• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ŞAH TAHMASB DÖNEMİNDE DİNİ MAKAMLAR

3.4. Nikabet

İslam tarihinde Hz. Hasan neslinden gelenlere şerif, Hz.Hüseyin soyundan gelenlere ise seyyid denilmiştir. Seyyidlere hürmet etmenin Hz. Peygambere karşı hürmet etmek gibi algılandığı için seyyidler toplumsal hayatta önemli bir mevkii elde etmişlerdir. Seyyidlere gösterilen ayrıcalıklardan yararlanmak için sahte şerecerelerle seyyid olduklarını iddia eden kişilerin önüne geçmek amacıyla gerçek seyyidlerin durumlarını kayıt eden ve onlara gerekli yardımları ulaştıran kurumlar oluşturulmuştur.339 Ayrıca sahte seyyidlere (müteseyyid) engel olarak seyyidlerin toplum nezdindeki saygınlıklarını korumayı amaçlayan Nakiblik kurumu İslam devletlerinde varlığını korumuştur.340

Emevilerin Hz. Ali’ye karşı duydukları açık düşmanlık ve onun soyundan gelenlere karşı tutumları neticesinde halkın Ehl-i Beyt’e yönelik olan hürmetleri seyyidlik (siyadet) kurumunun oluşmasına zemin hazırlamıştır. Emevilerin yıkılıp Abbasi

337

Arayancan, Karakoyunlu Hükümdarlarından Cihanşah ve Dönemi, s. 22.

338

Mihnaz Şayester-Mahmud Hezayi, “Ber resi Caygahi İçtimai Zenan ve Kudekan der Devre-i Tahmasb”, s. 193.

339

Mustafa Öz, “Ehl-i Beyt”, TDVİA, C.10, İstanbul, 1994, s. 500.

340

Mustafa S.Küçükaşçı, “Tarihi Süreçte Seyyid ve Şerif Kavramlarının Kullanımı”, Osmanlı

93

Halifeliğinin Ehl-i Beyt taraftarlarının destekleriyle iktidara gelmelerine rağmen Şii karşıtı bir politika izlemeleri seyyidlere olan bağlılığı arttırarak bu dönemde Şiiler varlıklarını Nakiblerin etrafında toplanarak ve İmamların mezarlarını ziyaret ederek yaşamışlardır.341 Seyyidlerin işlerini gören, şecerelerle kayıt altında tutan Nakibü’l-Eşraflık kurumu Abbasiler döneminde kurumsallaşmıştır.342

İran topraklarının İslam’ın gelişinden itibaren Hz. Peygamberin soyundan gelenlere ev sahipliği yapması Ehl-i Beyt’e bağlılığı arttırarak İran toplumunda seyyidlere saygı duyulmasını sağlamıştır. Seyyidler şehirlerde ayanlar arasında yer alarak hürmet görmüşlerdir.343

Safeviler, İran’da iktidarı ele geçirmeleri ile birlikte halkın Ehl-i Beyt’e duyduğu sevgiden yararlanarak neseplerini İmam Musa Kazım’a nispet ettirerek meşruiyetlerini sağlaştırmıştır. Özellikle rakip devletler olan Sünni Osmanlılara ve Özbeklere karşı seyyid oldukları sık sık gündeme getirilerek üstünlük sağlamaya çalışılmıştır. Tahmasb ortaya atılan nesep iddiaları ile birlikte seyyidlere ilgi ve hürmet göstermeye başlamış herkesin onlara saygı göstermelerini istemiştir. Seyyidler, Tahmasb’ın iktidarını sağlamlaştırmasından sonra onun nezdinde yüksek bir mevkii elde ederek önemli görevlere getirilmişlerdir.344

Tahmasb, evlilik yoluyla da seyidlerle kurulan bağ sayesinde saltanatını sağlamlaştırmıştır. Kızılbaş kabilelerin gücünün kırılması ile birlikte toplumsal hayatta Peygamber torunlarıyla kurulacak olan ilişkiler sayesinde Safevilerin halk arasında daha çabuk kabul görmesi ve Şiiliğin yerleşmesi sağlandığı gibi evlilik yoluyla seyyidlerin de siyasi nüfuz kazanmaları sağlanmıştır. Siyasi güç elde etmenin en güzel yolu evliliklerle yapılabilirdi. H.962 (1554/1555) yılında Yezd seyyidlerinden Şah Nimetullah Yezdî’nin kızı Tahmasb’ın oğlu İsmail Mirza ile evlendirilmiştir. H.968 (1560/1561) yılında da

341

M.Saffet Sarıkaya, Anadolu Aleviliğinin Tarihi Arka Planı (XI-XIII. Asırlar), İstanbul 2012 s.124.

342

A.Yaşar Ocak, “Osmanlı İmpratorluğu’nda Din, 14-17.Yüzyıllar”, Yeniçağ Anadolusu’nda İslam’ın Ayak İzleri, Osmanlı Dönemi, Makaleler-Araştırmalar, 2012, 2.Baskı, İstanbul, ss-84-146; Mustafa S. Küçükaşçı, “Tarihi Süreçte Seyyid ve Şerif Kavramlarının Kullanımı”, Osmanlı Araştırmaları, XXXIII, 2009, s.102, (ss.87-129).

343

Manz, Timurlu İran’ında İktidar, Siyaset ve Din, s.216.

344

94

Hatice Sultan, Meşhed ayan ve seyyidlerinden Ebu Talib’in oğlu Mirza Ebulkasım ile evlendirilmiştir.345

Tahmasb’ın seyyidlere olan ilgisini İran’a gelen seyyahlar da gözlemlemiştir. Venedik’den gelen Membré’nin 1540 yılında Tebriz’de Şah’ı ziyareti sırasında Şah’ın otağının yanında Sam Mirza ve Behram Mirza’nın çadırları olduğunu onların yanında da Uskuye Seyyidlerinin çadırlarını gördüğünü anlatır. Venedikli seyyahın gözlemleri Uskuye Seyyidlerinin Tahmasb nezdinde gördükleri itibarın kanıtıdır.346

Devlet kademesinde seyyidlere özel ihtimam gösteren onlara önemli görevler vererek siyasi olarak nüfuz sahibi olmalarını sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin İran üzerine gerçekleştirdiği seferlerden sonra Rüstem Paşa ile Osmalıların sulha razı olup olmadığını öğrenmek için Irak-ı Acem seyyidlerinden “Şemsü’l-Felek Devvar” adıyla meşhur olan Seyyid Mehdi’nin oğlu Mir Şemseddin Ali el-Hüseynî Osmanlı’ya barış elçisi olarak gönderilmiştir.347

Mir Takieddin Muhammed İsfahanî Sadaret’ten azledilince yerine Esterebad seyyidlerinden Emir Muhammed Yusuf ve Seyyid Ali Mar’aşî Sadaret makamına ortak edildiler.348 Ayrıca Mir Kıvamüddin Hüseyin vefat edince yerine Deştek seyyidlerinden Mir Gıyaseddin Mensur-u Şirazî Sadaret makamına getirilmiştir.349

İran’da yaşayan önemli seyyidlerden biri de Mir Abdulazim-i Babelkanî idi. İmam Rıza Asitanesinin Hadimbaşı olarak görev yapıyordu. Mir Abdulazim, Elkas Mirza’nın isyanından sonra onun af dilemesi sırasında Şah tarafından Elkas’ın yanına gönderilerek arabuluculuk yapmıştır.350

345

Akaçeri, Münasebat-ı Din u Devlet, s.125.

346

Membré, Mission to The Lord Sophy of Persia (1539-1542), s. 20; Tahmasb’ın Uskuye seyidlerine bağışladığı Sıyurgallarla ilgili olarak Bkz. Kazım Paydaş, “Moğol ve Türk-İslam Devletlerinde Suyurgal Uygulaması”, Bilig, 39, (Güz /2006), s.210; Tebriz’deki Uskuye Seyyidleri Şahın yanında önemli dereceye sahiplerdi. Mir Sadreddin Mahmud, Emir Nizameddin Ahmed, Emir Kamerreddin ve Emir Ebu’l Hamid adlarında dört kardeşlerdi. Bkz. Münşî, Tarih-i Âlem Ara, s.143.

347

Şirazî, Tekmiletü’l Ahbar, s. 106.

348

Şirazî, Tekmiletü’l Ahbar, s. 121.

349

Şirazî, Tekmiletü’l Ahbar, s. 66.

350

95

Devlet görevlerine getirilen seyyidlerin şecerelerine bakılarak sahte seyyid olmamalarına özen gösterilmiştir. Kızılbaş emirlerin iktidar mücadeleleri esnasında tehdit unsuru olan Kadı Cihan yakalanarak Lar kalesine hapsedilince onun yerine “nesebi sahih seyyid”lerden Mir Cafer Savecî getirilmiştir. Aslında Kadı Cihan’ın seyyidliğinin tartışmalı hale getirilmesi Tahmasb’ın aleyhine olan tutumundan kaynaklanmıştır.351

Seyyidlerin saltanatın dayanağı olması onların güç sahibi olmalarını ve toplumdaki itibarlarını arttırmıştır. Ancak, Şah İsmail zamanında isyan eden Nurbahşi seyyidlerinin tekrar iktidar hırsına sahip olduklarını anlayan Tahmasb H.944 (1537/1538) yılında Sadr makamındaki Kıvamüddin Nurbahşi’yi katlettirmiştir.352 Şah Kıvamüddin Nurbahşi fitne içinde olduğu iddia edilerek Tebriz’in Encuk kalesine gönderilip burada işkence ile öldürülmüştür (H.948/1541-1542).353

Şer’i hükümlerin çıkarılması, Müderris, Kadı, Şeyhülislam, Hafızlar, Mezarlık hizmetlileri, medrese ve mescidlerin bakıcıları, Müstevfi ve gasılhanların tayini gibi işleri uhdesinde bulunduran Sadr makamına Tahmasb’ın genellikle seyyidleri getirmesi Şiiliğin seyyidlerin aracılığıyla ülke çapında yayılmasını ve saltanatın temellerini sağlamlaştırmıştır.354

Şahın yakınlarında bulunan seyyidlerden bazıları Dergâh-ı Muallâ’da bulunarak izzet ve ihtiram görürlerdi. Fıkıh, Tefsir, Hadis gibi konularda ilim sahibi olan aynı zamanda hukuk konusunda yetkin bir âlim olan İsfahan seyyidlerinden Şah İnayatullah İsfahanî de Dergâh-ı Muallâ’da Kazaskerlik görevinde bulunmaktaydı. Aynı zamanda İsfahan nakibi olarak görev yapmaktaydı.355 Ayrıca Esterabad seyyidlerinden Mir Habibullah Bermeki ve Mir Gıyaseddin Şemsekî ve Mir Hüseyin adlı kişilerin Dergâh-ı Mualla’da

351

Kumî, Hülaset’üt Tevarih, s. 160

352

Akaçeri, Münesebat-ı Din u Devlet Asr-ı Devlet, s. 116.

353

Rumlu, Ahsenü’t Tevarih, s. 1284.

354

Parsadust, Şah Tahmasb-ı Evvel, s. 645; Mir Cemaleddin Esterabadî, Mir Kıvamüddin Hüseynî, Emir Nimetullah Hillî, Emir Gıyasseddin Mensur-ı Şirazî, Mir Mazulleddin İsfahanî, Emir Esedullah Mar’aşî, Şah Takieddin Mahmut İsfahanî, Emir Mahmut Yusuf Esterabadî, Mir Esedullah Mar’aşî’nin oğlu Mir Seyyid Ali, Emir Gıyaseddin Mahmut gibi Seyyidler Tahmasb döneminde Sadaret makamına getirilildiler. Bkz. Akaçeri, Münesebat-ı Din u Devlet Asr-ı Devlet, s. 122.

355

96

“Mülazımat-ı Eşref” sıfatıyla görevlendirilip korucuların sülüküne girdiklerini görüyoruz.356

Şah Tahmasb Dönemi’nde seyyidler sadece dinî makamlara getirilmezdi. Aynı zamanda seyyidlerin idari makamalarda da değerlendirildiğini görüyoruz. Bu dönemde Yezd, Kaşan, Şiraz, Serahs, Zorabad gibi şehirlerin nahiyelerinde idari görevler almışlardır.357 Dönemin önemli hadis âlimlerinden olan Mar’aşi seyyidlerinden Mir Al’a el-Nebi Dergâh-ı Mualla’da Kadıaskerlik görevinin yanısıra Gilan’ın fethinin ardından bu vilayetin Sadaretin’e gönderilmiştir. Ayrıca Şehzadelerin dinî eğitimiyle meşgul olarak Şii akideleri öğrenmelerini sağlayan Esterabad seyyidlerinden Mir Muhammed Mu’min Esterabadî adlı seyyid Tahmasb’ın teveccühüne mazhar olmuştur.358

Şahın özel ihtimam ve saygı gösterdiği seyyidlerden biri de Arap diyarından gelerek Sebzivar’a yerleşen Seyyid Mir Şemseddin Ali’dir. Horasan’da birçok arazi ve emlakin yanı sıra yüklü miktarda paraya da tasarruf ederdi. Aynı zamanda “Nakibü’l-Nükebay-ı İran” unvanına sahip olan Seyyid Ali Horasan vilayetinden sorumluydu. Özbek Ubeydullah Han’ın Horasan’a geldiği sırada Şah tarafından Mir Şemseddin’e yüksek rütbeyle “Hanlık” lakabı da verilerek önceki görevlerinin üzerine bir de Kalantar ve “vilayetin büyüğü” mansıb’ı eklenmiştir.359

Siyadet-i sahih neseb olan Emir Hüseyin Kerbelaî orduy-ı hümayunda bulunarak manevi destek sağlamış daha sonra da Şah’ın emriyle Herat’a giderek orada hizmette bulunmaya devam etmiştir.360

Tahmasb döneminin önemli âlimlerinden birisi de Mirza Abdubakidir. Zencan’da vefat etmiş cenazesi Şah’ın emriyle Kazvin’e getirilmiştir Yaptığı hizmetlere karşılık naaşı Kerbela’ya taşınmış ancak Bağdad yakınlarında veba olmasından dolayı

356

Münşî, Tarih-i Âlem Ara, s. 152.

357

Parsadust, Şah Tahmasb-ı Evvel, s. 824.

358

Münşî, Tarih-i Âlem Ara, s. 146.

359 Münşî, Tarih-i Âlem Ara, s. 152.

360

97

götürülememiştir. Daha sonra Meşhed’e getirilerek İmam Rıza Asitanesine gömülmüştür.361

Seyyidlerin refahını arttırmaya çalışan Tahmasb, onların toplum içerisinde ayrıcalıklı bir konuma gelmelerini sağlamıştır. Humusun362 seyyidlere taksim edilmesini sağlamıştır. Hz. Ömer’in seyyidlere humus vermeyi kaldırdığını söyleyerek kendisinin seyyidlere humus verilmesi uygulamasını başlattığını söyleyerek Ehl-i Beyt’in refahı için uğraşan ve onların koruyucusu olan bir hükümdar olduğunu göstermeye gayret etmiştir.363

Humusun seyyidlere dağıtılmasına özen gösteren Tahmasb, Şii fakihlerin bu konuda gösterdikleri tavra uygun hareket etmiştir. Şii fakihler Humus olarak vermesi gereken bir miktarı vermeyen bir kişinin Ehl-i Beyt’e zulmettiğini ve onların hakkını gasbedenlerden farksız olduğunu söylemişlerdir. Bu konuya özen göstermeyenlerin manevi olarak cezalandırılacağı düşüncesi yaygınlaştığı için Tahmasb bu konuda dikkatli davranmaya çalışmıştır.364

Devlet kademesinde önemli vazifelere getirilen seyyidlerin ihtilaflı konularda arabuluculuk yaparak Safeviler’e hizmet etmişlerdir. Celaleddin Ekber Şah’ın Deken civarını hâkimiyet altına almak istemesi üzerine ona muhalefet edecek güçleri olmayan Deken padişahları bir çare bulamayınca Erdestan kasabasının zengin ve şerefli seyyidlerinden olan Emir Kemaleddin Hüseyin Deken bölgesine giderek oranın hâkimleriyle istişare etti. Yapılan görüşmeler neticesinde Ekber Şah’a mektup yazılması

361

Kumî, Hülasatü’t Tevarih s. 366.

362

Sözlükte beşte bir anlamına gelen Humus kelimesi, ganimetlerden ve bu hükümde olan mallardan kamu adına alınan beşte birlik oranı ifade eder. Şii Fıkhında Sünni fıkhına göre daha ayrıntılı ele alınmıştır. Bkz. H.Yunus Apaydın, “Humus”, TDVİA, C.18, İstanbul, 1998, s. 365; İmamiyye Şiiliğinde Humus Hz.Peygamber ve yakınlarına, Zekâta bedel olarak verilmek üzere farz edildiğine ve onların hakkı olduğuna inanılan paydır. Allah, mal ve beden sadakaları olan zekât ve fitreyi onlara haram saymıştır. Buna karşılık onlara Humus ayrılmıştır. Altı kısıma ayrılan Humus’un üç kısmı allah, Resulüne ve Ehl-i Beytine aittir. Bkz. E. Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, Ankara, 1996, s. 171-172; “Şunu biliniz ki, ganimet olarak ele geçirdiğiniz herhangi bir şey beşte biri Allah ve Peygambere, Peygamberin akrabalarına yetimlere, miskinlere, düşkünlere, yolculara mahsustur, Eğer İman etmiş iseniz buna riayet ediniz”, Bkz. Kur’an-ı Kerim, Enfal/41, Ayrıca Bkz. “Sana enfalden soruyorlar deki: Enfal Allah’a ve Peygambere aittir. O halde siz-gerçek-müminlerseniz Allah’tan korkun, çekişmeyi bırakın, Allah’a ve Resulün’e itaat edin”, Kur’an-ı Kerim, Enfal /8/1.

363

Parsadust, Şah Tahmasb-ı Evvel, s. 824.

364

98

gerektiğinden bahsedildi. Neticede Ekber Şah’a yazılan mektupta şöyle denilmiştir. “Bu memleket ilelebet itaati vacib olan Şah-ı din Penah-ı Tahmasb’ın emri altındadır ve öyle kalacaktır. Onu sözü olmadan harket edemeyiz.” Mektubu alan Ekber Şah Deken padişahlarına bir elçi ve hediyeler göndererek özür dilemiş ve bu durumun Tahmasb’a iletilmemesini rica etmiştir. Seyyid Kemaleddin sayesinde Deken’in Ekber Şah tarafından baskı altına alınması önlenmesini haber alan Şah Tahmasb Seyyid’e Mustafa Han lakabını vererek onun rütbesini Deken emirlerinin üstüne çıkarmıştır.365

Elkas Mirza’nın isyan edip Osmanlı Devleti’ne sığınması ve onlardan aldığı destekle İran’a saldırması üzerine İsfahan civarında seyyidlerin Nakib’i olan Takiyeddin Mahmud’un orduya yardımcı olarak halkla birlikte Elkas’a karşı mücadele ettiğini görüyoruz.366

Seyyidlere büyük önem veren Şah Tahmasb H.952 (1545/1546) yılında Mazenderan taraflarında Sari valisi Aka Mahmud’un Seyyid Abdülkerim oğlu Mirşah adlı seyyidi hile ile katl etiğini öğrenince o bölgeye yönelerek seyyidin intikamını almak istemiştir. Aka Mahmud Şah’ın kendisini afetmesi için elçilerini hediyelerle Dergâh-ı Muallây’a gönderdi. Şah onun 3 bin tümen resm-i ceraim ödemesi isteyerek seyyidin katline karşılık aldığı parayı Hazine-i Amire’ye nakletmiştir. Tahmasb, saltanatının sonlarına doğru da seyyidlere önemli görevler vermiştir. Vezaret-i Divan-ı Ala görevini Hoca Cemalledin Ali Tebrizî ile Seyyid Hasan Farahanî’ye vererek onlara 500 tebrizi tümen maaş bağlamıştır.367