyasına yönelmiştir. Rusya, bu yönelimin ardından Orta Asya’yı “Arka Bahçesi” olarak görmeye başlamıştır. “Arka Bahçe” kavramı, Rusya’nın SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan bölge ülkeleriyle ilişkilerinin yoğunlaştırarak yakınlaşması gerektiği tezini içermekteydi. Bu tezin ortaya çıkmasıyla birlikte, Rusya’da giderek daha da cazip hale gelen “Avrasyacılık” kavramı ön plana

19“Moscow’s Benefits From Rapproachement Wiht Iran Likely to be not too much Significant”, PAU Profile, c.IV/sayı12 (23 March 2001), s.4.

çıkmıştır. “Daha çok kültürel terminolojiyle tanımlanan bu yönelmenin çıkış noktası

coğrafi ve kültürel olarak Rusya’nın ne tam Avrupalı ne de tam Asyalı olduğu, bu

nedenle de kendine özgü farklı Avrasyalı kimliği olduğuydu”.20 Bu kimlik

çerçevesinde aslında Rusya bölgede bir “Avrasya Birliği” kurmak istemektedir. Bu kurulan birliğin lider gücü olmak niyetinde olan Rusya, birlik sayesinde Orta Asya ülkelerini etkisi altına almak niyetindedir.21 Ancak Rusya’nın bu büyük çaplı

hayal-perest yaklaşımı çok geçmeden gerçekten uzak olduğunu göstermeye başlamıştır. Bölge ülkeleri Rusya’nın bu dış politika açılımına karşı cephe alarak, zaten bölgede yükselen milliyetçiliğin peşinden gitmeyi tercih etmişlerdir. Nitekim bölge ülkeleri, SSCB döneminde yaşanan ekonomik ve diğer etkenlerin yarattığı kötü tabloyu silebilme adına, bağımsız hareket etmeyi daha uygun bulmuşlardır. Bölge ülkelerinin bu tercihi Rusya’nın bölgede etkinliğinin azalmasına yol açarken, bölge ülkelerine sürekli yardım ve iknaya çalışan ABD’ye daha yakın durmalarına yol açmıştır.

Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası bölgeye yönelik bu politikaları Rusya açısından istenileni vermezken, 11 Eylül 2001 tarihi yeni açılımları beraberinde getirmiştir. Amerika’nın 11 Eylül sonrası Orta Asya politikası ve Afganistan operasyonu bu açılıma yön veren en önemli olaydı. Afganistan operasyonu sırasında, ABD’nin bölgeye yönelik terörle mücadele kapsamındaki operasyonu Rusya’ya önceleri cazip gelmiş ve belli bir noktaya kadar ABD’nin bu politikalarına göz yummuştur. Sonuçta bu söylem ekseni ışığı altındaki operasyon Rusya’nın çıkarlarını temsil etmekteydi.22 Özellikle Özbekistan İslam Hareketi (İslami Radikal Grup)’nin bölgedeki etkinliği Rusya’yı zor durumda bırakmaktaydı. ABD’nin El-Kaide ve ÖİH’ye yönelik çökertme operasyonu Rusya’nın işine gelmekte ve bölgenin bu grupların kontrolünden çıkmasını istemekteydi.23 Ancak ABD’nin bu

20 Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası: Amerika'nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeostratejik Gereklilikleri, çev. Yelda Türedi, İstanbul: İnkılap Kitabevi / Siyaset Dizisi, 2005, s. 86.

21 Yelena İ.Urazova- Elif Hatun Kılıçbeyli, “Orta Asya, Kafkaslar ve Avrupa Birliği: Enerji ve Ekonomi İşbirliği”, Yakın

Dönem Güç Mücadeleri Işığında Orta Asya Gerçeği, ed. Ertan Efegil- Elif Hatun Kılıçbeyli- Pınar Akçalı, İstanbul: Gündoğan

Yayınları, 2004, s.101.

22 Noam Chomsky, 11 Eylül: 9-11, çev. Dost Körpe, İstanbul: Om Yayınevi, 2002, s.91.

23 Ertan Efegil, “Orta Asya Bölgesinin Jeostratejik, Askeri, Siyasi, İktisadi ve Doğal Kaynaklar Açısından Önemi”, Yakın Dönem Güç Mücadeleri Işığında Orta Asya Gerçeği, ed. Ertan Efegil- Elif Hatun Kılıçbeyli- Pınar Akçalı, İstanbul: Gündoğan

operasyonlarının geçici olmadığı ve bölgede kalıcı olacağını fark eden Rusya, Orta Asya politikalarında ABD’ye karşı stratejiler geliştirmek zorunda kalmıştır. Bunların yanı sıra Rusya’nın Orta Asya’ya yönelik endişeleri her geçen gün artmaktaydı. Bu hususlar şu şekilde sıralanmaktadır: ABD’nin 11 Eylül sonrası Avrasya bölgesine yerleşmesi ve bu bağlamda Orta Asya bölgesinde kalıcı olacağına dair sinyalleri Kırgızistan ve Afganistan üzerinden vermesi Rusya’nın güneyinden güvenlik bağlamında ciddi tehdit algılamasına neden olmuştur. Rusya bölgeye yerleşen bir ABD’nin Rusya’yı çevreleme politikası izlediği kanısına inanmakta ve bu politikadan son derece rahatsız olmaktadır. ABD ve Rusya arasında “Yeni Soğuk Savaş” sinyallerinin verilmeye başlanmasının ardından Rusya sınırlarını “arka bahçesini” güvenlik altına almak adına en zayıf gördüğü ülkeler üzerinde etkinlik kurmaya başlamıştır. Rusya enerji zengini Orta Asya Cumhuriyetleri ile güvenlik bağlamında daha güçlü, istikrarlı, stratejik işbirliğine dayalı bir ortaklık sürecini hızlandırmak istemektedir. ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin desteğinde gelişen bölge enerji kaynaklarının Rusya’yı by-pass ederek Avrupa’ya ulaştıracak Trans-Hazar projesi vb. projelerin gündeme gelmesi ile Rusya karşıtı blokun başını çeken Ukrayna, Gürcistan gibi bölge ülkelerinin ön plana çıkmaya başlamasıyla Rusya bu durumdan memnun kalmamıştır. Avrupa Birliği’nin Rusya ile yaşadığı kriz/güven bunalımı ve bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak değerlendirilen “enerji güvenliği” temelli “Yeni Orta Asya” stratejisini uygulamaya koyması Rusya tarafından dikkate alınan bir durumu ifade etmektedir. Diğer taraftan, Hazar’ın statü sorunu devam etmektedir. Buna karşılık, bu sorunun çözümü ve Trans-Hazar Projesi’nin gerçekleştirilmesi bağlamında ABD, AB ve Türkiye’nin oldukça pasif/zayıf kalması ve sorunun çözümünde kilit ülke olarak Rusya’yı bir kez daha ön plana çıkmaktadır.24 Bu endişe ve korku Rusya’yı diğer bölgesel güç Çin’e yaklaştırıyordu. Bununla beraber bölge ülkelerine yönelik bazı adımlarda atılmaya başlandı. Bu bağlamda Çin destekli ve Rusya’nın da içerisinde yer aldığı, Beş Devlet tarafından Şanghay İşbirliği Örgütü bölgede ağırlık kazanmaya başladı. Bu örgütün bölgede etkinliğini arttırmaya başlamasının ardından, bölge ülkeleri ile Çin ve Rusya arasında yaklaşmalar başlamıştır. Bu yaklaşmanın ardından her fırsatta ABD’nin bölgedeki

24 Mehmet Seyfettin Erol, “Rusya’nın Orta Asya’ya ‘Enerjik’ Dönüşü ve Bunun Taraflar Açısından Sonuçları”,

varlığından rahatsız olan Rusya Çin ve bazı Orta Asya ülkelerinin desteğini alarak ABD’nin bölgeden ne zaman çekileceğine dair baskılar yapmaya başlamıştır. Ancak ABD’nin bölgede kalıcı olma isteği bugüne kadar bu baskıların sonuçsuz kaldığını ortaya koymakla beraber, Rusya’nın bu süreci hızlandırma adına bölge ülkeleriyle işbirliği içerisine girdiği ve bu ülkelere askeri teçhizat ve ekonomik yardımlar yaptığı görülmektedir.

Rusya, bölge ülkeleri üzerindeki ABD etkinliğinin azaltılması için bölge devletleri ile ikili ve çok taraflı askeri işbirliğini geliştirmeye çalışmaktadır.25 Bu bağlamda bu ülkelere askeri teçhizat ve silah satarak, siyasi etkinliğini arttırmaya çalışmakta; aynı zamanda bu siyasi üstünlüğünü Bağımsız Devletler Topluluğu’nu aktif hale getirerek, bölgesel askeri blok oluşturmayı hedeflemektedir.26 Ancak Rusya’nın bütün bu çabaları henüz istenileni vermiş durumda değildir. ABD’nin bölgedeki ağırlığı devam etmekle beraber, bölge ülkelerinin ilerideki tercihlerinin, hangi güce meyil edeceği, bölgedeki güçlerin varlığını ve siyasi üstünlüğünü devam ettirmesinde şekil verici en önemli unsur olacağa benzemektedir. Rusya ve ABD'nin Orta Asya bölgesindeki stratejik çıkarları iki ülkeyi bu bölgede karşı karşıya getirmekte, her iki ülkede birbirlerine üstünlük kurabilmenin çabası içerisine girmektedir. Ancak Rusya’nın, SSCB'nin bölgedeki halefi olarak kendini görmesi birçok bölge uzmanının da belirttiği üzere, Rusya’ya “duygusal karakterde” politikalara itmekte ve bütüncül bir dış politika üretememesine neden olmaktadır. Dolayısıyla Rusya, bölgede uzun vadede stratejiler geliştirememekte ve ülkelerin hamlelerine, bölgedeki olaylara göre nabız vermektedir. Her ne kadar Rusya’nın Orta Asya politikası bu yönde şekillensede, özellikle 2000’li yıllarla birlikte bölgede entegrasyon düşüncesi ile hareket etmesi ABD’nin bölge çıkarlarında zorlanmasına neden olmaktadır. Bu durum ABD’nin bölge için tasarladığı demokratikleşme ve serbest pazar düşüncesinin önünü kesebilecek potansiyele sahiptir.27 ABD’nin bölgeye yerleşmesi ve ağırlığını hissettirmeye başlamasıyla birlikte Rusya’nın bu tehdidi göz önünde tutarak Orta Asya politikalarını şu şekilde sıralayabiliriz:

25 Bruce Pannier, “Russia: With U.S. Attention On Iraq, Moscow Wooing Central Asia”,

http://www.rferl.org/content/article/1103004.html, April 22, 2003, erişim: 12.04.2009.

26 Efegil, a.g.m., s.146-147.

- Rusya, Orta Asya’da daha yoğun bir şekilde rol almaya çalışacak ve bölgede meydana gelebilecek olaylar karşısında taraf olmayı göze alacak,

- ABD’nin Orta Asya politikalarını sekteye uğratabilmek için bölge ülkeleriyle yakın işbirliği içerisine girerek hem ulusal ekonomik çıkarlarını hem de ulusal güvenliğini tehlikeye atmamak için, bu ülkelerle ABD ilişkilerini yönlendirmeye çalışacaktı.

Rusya, Orta Asya coğrafyasındaki ülkelerle ABD ilişkilerine yön vermeye çalışmakta, bu ülkelerin tamamıyla ABD uydusu haline gelmesini ve NATO’nun bu ülkeleri içerisine alarak doğuya doğru genişlemesinin önüne geçmek istemektedir. Bu bağlamda Çin’le paralel düşünmekte ve uluslararası sistemde arzuları örtüşmektedir.28 Bu nedenle iki ülkede ABD karşıtlığı içerisindedir. Özellikle Rusya SSCB’nin dağılmasına rağmen toprak bütünlüğü ve nüfusu bakımından önemli bir konuma sahiptir.29 Bu konumuyla Orta Asya ülkelerinde önemli bir nüfus ve nüfuzu bulunmaktadır.30 Sahip olduğu bu nüfuzu kullanarak bu ülkeler üzerinde baskıyla karışık etkinliğine devam etmiştir. Ancak bu coğrafyanın önemi ortaya çıkamaya başlayınca bu etki giderek azalmış ve ülkeler daha bağımsız hareket etmeye başlamışlardır. Rusya bu nüfuzu devam ettirebilmek adına, bölgede kendi liderliğinde BDT ve ŞİÖ gibi örgütlenmelere gitmiştir. Rusya, böylece bu örgütlenmeler aracılığıyla ABD’nin Orta Asya’daki çıkarlarını dengelemeye çalışmaktadır.

11 Eylül gerek dünya açısından gerekse özelde Orta Asya coğrafyası açısından bir milat kabul edilebilir. Zira her ne kadar 11 Eylül sonrası ABD’nin Afganistan operasyonu Orta Asya’da Rusya’nın kaybı olarak algılansa da bu dönemde Rusya’nın Afganistan operasyonuna ses çıkarmaması, Rusya’nın bir

28 Mustafa Kibaroğlu, “Rusya’nın Yeni Ulusal Güvenlik Konsepti ve Askeri Doktrini”, Avrasya Dosyası, c.6/sayı 4 (2001), s. 95-106

29 The Times Guide to Nation of the World, Times Books a Division Harper Collins Publishers, London, 1994, s.161. 30 İdris Bal, “ABD’nin Orta Asya Politikasına Yön Veren iç ve dış Dinamikler”, Stratejik Analiz, c.I/sayı 12 (Nisan 2001), s.28.

anlamda kazancı olmuştur. “Nitekim ABD’nin terörle mücadele çerçevesinde

Afganistan’a müdahalesinde ve Rusya’nın bunu desteklemesi, aynı zamanda Rusların Çeçenistan’da uygulamış olduğu politikalara da meşruiyet de sağlamıştır. Böylece Rusya kendi topraklarındaki dinsel ve ayrılıkçı hareketlere karşı uyguladığı

politikalarda elini güçlendirmiştir”.31 Ancak ABD’nin Afgan savaşından sonra

“terörle topyekûn savaş” söylemine dayanarak bölgeye yerleşmesi ve kalıcı olacağını ortaya koymasıyla, bölgede gerçekleşen “devrimler” ve askeri üslerin kalıcı olmasına yönelik ABD baskıları Rusya’nın ilk bakıştaki kazancını tehlikeye atmıştır. Rusya ABD’nin bu hareketine karşılık bölgedeki, özellikle ŞİÖ, örgütleri etkin kılmanın telaşına düşmüştür.

5.2.3. Rusya ve ŞİÖ İlişkileri

Rusya’nın ŞİÖ’ye bakış açısını üç başlık altında incelemek mümkündür: İlk olarak, Rusya’nın Orta Asya bölgesindeki etkinlik mücadelesidir. 11 Eylül sonrasında ABD’nin bölgeye yerleşmesi ve bölge ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmesi, iki üs kurması, bu sayede ABD’nin bölgedeki ülkelerle ilişkilerini doğrudan kurabilme yeteneğine ulaşması Rusya açısından ilk tehdit olarak algılanmaktadır.32 Bu bağlamda ŞİÖ’yü bölge ülkeleriyle olan ilişkilerinde önemli bir araç olarak görmektedir. Rusya ŞİÖ’yü kullanarak bu tehdidi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Zaten var olan ekonomik ve askeri ilişkilerini ŞİÖ aracılığıyla sağlamlaştırmaya çalışmakta, ülkeleri bölge dışı güçlere karşı özellikle ABD’ye, bütünleştirerek kapatmaya çalışmaktadır. Rusya’nın ŞİÖ bağlamında bölgeye bakışını şekillendiren diğer bir etken ise, Rusya ile Çin’in ŞİÖ çerçevesinde ortak hareket ederek ABD’nin politikalarına karşı çıkmakladırlar. Bu etken iki ülke ilişkilerini perçinleştirmektedir. “Moskova, Şanghay İşbirliği Örgütü’nü bölgede Çin ile işbirliği fırsatlarını

değerlendirebileceği bir platform olarak nitelendirmekte, karışık güç dengesini

31 Pirinççi, a.g.m., s.229.

32 Gökçen Oğan, “Üye Devletlerin Perspektifinden Şanghay İşbirliği Örgütü”, Stratejik Analiz Dergisi, c.8/sayı 91(Kasım 2007), s. 58.

sağlamaya yönelik bir oluşum olarak görmektedir”.33 Rusya’nın özellikle ABD başta olmak üzere Batı dünyası ile olan ilişkilerinde önemli bir araçtır. ŞİÖ’nün her geçen gün büyümesi ve etkinlik sahasını arttırması Rusya’nın Batı gözünde prestijini arttırmaktadır. ŞİÖ nezdinde Batı dünyasına karşı kazandığı anlamlı prestij ise Batı dünyasında tedirginlikle karşılanmaktadır.34

ŞİÖ her ne kadar sınır sorunlarına çözüm üretmek ve terörizmle mücadele ederek bu sorunları ortadan kaldırmaya yönelik bir oluşumu ifade etsede, kendi içinde barındırdığı güç rekabeti sayesinde zaman zaman ABD’nin bölge çıkarlarına hizmet edebilmektedir. Bölgedeki Radikal İslam tehdidi ve bu grupların terörist faaliyetleri ABD ile ortak hareket etmelerine neden olabilmektedir. Bu ABD’ye ihtiyaç duyulduğunun ŞİÖ ülkeleri tarafından kabul edildiğinin bir göstergesidir. ABD’nin Afganistan operasyonu ile birlikte başlattığı terör karşıtı hareket bölgede Taliban ve Usame Bin Laden’in varlığından rahatsız olan diğer ülkelerin ABD’ye destek vermelerine neden olmaktadır.35 Bunun yanı sıra ŞİÖ içerisinde Rusya ile Çin rekabetide ABD’nin ŞİÖ’nün başarısız olmasına yönelik faaliyetlerini kolaylaştırmaktadır. Bu sayede bölgeye müdahil olan ABD, iki ülke arasında yaşanan rekabetten faydalanarak diğer ülkeleri Rusya ve Çin aleyhine kışkırtabilmektedir. Bu rekabetle, ABD’nin de kışkırtmalarıyla Rusya ve Çin zaman zaman diğer ülkelerin gözündeki liderlik vasfından uzaklaşmaktadır. Bu ABD’nin tam olarak bölge çıkarlarına hizmet etmektedir. Fakat her ne kadar bu gelişmeler yaşansada ŞİÖ bölgedeki etkinliğini her geçen gün büyütmekte, Rusya’nın bölge çıkarlarına cevap vermektedir.

33 Oğan, a.g.m., s.59

34 Oktay F.Tanrısever, “Rusya Federasyonu’nun Orta Asya-Kafkasya Politikası: Yakın Çevre Doktrinin İflası ”, Küresel

Politikada Orta Asya –Avrasya Üçlemesi 1, der. Mustafa Aydın, Ankara: Nobel Yayınları, 2005, s.45.

35 Zamira Eshanova, “Central Asia: Are Radical Groups Joining Forces?”,