• Sonuç bulunamadı

1.7. Kısaltmalar

2.1.6. Örtük Program YaklaĢımları

2.1.6.2. Neo-Marksist YaklaĢım

Marksist yaklaĢım, okulun kapitalizme ve devlete nasıl hizmet ettiği konusunu eleĢtirel bir tutumla ele almıĢ ve sosyal sınıf, ırk ve cinsiyet gibi eĢitsizliklerin yeniden üretilmesinin meĢrulaĢtırılmasında okulun aracılık ettiğini belirtmiĢlerdir. Bu yaklaĢımda sosyalizasyon süreci, sınıfsallaĢtırma ve üretim sürecindeki iliĢkilerde ve ideolojik inanç yapısında "yeniden üretim" (reproduction) terimiyle analiz edilmiĢtir (Sarı, 2007: 28).

1970‘lerin ikinci yarısında liberal eğitim reformlarına yapılan onca harcamalardan sonra, ırk, toplumsal sınıf ve cinsiyet farklarından doğan baĢarı farklarının hala devam etmesi, yüksek düzeyde eğitim görmüĢ kiĢilerin niteliklerine uygun iĢ bulamadıkları gerçeğinin ortaya çıkması, eğitim sistemine yöneltilen yoğun eleĢtiriler ve düĢ kırıklıkları, iĢlevselci paradigmayı bir hayli zedeler ve nihayet,

çağdaĢ toplumda eğitimin rolüne eleĢtirel, hatta kuĢkucu bir bakıĢ açısı getiren bir yeni yaklaĢım ortaya çıkar: ÇatıĢmacı Paradigma

Bu yeni paradigma, kendi içinde değişik görüşlerden oluşmakla beraber temelde şu ortak varsayımlara dayanmaktadır (Tan, 1991: 564-565):

- Toplumu oluşturan kesimler arasında karşıt çıkarlara dayalı temel bir çatışma vardır. Bu kuram, işte bu karşıtlıkları ve denge bozucu odakları bulmayı amaçlar.

- Gruplar kendi aralarında, eğitimi egemenlikleri altına almak için mücadele ederler. Bu mücadelede taraflar eşit değildir. Fırsat eşitliği aldatmacası ayrıcalıklı kesimlerin üstünlüklerini gizlemeye yarar.

- Eğitimin temel amacı, mesleğe yönelik bilişsel becerilerin öğretilmesi değil, uygun değerlerin benimsetilmesi yoluyla mevcut düzenin desteklenmesidir.

ĠĢlevselci bakıĢ açısından sonra ortaya çıkan paradigmalar alanyazında ÇatıĢmacı ve Neo-Marksist gibi isimler almıĢlardır.

Örtük program, çocuğun hayatı ve toplumu anlaması olarak görülmüĢtür. Okulda nasıl davranılacağını anlamak, çocuğun topluma ayak uydurması için ilk adımdır. Elbette, akla hemen Ģu soru gelmektedir. Topluma ayak uydurmak bu kadar zorunlu mudur? Toplum, her bireyi kendine uydurmak zorunda mıdır? Bu nasıl bir toplumdur? ĠĢte bu noktada, örtük programı baĢka bir bakıĢ açısıyla gören görüĢler ortaya çıkmaktadır. Örtük program, okullaĢmanın önemli bir parçasıdır. Bir ―Ģey‖ den öte bir yaklaĢımdır. Bu neden gereklidir? Hangi Ģekillerde çalıĢır? Kimlerin çıkarlarına hizmet eder? Örtük programı zararlı olarak gören makro analizcilerden olan ÇatıĢmacılara göre, örtük program üretimle ilgilidir ve sosyal eĢitsizliği meĢrulaĢtırır.

Çatışmacı teorisyenlere göre genel olarak, eğitimin temel amacı, çocukları eşit olmayan bir geleceğe hazırlayıp, kişisel gelişmemişliklerini garanti altına almaktır. Çatışmacılar, liberal görüşe önemli noktalarda meydan okurlar. Okulların üç yönden kapitalist üretim yaptıklarını iddia ederler; (Türedi, 2008: 122)

1. Okul farklı sosyal sınıfları, aynı konumda kalmalarına yönelik eğitir. İşçi sınıfının gelecekte yine işçi olarak kalmasını sağlar.

2. Kültürel açıdan da tekrar üretilme söz konusudur. Okul, baskın sınıfın meşru bilgi, değer ve dilini yayar, tekrar üretilmesini sağlar.

3. Okullar, devletin toplumu kontrol ettiği araçlardan biridir.

Okulun toplumdaki baskın değerleri yeniden ürettiği süreçle ilgili en etkin inceleme Bowles ve Gintis'in 1976 yılında yayınlanan "Kapitalist Amerika'da

Eğitim" adlı çalıĢmalarıdır. Bu ekonomistler, benzerlik tezi (correspondencerhesis) terimiyle adlandırdıkları yaklaĢımla eğitimdeki normlarla kapitalist sistemin sürdürülmesi arasındaki iliĢkiyi ortaya koymuĢ, okulların açık ve örtük programları aracılığıyla kapitalizmin devam ettirdiğini ve öğrencileri buna hazırladığını vurgulamıĢlardır. Ġçerik, sınıf organizasyonu, ögrenci değerlendirmesi, öğrencilere dakiklik, uysallık, temizlik ve itaat gibi özellikleri benimsetip onları bunlara koĢullandırmak için Ģekle sokulmuĢ birer mesajlar sistemidir ve verilen mesaj okulun çevresindeki sosyal sınıfın yapısına göre değiĢiklikler içermektedir. Orta - üst sosyo ekonomik düzeydeki okullara giden çocuklar, baĢarıya ulaĢmanın yollarını içselleĢtirmeyle ilgili mesajlar alırken, iĢçi sınıfı çocukları düĢük beceri ve özerklik gerektiren iĢlere uygun davranıĢları öğrenmektedirler. Bowles ve Gintis için örtük program, okul yaĢamının doğal ve gündelik özellikleri aracılığıyla kazanılır. Bowles ve Gintis‘in analizleri iĢlevsel yaklaĢımcıların bazı görüĢleri olsa da Ģu konuda ayrılmaktadırlar: Sosyal yeniden üretim sürecinin ve gerekli olarak su yüzündeki görüngüsü (görünen kısmı), egemen sosyal grupların daha güçlü kurumların istemlerine hizmet etmektedir ( Margolis, 2001).

Örtük program ve öğretmenlerin rolü üzerinde duran Apple da, Bowles ve Gintis'in görüşlerine paralel fikirler ileri sürmüştür. Apple'a göre okullarda öğrencilere verilen bilgi ve uygulamalar, onların ailelerinin sosyo- ekonomik statülerine göre değişmektedir. Ona göre işçi, azınlık ve diğer düşük statüden gelen öğrencilerin çoğunlukta bulunduğu sınıflarda öğrencilere dakiklik, temizlik, otoriteye saygı, davranışlarında üst kişi ve makamlara bağımlılık, sıkıntılar karşısında uysal davranma gibi davranışlar öğretilmekteyken, daha üst statüden gelen öğrencilerin çoğunlukta bulunduğu sınıflarda öğrencilere açık görüşlülük ve problem çözme yeteneği kazandırılarak onların becerikli işçiler yerine profesyonel yönetici olmaları sağlanmaktadır (Apple, 2004).

ĠĢlevsel YaklaĢım, öğrencileri örtük program mesajlarının pasif alıcıları olarak gördüğü, toplumdaki cinsiyet eĢitsizliğinin ve sosyal sınıf farklılıklarının yaratılmasında örtük programın potansiyel varlığından bahsetmediği yönünde eleĢtiriler almıĢtır (Skelton, 1997). Bu nedenle örtük programla ilgili yeni yaklaĢımlar ortaya çıkmıĢtır. Örtük programa iliĢkin Liberal, Radikal ve Diyalektik EleĢtiri yaklaĢımları, neo-marksist yaklaĢım içerisinde ele alınmıĢtır (Tuncel, 2008: 31).

Liberal YaklaĢım, sosyal yapı ve kültürel formlar içinde gizlenemeyen ya da ortadan kaldırılamayan önyargı ve ayrımcılığı güçlendiren söylemlerdeki örtük programa odaklanmıĢtır (Margolis, 2001). Liberal yaklaĢımı temele alan araĢtırmalar, insanları sosyal norm ve değerlerin pasif alıcıları olmaktan çok aktif ve anlamlı yaratıcıları olarak görür. Bu nedenle okuldaki tutum ve gizli anlamlar toplum tarafından yaratılıp öğretmen ve öğrencilerce kabul edilmez. Asıl öğretmen ve öğrenciler tarafından sınıf içerisinde yaĢananlarla oluĢturulur (Skelton, 1997).

Radikal yaklaĢım, okul çevresinin oluĢmasında belirleyici olarak üretim sürecini dikkate alır ve eğitim ekonomisine odaklanır (Margolis, 2001). Okulların kapitalist sistemin korunmasında önemli bir iĢleve sahip olduğu görüĢüne dayanır.

Özetleyecek olursak ĠĢlevselci ve ÇatıĢmacı paradigmalar, ikisi de eğitimin önemli bir iĢ gördüğünü kabul ederler. ĠĢlevciler, eğitimin böylesine önem kazanmasının, çağdaĢ toplumun gereksinimlerine akılcı çözümler sağlamasından kaynaklandığını düĢünürlerken, ÇatıĢmacılar ise okulların toplumun değil, egemen seçkinlerin kitleler üzerindeki denetimini gerçekleĢtirmeye yaradığını düĢünürler. ĠĢlevci Paradigmaya göre eğitimden yararlananların artısı, meritokratik topluma geçiĢi hızlandırmıĢtır. ÇatıĢmacılar ise fırsat eĢitliğini göz boyamadan ibaret görürler. Bu aldatmaca sayesinde eğitimde baĢarısız olanlar suçu kendilerinde arar, baĢarısızlıklarının nedenini zekâ eksikliğine ya da tembelliklerine yüklerler. ĠĢlevselciler, eğitsel baĢarı farklarını büyük çapta okul dıĢındaki etmenlere –kültür, zekâ, çevre v.b- yüklerlerken, ÇatıĢmacılar için ise öğretim programı ve yöntemler alt sınıfların baĢarısız olması için kurgulanmıĢtır (Türedi, 2008: 21).