• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ŞAH TAHMASB DÖNEMİNDE DİNİ MAKAMLAR

3.6. Muhtesib

İslam devletlerinde yaygın olarak görülen İhtisab Kurumu, toplumsal hayatın İslam dinine uygun bir şekilde düzenlenmesini sağlayan; insanların doğru yola yönlendirilmesi ve huzurun tesisi için gerekli işleri yerine getiren bir kurumdur. Genellikle Halifelerin tayin ettiği Muhtesib adlı görevli bu kurumun işleyişini

372

Resul Caferiyan, “Emr-i Maruf nehyi ez Münker Der Devre-i Safeviyye”, Keyhan-ı Endişe, Şomare, 82, Behmen ve Esfend , (1377), s. 67; Hüseyin Mir Caferi-Mecid Haşimi Erdekani, “Ferman-ı Şah Tahmasb-ı Safevi Be Mevlana Razieddin Mahmud”, s. 99; Ayrıca Bkz. Tezkiretü’l Mülük, s. 48

373

Mir Caferi-Erdekani, “Ferman-ı Şah Tahmasb-ı Safevi Be Mevlana Razieddin Mahmud”, s. 99-100.

374

Resul Caferiyan, Din u Devlet Asr-ı Safevi, s. 245-246.

375

Efendiyev, Azerbaycan Safeviler Devleti, s. 310.

376

Efendiyev, Azerbaycan Safeviler Devleti, s. 310; Halifelerin Kızılbaş topluluklarla olan ilişkisinin Çaldıran Savaşı sonrası olan seyrine dair Bkz. Ayfer Karakaya Stump, “Kızılbaş Hareketinin Oluşumu ve Anadolu’daki Kızılbaş/Alevi Topluluklarının Safevilerle İlişkileri”,Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık, s. 79-112.

101

sağlayarak ölçü ve tartıların kontrolü ve ticarette hile yapan kişilerin cezalandırılması gibi görevlerinin yanında Müslümanların Cuma namazına riayet etmeleri için de uğraşarak Cuma namazının kılınması için gerekli olan kırk kişiye ulaşabilmesini sağlardı.377 Şeriat hükümlerine riayet edilmesi ve genel ahlak kurallarına uyulması, içki içilmemesi, yasaklanan müzik aletlerinin çalınmaması, şer’i hükümlere aykırı oyunların ve eğlencelerin engellenmesi Muhtesib’in vazifelerindendi.378

Muhtesibin Bu görevlerinin bulunması Şeyhülislam ve Kadılarla birlikte çalıştığını göstermektedir. Safevilerde Muhtesib-i Memalik görevinde bulunan kişi “tahta külah” gibi cezalar vererek halka kötü bir fiilde bulunmamaları için ibret almalarını sağlardı.379

Muhtesib’in toplumsal hayatı düzenleyen çeşitli görevleri uhdesinde bulundurması İslam’ın önemli dusturlarından olan emr-i maruf ile bağlantılıdır. Kur’an-ı Kerim’de siyasi gücü elinde bulunduranların “emr-i ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker”e uyacaklarından bahsedilmiş ve İslami yönetim anlayışının temel dinamiklerinden birini oluşturmuştur. Bu yüzden Şii siyaset felsefesi emr-i marufa büyük önem vermiştir.380 Bu anlayış Şiilerde Sünnilere kıyasla ahlaki bir anlayıştan çıkarak siyasi olarak toplumu dönüştürücü bir araç vazifesi görmüştür.381

İmamiyye Şiası’nda dinin esaslarından birisini emr-i maruf anlayışı oluşturur. Bunu terkeden topluluk, Allah tarafından cezalandırılır. Bu yüzden emr-i maruf’a uymak her Müslüman’a farzdır. Müslümanların bu emri yerine getirmemeleri durumunda İmam iyiliği emredip ve kötülüğü yasaklamak için harekete geçer.382 İmamiyye Şiasının yanı

377

R.Levy, “Muhtesib”, İ.A, MEB, C.8, İstanbul, 1979, s. 532; Beatrice Forbes Manz, Timurlu İranın’da İktidar, Siyaset ve Din, Çev: Dilek Şendil, İstanbul, 2013, s. 254; Aydın Usta, Şamanizmden Müslümanlığa Türklerin İslamlaşma Serüveni: Samaniler Devleti (874-1005), İstanbul, 2007, s. 381.

378

R.Levy, “Muhtesib”, s. 532; W.Barthold-F.Köprülü, İslam Medeniyeti Tarihi, İstanbul, 2014, s. 193; Güney İran’da hüküm süren Muzafferiler (1314-1393) Hanedanı’nın kurucusu Mübarizeddin Muhammed şeriatı sıkı bir şekilde uygulayıp dini emirlere uymayanlara ağır cezalar vermesi ile meşhur olduğu için kendisine Muhtesib ünvanı verilmiştir. Bkz. V.V. Barthold, “İslam’da İktidarın Serüveni: Halife ve Sultan, Çev: İlyas Kamalov, İstanbul 2012, s. 79.

379

Refia, Desturü’l-Mülük, s. 237.

380

Sizden, Hayra çağıran iyiliği (marufu) emredip ve kötülükten (münkerden) meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. Bkz. Kur’an-ı Kerim ve Açıklmalı Meali, Al-i İmrân Suresi, 3/104, s. 62.

381

Şeriati, Şia, s. 41; Şahruh Ahavi, İran’da Din ve Siyaset: Pehlevi Devrinde Ulema-Devlet İlişkileri, Çev: Selahaddin Ayaz, İstanbul, 1990, s. 41.

382

102

sıra Aleviliğin inanç esaslarından Dört kapı-Kırk makamın mürşit tarafından bilinmesi ve bunu taliplerine öğretmesi gereklidir. Bu öğretinin ‘ilk kapı’sı olan Şeriat’ın makamlarından birisi ise emr-i maruf nehy-i münkerdir.383

Şiiliğin kollarından biri olan Zeydiye’ye göre de emr-i marufu uygulamak Ehl-i Beyt’e mahsus bir iştir. Muhtemelen bu düşünceyi bilen Tahmasb, emr-i marufa riayet etmenin Ehl-i Beyt ile olan bağını kuvvetlendireceğine inanmıştır.384 Bu yüzden Şah Tahmasb hükümranlığının ilk döneminde İslam devletlerinde görülen görevlerinin yanında İhtisab kurumunun “emr-i maruf ve nehy-i münker” den de sorumlu tutmuştur. Toplumsal hayatta iyiliğin emri ve kötülüklerin yasaklanmasını sağlamaya çalışan Tahmasb, Muhtesib’in görevlerine Şiiliğin temel düsturu olan bu görevi de ekleyerek İmam’ın gaybetinde onun yetkilerini kulanmaya başlamıştır. 20 yaşındayken Seyyid Mir Hadi’nin elinden tövbe alan ve bütün günahlardan, zina, şarap, gibi gayri meşru şeyleri bıraktığını ilan eden Tahmasb, Seyyid Mir Hadi’ye Muhtesiblik görevini tevdi etmesiyle emr-i maruf ve nehy-i münker görevini de ona vermiştir. Aynı zamanda Tahmasb’ın Mir Hadi’den el alıp tövbe etmesi Kızılbaşların geleneksel inançlarından olan dör kapı, kırk makam anlayışına da uygunluk arzetmiştir.385

Tahmasb’ın emr-i maruf’a verdiği önem toplumsal hayatta saygınlığı olan seyyidlerden de bu konuda yararlanması fırsatını sağlamıştır. Mesela, Esterabad seyyidlerinden Mir Seyyid Ali, Dergâh-ı Mualla’da Hitabet görevinin yanında aynı zamanda bazen Muhtesib-i Memalik görevini de üstlenmiştir. 386 Tebriz Kalantarı görevinde bulunan Seyyid Abdü’l-Hüseyin Muhtesib, Seyyid Mir Cafer’in ölümünden sonra onun yerine Muhtesib-i Memalik görevine getirilmiştir.387

383

İlyas Üzüm, Tarihsel ve Kültürel boyutlarıyla Alevilik, s. 161-162.

384

Zeydi düşüncesinin siyasete yansıması ile ilgili Bkz. Muharrem Akoğlu, “Büveyhilerin Mezhebi Eğilimleri/Politikaları Üzerine”, Bilimname, XVII /2, (2009), s.133, İmamiyye Şiiliğinin dördüncü İmamı Zeynel Abidin bin Hüseyin’in şehit edilen oğlu Zeyd’i takip edenlere Zeydiyye denilir. Zeyd, H.121 yılında Emevi hükümdarı Hişam bin Abdülmelik’e karşı bir kıyam başlatarak harekete geçmiştir. Zeydiyyeye mensup olanlara göre Ehlibeyt imamlarının beşincisi Zeynelabidindir. İlk iki halifeyi kabul eden Zeydiye’ye göre bilgin, yiğit, cömert ve zahid olan ve Hz. Fatmanın soyundan gelen bir kişi imam olabilir. Bkz. Allame Tabatabai, İslam’da Şia, s. 71-72.

385

Caferiyan, Safeviyye Der Arsay-ı Din, s. 365; Şah Tahmasb-ı Safevi, Tezkire, s. 30; Kızılbaşların ibadet anlayışları için Bkz. İlyas Üzüm, “Kızılbaş”, TDVİA, s. 553-555.

386

Münşî, Tarih-i Âlem Aray-ı Abbasi, s. 150.

387

103

Safevilerde pazarların denetlenmesi, ticaretin doğru yapılıp yapılmadığı gibi işleri bulunan Muhtesibin bir diğer görevi ise ibret-i âlem için suçlu kişilere “tahta külah”388 takılmasına riayet etmekti. Bu uygulama toplum içerisinde tören şeklinde yapılarak suçlular halkın gözünde küçük düşürülürdü.389

Muhtesib’in görevinde bulunan emr-i maruf ve nehyi münker için belirli miktar para ayırarak devletin resmî bir vazifesi haline getirmiştir. Ehl-i Beyt’in hayatını ve faziletlerini anlatarak halk arasında Şiiliğin yayılmasını sağlayan Kıssahanlar da mutaassıb ulemanın tepkisini çekmeden önce Tahmasb’ın emriyle emr-i maruf için gayret göstermiştir.390

Safevilerin rakibi olan Özbeklerin Muhtesibleri ise Herat’ın işgali sırasında Şiilerden bazı kimselerin sahabeye lanet ettikleri gerekçesiyle kadıya götürülmesine yardım etmişlerdir. Özbeklere “muhtesiban-ı nahak” (yalancı muhtesibler)’ın yardım ederek Kadı’nın ölüm emrini vediği kişileri çarşıya götürüp katlettikleri görülmüştür. 391

388

Tahta Külah giydirme cezası17.yüzyılda İran’a gelen Chardin’in gözlemleriyle şu şekilde açıklanabilir: “Ölçülerde sahtekârlık yapan esnaf için uygalanan bir çeşit cezadır. Bu cezaya göre, suçlunun boynuna onu saracak biçimde büyük bir tahta geçiriyorlardı. Bu tahtayı suçlunun omuzlarında oturtturarak, tahtanın önüne zil takılıyordu. Sonra da suçlunun kafasına ucuz ve uzun bir şapka geçirip, kendi mahallesinde dolaştırırlardı. Sokaktaki insanlar bağırarak, onunla dalga geçiyor, onu azarlıyorlardı.” Bkz. Veliyeva, Safevi Devlet Teşkilatı, s. 338.

389

Efendiyev, Azerbaycan Safeviler Devleti, s. 312;

390

Münşi, Tarih-i Âlem Ara, s. 123.

391

104