• Sonuç bulunamadı

4. ARAġTIRMA BULGULARI VE YORUMLARI

4.2. AraĢtırmanın Bulgularına Dair Nitel Veriler

4.2.2. Neoliberal ĠĢlerde ÇalıĢan Ebeveynlerin Sahip Olduğu ĠĢler ve

Çalışmamız açısından önemli olan demografik verilerden birisi görüşmecilere yönelttiğimiz meslek sorudur. Görüşmecilerin yanıtlarından hareketle neoliberal işlerde çalışan ebeveynlerin çalışma koşullarının hayatı algılama biçimleri ile yakından alakalı olduğu görülmektedir. Bu bakımdan görüşmecilerin sahip oldukları mesleklerin hayat algılama biçimleri açısından önemli veriler sunacağı kanısındayız. Neoliberal yaşamda sahip olunan mesleğin kendine has „esnek, değişken, kısa veya

84

uzun zamanlı, süreksiz” olması gibi özelliklerinin ebeveynlerin hayatı algılama biçimlerini doğrudan etkilediği „iş nasılsa hayatta öyle, iş hayatın ta kendisi‟ yönlü söylemlerle ebeveynlerin işlerinin hayatlarının merkezinde olduğu düşüncesini açıkça ortaya koyduğunu göstermektedir. Sahip olunan çalışma koşullarının hayatı algılama biçimlerini doğrudan etkilediğini söylemek mümkün olmaktadır. Çalışma şartlarının hayatın üzerinde belirleyici yönünün yüksek olması neoliberal hayatın neoliberal bireylerinin yaşamlarını sahip oldukları mesleklerin olanaklarına göre kurguladıklarını ve yaşamı mesleklerinin kendilerine tanıdığı imkanlar veya imkansızlıklar doğrultusunda sürdürdüklerini ortaya koymaktadır. “Ekonominin sembolik olan her şeye hükmettiği bu dünyada yaşamlarımız ve yaşam alanlarımız da bu koşulların birer ürünü olmaktan başka bir şey değildir” (Harvey‟den aktaran Şahin, 2016, s.151). İşin getirdiği belirsizlik ve risklerin yaşamı kurgulama ve algılama biçimlerini doğrudan etkilediğini belirtirken ebeveynlerin “refleksif” düşünmelerine de yol açtığını söylemek mümkün olmaktadır. Görüşmecilerin söylemlerinden hareketle çalışma koşullarının neoliberal koşullarda seyrediyor olması ebeveynlerin gelecekle ilgili kaygı ve belirsizliklere kapıldığını göstermektedir. Kaygı ve belirsizliklerden kaynaklı olarak da ebeveynlerin sürekli olarak gelecekle ilgili risk unsurları ile karşı karşıya kaldıkları görüşünün ebeveynler arasında yaygın olduğu saptanmaktadır. Gelecekteki riskleri engellemek için bugünden ihtiyatlı davranmaya çalıştıkları düşüncesinin görüşmeciler arasında yaygın olduğu görülürken bu refleksif düşüncenin giderek yaşamlarının her alanlarında var olduğu da görüşmecilerin yaşamı algılama biçimlerinin ortak noktalarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

İş koşullarının getirdiği belirsizlikler daimi olduğundan gündelik hayatın belirsizlikleri olarak algılanmaya başlanmıştır. Çalışma şartlarının iyi ya da kötü olması gündelik hayatın seyrini belirleyen temel faktör haline dönüşmüştür. “Söz konusu dönüşümlerle birlikte bireyde gelişen kaygı, kuşku ve güven duyguları artık toplumsal hayatın olası risklerle başa çıkma mekanizmaları olarak görülmektedir” (Giddens, 1994, s.96).

Esnek, geçici, uzun zamanlı, güven hissetirmeyen çalışma koşullarında kontrollü bir yaşam sürdürülemediği, yaşanan koşullardan dolayı ebeveynlerin hayatı yaşamak ve algılamak istedikleri boyutta değerlendiremedikleri görülmektedir. Her ne kadar belirsizlik ve risklerden uzak durulmak istense de neoliberal hayatta bunun asla

85

mümkün olamayacağı umutsuzluğu da görüşmecilerde yaygın olarak görülen bir düşünce olarak karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle yoğun iş temposundan kaynaklı olarak beliren kaygı ve belirsizlik unsurları ile karşı karşıya kaldıkları görülen görüşmecilerin neredeyse tamamının enerjilerini iş yerinde tükettiklerini belirttikleri görülmektedir. Eve ve ailesine, çocuklarına yeterince enerjilerinin kalmadıklarını bununla beraber vakitlerinin de olmadıklarını ifade etmeleri neoliberal çalışma koşullarının aslında yukarıda bahsettiğimiz “umutsuzluğun nedenini” açıklar nitelikte olmaktadır. Sahip olunan iş yoğunluğundan evde ailesi ile yeterince vakit geçiremediklerini ifade eden görüşmecilerin eşi ve çocukları ile ilgili olarak yine bu çalışma koşullarından kaynaklı olarak yeni belirsizlik ve risklerle karşı karşıya kaldıkları görülmektedir.

İlk olarak devlet kurumlarında çalışan ve çok yoğun çalıştığını ifade eden „görüşmeci 1‟ iş yoğunluğundan kendi evine çok enerjisi kalmadığından ya da iş yerinde kötü bir şey yaşandıysa ister istemez moralinin bozulduğundan ve bu durumun eve yansıdığından bahsetmektedir. „Görüşmeci‟ konuşmasında üzülerek sahip olduğu iş koşullarının yoğunluğu ve stresinden eve geldiğinde kendi ailesine, çocuklarına karşı sabırlı olamadığından, tahammül sınırının azaldığı ifadelerini kullanmaktadır. Burada görülen neoliberal çalışma şartlarının ebeveynlerin gündelik hayatlarında aslında iş koşullarının ev, aile yaşantılarını bu derece etkiliyor olmasından son derece rahatsız olduklarını söylemek yerinde olmaktadır.

GörüĢmeci 1(K, 41) : “…çok yoğun olduğumuz günlerde eve çok enerjim kalmıyor,

ya da kötü bir şey yaşandıysa ister istemez moralim bozuluyor, çocuklara tahammül sınırı azalıyor, sabrı burada tüketmiş oluyoruz yani…”

İş koşullarının yaşamını nasıl şekillendirdi konusundan kendisini ve yaşadıklarını çok iyi derece ifade edebilen „görüşmeci 4‟ün sahip olduğu çalışma koşullarının onun hayatına ne yönde etkilerinin olduğu konusu içerisinde önemli detaylar barındırmaktadır. Onun ifadeleri neoliberal hayatın nasıl seyrettiği konusunda bilgi veren önemli ifadeler olarak öne çıkmaktadır. Görüşmeci gününün çoğunun iş hayatında geçtiğinden bahsederken iş hayatını tüm hayatının yoğunluğu olarak ele almakta bu bağlamda da işi hayatını yaşamının merkezine koyduğunu açıkça belirtmektedir. Yoğunluktan sadece zorunlu yapması gereken şeyleri yapabildiğini iş dışında sosyal hayatı, tatil ya da dinlenme için vakit bulamadığından yakındığı

86

görülmektedir. Kendisine bile ayıracak vakti olmadığını üzülerek beyan eden görüşmecinin en çarpıcı açıklamasının ibadetleri bile yapacak zaman yok şeklinde olduğu görülmektedir. Kendisini dine, ibadetlere önem vermeye çalışan birisi olarak tanımlayan fakat ibadetleri bile yapacak zamanım yok diyerek görüşme esnasında öz eleştiri yapan görüşmecinin beyanlarını neoliberal çalışma koşullarının yaşamda ne kadar belirleyici olduğunun somut verisi olarak değerlendirebilmekteyiz. Zira görüşmeci sağlık sorunları ve zorunlu yapması gerekenler dışında bir şeyler yapamadığından bahsederken neoliberal koşulların çalışanlara bu fırsatları sunmadığının da vurgusunu yapmaktadır.

GörüĢmeci 4(K, 36): “Tabii ki günümüzün çoğu iş hayatında geçiyor onun yoğunluğu var. Özel hayatımızda mecbur olmadığımız sürece çok fazla tatile de vakit ayrılamıyor, dinlenmeye de vakit ayrılamıyor. Yani zorunlu işler yapıyor yapılıyor, zorunlu davet varsa, zorunlu yemek, bayram ziyareti, varsa tatil, varsa bir hafta yine çok yoğun. En çok bizim özel hayatımızda sağlık sorunları oluyor. Özel hayatımızda ama eskisi gibi dingin bir hayat yok. Kendimize ayıracak vaktimiz yok. Zorunlu ibadetlere sadece bir kısım vakit ayırabiliyor, ziyaretlere sağlık şeylerini, onun dışında okumaya mesela ben kitap okumayı çok seven bir insanım ama artık kitap okuyamıyorum. Bakıyorum ve bunun eksikliğini çok çok duyuyorum ve çok üzülüyorum. Bu büyük bir eksiklik benim için gerçekten, vakit bulamıyorum”.

Neliberal çalışma koşullarının üretmiş olduğu belirsizlik ve risklerin bireylerin hayatlarını derinden etkilediği görülürken görüşmeciler açısından iş koşullarında yaşanan belirsizliklerin yaşamlarının belirsizlikleri olduğunu söylemek mümkündür. Burada „görüşmeci 9‟un “…ben eşimi dahi görmüyorum, o geliyor ben gidiyorum…” söylemi sahip olunan iş niteliğinin aile, karı- koca yaşamını da derinden etkilediğini gözler önüne serdiğini gösteriyor. Aile ilişkilerinin, aile içi sohbet, aile bireylerinin birbirlerine zaman ayırması durumlarının bu koşullarda yok olmaya başladığı da görüşmecinin beyanlarından aleni olarak anlaşılmaktadır. İş merkezli bir hayat kurgulanıp mecburi bir şekilde ona hayatların uyarlanması söz konusu iken, yaşamın çalışma koşulları doğrultusunda değerlendirilebildiği görülmektedir. Yine aynı görüşmecinin çocuklarına da yeterince zaman ayıramamasından bahsetmesi, ebeveynlerin en değerli varlıkları olduğu bilinen çocuklarının da aslında iş koşullarından dolayı geri planda kaldıklarını ifade etmektedir.

87

GörüĢmeci 9(K, 38): “Vallahi zaten bir şeyin içine kapılıyoruz. Onun içinde debelenip duruyoruz. Yani bunu he yani ben çoğu zaman eşimi de görmüyorum. Ben akşam çalışmaya gidiyorum. Benim gitmediğim günlerin akşamında o gidiyor. Yani O bir şey yani bir kalıbın içindeyiz. Ne birbirimize görüşüp sohbet edebiliyoruz, ne çocuğumuzla doğru düzgün ilgilenebiliyoruz, rutin yani artık sıkıcı boğucu işlerin içindeyiz”.

Neoliberal yaşamın iş ve çalışma merkezli olduğunu ifade eden örnek görüşmeciler sunmuş olsak da burada yaşamın tamamen para merkezli işlediğini açıkça ifade eden katılımcılardan birisi olan „görüşmeci 13‟ün beyanlarının ekonominin bireylerin yaşamlarını nasıl etkilediği, nasıl değiştirdiği ve gelenek ötesi dönemde bireylerin kişisel özelliklerinin hangi niteliklerde gerçekleştiğini ortaya çıkaran zengin bir veri olduğunu söylemeliyiz. Görüşmeci 13‟ ün artık insani özelliklerin, sevgilerin, mutlulukların, ölümün dahi para odaklı düşünüldüğünden bahsetmesi insani değerlerin giderek para odaklı olduğunu, paraya indirgendiğini ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda „görüşmeci 13‟ün beyanlarında teknolojiye vurgu yaparak insanların her şeyi teknolojik araç gereçlerle yapmak istemesinden kaynaklı olarak kendi yeteneklerini giderek körelttiğine değinmesi teknolojinin insanı bir anlamda da tembelleştirdiğini göstermektedir.

GörüĢmeci 13(K, 30): “Tamamen para odaklı ilerliyor. Yani çünkü, çünkü değil örnekler vereyim; her şey para odaklı. Sevgiler, mutluluklar, insan ilişkileri, her şey ölüm bile para odaklı ilerliyor artık şuan. Hiçbir duygumuzun paradan, hiçbir duygumuzun paradan sıyırarak yaşayamıyoruz. Her şeyimiz para odaklı. Çok olumsuz yerlere gidiyor. Yani mutsuzluğa doğru gidiyor dünya. Gidiyor ve yapay zekâ dönemine geçiyoruz zaten. Hep basit her şey basitleşecek. Yani insan basitleşecek. İnsanı ilkel hale döndürüyoruz. Her şeyi makineler yaptırıyoruz, makinelere yaptırıyoruz. Ve diyor ki bunu bu yapıyor zaten. Hesap makinesi bile en basitinden hesap makinesi hesaplıyor diyor. Ben neden onunla uğraşayım? Alıyoruz elimize. Bir tane telefon numarasını ezberimizde tutamıyoruz, tutmuyoruz. Diyoruz ki telefonda var. Yapay zeka ve teknolojide olan gelişimler insanı ilkele geri döndürüyor. İnsan yeteneklerini kullanmamaya başlıyor.”

4.2.3. Geç Modern Bireyler ve Çocukları Bağlamında Bir