• Sonuç bulunamadı

2.2 Okulöncesi Dönem

2.2.1 Okulöncesi Çocuğunun Genel Özellikleri

Okulöncesi eğitimi, 0-6 yaĢ arasındaki dönemde çocuğun bedensel, psikomotor, sosyal, duygusal, zihinsel ve dilsel geliĢimine yönelik olan eğitim sürecidir. Birçok yetenekle donanmıĢ halde dünyaya gelen çocuk, çevreden aldığı uyarıcılarla bu yeteneklerini geliĢtirir. Çocuk karĢılaĢtığı her yeni olay karĢısında bir tepkide bulunur, bunları değerlendirir, bu değerlendirme sonucunda kabul ya da reddederek çevreye uyum sağlar. Çevrenin insanın geliĢimindeki rolü büyüktür. Çevrenin çocuğun yeteneklerini açığa çıkarma, güçlendirme ve pekiĢtirme gibi etkileri vardır. Uygun çevre koĢullarının bulunmadığı ya da oluĢturulamadığı durumlarda çocuğun yetenekleri körelir (Oruç, 2011: 115-16).

33

Okulöncesi dönem çocuklarının geliĢim özellikleri incelendiğinde genel olarak Ģu özellikler ön plana çıkmaktadır (Anne Çocuk eğitim Vakfı[AÇEV], 2015);

 Sorunlara tek yönlü bakıĢ açısıyla yaklaĢırlar. Olgu ve olayların farklı yönlerini düĢünemezler.

 Anlatılan hikayelerin belirli bölümlerini akıllarında tutabilir ve bunu ifade edebilirler.

 Dikkatleri uzun süreli değildir.

 Daha çok kendi dünyalarında ve hayali oyunlarla oynamayı severler. Bu oyunlar çocukların diğer canlılara ya da durumlara iliĢkin bilgilerini temsil etmektedir. Genellikle belirli rollere sahip olarak oyunlara yönelmektedirler. Örneğin bir çizgi filmin süper kahramanı gibi…

 Renklerin isimlendirir, ayırt edebilir ve sınıflandırabilirler.  Bazı rakamları söyleyebilirler.

 Nesnelerin sayısını sayarak söyleyebilirler.

 Zaman kavramı geliĢir ve belirli zamanlarda yaptıkları faaliyetleri doğru Ģekilde söyleyebilirler.

 Fizyolojik ihtiyaçlarını kendi baĢlarına, genellikle yardım almadan yapabilirler.

 Dinleme becerileri geliĢmiĢ olup, 10-15 dakikalık hikâyeleri kesintisiz dinleyebilirler.

 Kelimeleri ve cümleleri doğru anlamlar ifade edecek Ģekilde yerinde kullanabilirler.

 Kısa kurguya sahip hikâyeleri anlatabilirler.

 Cümlelerin ya da soruları gramere uygun Ģekilde ifade edebilirler.  Elbiselerini kendileri giyip çıkarabilir, önünü ve arkasını bilirler.  Düğmelerini kendileri ilk diyebilirler.

 Büyük kas grupları önemli ölçüde geliĢmiĢ olup, küçük kas hareketlerini de belirli ölçüde yapabilirler.

 Tek ayak üzerinde durabilirler.

 El ve göz koordinasyonlarını sağlayabilirler.  Farklı yönleri algılayabilir ve ifade edebilirler.

 Yemeklerini kendileri yiyebilir, yetiĢkin kontrolünde tuvaletlerini kendileri yapabilir.

34  ArkadaĢlarıyla grup oyunları oynayabilirler.

 ArkadaĢlarının duygu ve düĢüncelerine anlayabilirler.

 Oyuncaklarını ya da eĢyalarını paylaĢabilir, paylaĢmak istemediğim de bunu sözlü olarak ifade edebilirler.

 Kendi seçimlerini yapabilir becerilerinin farkına varmaya baĢlarlar.  Hayal ile gerçek arasındaki iliĢkileri ayırt etmekte zorlanabilirler.

Büyüme, kilo ve boy olarak artıĢı ifade etmektedir. Çocuğun doğumuyla baĢlayan geliĢim süreci doğumundan sonra da hızla devam etmektedir. Okul öncesi dönem çocukların bütün geliĢim alanları açısından en hızlı geliĢim sağladıkları dönemdir. Bu dönemde bedensel giriĢimin hızının yanında, çocukların biliĢsel, duygusal, psikolojik, sosyal, ahlaki ve dini geliĢimlerinin de önemli ölçüde bu dönemde kazanıldığı ifade edilmektedir. Bu yaĢ grubunun en önemli özelliği ise öğrenme süreçlerinin hızlı bir Ģekilde gerçekleĢmesidir. Bütün bu öğrenme süreçlerinin sağlıklı bir Ģekilde gerçekleĢebilmesi için bedensel sağlığın da iyi olması gerekmektedir. Çocukların bu dönemdeki geliĢimlerini etkileyen diğer bir unsur da beslenmedir. Dengesiz ya da yetersiz beslenme sonucunda çocuklarda bir takım sağlık sorunları ve hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu sorunlar ise çocuklarda biliĢsel problemleri beraberinde getirmektedir. Erken çocukluk döneminde çocukların günlük yaklaĢık olarak 10 saat uyumaları gerekmektedir. YaĢamın ilerleyen yıllarında bu süre daha da azalmaktadır. Fiziksel geliĢim açısından çocuklarda bireysel geliĢim farklılıkları görülmektedir. Bazı çocukların parmakları uzun, boyları kısa, kiloları fazla gibi çeĢitli özellikler görülebilir. Bu farklılıklar çocukların öğrenmelerine engel olmadığı gibi, çocukların öğrenmelerinde bireysel farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla çocukların fiziksel geliĢim açısından sağlıklı olabilmeleri ve kendilerine güven sağlamaları gerekmektedir. Bu süreçte eğitimcilere önemli sorumluluklar düĢmektedir (Dam, 2017: 52-55).

Çocukların erken çocukluk dönemi, iĢlem öncesi dönemi ifade etmektedir. Bu dönemde geliĢim, daha sonraki dönemler üzerinde etki bırakabilecek niteliktedir. Bu aĢamada çocuklarda kelime dağarcığı sınırlı olup simgesel düĢünme hâkimdir. Çocuklar kendileri kavramlarını geliĢtirir sembolleri anlamlar yüklerler, bu anlamlar çoğu zaman gerçek olmayıp çocuklara özgüdür. Somut nesneleri ve iliĢkileri

35

kavrayabilirler fakat olaylar arasında neden sonuç iliĢkisi kuramazlar. Bunun nedeni çocuklarda iĢlem yapacak zihinsel yeterliliğin henüz geliĢmemiĢ olmasıdır. Erken çocukluk döneminde çocuklar yalnızca Ģimdiki zamanı kavrayabilirler, geçmiĢ ve gelecek zamana iliĢkin kavramaları net olarak ortaya çıkmaz. Miktar ve sayı kavramları genellikle gördükleri ile sınırlıdır. Cansız nesnelerle canlıymıĢ gibi oyunlar oynayabilir, onlarla hayal dünyalarında konuĢabilirler. Yine bu dönemde çocuklarda taklit yeteneği oldukça ön plandadır. Çevresinde gerek anne babası gerekse eğiticiler tarafından gerçekleĢtirilen söz ve davranıĢları çoğu zaman kendilerine model olarak alır ve taklit ederler. Bu yaĢtaki çocuklardan baĢkalarının duygu ve düĢüncelerini anlamaları beklenmez. Çünkü egosantrik düĢünce bu dönemde hâkim olmaktadır. Kendi bildiklerinin baĢkaları tarafından da bilindiğini düĢünürler (Mehmedoğlu, 2003: 350)

Erken çocukluk dönemindeki çocuklarda kuralların ve davranıĢların öğrenmesi model alma, takdir ya da ceza sistemi ile gerçekleĢmektedir. Doğru ya da yanlıĢ davranıĢları çoğu zaman aile içerisinde ve kreĢ gibi yakın arkadaĢ ortamında öğrenirler. Bu öğrenme sürecinde model alma yolu çocuklar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Ne var ki bu davranıĢlar doğru ya da yanlıĢ olsun çocuklar bunun bilincinde olmazlar. Doğru ve yanlıĢın ayrımını ise genellikle davranıĢın takdir edilmesi ya da cezalandırılması ile anlaĢılmaktadır. Dolayısıyla çocuklardaki bu doğru ya da yanlıĢ davranıĢların kaynağını sosyal çevrelerindeki modellerde aramak daha doğru olacaktır. Çocuklar bu evrede sosyal iliĢkilerini ilk olarak aile içerisinde daha sonra ise arkadaĢ ortamı ve kreĢ gibi eğitim merkezlerinde geliĢtirmektedirler. Çocukların hazır bulunuĢluğu, olgunlaĢması, sosyo-ekonomik durumları ve cinsiyetleri dil geliĢimi üzerinde etkili olmaktadır. Çocuğun kazanacağı dil becerileri sayesinde algılama, sorgulama, kendini ifade etme ve hatta hayal kurabilmelerinde olumlu yönde etkiler meydana getirebilmektedir. Çocukların ilk öğretmenlerinin anne-babaları olduğu ve taklit-model almanın bu dönemin temel özelliklerinden biri olduğu dikkate alındığında çocuklarının iyi yetiĢmelerini isteyen ebeveynlerin ilk olarak kendilerini geliĢtirmeleri gerektiği ortaya çıkmaktadır (Kurt, 2017: 33).

Erken çocukluk döneminde ortaya çıkan diğer bir özellikle çocuğun duygusal geliĢimidir. Çocuklar istedikleri ya da istemedikleri Ģeyleri genellikle duyguları ile ortaya koyarlar. Özellikle bu dönemde çocuklarda güven ve sevgi duygusu temel ihtiyaç olarak görülmekte olup yeme içme kadar gereklidir. Aile bireyleri tarafından

36

ilgi ve sevgiye muhatap olan çocukların duygusal geliĢimleri de sağlıklı olmaktadır. Bu dönemde çocukların duygusal geliĢimi aile ortamı ve okul ortamından doğrudan etkilenmektedir. Çocuklarda istenilen duyguların geliĢiminin desteklenmesi ve istenmeyen duyguların da denetim altına alınmasının öğretilmesi gerekmektedir. Bu noktada hem ebeveynlere hem de eğitimcilere önemli görevler düĢmektedir (Senemoğlu, 2007: 32).