• Sonuç bulunamadı

Ormancılık İlgili Yasal Düzenlemeler

2. Türkiye Cumhuriyeti’nde 1923–1937 Arası Ormancılık Politikası

2.9. Ormancılık İlgili Yasal Düzenlemeler

1869 tarihli Orman Nizamnamesi 1937 yılına kadar meriyette kalmıştır. Ancak 1920–1937 yılları arasında bazı kısmı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler önemli politik dönüşümlere neden olmuştur.

BMM’nin ilk yasal düzenlemesi 1920 tarihli Baltalıklar Kanunu’dur. Bu kanunla orman içi ve çevresindeki karyelerine ormanlardan yarı mülk halinde yararlanmalarına müsaade edilmiştir. 11 Teşrinievvel 1336 (11 Ekim 1920) tarihli

Baltalıklar Kanunu ile orman köylerinin her bir ailesine on sekiz atik dönüm

(yaklaşık 2 şer hektar) olarak ayrılması şeklinde yeni bir boyut kazandı. Amaç orman içi ve çevresindeki köylüleri Milli Mücadele saflarına çekmekti. Bu kanunu ormancılık anlamında hiçbir teknik temele dayanmadan -köylülere ormanların mülkiyetini verebilecek hükmüler içermektedir- çıkartılan bir düzenleme olarak yorumlanmıştır.523

1921 yılında 109 sayılı yasa ise, resmi dairlere ve fakir halka tarife bedeli üzerinden arttırma yapılmadan odun, direk, travers satışını öngörmektedir. 1922 yıllında çıkartılan 239 sayılı yasa ile doğal afetler ve savaş sırasında zarar gören binaların yeniden yapımı için bedava kereste verilmesini öngörmektedir.524

Cumhuriyetin ilanından sonra ormancılık ile ilgili çıkartılan ilk kanun 15 Nisan 1340 (15 Nisan 1924) tarihli 484 nolu kanunudur. Devlet Ormanlarında

Köylülerin İntifa Hakkı Kanunu adıyla anılan bu yasal düzenleme, 39 sayılı Baltalıklar Kanunu ile köylülere tanınan haklar geri alınmıştır. Mevcut durumla 1869

yılı uygulamalarına geri dönülmüştür.

523

Süreyya Toygar, “Orman kanunda intifa hakkı esasları”, Orman ve Av, Sayı:1, 1937, s.110–113.

524Cumhuriyetimizin 50. Yılında Ormancılığımız, s.456. Bkz. Metin Özdönmez, Turhan İstanbullu,

149

Devlet Ormanlarından Köylülerin İntifa Hakkı Kanunu (15 Nisan 1924), 11

maddeden meydana gelmektedir Birinci maddede, orman köylüleri kapsamına giren köylülere ormanlardan meccanen (ücretsiz) yararlanmasına şartlı müsaade etmektedir. Buna göre köylülerin sadece zati ihtiyaçlarını ormanlardan temin etmelerine müsaade etmektedir. İkinci maddesine göre intifa elverişli olmayan ormanlara malik köylülerin de birinci madde hükmüne bağlamıştır. Üçüncü maddede ise ticaret maksadı ile ormanlardan faydalanan köylülere müzayedesiz ve tarife bedeli üzerinden orman idaresinin izniyle müsaade etmeyi içermektedir. Dördüncü madde, bu madde kapsamında olanların kadimden beri bu haklara sahip olanlarını kapsamaktadır. Beşinci madde, bu madde hükümlerine göre hareket etmeyen memurları cezalandırılması üzerinedir. Altıncı madde Hüdai nâbit kapsamındaki ağaçlardan odun ve kömür olarak faydalanmada bunların kökünde koparılmalarını yasaklamaktadır. Yedinci madde, şimendifer hattında bulunan fabrikalarda odun yakmayı yasaklamaktadır. Sekizini madde, bu hükme uymayanlara cezai muideler uygulanacağını içerir. Dokuzuncu madde, Baltalıklar Kanunu’nun hükümlerinin kaldırıldığı ile ilgilidir. Onuncu ve on birinci maddeleri kanunun uygulanması hakkındadır.525

Bu kanunla Baltalıklar Kanunu hükümleri kaldırılmıştır. Kanun ile ormanların köylülerce -ticaret dışında kalan ihtiyaçlarını gidermelerinde- meccanen yararlanmaya devam etmesi şeklindedir. Kanunun uygulanmasında zamanla suiistimaller görülmüştür. En yaygın ihmal ise köylünün intifa hakkını satın alan tüccar ve müteahhitlerin kendi menfaatlerince bu yasayı kullanmalarıdır. Köylüler ise bu işte az da olsa ellerine para geçmesinden dolayı kısmen kazançlı çıkmışlardır. Cumhuriyet Hükümetlerince, ormancılıkla ilgili ikinci yasal düzenleme 22 Nisan 1340 (22 Nisan 1924) tarihli ve 504 sayılı “Türkiyede Mevcut Bilumum

Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletmeleri Hakkında Kanun” dur.

Kanunun dokuz maddeden ibarettir. Birinci maddesi, Türkiyede mevcut bilumum ormanlardan kesim yapmanın şartını işletme planları dahilinde yapılacağı şeklindedir. İkinci madde, katiyat pallarının en az 3 senelik yapılmasını şart

150 koşmaktadır. Üçüncü madde, ormanların işletme planları ile işletilebileceğini hükme bağlamaktadır. Dördüncü madde, bu masrafların (İşletme planları masrafları) kimlere ait olduğunu açıklamakta, beşinci maddede ise, işletmelere devlet ormanlarının tasnif ve tanzim edecek fen memurlarını bulmayı zorunlu kılmayı içermektedir. Altıncı madde, plana uyamayanlara verilecek cezaları açıklanmakta, yedinci madde de ise, orman mahsullerinin tarife bedellerini dair hükümler içermektedir. Sekizinci madde, muhafaza ormanlarına ait hükümler içermektedir. Dokuzuncu madde, muhtelif yerlerde üç ayrı orman mektebi açılmasını hükme bağlamaktadır.526

Yasanın içeriğini açıklamadığı muhafaza ormanları terimini kullanılmıştır. Yalnız bu ormanların işletme planları ile ilgili bilgi içermemiştir.527

Muhafaza ormanlarına numune niteliğindeki Karadere devlet ormanlarının işletilmesi tecrübesi bir ilktir. Cumhuriyet hükümetlerinin ormanlarda ilk işletmesi olan Karadere ormanları, ne yazık ki istenilen başarı şöyle dursun büyük bir orman tahribatına neden olmuştur.528 Ormancılık tarihimize Karadere Faciası olarak geçen bu uygulama, mevcut dönemin ülkenin doğal kaynaklarına hangi gözle baktığının kanıtı niteliktedir. Bu tarihten sonra muhafaza ormanı olarak örnek gösterilebilecek iki saha daha sayılabilir. Bunlardan ilki Osmanlı Devletinden beri muhafaza ormanı statüsündeki İstanbul’un su ihtiyacını temin etmek maksadı ile korunan Belgrad Ormanı; ikincisi de Kızılırmak mıntıkasında Akdağ madeni ile Yenihan arasında, Akdağ Muhafaza Ormanı’dır.529

22 Nisan 1924 tarihli yasa, oran suçlularına bir haftadan bir aya kadar hapis cezası hükümlerini de içermektedir.

18 Temmuz 1924 tarihli, Orman Talimatnamesi, ağaç satışına ait yapılacak işlemler ile orman mahsullerinin fiyatlandırma tarifeleri ile ticaret maksadıyla köylülere verilecek ruhsatnamede bazı kolaylıkları içermektedir. Bunlara ek olarak ormanlarda hayvan otlatma bedelleri (otlakıye) ile izinsiz hayvan otlatanlara uygulanacak cezaları içermektedir. Talimatname’de orman yangınlarının söndürülmesine ilişkin bazı mükellefiyetlerini de içermektedir.

18 Haziran 1924

526

Resmi Ceride, 22 Nisan 1340. ; Bkz. Dr. İng. Ali Kemal Yiğitoğlu, Türkiyede Ormancılığın Temelleri, Şartları ve Kuruluşu, s.48–49.

527

Dr. Şerif Nuri, “Orman Kanunu Layihasına bir bakış”, Orman ve Av, Sayı:1, 1937, s.4. Metin Özdönmez, Turhan İstanbullu, Aytuğ Akesen, Ormancılık Politikası, s.114.

151 tarihli Orman Yangınlarına Dair İzahname orman yangınlarına dair bir açıklama mahiyetinde olup, yangın söndürme çarelerinden ve yangının çıkmasına meydan vermemek için orman idaresi ve orman müteahhitlerince alınması icap eden tedbirlerden bahsetmektedir. İzahnâmede yangının çıkışından sönmesine kadar orman memurlarının alacağı güvenlik tedbirleri de bu açıklamada yer almıştır.530

6 Aralık 1924 tarihli 526 sayılı yasa Türkiye ormancılık tarihinde önemli hükümleri ve bir kırılmaya neden olan düzenlemeleri içerir. 504 nolu yasanın zeyli konumundadır. 504 nolu yasa ile getirilen, ormanlardan yapılacak kesimlerde işletme planları (amenajman planları) ile yapılmasını öngörmektedir. Ayrıca kapsamı belli olmasa da muhafaza ormanları oluşturulmasını ve orman mekteplerinin arttırılmasını hedeflemiştir. 504 nolu yasa yürürlüğe girdikten çok kısa bir süre sonra uygulamada büyük eleştirilere sebep olmuştur. Çünkü yasa ile amenajman planı yapmadan kesim yapan müteahhitler durumdan şikâyetçi olmuşlardır. 526 sayılı yasa müteahhit ve işletmecilerin taleplerini karşılamak için çıkmıştır.

504 nolu yasanın kısa bir sürede değişikliğe uğraması meclis tutanaklarına şöyle yansımıştır. 504 sayılı kanunun birinci maddesince ormanlar, işletme planları dahilinde işletilmesini zorunlu kılmıştır. Ancak memur sayısı yeterli olmamasından kaynaklanan; köylülerin zati ihtiyaçlarını karşılayamaması, tüccarların ihtiyaçları olan ağaçların temin edilememesi gibi nedenlere bağlı olarak mevcut durumun uygulanabilmesi için uzunca bir zaman ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıştır. Bu kanunun uygulanması için orman mekteplerinden yetişecek ormancıların artmasının beklenmesi, bu süre içerisinde de bu uygulamadan şimdilik keşif raporları ile yetinilmesi kararlaştırılmıştır.531

504 sayılı kanunla devlet dışındaki ormanlardan yararlanma hususunda da yeni düzenlemeler içermekteydi. Kanun sadece devlet ormanlarının değil tüm ormanlık alanları amenajman planları dahilinde işletilmesini de hükme bağlamıştır . 504 sayılı yasa uygulamaya konduğunda ormanların işletilmesi ve ürünlerinin satılmasında

530

Dr. İng. Ali Kemal Yiğitoğlu, Türkiyede Ormancılığın Temelleri, Şartları ve Kuruluşu, s. 49–50.

531Resmi Ceride, 22 Nisan 1340. Bkz. Cumhuriyetimizin 50. Yılında Ormancılığımız, s.457. Bkz. Niyazi

152 ciddi bir azalma olmuştur. Bu durumun oluşmasında ormanlarda çalışan teknik eleman sayısının yetersizliği söz konusudur; toplam 158 kişi vardır.532

526 Sayılı Kanun

Kaynak: Resmi Ceride, 6 Kânunuevvel 1340.533

504 sayılı yasanın zeyli olan 526 yasaya göre, senelik bin metreküp orman mahsulü işleyenler eskiden (504 nolu yasadan önce) olduğu gibi işletme raporlarına gerek kalmadan keşif raporları ile yararlanma hakkını içermektedir.

532Yücel Çağlar, türkiye’de ormancılık politikası(dün), s.168–171. 533Resmi Ceride, 6 Kânunuevvel 1340.

153 526 sayılı kanun, ormancılık tarihimizde yeni bir dönemin açılmasına sebep olmuştur. Yasanın 3 maddeden ibaret olup son maddesi uygulama hükümlerini içerir. Üç maddeden oluşan ilk iki maddesi hüküm son maddesi uygulama ile ilgilidir. Birinci maddesine göre, Kesin ve geçici planları düzenlenmemiş devlet ormanlarından, köylülerin, yıllık bin metreküp kadar kesim yapacak üreticilerin ve özel ormanlarla, köy baltalıklarından ilgililerin yararlanmalarının, eskiden olduğu gibi, kâşif raporlarına dayandırılması gereklidir. İkinci maddede ise 5 hektardan az olan ormanlarda işletme planlarına bile gerek olmadığı şeklindedir.534

Bu yasa ile kesim yapabilmek için amenajman şartını ortadan kaldırmıştır.535

Bu cumhuriyet ormancılığında 21 yıllık sürecek yeni bir dönemin açılmasına neden olmuştur. İşte bu yasa değişikliği cumhuriyet tarihin orman işletmeciliğinde bir dönüm noktasıdır. Yasa, 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükûn kanunu ile oluşturulan baskıcı yönetim ve muhalefetin sindirilmesi sonrasında ormanların cumhuriyetin kurucu Kemalist kadrosuna ihale edilmeye başladığı bir dönemi başlatmıştır. Yeni dönem, Kemalist elitlerin kendi varlıklarını maddi değerlerle taçlandırma ve yeni bir cumhuriyet zenginleri oluşturmak için ormanları paylaştıkları bir devrin başlangıç noktasını oluşturur.536

Kanun çıkmasına müteakip ormancılık sektöründe kurulan işletmelerin sayısında çok hızlı bir artış olmuştur. Aynı dönemde Türkiye ekonomisine önemli sektörlerde büyük miktarda yabancı sermaye girişi olmuştur.537

Kanunun çıkmasının ardından ormanlar hızla devlet tarafından ihale edilmiştir. Bir yıldan elli yıla kadar değişik zaman dilimlerini içeren mukavelelerle devlet ormanları şirketlere veya müteahhitlere ihale edilmiştir. 1925 yılı ülkede Takrir-i Sükûn dönemi olarak, tek parti hâkimiyetinin gerçekleşmeye başladığı tarihtir.

3.6.1929 tarih ve 1528 sayılı yabani ağaçların aşılanması hakkındaki kanunun 1. maddesine göre devlet ormanlarında bulunan yabani zeytin, incir, harnup, badem,

534

Resmi Ceride, 6 Kânunuevvel 1340. ; Bkz. Yücel Çağlar, türkiye’de ormancılık politikası(dün),

s.168–171.

535

Metin Özdönmez, Turhan İstanbullu, Aytuğ Akesen, Ormancılık Politikası, s.102,103.

536 İhsan Akın (DYP MKYK üyesi), “Siyasi Partilerimizin Ormancılığımıza ve Orman Yasasındaki

Değişikliğe İlişkin Yaklaşımları”, s.148.; Bkz. Yücel Çağlar, türkiye’de ormancılık politikası(dün), s.171.

537 Ökçün, Doç. Dr. A. Gündüz, 1920–1930 Yılları Arasında Kurulan Türk Anonim Şirketlerinde

154 elma, ahlat, üvez, kızılcık, güvem, kestane, melengiç ...vb. gibi yabani ağaçların, ilgili vekâletin izniyle belirli bir sürede aşılama işleminin yapılmasını, devlet ormanları içinde bulunan yabani ağaçların kökünden söküp kendi toprağına dikilerek fidanlık ve bahçe yapmak isteyenlere fidanlık veya bahçenin büyüklüğüne göre orman memurlarının izniyle bir yıl için ruhsatname verileceği ve anılan ağaçlardan orman bedeli alınmayacağı hükümlerini içermektedir.538

1932 yılında Orman Nizamnâmesi’nin 12. maddesi değiştirilmiştir. Ormanlardan çıkartılan ağaç gövdesinden yapılarak elde edilenler hariç olmak üzere diğer tüm orman ürünlerinin kullanımı ve satımı serbest bırakılmıştır. Bu ürünlerin resimlerinin pazarda alınması kararlaştırılmıştır.539

1935 yılında Orman Nizamnâmesi’nde yapılan bir başka zeyille, orman idaresine ihtiyar heyetince verilen köylülerin zati ve ticari taleplerinin miktarı ile kereste tüccarlarının yıllık tüketim miktarı beyanı bir yıldan üç yıllığa çıkarılmıştır. Bu yıllar arasında meydana gelecek değişiklikler köy ihtiyar heyetince orman idaresine bildirilecektir.540

Türkiye’de 1869 yılından sonra çıkarılan yasalar birbirleri ile büyük oranda çelişmektedir. Çelişkinin temeli kanunları yapanların orman işletmeciliğine bakış politikalarının farklılıkları ile izah edilebilir. 1869 Orman Nizamnâmesi’ni hazırlayan uzmanlar Fransızlardır. Bu kanunla orman işletmeciliğinde liberal (iktisadi ferdiyetçilik) anlayışı hakim kılmıştır. 1918–1923 yılları arası çıkarılan orman yasalarında ise sosyalist eğilimli bir politika temel alınmıştır. 1923 yılından sonra ise devlet kapitalizmi düşüncesi temel politik hedeftir. Bu sebeple kanunlar birbirine büsbütün aykırı üç ideolojik prensip doğrultusunda çıkartılmıştır. Durumla ilgili yorum yapan Dr. Ali Yiğitoğlu: ” Bu birine zıt üç türlü temayül bütün mevzuatı

birbirine bozan, karıştıran kaotik bir hale sokulmuştur”541 şeklinde bir

değerlendirmede bulunmuştur. Dönemin mevzuatı üzerinde doktora tezi yazan Dr. Ali Kemal Yiğitoğlu’nun bu tespiti yerinde bir değerlendirmedir. Bu değerlendirmeye 1945–1950 yılları arasında uygulanan devletçilik ilkesi yeni bir

538Cumhuriyetimizin 50. Yılında Ormancılığımız, s.464. 539

Cumhuriyet gazetesi, 10 Ocak 1932.

540 Dr. İng. Ali Kemal Yiğitoğlu, Türkiyde Ormancılığın Temelleri, Şartları ve Kuruluşu, s.48. 541 A.e., s.52.

155 politik anlayış getirmiştir. Dört mevcut farklı anlayışın orman politikasında yer alması ortaya kaotik bir durum yaratmıştır.542

2.8.1. 3116 Sayılı Orman Kanununun Yasalaşma Serüveni

Prof. Bernhard ilk kez, 1926 yılında ülkeye getirtilmiş ve kendisinden bir kanun tasarısı hazırlanması istenmiştir. Danıştay’dan geçen kanun tasarısı 1929 yılında meclise sevk edilmiştir. Fakat kanun tasarısı mecliste 1935 yılına kadar komisyonda bekletilmiştir. Ülkesine avdet eden Bernhard, 1935 yılında tekrar ülkeye davet edilmiştir. Yasanın son hali üzerinde düzenleme yapıldıktan 2 yıl sonra -1937 yılında- yasalaşmıştır. Yasanın hazırlanması ile çıkması arası sekiz yıldır.543

Meclis çalışmalarındaki bu yavaşlığın sebebini anlamak zor değildir.544

Bunun nedeni, devletçilik ilkesinin ormancılıkta uygulanmasının sonucu özel işletmeciliği sona erdirme endişesidir. Bu endişe iki yıllık süreçte yasal anlamda çözülmüş ve ardından meclisten geçmiştir. Kanunun çıkmasından önce, yaklaşık 7-8 yıllık süreçte, basında konu ile ilgili bir tartışma yapılmıştır.

Devrinin ormancılık politikasını eleştiren A. Cevdet, “Düşünce ve Endişelerimiz” adlı makalesinde yeni yasanın bir an evvel çıkması için bir durum değerlendirmesi yapmıştır. Ormanların idare şeklinin son derece plansız ve normal işletmelerde bile asgari düzeydeki intizamın maalesef ormancılık işletmesinde olmadığını vurgulamıştır. Bu durumun ormanlarda büyük bir tahribata neden olduğunu, bu yüzden devletin ormanlardan elde edeceği ekonomik kazançtan çok az bir hisse alabildiğini söylemiştir. Makalesine devamla A. Cevdet, şöyle izah etmiştir:

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günlerden ormancılığımızı yükseltmek ve ormanları tahripten vikaye etmek emeli ile yapılan bir kanunla fenni işletmeyi temin ettik zan ediyorduk zaman bize bu düşüncelerde bir parça yanıldığımızı gösteriyor. Orman müteahhitlerini az çok bir

542Ali Kemal Yiğitoğlu, “Ormancılığımız ve yeni orman kanunu”, Orman ve Av, Sayı:1, 1937, s.68–76. 543

Prof. Dr. Tahsin Tokmanoğlu, “Tarım ve Orman Alanlarının Belirlenmesi”, s.54.

544İhsan Akın (DYP MKYK üyesi), “Siyasi Partilerimizin Ormancılığımıza ve Orman Yasasındaki

156

takayyüt altına sokan, ormanı mümkün olduğu kadar tahripte vakiye edecek olan kat’i amenajman planlarının tanzim ve tatbiklerinde gördüğümüz garabetler ilk zamanlardaki düşüncelerimizi ve yüksek emellerimizi suya düşürmüştür.”

A. Cevdet yazıya devamında, amenajman gruplarının azlığından ve idari işlerle meşgul olmalarından yakınmıştır. Hâlbuki bunların orman sahasında çalışmaları gerekmektedir. Bu yüzden on binlerce hektarlık ormanlık alanlarının çok kısa süreler içerisinde -beş on günde- katiyat planları yapılarak dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir hızla yağmacılara açılmış oluğunu izah etmiştir. A. Cevdet bu durumun çok daha kötü bir sonuca ulaştığını belirtip, bu şekilde ormanlarımızın bilerek ya da bilmeyerek kanun yolu ile tahribinin yasalaşmış olduğunu ve bu durumun ancak yeni orman kanunu çıkması ile değişeceğini vurgulamıştır.545 A. Cevdet’in bu yazısının 1930 yılında yayınlandığı ve bahsettiği orman kanunun ise 1937 yılında çıkarıldığı hatırlanırsa, ülke ormanlarının içinde bulunduğu içler acısı durumumu anlamak hiç te zor değildir.

Çıkarılması planlanan orman kanunu, 1930 yılından sonra her yıl mecliste görüşülecek kanun teklifleri içerisinde yer almıştır. Toplumdan ziyade orman işleten şirketlerce ve bu şirketlerin mümessillerince takip edilen bu kanun basına haber konusu olmuştur. Konu ile ilgili Orman Umum Müdürü Bekir Bey yasanın 1932 yılında çıkacağını söylemiştir.546

1933 yılında yapılan haberlerde, Ziraat Vekâleti’nce orman kanununun ziraat encümeninde konuşulmuş müzakereleri tamamlandığı yönünde haber yapılmıştır.547

Meclis başkanı 1933 yılında mecliste görüşülecek yasalardan birinin orman kanunu olduğunu söylemiştir.548

Konu üzerinde farklı değerlendirmelerde bu dönemde sıkça görülmektedir. Çıkarılacak orman kanunu menşeinin Romanya, Bulgaristan ve Rusya’dan alındığına dair haberler yapılmıştır.549

545

A. Cevat, Düşünce ve endişelerimiz, Orman ve Av, Yıl:2 Sayı:23, 1930, s. 21.

546

Cumhuriyet gazetesi, 4 Mayıs 1932.

547Cumhuriyet gazetesi, 16 Mart 1933. ;Bkz. Cumhuriyet gazetesi, 3 Nisan 1933. Bkz. Cumhuriyet

gazetesi, 2 Teşrinievvel 1933. Bkz. Cumhuriyet gazetesi, 21 Kânunuevvel 1933.

548Cumhuriyet gazetesi, 15 Haziran 1933. 549Cumhuriyet gazetesi, 21 Kânunuevvel 1933.

157 Orman kanununun 8 yıllık kanunlaşma serüveni içerisinde basında çokça gündeme getirilmiştir. Yasa ile ilgili habere göre, Âli Orman Meclisi tarafından hazırlanan orman layihasının kurulan orman komisyonunda şiddetli tartışmalara neden olması dolayısıyla tasarının komisyondan alınmış ve tekrar Cumhuriyet Halk Fırka grubuna havale edildiği şeklindedir.550

1935 yılında orman kanunun çıkacağı yolunda haberler basında sıkça yer almıştır. Konu ile ilgili haberlerde kanunun içeriği ile ilgili bilgilere de yer verilmiştir. Örneğin, tıpkı Almanya’da olduğu gibi bizde de yeni orman kanunuyla ormanların askeri teşkilatlarca korunacağını duyurulmuştur.551

Bu kanunun serüveni basın üzerinde bir malzeme olarak ara sıra işlenirken, yeni kanunla ortaya çıkacak durumun ipuçlarını da yine bu dönemdeki demeç ya da diğer haberlerden alıyoruz. Örneğin, Ziraat Vekâleti Müsteşarı Atıf Bey, verdiği demeçte, orman kanununun içeriği ile ilgili bilgilerden bahsetmiştir. Çıkacak kanunla ormanlardan gelişigüzel ağaç kesiminin önleneceğini memleketteki tüm ağaç kesimlerinin devlet eliyle yapılacağını söylemiştir. Yeni düzenlemeye göre, devletin orman işleri için kuracağı teşkilatta görevli orman fen memurlarınca kesilecek ağaçlar belirlenip kesim yapıldıktan sonra bunlar depoya götürülecek ve buradan tüccarlara satılacağı şeklinde olacağını izah etmiştir. Orman tahribat ve yangınlarının önlenebilmesi için ormana insanların girmesinin önüne geçileceğini özellikle belirtmiştir.552

Müsteşarın yapmış olduğu bu değerlendirme mevcut dönem için bir devrim niteliğinde anlaşılabilir. Bu beyanatın içeriğindeki değerlendirme cari olan durumun nasıl değişeceğine dair açık ipuçlarını içerir. Değerlendirmenin yapıldığı dönemde müsteşar olan bu yetkililer mevcut durumu eleştirirken kullandıkları ifadelerin mümessilinin kendileri ve izledikleri politika olduğu gerçeğini unutmuşlardır. Bu izah Cumhuriyet döneminde ormanların içler acısı halini anlatması bakımından önemli bir delil niteliğindedir.

550

Cumhuriyet gazetesi, 5 Nisan 1934.

551Cumhuriyet gazetesi, 26 Birinciteşrin 1935. Bkz. Cumhuriyet gazetesi, 6 İkinciteşrin 1935. 552Cumhuriyet gazetesi, 13 Mart 1936.

158 Yasanın çıkmasında en büyük gerekçe olarak ormanların tahribi gösterilmiştir. Durum bu şeklide olmasına rağmen bir yandan da orman içine muhacirlerin yerleştirilmesi basına yansıyan haberler arasındadır.553

1936 yılında çıkan haberlerde kanunun meclis muhtelif komisyonunda görüşüldüğünü ancak gelecek dönemde meclisten geçmesinin mümkün olabileceği şeklindedir. Yasadan bahseden aynı haberde, bazı önemli bilgilere de yer vermektedir. Bu habere göre orman varlığı yaklaşık 9 milyon hektardır (1936). Bu alanda görevli muhafaza memurunun bin üç yüz kişi olduğunu, bu hesaplamaya göre 7 bin hektara bir muhafızın düştüğünü belirtip ormanların koruma tedbirlerinin ne kadar zayıf olduğunu da göz önüne sermiştir. Yeni yasa ile bu sayının 8 bine çıkartılmasının planlandığını ayrıca kanunun iki temel konu içerdiğini de belirtmiştir. Birincisi, orman serveti ve veriminin arttırılması, ikincisi ise ormanlık alanların miktarının arttırılması olduğunu izah etmiştir.554

Bu tür haberlerin sürekli çıkmasının toplumda bir endişeye sebep olması kaçınılmazdır. Orman işleten müteahhit ve şirketlerin bir taraftan yasanın kendi imtiyazlarını koruması için ciddi siyasi baskılar yapmışlardır. Bu baskıların sonuçlarının yasada yer aldığını görmekteyiz. Ayrıca mevcut durumda zati ihtiyaçlarını bedava kullanan orman köylülerinin yeni dönemde ormanların artık içine bile giremeyeceklerini anlamalarının nelere sebep olabileceğini kestirmek güç değildir. Olayın bir başka boyutu ticari işletmeler içinde geçerlidir. Zaten yasanın çıkmasının uzamasının temelinde yer alan bu işletmeler fırsatı ganimete çevirmişlerdir. Konu ile ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük gibi davalar ‘Orman Davaları’ başlığında işlenmiştir.

Orman Kanunu’nun kabulünden hemen önce anayasal bir düzenleme yapılmıştır. 5 Şubat 1937 tarihinde anayasa değişikliği ile “devletçilik” ilkesi