• Sonuç bulunamadı

Tutum, TDK’nın (1998: 2260) Türkçe Sözlüğü’nde “tutulan yol, davranış” olarak tanımlanmıştır.

Tavşancıl’ın (2005: 65) Katz’dan (1967) aktardığına göre tutum, “bireyin sahip olduğu değerler dizgesine bağlı olarak bir simgeyi, bir nesneyi, bir kişiyi veya dünyayı iyi ya da kötü, yararlı ya da zararlı yönleriyle algıladığı bir ön düşünme biçimidir.”

“Tutum, bireylerin belli bir kişiyi, grubu, kurumu veya bir düşünceyi kabul ya da reddetme şeklinde gözlenen, duygusal bir hazır oluşluk hâli veya eğilimidir KAYNAK. “Öğrenci gerek okulda ve gerekse içinde yaşadığı sosyal çevrede karşılıklı iletişime bağlı olarak karşılaşmış olduğu problemleri çözmek için bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor davranışlarda yani tepkilerde bulunur. Kişinin çevre ile etkileşimi, onun sürekli olarak çevresinden bir şeyler alıp vermesi demektir. Kişi, çevresinden sürekli olarak kendisine ulaşan verileri değerlendirir ve bunun sonucu olarak düşünsel, duyuşsal ve davranışsal tepkilerde bulunur.” (Özden, 1999: 91).

“Tutum, kişide bir şeye karşı ilgi uyanmasını sağlayan, merak ve değerlendirme gibi özellikleri de kapsadığı için sadece öğrenmenin olup olmamasını değil aynı zamanda öğrenme tarzını da değiştirir, yani kişinin bilişsel stratejileri kullanmasını etkiler” (Atasoy 2002: 68).

Demirel (1996: 94) ise tutumu “bireyi belli insanlar, nesneler ve durumlar karşısında belli davranışlar göstermeye iten öğrenilmiş eğilim.” olarak tanımlamaktadır.

Baron ve Byron’a göre tutumlar oldukça organize olmuş uzun süreli duygu, inanç ve davranış eğilimleridir. Bu eğilimler diğer insanları, grupları, fikirleri, ülkenin diğer yörelerini ya da nesneleri konu edinir (Cüceloğlu, 2000: 521).

Tutumlar, bilişsel, duyuşsal, davranışsal olmak üzere üç temel öğeden oluşmakta ve bu öğeler arasında genellikle iç tutarlılık olduğu varsayılmaktadır. Bu varsayıma göre, bireyin bir konu ile ilgili bildikleri o konuya olumlu bakmasını gerektiriyorsa (bilişsel öğe), birey o konuya ilişkin olumludur (duyuşsal öğe) ve bunu sözleri ya da davranışları (davranışsal öğe) ile gösterir Yani, bireyin bir tutum nesnesine karşı olumlu-olumsuz durumu değiştiğinde, o nesneye karşı tutumun zihinsel ve davranışsal öğesi de yeniden düzenlenir (İnceoğlu, 2000:8-12).

Eğitim öğretim surecinin etkililiğinin artması, öğrencilerin okula, öğretmene, derslere ve diğer eğitim öğretim unsurlarına yönelik olumlu eğilim göstermesine bağlıdır. Eğitim öğretim sürecinin en önemli unsurlarından birisi olan okuma etkinliğine karşı da olumlu bir bakış açısı kazandırılması beklenmektedir. Bireyin okumaya karsı olumlu tutum geliştirmesi sadece okuldaki eğitimle sağlanamaz. Tutumların doğuştan kazanılmayıp sonradan öğrenildiği dikkate alındığında, okumaya yönelik olumlu tutum geliştirmek sadece okul ve öğretmenin başaracağı bir görev değildir. Okuma bireyin bütün hayatı boyunca kullanacağı ve ihtiyaç duyacağı çok yönlü bir bilişsel etkinliktir. Aile, yakın çevre ve öğretmenler çocuğa okuma alışkanlığı kazandırarak, onun okumaya yönelik olumlu tutum geliştirmesine yardımcı olmalıdır (Çakıcı, 2005:68).

Tutumlar doğuştan var olmazlar, sonradan kazanılırlar ve en önemlisi değişip gelişebilirler. Tutumların gelişiminde en kritik dönemi 12-30 yaş arası kabul eden Morgan (1995:373-377)’a göre tutumların oluşumuna etki eden faktörler şunlardır:

a) Akran gruplarının etkisi b) Kitle iletişim araçlarının etkisi c) Eğitimin etkisi

d) Politik görüşler ve dini inançların etkisi

Tutumlar, insanın yapısında var olan insanın doğuştan getirdiği özellikler değillerdir. Tutumlar, bireyin zaman içinde geliştirdiği özelliklerdir. Söz konusu özelliklerin şekillenmesinde anne baba davranışları, akranlar, kitle iletişim araçları ve eğitim ortamı gibi çevre faktörleri etkilidir.

Öğrencinin herhangi bir derse yönelik olumlu tutumu, öğrenciyi güdülemekte ve dersi anlamaya çalışmasını sağlamaktadır. Bu da onun bu dersteki akademik başarısını artırmaktadır. Ayrıca, araştırmalar tutumların genellikle erken yaşlarda edinildiğini göstermektedir. Erken yaşlarda edinilen tutumların, önemli deneyimler ve olaylar gerçekleşmedikçe durağan olduğu ve kolay kolay değişmediği görülmektedir. Bu bağlamda, ilköğretimde Türkçe dersine özel olan ve öğrencilerin bireysel özellikleriyle ilgili olan tutumlarının incelenmesi, olumsuz olan tutumlarının azaltılması ve olumlu tutumlarının artırılması amacıyla öğretimde değişikliklerin yapılması yoluna gidilip gidilemeyeceğinin belirlenmesi bakımından önemli olabilir. (Bloom, 1995: 116).

Bu tanım ve açıklamalardan yola çıkarak tutumlarla ilgili aşağıda belirtilen özellikler sıralanabilir (Tavşancıl, 2005: 66).

1) Tutumlar doğuştan gelmez, yaşayarak kazanılır. Birey toplumsallaşırken kültürel olarak kazanılır. Diğer bir anlatımla, tutumlar yaşantılar yoluyla öğrenilmiştir.

2) Tutumlar geçici değillerdir, belli bir süre devamlılık gösterirler. Yani bireyler yaşamlarının belli dönemlerinde aynı düşünceye sahip olurlar.

3) Tutumlar, birey ve nesne arasındaki ilişkide bir düzenlilik olmasını sağlar. Öğrenme süreci içinde derece derece biçimlendiklerinden, insanın çevresini anlamasına da yardımcı olurlar.

4) İnsan nesne ilişkisinde, tutumların belirlediği bir yanlılık ortaya çıkar. Birey bir nesneye ilişkin bir tutum oluşturduktan sonra ona yansız bakamaz.

5) Bir nesneye ilişkin olumlu ya da olumsuz bir tutumun oluşması, ancak o nesnenin başka nesnelerle karşılaştırılması sonucu mümkündür.

6) Kişisel tutumlar gibi toplumsal tutumlar da vardır. Toplumsal tutumlar, toplumsal değer, grup ve nesnelere yöneliktir.

7) Tutum bir tepki şekli değil, daha bir tepki gösterme eğilimidir. Bir başka deyişle, tutumlar tepkide bulunmaya ilişkin bir eğilimdir.

8) Tutumlar olumlu ya da olumsuz davranışlara yol açabilirler.

Tutum kavramı zaman zaman önyargı ile karıştırılmaktadır. Olumsuz tutumlar peşin yargıları bünyesinde barındırmakla birlikte önyargılar her zaman davranış olarak neticelenmemektedir. Önyargılar insan davranışlarını etkilemekle birlikte her zaman davranış olarak ortaya çıkmazlar. Tutumun ise genel olarak davranış biçiminde ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Öğrencinin dersin öğretmenine karşı olumsuz tutumu sadece öğretmen öğrenci ilişkileriyle sınırlı kalmamakta öğretmene karşı olumsuz tutum o dersin başarısızlığını birebir tetiklemektedir. Öğrencilerin genel olarak bir derse ya da davranışa karşı sergiledikleri tutum o ders ya da davranış ilgili olarak yapılan ölçümleri de birinci dereceden etkilemektedir. Bu nedenle deneysel çalışmalar sırasında öğrenci başarısını ölçmeye yönelik sonuçlar değerlendirilirken öğrenci başarısı ya da başarısızlıklarının tutumu etkileyip etkilemediği de göz önünde bulundurulmalıdır.

1.1.7.1. Okumaya Yönelik Tutum

Okumaya yönelik tutum süreci ilgili literatürde farklı şekillerde tanımlanmıştır. Okuma etkinliğine katılan kişinin, okuma etkinliğine yaklaşması ya da uzaklaşmasını sağlayan sezgilere bağlı ortaya çıkan bir durumdur (Alexander and Filler, 1976, Akt, Yamashita, 2004:3).

Okuma sürecinin muhtemel gerçekleşme sıklığını artıran ya da azaltan duygu ve düşüncelerin eşlik ettiği zihin hâlidir (Smith, 1990, Akt; Yamashita, 2004:3).

Tutumun doğuştan getirilmeyip sonradan kazanılan bir özellik olduğu noktasından yola çıkarak bireylerin okumaya yönelik tutumlarının okuma ile ilgili sahip oldukları yaşantılarına bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Okumaya yönelik pozitif algıları olan, çok okuyan kişilerle beraber olan veya o ortamlarda yaşamlarını sürdüren bireylerin okumaya yönelik olumlu tutuma sahip olmaları beklenmektedir Eğitim ortamında da öğretmenlerin, öğrencilerin okumaya yönelik tutumlarını olumlu yönde etkileyebilecek düzenlemelere yer vermeleri gerekmektedir. Çünkü okuma olgusu her ders için temel oluşturmaktadır. Öğrenme sürecinin en önemli aşamalarından birisi okumadır.

Okumaya yönelik tutumu etkileyebilecek faktörler anne babanın eğitim düzeyi, okuma olanakları, yakın çevresindeki insanların okumaya yönelik yaklaşım ya da tutumları olarak sıralanabilir. Yapılan araştırmalarda özellikle anne babanın eğitim seviyesi arttıkça o ailede yetişen çocukların okumaya yönelik olumlu tutumlarının da aynı oranda arttığı görülmektedir.

ABD Ulusal Araştırma Konseyi (National Research Council) çocukların okumaya ilişkin tutumları üzerinde etkili olabilecek bazı tutum ve davranışları şu listelemiştir (Temple vd, 2005: Akt: Başaran, Ateş, 2009:77-78).

a) Okuryazarlığa Verilen Değer: Kendilerine kitap okunan ve okumaları teşvik edilen çocuklar, okumanın değerinin farkına varırlar.

b) Başarıya Vurgu: Ebeveynlerin çocukların başarılarıyla ilgili beklentilerini ifade etmeleri, onlara bunun için yönergeler sunmaları ve onların okuma ilgilerini karşılamaları, çocukların iyi birer okuyucu olmaları konusunda etkili olabilir. c) Okuma Materyallerinin Ulaşılabilirliği Ve Kullanılabilirliği: Evde çocuk

kitapları ve diğer okuma-yazma materyallerini bulundurmak, okuryazarlık deneyimlerini artırır.

d) Çocuklara Okuma: Ebeveynler okul öncesi dönemlerde uyku zamanlarında ve diğer zamanlarda çocuklara kitap okuyarak onların okumaya yönelik geliştirdikleri olumlu tutumları artırabilirler.

Öğrencilerin okumaya yönelik tutumları, onların okumada gösterdikleri performanslarını etkileyen önemli bir faktördür. Dolayısıyla öğrencilere sadece okumanın öğretildiği ancak okumaya ilişkin olumlu tutumlarının geliştirilmediği bir eğitim-öğretim sürecinden beklenen faydanın elde edilemeyeceği söylenebilir. Okumayı zevkli hale getirmek, kişisel ilgileri artırmak ve okumaya yönelik olumlu tutum geliştirmek, okuma alışkanlığı kazandırmada etkili unsurlardır. Okumaya yönelik olumlu tutum geliştiren çocuklar okumaya isteklidirler, okumaktan zevk alırlar ve kazanmış oldukları okuma alışkanlığını yaşam boyu sürdürebilirler. Diğer yandan olumsuz tutuma sahip çocuklar sadece zorunlu olduklarında okurlar, okumaktan kaçınırlar ve bazen de okumayarak tepki ortaya koyabilirler (Calkins, 2001; Lazarus ve Callahan, 2000; Stonavich, 2000; Başaran, Ateş, 2009:78-79).

Okuma becerisi eğitim sürecinde öğrencilere kazandırılması gereken en temel becerilerden birisidir. Ancak okumanın sadece kazandırılması değil sürdürülmesi hatta alışkanlık haline getirilmesi bu sürecin en önemli unsurlarından birisidir. Bu alışkanlık haline getirme sürecinde de öğrencinin okumaya yönelik tutumunun etkisi büyüktür. Olumlu tutuma sahip öğrenciler daha çok okuyacak ve daha çok öğreneceklerdir. Bu okuma sürecine bağlı olarak da okuma becerisini daha çok geliştirecektir. Bu yönüyle düşünüldüğünde okuma sürecinde asıl önemli olan öğrencinin sadece okumasını değil severek okumasını sağlayabilmektir. Bu süreçte okumaya yönelik tutumun önemi çoktur, bu yüzden okumaya yönelik olumlu tutumların geliştirilmesine yönelik etkinlikler düzenlenmesi oldukça önemlidir.

Bu noktadan hareketle araştırmada kullanılan okuduğunu anlama stratejisinin (İSOAT) kullanımının bu yönüyle okumaya yönelik tutumlarını etkileyip etkilemediğini belirlemek amacıyla hem İSOAT stratejisinin uygulandığı deney grubuna hem de bu stratejinin uygulanmadığı kontrol grubuna okumaya yönelik tutum ölçeği uygulanmaktadır.