• Sonuç bulunamadı

A. DOĞUM ÖNCESİ

3. Gebe Kadının Kaçınmaları

Gebe; yüklü, hamile, iki canlı, iki boğaz gibi isimlerle de anılan, yaklaşık dokuz ay on gün sonra anne olacak kişi demektir. Ancak bu aşama görüldüğü kadar kolay değildir. Bu aşamada anne adayı oldukça dikkatli davranmalıdır ki ne kendisine ne de bebeğine zarar gelsin.

19 Hamile kadınlar toplum tarafından da oldukça saygı görür. Onlara daha çok dikkat edilir hatta akraba fertleri tarafından da oldukça üstlerine düşülür. İki can taşıyan kadın bebeğine zarar gelmemesi için özellikle son aylarında hiç iş yapmaz, bebeğini tehlikeye atacak her türlü durumdan kendini korur. Bu aşamada diğer aile üyeleri de onun en büyük destekçisi olur. Anne adayı, yediğine içtiğine dikkat eder ve bebeğinin sağlıklı bir şekilde doğması için elinden geleni yapar. Buradaki amaç Allah tarafından aileye bahşedilen bu canı iyi korumaktır.

Ancak alınan tüm önlemlere rağmen bazı kadınlar ya hamilelik döneminde ya da doğumdan sonra bebeğini kaybeder. Bu olumsuz durumu engellemek için halk, çeşitli yöntemlere başvurur.

3.1. Çocukları Yaşamayan Ailelerin Başvurduğu Uygulamalar

Çocuklarına veda etmek zorunda kalan aileler yeni doğan bebeklerini korumak için çeşitli yöntemlere başvururlar. Çalışma yapılan sahada başvurulan uygulamalar şu şekildedir:

Yeni doğum yapmış bir kadın, bebeği yaşasın diye onu emzirmez başka bir kadın bulur. Bu sayede bebeğin ölmeyeceğine inanılır. (KK6)

Yeni doğmuş bir bebeğe Yaşar, Dursun, Temel gibi adlar koyulursa bebek uzun yaşar ve ölümü geç olur. (KK5, KK11, KK17) Bu inanışa Erzincan ve Erzurum’da da rastlanmaktadır (Kalafat, 1999: 102).

Aile çocuğunu kaybetmemek için köy ebesine başvurur. Tek nikâhlı bir kadından kırk yama alınır ve ondan bir entere dikilir. Dikilen bu entere bebeğe giydirilir ve böylece bebeğin ölmeyeceğine inanılır. (KK1, KK2, KK8, KK9, KK13, KK15, KK17) Bu yöntem Erzurum’da

da uygulanmaktadır (Başar, 1972: 54).

Kadının yeni doğmuş bebeği ölmesin diye kırk kişiden para toplanır ve ona kıyafetler alınır. Bebeğin öz annesi kıyafet almaz. Anne, başkalarının aldığı kıyafetleri bebeğine giydirir ve bu sayede yaşayamaya devam eder. (KK1, KK2, KK3, KK7, KK8, KK9, KK10, KK11,

KK13, KK15, KK16, KK17) Çocukları yaşasın diye ailelerin uyguladığı bu yönteme Muş (Kalafat, 2005: 153) ve Adana (Başçetinçelik, 2009a: 53) yörelerinde de rastlanmaktadır.

Yeni doğmuş bir bebeği annesinin değil de başka bir kadının emzirmesi “sütanası” denilen kavramı ortaya çıkarmıştır. Aileler, bebekleri için bir sütanası bulurlar ve bebeklerini ona emzirtirler. Böylece süt veren, bebeğin kendi annesi değil de başka bir kadın olunca

20 çocukların ölmeyeceğine inanılmaktadır. Şamanist Türklerde de ölüm ruhunu aldatmak için bebeği komşulara satma ya da ebenin bebeği dolaştırıp daha sonra başka bir yerden getirmiş gibi anne babasına getirmesi uygulamaları mevcuttur (İnan, 2015: 174). Yöre halkı tarafından inanılarak yapılan sütanası uygulaması da, Şamanist Türklerin bu uygulamalarının günümüze değişerek gelmesinden başka bir şey değildir.

Kırk kişiden alınan para ya da toplanan yama ile bebeği giydirme uygulamasında da annenin bu işlere karışmaması yine musallat olacağından korkulan kötü ruhları aldatmak için yapılmaktadır. Anne, bebeğiyle ilgili bir şeye karışmadığında kötü ruhlar bebeğin ona ait olmadığını düşünecek ve böylece ona zarar vermeyecektir.

3.2. Sık Çocuk Düşüren Kadınların Başvurduğu Uygulamalar

Çalışma yapılan sahada sık çocuk düşüren kadınların başvurduğu uygulamalar şu şekildedir:

3.2.1. Hocalara Başvurma

Kadın fazla yük kaldırmaktan ya da çalışmaktan beli düşer. Bu da çocuğunu düşürmesine sebep olur. Bu sebeple beli düşen bir kadın hocaya götürülür. Hoca eline büyük bir kukla alır. Bu kuklada çeşitli renklerden oluşan teller vardır. Hoca bu telleri kırk bir kere okuyup üfleyip düğümler. Ardından düğümlediği bu tele çarşıdan almış olduğu bir kilidi takar ve anahtarıyla kilitler. Daha sonra hoca bu düğüm atılan ipi kilidiyle birlikte kadının beline sıkıca bağlar. Anahtarı da kadına teslim eder. Bu kilitli ip, çocuk doğana kadar kadının belinden çıkarılmaz. Hatta kadın verilen anahtarla kilidi açmadığı sürece doğum gerçekleşmeyebilir. (KK1, KK2,

KK4, KK8, KK9, KK10, KK17, KK18) Çocuk düşmemesi için hocanın kilit üstüne dua okuması ve kadının bu kilidi üstünde taşıması uygulamasına Kaşkay Türklerinde de rastlanmaktadır (Karaaslan, 2010: 65).

Kadın, güvenilen bir hocaya götürülür. Hoca, kadın için bir muska yazar. Kadın sağ salim bebeğini doğurana kadar muskayı üstünden ayırmaz. (KK1, KK15, KK16, KK18) Bu

yöntem Aladağ’da da uygulanmaktadır (Yılmaz, 2005: 39).

Hocalara başvurma, sıkça karşılaşılan bir yöntemdir. Derlemelerde görülen ilk yöntemde hocanın renkli iplerden oluşan bir kuklayı yani ip yumağını okuyup üfleyip düğümlemesi kadının basık olduğunu düşündüğü içindir. Böylece ipe düğüm atılan yerde basık hapsedilmiş olur ve herhangi bir durumda yeniden belirmemesi için hoca, düğümün olduğu yere bir de kilit takar. Böylelikle kadın, çocuğunu düşüremez duruma getirilir. Burada hocanın yaptığı

21 aslında kişinin hayrı için yapılan iyi niyetli bir büyüdür. Kadim Türklerde insanların başlarına kötü bir hâl geldiğinde Şamanlara başvurması ve onların büyü yoluyla kötü ruhları defetmesi yöntemleri İslam’la birlikte hocaların Arapça okuduğu dualarla, insanları nazardan ve kötü ruhlardan korumasına dönüşmüştür.

3.2.2. Ebelere Başvurma

Kadın ebeye götürülür ve ebe, kadının beline kuşak bağlar. Kadın, çocuğunu doğurana kadar o kuşak belinde kalır. (KK8)

Önceden köy ebeleri vardı. Sık çocuk düşüren kadını ebeye götürürlerdi. Ebe, kadına “bel bağı” yapardı. Bu bel bağına daha çok kilit derlerdi. Yani, kadın kilitlendiği için bir türlü çocuğunu doğramıyordu denirdi. Bu sebepten kadına bel bağı yapılır ve yeniden çocuğunu düşürmesi engellenmeye çalışılırdı. Günümüzde gebeler, doktora gidiyor ya da sürekli yatıp, iş yapmıyor. Bu uygulamalar eskiden yapılırdı. (KK1, KK2, KK8)

Eskiden olduğu gibi günümüzde de hamilenin çocuğunu düşürmemesi için ağır bir yük kaldırmamasına dikkat edilir. Ağır yük kaldırırsa beli zarar görür ve çocuk düşebilir. Beline bir şey olan kadın da ebeye götürülür bel bağı yaptırılır. (KK9, KK13)

Görüldüğü üzere kadının çocuğunu düşürmesi daha çok yük kaldırmaktan ya da ağır iş yapmaktan kaynaklanmaktadır. Halkın bu sorunu çözebilmek için ebelere başvurduğunda da ebelerin müdahale ettiği yer, genellikle kadının bel kısmıdır. Kadının beline sıkı bir kuşak bağlandığında çocuğun düşmeyeceğine inanılmaktadır.

3.3. Doğacak Çocuğun Güzel ve Sağlıklı Olması İçin Başvurulan Uygulamalar

Çocuğun mavi gözlü olması isteniyorsa hamile kadın sürekli mavi gözlü bir insana baktırılır. (KK14)

Anne, çocuğunun güzel olmasını ya da beğendiği kişi gibi güzel olmasını istiyorsa hamileliği boyunca sürekli o kişiye bakar. Böylece doğacak çocuk ona benzer. (KK14) Bu

inanışa Uygurlarda (Rahman, 1996: 97) ve Kayseri Üçkonak’ta da (Tarçın, 2009: 36) rastlanmaktadır.

Anne hamileyken ayva yerse çocuk hem bebekken hem de büyüyünce çok güzel olur. Aynı zamanda gamzeli de olur. (KK1, KK2, KK3, KK4, KK7, KK8, KK13, KK15, KK19, KK22)

Bu inanışa Osmaniye’de (Tülüce, 2009: 17) ve Silifke’de de (Ağcalar, 2009: 45) rastlanmaktadır.

22

Anne hamilelik sırasında nar yiyip ellerini yıkamadan vücudunun herhangi bir bölgesini kaşır ya da ellerse bebeğinin aynı kaşıdığı yerinde nar renginde lekesi olur. Bazen narın rengi doğacak çocuğun yüzünde lekeye sebep olabilir. Hamilelik sırasında bolca nar yenir. Narı çok yiyen kadının doğacak olan bebeği zeki olur ve beyninin de çok gelişeceğine inanılır. Tabi ellerine dikkat etmesi ve hiçbir yere dokunmaması koşuluyla yemesi gerekir yoksa bebeğin yüzüne leke olarak denk gelebilir. (KK1, KK2, KK4, KK5, KK6, KK16, KK18, KK19)

Anne hamileyken zeytin yiyip vücudunun herhangi bir yerine dokunursa tıpkı zeytin gibi bir şekil dokunduğu yerde bebeğinde de olur. (KK1) Bu inanışa Kütahya Allıören’de de

rastlanmaktadır (Şahin, 2008: 66).

Hamile kadın bebeğinin güzel olması için doğum yapana kadar aya bakar. Eğer kadın hamileliği boyunca çıkan her aya bakarsa bebeği çok güzel olur. (KK6)

Anne hamileyken şeftali gibi tüylü meyvelerden yerse doğacak çocuğun vücudu kıllı olur.

(KK1, KK2, KK3, KK4, KK14, KK17, KK18, KK19)

Beyaz ciğer yiyen hamile bir kadının bebeği çirkin olur. Bu yüzden hamile kadınlara beyaz ciğer yedirilmez. Aynı zamanda beyaz ciğer yiyip vücudunun herhangi bir yerini ellerse bebeğinin aynı yerinde de ciğer lekesi olur. (KK14, KK17, KK18)

Bebeğin sakat olarak doğması Allah’tan gelen bir imtihandır. Ancak kadın hamileliği boyunca oldukça dikkatli davranmalı, kendine iyi bakmalı, ağır kaldırmamalı, bir yerden atlamamalıdır. Yani anne bebeğinin sakat kalmasına kendisinin sebep olmaması için çok dikkatli davranmalıdır. (KK1, KK3, KK4, KK10, KK11)

Kadının hamileliği boyunca ekmeğin kıtır tarafından yerse doğacak olan bebeği çok güzel olur. (KK19)

Kadın bebeğini doğurduktan yedi gün sonra bebeğinin ne kadar saçı varsa ondan alıp ağırlığı kadar altın yaptırıp dağıtırsa bebeğin güzel ve çok zeki olacağına inanılır. (KK2,

KK8, KK13)

Hamile kadın yemek tabağında az kalmış bir yemeği sıyırırsa doğacak çocuğu güzel olur.

(KK19)

Hıdırellez vakti geldiğinde hamile kadına hiçbir iş yaptırılmaz. Özellikle de hamile kadın anahtar çevirmez, el işi yapmaz, çamaşır kesinlikle yıkamaz ya da odun kesmez. Eğer bu işleri

23

yaparsa bebeğine vurur ve bu yüzden bebeği sakat ya da cildinde lekelerle doğar. (KK1,

KK2, KK3, KK4, KK6, KK17, KK18, KK12, KK15, KK16, KK17, KK18, KK19, KK26, KK27, KK29, KK30, KK31, KK32, KK34)

Benzer Belgeler