• Sonuç bulunamadı

Okulun ekonomik görevi

Belgede EĞİTİM SOSYOLOJİSİ (sayfa 78-83)

6. OKULUN TOPLUMSAL GÖREVLERİ

6.2. Okulun ekonomik görevi

Okulun en önemli görevlerinden biri, "üretim görevi"de denilebilecek, eğitme ve kalifiye eleman yetiştirme görevidir. Okulun ekonomik üretim alanındaki görevleri, esas anlamıyla sanayileşme devriminden sonra ortaya çıkmış ve Eğitim Bilimi alanında da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra incelenmeye başlanmıştır. Özellikle Anglo-sakson ülkelerinde eğitim sektörüne yapılan yatırımlarla ekonomik gelişme arasındaki paralellik üzerinde epey zamandan beri durulmaktadır. Böyle olunca, işgücü, hammadde ve sermayenin yanı sıra eğitim de ekonomik gelişmede önemli bir faktör olarak kabul edilmiştir. Çünkü ekonomik rekabete ve uluslararası diğer rekabet alanlarına girebilmek için, ülkenin bütün yetenek rezervlerinin tam olarak değerlendirilmesi, en yüksek düzeyde eğitilmesi gerekmektedir. Üstelik yetenek rezervleri maddi rezervler gibi bekletilemez; kullanılmadığı an bozulur, yozlaşır gider. Bu yetenekleri uygun bir anda yakalayıp hemen değerlendirmek için, gelişmiş ülkeler, çocuklarını ve gençlerini daha uzun süre okullarda tutuyorlar. Bizim ülkemizde ise, okuldan sonra okullaşma oranları hızla düşmekte; pek çok insanımızın yetenekleri değerlendirilmeden kalmaktadır.

Bir ülkedeki teknolojik gelişme ile o ülke insanlarının eğitim düzeyi arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu ilişki en açık bir şekilde, ekonomik sistemlerin gelişmesi ile giderek daha iyi yetiştirilmiş teknik eleman ihtiyacında kendini göstermektedir. Toplumların ekonomik yönden gelişmişlik durumları ile okul sistemi ve eğitim yatırımları arasındaki sıkı ilişkiye son zamanlarda sık sık temas edilmektedir. Birçok eğitim ekonomisi görüşleri, eğitim sektörü ile iş dünyasının yapısı arasındaki yapısal ilişkilere dayanmakta ve bu yönde planlamalar yapılmaktadır. Öte yandan didaktik olarak meslek eğitiminin nasıl daha kaliteli elemanlar yetiştireceği; iş dünyası ile meslek okullarında verilen teorik bilgiler arasındaki sıkı bağların nasıl kurulacağı yönünde birçok çalışmalar yapılmaktadır.

Eğitim sektörü ile üretim sektörü arasındaki ilişkilerin analizindeki şu görüşler ortaya çıkmaktadır:

Eğitim seviyesi ile ekonomik büyüme arasında bir ilişki vardır.

Bunun için eğitim yatırımlarına önem vermeli ve bu arada bir yol izlenmelidir. Sanayileşme arttıkça ekonomik sistemin yetişmiş

eleman ihtiyacı sürekli artmakta, belirli iş ve meslek alanlarında belirli ölçülere göre yetiştirilmiş elemanlar istenmektedir. Öte yandan,

nüfusun artış hızına göre gelecekte ve şimdi belirli meslek adamlarına, doktorlara, öğretmenlere, avukatlara vs. ihtiyaç artmaktadır. Bir ülkenin gelecekteki ihtiyaçlarına göre bunların zamanında temin edilmesi için şimdiden tahmin edilmesi ve planiamasının yapılması gerekir.

Nüfus piramidinde Türk toplumunun nüfusu yukarıdan aşağıya doğru giderek büyüyor. Bu nedenle, eğitim sisteminin her noktasında okul ve öğretmen sayısının sürekli arttırılması gerekmektedir. 2000'li yıllarda ilkokul çağındaki nüfusumuz şimdikinden çok çok fazla olacaktır; orta ve yükseköğretim kademelerinde bir taraftan nüfus artışlarını hesaba katmalı, bir taraftan da bu kademelerdeki okullaşma oranlarının hızla arttırılması gerektiği unutulmamalıdr. Bu nedenle hem yetişmiş eleman açısından hem ders mekânları ve araçları yönünden eğitim yatırımlarının giderek arttırılması lâzımdır. İlkokullardaki, ortaokul ve liselerdeki 60-70 kişilik sınıflar dünya eğitim standartlarının çok çok üstündedir. Yükseköğretimde de her yıl, kontenjanlar sırııf kapasitesine ve öğretim elemanı sayısına, eğitim bilimi açısından ders yapabilme ölçülerine dikkat edilmeden rasgele arttırılmaktadır. 90-100 kişilik bir sınıfa, her gün öğrencileri izleyerek, sorularına cevap vererek, onları konuşturarak ders vermenin ve bu grubun hiç bozulmadan sabah akşam ders dinlemesinin mümkün olmadığı hiç hesaba katılmadan, yükseköğretime daha çok öğrenci almanın bir anlamı yoktur. Öte yandan Türk ekonomisinin yapısı da sürekli değişmekte; nüfus artışı sanayileşmeyi zorlamaktadır. Genel ve bilhassa mesleki eğitim politikasında buna özellikle dikkat etmek gerekir. Eğitimde verimliliğin arttırılması için bir taraftan ders araç ve

gereçleriyle laboratuvar imkânları düzeltilmeye çalışılırken, öte yandan öğretmen-öğrenci oranına dikkat edip 30 kişiden fazla sınıfları ikiye bölmenin çarelerihem yeni öğretmen hem de yeni sınıf olarak- araştırılmalıdır.

Bir ülke veya toplumun ekonomik gelişmesini, nüfus artışını ve sosyal gelişmelerini gösteren istatistiklerden yakın gelecekteki gelişmeler tahmin edilip, okullar vasıtasıyla ona göre işgücü yetiştirme planları yapılmaktadır. Bu planlamalar yapılırken, aynı gelişim çizgisini daha önce geçmiş veya geçirmekte olan diğer toplumlar da, uluslararası karşılaştırmalar yoluyla ele alınıp değerlendirilmelidir.

Okulun, çocukları ve gençleri yetiştirmesi sırasında takip ettiği eğitim amaçları, bu amaçlara ulaşmak için düzenlenen müfredat programları, bu programlarda bilimlere tanınan öncelik ve ders saati uzunluğu, öğretim metotu olarak izlenen yollar, kullanılan araçlar, öğretim sırasında meslekî bilgi dışında kazandırılmak istenen dünya görüşü vs. de Eğitim Sosyolojisi bakımından son derece önemlidir. Çünkü okulda öğretilen bilgi ve beceriler, okul dışındaki hayatta kullanılmak üzere öğretilmektedir. Okul, insanın hayatındaki bir geçiş, bir hazırlanma yeridir; hiç bir öğrenci bütün hayatı boyunca okulda kalmayacaktır. Bu nedenle okulda kazandırılanlarla okul-dışı hayattaki uygulamaların birbirine uygun olması gerekmektedir. Bu prensip meslekî bilgi ve beceri alanında olduğu gibi, sosyal hayatın politika, cinsel hayat ve din gibi alanlarında da geçerlidir.

Okul, modern toplumsal hayatın esasını teşkil eden maddî ve manevî kültür bağlarına, modern hayatın problemlerine ve çözüm önerilerine de önem vermelidir; çünkü okulu bitirenler toplumsal hayatın kurallı yaşayışı kadar problemleriyle de yüzyüze gelecektir. Zaten okul sistemi büyük oranda toplumsal sorunlara bağlıdır veya onlar tarafından kontrol edilir. Bu bakımdan Hentig, okulun amaç ve görevlerini şöyle sıralamaktadır.

* Okul, çağdaş toplumda geçerli olan işbölümüne göre öğrencileri belli meslekler alanında uzmanlaştırmalıdır.

* Çocukların ve gençlerin kendi hayat görevlerini başarılı olarak yapabilmeleri için, işbölümünün yarattığı parçalanmışlığa rağmen, çağdaş hayatın çeşitli sahaları arasındaki bağlantıları görebilmelerini sağlamalıdır.

* Belli sahalarda çalışan insanlar işlerin ayrı ayrı parçalarını yaptıkları için işin bütününü gözden kaçırmaktadırlar. Okul, modern hayatın getirdiği bu parçalanmışlığa rağmen, planlı olarak ve işbirliği içinde çalışarak sorunların üstesinden nasıl gelindiğini göstermeli, bunu bir usul haline getirmelidir.

Bir devletin eğitim politikası, onun ekonomik alandaki hedeflerine ve çağdaş ekonominin ana özelliklerine göre düzenlenmelidir. Sanayileşme devrimi ile Eski ve Ortaçağlardan kalma meslek yapısı değişmiş; belli bir meslekte ve hatta belli bir işin bir bölümünde uzmanlaşmak, kaliteli ve hızlı üretim için şart olmuştur.

Ancak son yıllarda otomasyon'un iş hayatına girmesi ile 'belli dallarda uzmanlaşmaya yönelme' meslek anlayışı değişmiş, onun yerine belli alanlarda sağlam temeli olan, bu temel bilgiler üzerine çok kolay ve yeni beceriler geliştirebilecek bir meslek eğitimi anlayışı geçmiştir.

İnsanlar, toplumun meslek hiyerarşisi içinde daha yüksek, daha rahat ve daha çok para getiren mesleklere geçmek istemektedirler. Bu nedenle eğitim sisteminde yükseköğretim kurumlarının özel bir önemi vardır. Bir toplum içindeki çalışma alanları, önem sırasına ve çalışanların sayısına göre üç alan içinde gösterilmektedir.

Bu sektörlerin önemi ve sektörlerde çalışanların sayısı zamanla değişmektedir. Bu konuda, çeşitli ülkelerdeki gelişim dikkate alındığında, "evrensel" diyebileceğimiz bir "ideal gelişme" yönünün ortaya çıktığı görülmektedir. Bir ülkedeki okul sisteminin çalışma hayatındaki bu sektörlerin gelişimine ve değişimine dikkat etmesi gerekmektedir. Toplumsal yapı ve iş hayatı hangi insan güçlerinin kalifiye

Tarım, sınaî üretim ve hizmet sektörleri arasnda rasgele yıllara göre rasgele oranlarla gösterilmiş bir "ideal gelişim" şeması olmasını istiyorsa okul yapısı da bu gelişimi izlemelidir. Okullarda çocuklara ve gençlere bir yandan genel toplumsal kurallar, gelenekler, yasalar ve dünya görüşleri öğretilmeye ve benimsetilmeye çalışılırken bir yandan da toplumun ekonomik durumuna göre kalifiye eleman ihtiyacını karşılayacak bir meslekî eğitim sistemi kurulmalıdır. Meslekî

eğitim içinde de bir yandan teknik bilgi ve beceriler kazandırılırken bir yandan da toplumsal bütünleşmeyi ve kaynaşmayı sağlayacak unsurlar verilmelidir.

Yıllar Tarım Sınaî Üretim Hizmetler

1880 47 34 19 1900 40 38 22 1925 38 38 24 1940 35 39 26 1950 33 41 26 1965 25 45 30 1986 15 48 37

Meslekî eğitim, tarımsal ve sınaî üretimi arttırıcı ve düzenleyici yönde verildiği gibi; tıp, hukuk, sanat, öğretmenlik, büro hizmetleri gibi alanlardaki öğretim için de verilmelidir.

Okul sisteminin sosyolojik analizi yapılırken toplumdaki hâkim kültürün okul eğitimine etkileri üzerinde de mutlaka durulmalıdır. Top- lumda hangi mesleklere, hangi yetenek ve becerilere önem veriliyorsa, okul sosyalleşmesi de o yönde olacaktır. Toplum üyelerinin değerli bulduğu, çeşitli alanlarda ölçek olarak kullandığı bir değerler sistemi vardır. Bazı toplumlar tek bir yeteneğin değerlendirilmesine önem verdikleri halde bazıları çeşitli yönlerdeki pek çok yetenekleri değerlendirirler. Ama çocukların okuldaki yetenek ve becerilerini değerlendirirken toplumdaki hâkim kültürün önemli ölçüde yönlendirme yaptığı açıktır. Meselâ bugünkü modern toplum zihnî başarılara büyük önem vermektedir. Toplumdaki amaç ve değerler çok görünmesine rağmen hepsi de insandaki zihnî başarı özelliğine göre değerlendirme yapmaktadır.

Çağımızın kültürü kârda, üretim ve tüketimde büyümeye önem veren ekonomik bir kültürdür. Yükseköğretimde de zekâya, rasyonel düşünme ve davranmaya önem veren bir kültür anlayışı vardır. Eskiden beri işe ve bedensel çalışmaya önem vermeme, genel ve mesleki eğitim veren okullarda kendisini hissettirmektedir. Bu da, eğitimin görevlerini yapmasını engellemektedir.

Belgede EĞİTİM SOSYOLOJİSİ (sayfa 78-83)