• Sonuç bulunamadı

Çalışmanın bu kısmında doğumun kolaylaştırılması, doğumu yaptıran kişiler, doğan bebeğin aileye duyurulması ve herhangi bir sakıncalı durumda neler yapılması gerektiğine dair kaynak şahıslara yöneltilen soruların yanıtları bulunmaktadır.

Bu aşamaya kadar anne, bebeği için tüm hazırlıkları tamamlamıştır. Bundan sonra sıra doğum aşamasındadır. Bu zamana kadar herkes kendisine düşen görevi yerine getirmiş, geriye sadece bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi kalmıştır.

Doğum vaktinin önemi günümüzde olduğu gibi kadim Türklerde de büyük önem taşımaktaydı: “Altaylı boylarda ve Kırgızlar’da doğum saati yaklaşınca, oba yahut oymak

kadınları lohusanın evine toplanırlar. Tecrübe görmüş bir kadın ebe (ineci) vazifesini görür.”, “Yakutlar’da ilk doğuma büyük ehemmiyet verilmektedir. Doğum günü yaklaşınca erkek ormana gidip bir kayın ağacı keser. Bu ağaçtan bir buçuk arşın uzunluğunda üç kazık hazırlar. Bunlar tek bir kayın ağacından alınmalıdır. Kiler, ev, sandıkları hep açık bırakırlar. Ateşe yağ atıp “ey doğum tanrısı Ayısıt hatun ye! Yolun açık olsun!” derler.” (İnan, 2015:

168). Buradan da görülüyor ki doğum, yüzyıllardan beri Türkler için önemli bir geçiş dönemi sayılmıştır. Bu esnada gerçekleştirilen uygulamalar farklılık gösterse de verilen değer aynı şekilde günümüze ulaşmayı başarmıştır.

31 1. Doğumu Yaptıran Kişiler

Doğumu yaptıran kişiler genellikle ebeler olur. Günümüzde ebeler, bu işi meslek olarak yürüten eğitimli kişilerdir. Ancak geçmiş dönemlerde doğumu yaptıran köy ebeleri eğitim yerine tecrübeyle bu işi yürütmekteydi. Hastane imkânlarının gelişmesiyle köy ebelerinin yerini diploma sahibi hastane ebeleri almıştır. Çalışma yapılan yörede ise hem eski zamandaki köy ebelerinden hem de günümüzde hastanede gerçekleştirilen doğumlarda yardımcı olan ebelerden örnekler elde edilmiştir.

Önceden hastaneler bu kadar yaygın değildi. Mahallede köy ebeleri olurdu ve kadının doğumunu köy ebeleri yapardı. Yeri geldiğinde kadın, kendi kendine bile doğum yapardı. İşte bu yüzden hem anne hem de bebeği çeşitli tehlikelere maruz kalırdı. Şimdilerde doğum hastanelerine gidiliyor ve sağlıklı bir şekilde eğitimli ebelerin yardımıyla doğum yaptırılıyor.

(KK6, KK7)

Eskiden köy ebeleri vardı. Kim doğum yapacaksa köy ebesi çağırılırdı ve doğum yaptırılırdı. Doğumdan sonra da lohusanın yakınları ya da komşular köy ebesine çorba, makarna pişirip getirirdi. Köy ebesine özellikle kara ekmek hediye edilirdi. Günümüzde ise hastanede doğum yapan kadın henüz ameliyathaneden çıkmadan hemşire, hasta yakınlarının yanına gelerek bebeği müjdeler. Orada bulunanlardan yaşça büyük olan kişi hemşirenin cebine hediyesini koyar. Bu hediye para olur ve genellikle babaanne koyar. (KK2, KK6)

2. Doğum Sırasında Kullanılan Araç Gereçler

Yöre halkından edinilen bilgilere göre köyde gerçekleştirilen doğumlarda kullanılan araç gereçler şu şekildedir:

Öncelikle ebe, doğum yaptıracak olduğu kadının odasına gelir. Anne adayının doğuma hazır olup olmadığına bakar. Ardından kadının çok sancısı varsa kalın bir bezi ip gibi yapıp duvardan aşağı sarkıtır. Kadın her sancıda bu ipe asılır ve biraz da olsa sancısını bastırmayı başarır. Asıldığı ip sancısını azaltır. (KK1, KK2, KK3, KK5, KK6, KK8, KK10, KK11,

KK13, KK16, KK18, KK26)

Doğum anında orada bulunan kadınlar, doğum sırasında sancısı tutan kadının muhakkak üstünü örtmeleri gerekir. Bu yüzden temiz bir çarşaf getirilir ve üstü örtülür. (KK1,

32

Doğum sırasında bulunması gereken en önemli şey sıcak sudur. (KK1, KK2, KK3,

KK4, KK5, KK6, KK7, KK8, KK9, KK12, KK16, KK17, KK18, KK19, KK26, KK30, KK31, KK32, KK33, KK34, KK35)

Doğumdan sonra bebeğin göbek kordonunun kesilmesi için ebenin elinin altında muhakkak temiz bir makas olmalı. Ancak bu makas doğum anında çıkarılamayan bebeğin zorla dışarı çıkarılması için annenin rahminin kesilmesinde de kullanılır. Bir de doğum anında çok kullanılmasa da jilet ya da benzeri bir kesici alet de bulundurulur. (KK2, KK3,

KK4, KK8, KK11, KK13, KK16, KK26, KK27)

3. Doğumu Kolaylaştırmak İçin Başvurulan Uygulamalar

Doğum esnasının en zor kısmı, doğum anında çekilen sancılardır. Bu aşamada çekilen sancı, ağrı, sızı başka bir acıyla genellikle kıyaslanmaz. Tıbbî açıdan edinilen bilgilerde de doğum sırasında ki sancının insan vücudunun kaldırabileceği ağrı seviyesini bir hayli geçtiği yönündedir.

Biyolojik bir olay olan doğum, hayatın geçiş evrelerinden biri olup, başlangıcı ve en önemli olanıdır. Gebe kadının sancısının başlaması ile birlikte doğum hazırlıkları da başlar. Doğum olayının gerçekleşmesi sırasında doğum odasında ve doğum anında birçok âdet ve inanma uygulanır. Yapılan uygulamalarda doğumun kolay olabilmesinin amaçlanmasının yanında doğacak çocuğun ve annesinin tehlikelerden korunması ve kutsanması da vardır (Başçetinçelik, 2009b: 1).

Çalışma yapılan sahada doğumun kolaylaştırılmasına dair başvurulan uygulamalar şu şekildedir:

Doğumdan önce ve doğum anında, doğumun kolaylaşması için kadınlar İnşirah Suresi’ni okurlar. Bu duayı okudukça onlara bir rahatlamanın geldiğini hissederler ve bu sayede doğum azda olsa kolaylaşmış olur. (KK1, KK2, KK15, KK19) İnşirah Suresi doğum

anında Adıyaman yöresinde de aynı amaçla okunmaktadır. (KK21)

Doğum sırasında köy ebesi sancılı kadını iki iskemle arasına oturtur ve açıklık olup olmadığını varsa ne kadar olduğunu öğrenmek için en eski yöntem olan parmak atmayı uygular. Eğer açıklık fazla ise bu bebeğin dünyayı görmek istediğinin habercisidir. Ebe, kadını hemen yatırır ve üstüne örtüsünü örter. Sıcak su hazırda bekletilir. Doğumu ebeler yaptırır ama en büyük çaba yine anneye düşer ve tüm çabasıyla ıkınmaya başlar. (KK2).

33

Doğumu yaklaşan kadın sık sık yürütülür, karnı sıvazlanır ve sıcak tutulmaya çalışılır. Bu aşamada çok zorlanan kadın rahatlatılmaya çalışılır, ancak ne kadar işe yaradığı o an için kestirilmez. (KK3, KK4, KK12, KK15, KK18, KK19)

Bundan otuz kırk yıl önce doğum zamanı gelen kadının eğer sancısı çoksa ve doğum esnasında canı çok yanıyorsa bunu engellemek için kadınlardan biri doğum yapan kadının eşinin lastiğinin yani ayakkabısının içine su doldurup kadına içirirdi. Bu sayede kadının sancısının az da olsa azalacağına ve doğumunun biraz daha kolaylaşacağına inanılırdı.

(KK17) Aynı yöntem Erzurum’da (Başar, 1972: 45) ve Adana’da (Başçetinçelik, 2009b: 3) da uygulanmaktadır.

Kadının doğumunu biraz daha kolaylaştırmak için ebe, doğum yaptıracak olduğu odanın tavanına kalın bir bezi ip gibi asar. Kadın doğum yaparken sıkıca bu beze asılır ve asıldıkça bebeği aşağı daha kolay iter. Bu sayede doğum kolaylaştırılmış olur. (KK2, KK9,

KK10, KK17) Bu uygulama Silifke’de de görülmektedir (Ağcalar, 2009: 49).

Doğum gittikçe zorlaşıyor ve bebek dünyaya gelmekte diretiyorsa ebe, kadını daha çok zorlardı. Önceden bebeğin doğması zorlaştıkça ebe daha çok asılırdı, kadının rahmi yırtılırdı. Şimdi hastanelerde bebeğe asılıp çıkarmak yerine makasla annenin rahmi kesiliyor ve bebek doğunca rahim dikiliyor. Böylece kadın da çocuk da hiç zarar görmüyor. (KK5, KK6,

KK7,KK15, KK19)

Doğum sancısı Allah’ın, Hz. Havva (Eje) ’ya yasak meyveyi yemesinden dolayı verdiği bir ceza olarak bilinir (İnan, 2015: 16). Ancak günümüzdeki inanışlara göre doğum sancısı esnasında kadınların çektiği bu sancılar onların günahlarının affedilmesini de sağlamaktadır. Hatta doğum esnasında ölen bir kadın için şehit oldu denilmektedir. Bu durum da bize, yaratılış mitlerinde Hz. Havva’ya bir ceza olarak verilen doğum sancısının İslamiyet’le birlikte kadınlar için mükâfata dönüştüğünü göstermektedir.

Kadim Türk inançlarına göre doğum anında kadın çok ıstırap çekerse ona albastının musallat olduğuna inanılırdı. Eğer lohusaya sarı albastı musallat olursa onun ciğerini alır, götürüp suya atardı. Baksılar yahut ocaklı adamlar ciğeri yerine koysun diye onu ikna etmeye çalışırlardı. Bu kötü ruhun lohusaya musallat olmaması ve onun kovulması için erkekler toplanırlar “hay, huy” diye bağırmaya başlarlar ve tüfekle havaya doğru ateş saçarlardı. Erkekler bu bağrışmayı kadın doğuruncaya kadar devam ettirirlerdi (İnan, 2015: 169). Günümüzde ise doğum yapan kadına İnşirah suresi okutulmakta ve ondan ferahlık geleceğine

34 inanılmaktadır. Surenin beşinci ayetinde belirtilen “Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık

vardır.” (Altuntaş-Şahin, 2011: 699) bilgisinden hareketle insanlar yalnızca doğum anında

değil her türlü zorlukta bu sureye başvurmaktadır.

Günümüzde kadınlar doğum konusunda bilinçlenmiş ve hamileliklerinin ilk günlerinden itibaren düzenli olarak doktor kontrolüne gitmekte, doğum zamanı hastaneye yatmakta ve doğumunu doktor kontrolünde yaptırmaktadır. Tabii bütün bu uygulamalar doğum sancısını yine de önleyemez. Bu yüzden doğum sırasında sancının azaltılması ve doğumun kolaylaştırılması için ebeler iğne yapmaktadır. Ama geçmiş dönemlerdeki gibi asılmak, rahmi kesmek gibi tehlikeli davranışlar görülmemektedir.

Benzer Belgeler