• Sonuç bulunamadı

C. DOĞUM SONRASI

11. Olası Hastalıklara Karşı Başvurulan Uygulamalar

Bebek yavaş yavaş büyüyüp emeklemeye başlar. Anne ve babalar, bebeklerinin yürümesi için koltuk altlarından sıkıca kavrayıp yürüterek ona adım atmayı öğretirler. Bu tarz pratikler çocuğun yürüme yaşı gelene kadar uygulanır. Ancak yürüme yaşı geldiği hâlde çocuk yürüyemiyorsa bu durum onda bir sorun olduğunu göstermektedir.

Anadolu sahasında yürümeyen, yürümesi geciken çocukların yürüyebilmelerini; emeklemekte olan çocuklarınsa kısa zamanda yürümesini sağlamak amacıyla çeşitli sağaltma yöntemlerine başvurulmaktadır. Bu sağaltmalarda amaç aynı olmasına rağmen farklı yörelerde farklı adlarla anılmaktadır. Örneğin; “Adağını kesme, adağını kestirme, adak kesme, ağdeş pişirme, ayak çizme, ayak kesme, ayak kösteğini kesme, ayak poğaçası yapma, aydaş kaynatma, düşşak kesme, hoppala, iplik kesme, köstek kesme, köstek kestirme, köstekleme, köstek kırma, kötürüm kösteğini kesme” gibi (Acıpayamlı, 1974b: 357).

Çalışma yapılan sahadaki inanışa göre eğer çocuk ayaklarının üstüne basamıyorsa ya da tam olarak ayağını yere koyamıyorsa basılmış demektir. Bu basıklığı gidermek için de çeşitli uygulamalara başvurulmaktadır. Yöre halkının başvurduğu bu uygulamalar şu şekildedir:

Bebek yürüme vakti geldiği halde yürüyemiyorsa ayaklarına ip bağlanır ve Cuma namazı sonrası camiden ilk çıkan adama ipi kestirilir. Ayaklarının ipi kesildikten sonra çocuk yürümeye başlar. (KK1, KK2, KK4, KK5, KK7, KK9, KK10, KK16, KK17, KK27) Bu

uygulama Düziçi’nde, Kelkit’te, Çorum’da ve Bulgar Türklerinde de görülen bir uygulamadır (Bülbül, 2006: 36). Aynı zamanda Konya’da buna benzer bir uygulama köstek kesme adıyla bilinir ve uygulanır.

Yürüyemeyen çocuğun ayaklarına bir ananın ilki ayak bağı yapar ve üç yol ağzında bu bağı keser. Böylece çocuğun yürüyeceğine inanılır. (KK1, KK10, KK11)

Yürüyemeyen çocuğun kapı eşiğinde ayaklarına ip bağlanır. Daha sonra bu ip kesilir. Böylece çocuğun yürüyeceğine inanılır. (KK9, KK13)

58

Kasaptan çekilmemiş et alınır ve çocuğun yıkanacak olduğu suyun içine koyulur. İçinde et olan bu su ile çocuk üç gün boyunca yıkanır. Üç günde yapılan bu işlemin ardından basık kesilir ve çocuk yürümeye başlar. (KK5, KK6, KK27)

Basık olduğu için çocuk yürüyemez. Bu yüzden çocuk mezarlığa getirilir ve mezara bastırılır. Bu sayede çocuğun ayaklarının üstüne basabileceğine inanılır. (KK9, KK13)

Ayakları basmayan çocuk sünere götürülür ve bastırılır. Bir müddet sonra çocuğun yürüyeceğine inanılır. (KK11, KK17)

Yürüyemeyen çocuğun ayaklarına ip bağlama uygulamasında, çocuğun yürümesine engel olan şey, bu bağla sembolik olarak gösterilmeye çalışılır. Bağ kesildiği vakit çocuk engellerinden kurtarılmış olur ve yürümeye başlar. İpin, camiden çıkan ve dindar olan bir kişiye kestirilmesi ise İslam dininin gücünden yararlanmak istenilmesindendir. İpin bazen de kapı eşiğinde ya da üç yol ağzında kesilmesi de daha önceden bahsetmiş olduğumuz eşiğin kutsallık özelliğinin bu yöntemde de kullanılmasından başka bir şey değildir.

Yürüyemeyen çocuğu mezara bastırmadaki amaç çocuğun ayaklarını güçlendirmektir. Kadim Türk inançlarında, büyük Türk kahramanlarından bazılarının mezarda doğduğu ve bunların olağanüstü özelliklere sahip olduğu bilinir. Bunun yanı sıra bazı Türk boylarında beyler, yiğitlerinin gücünü arttırabilmek, cesaretlenmeleri ve kendilerine güvenlerinin gelmesini sağlayabilmek için onları kimsenin görmediği mezarlıklara bırakmıştır. Bu gibi anlatılardan da anlaşıldığına göre mezar ve mezar yeri, cesaretin ve kendine güvenin sağlandığı bir yer olmuştur. Çalışma yapılan yörede de yürüyemeyen çocuğu mezara bastırarak ayaklarının güçlenmesi sağlamak, mezara atfedilen bu özelliğinin günümüzde de devam ettiğini göstermektedir.

Bilindiği üzere toprak kutsaldır ve insanların yaşamlarını devam ettirmesini sağlayacak mahsullerin çoğu toprak tarafından karşılanmaktadır. Toprağa atfedilen bu kutsallık Türk kültüründe toprak kültünün oluşmasını sağlamıştır. Kült hâline getirilen toprak, insanların kendilerine zarar geleceğini düşündükleri herhangi bir durumda da başvuru yeri olmuştur. Yürüyemeyen çocuğun sünere yani tarla sınırına bastırılması da bu duruma verilebilecek örneklerden bir tanesidir.

11.2. Altına Kaçıran Çocuklar

Anneler için zor olan durumlardan bir tanesi de altına yapmaması gerektiği hâlde bunu başaramayan çocuklarının altına kaçırmasıdır. Belli bir yaşa gelen çocuk tuvaletinin geldiğini

59 ya söylemeli ya da kendisi yapmaya çalışmalıdır. Ancak bunun aksi durumlarda anneler bu durumun önüne geçebilmek için çeşitli uygulamalar başvururlar.

Çalışma yapılan sahada altına kaçıran çocuklar için başvurulan uygulamalar şu şekildedir:

Altına kaçıran çocuklara mısır püskülü kaynatılıp içirilir. Böylece mısır püskülünü içen çocuk altına kaçırmaz. (KK1, KK26, KK27) Mısır püskülünün idrar yollarındaki enfeksiyona

iyi geldiği için kaynatılıp içirilmesi Yozgat’ta da yaygındır. (KK22, KK28)

Yürüyemeyen çocuğa koyunun topları pişirilip yedirilir. Bu sayede onun altına kaçırmayacağına inanılır. (KK1, KK2, KK9, KK17)

11.3. Sarılığa Yakalanan Çocuklar

Çocuğun yıkanacak olduğu suyun içine altın yüzük atılır ve yıkama bitene kadar yüzük o suda tutulur. Bu birkaç kez yapıldıktan sonra çocuk sarılıktan kurtulur. (KK1, KK2, KK8,

KK10, KK12)

Sarılığa yakalanmış bir çocuğu yıkarken, yıkama suyunun içine sarı renkte bir çiçek ve şeftali yaprağı atılır. Bu yıkamadan sonra çocuğun hastalıktan kurtulacağına inanılır. (KK2,

KK7, KK11, KK17, KK19, KK30, KK34)

Sarılığa yakalanmış çocuk mısır taneleriyle dolu olan bir leğenin içine oturtulur. Daha sonra çocuğun başından aşağı su dökülür. Çocuk yıkanırken mısır taneleri leğenin içinde tutulur. Yıkama bitince leğendeki su çocuğun başından aşağı dökülür ve böylece çocuk hastalıktan kurtarılmış olur. (KK18)

Çocuğun yıkandığı suyun içine sarı bir yama parçası atılır. Yıkama bitene kadar yama

suyun içinde durur. Yıkama bittikten sonra çocuk sarılıktan kurtulur. (KK5, KK6)

Sarılığa yakalanmasın diye bir bebeğe sarı kıyafetler giydirmek, suyunun içine sarı renkli çiçek, yama, mısır ya da altın atmak fen ve teknoloji derslerinde oldukça sık kullanılan

“Zıt kutuplar birbirini çeker, aynı kutuplar birbirini iter.” şeklindeki ifadeyi bizlere

hatırlatmaktadır. Sarılığa yakalanan insanların benzi sapsarı kesildiği için bu hastalığa sarılık adı verilmiştir. Bebeğin sarılık hastalığına yakalanmaması için yöre halkının aldığı önlemlerde sarı renkli materyaller kullanması da hastalığın sonucunda oluşan sarı olma durumunu yine sarı renklerle önlemeye çalışmalarından başka bir şey değildir.

60 11.4. Pamukçuk Çıkaran Çocuklar

Pamukçuk, genellikle yeni doğan bebeklerde görülen, yanak içinde, dil ve damakta süt parçalarını andıran beyaz lezyonlar şeklinde kendini gösteren bir cins mantar olan Candida

enfeksiyonu nedeniyle oluşur.8

Yöre halkının bebeğin ağzında çıkan pamukçuğu tedavi etmeye yönelik başvurduğu uygulamalar şu şekildedir:

Bebeğin dilinde pamukçuk olmuşsa karbonatla dili silinir. Karbonat dildeki pamukçuğu temizler. (KK1)

Ananın ilki, pamukçuk olan bebeğin ağzına çakmak çakar ve alevini verir. Bunu çok hızlı bir şekilde yapması gerekir yoksa bebeğin ağzı yanar. (KK2)

Benzer Belgeler