• Sonuç bulunamadı

2.2. Ġlgili AraĢtırmalar

2.2.3. Örtük Programla Ġlgili Yurt DıĢında Yapılan AraĢtırmalar

Örtük program konusunda ilk araĢtırma 1968 yılında Jackson tarafından yapılmıĢtır (Jackson, 1990). AraĢtırmanın temel amacı resmi programın haricinde sınıfta örtük olarak iĢleyen programı tespit etmektir. Bunun için Amerika Chicago Laboratuvar Okulu‘nda ilköğretimin ilk kademesinde iki yıl süreyle gözlem yapmıĢtır. Önceleri sadece iki ayrı dördüncü sınıfta gözlem yapmıĢ sonra örneklemini geniĢleterek birinci ve ikinci sınıflarda da gözlem yapmaya baĢlamıĢtır. Elde ettiği nitel veriler sınıf içerisindeki iklimi betimlemektedir. AraĢtırma süresince sınıf öğretmenleriyle sürekli iletiĢim halinde olmuĢ onlarla düzenli olarak görüĢmeler yapmıĢtır. AraĢtırma sonucunda kalabalık, güç ve övgünün, örtük programın temelini oluĢturan üç esas öğe olduğunu tespit etmiĢtir. Sınıflarda cereyan eden örtük programın, öğrencinin kalabalık içinde yaĢamayı öğrenme, kendini kontrol etme, ödev ve sorumluluklarının bilincinde olma, arkadaĢlarıyla birlikte çalıĢabilme gibi uyum temelli davranıĢ ve becerilerin değerlendirilmesine odaklandığını vurgulamıĢtır.

Snyder‘in (1971) çalıĢması yükseköğretimdeki örtük programı tanımlamıĢ ve bir model oluĢturmuĢtur. Peninsula merkezinde gerçekleĢtirilen çalıĢmalar ve Synder‘in analizleri üzerine yapılan karĢılaĢtırmalı analiz, video-konferans sistemi içindeki sosyo-kültürel özellikler ve gelenekler Synder‘in modelini takip etmektedir ve öğrenci öğrenimini etkilemektedir. Bu veri geçen zaman içerisinde kendini doğrulamıĢtır. DeğiĢik yaĢ gruplarına, öğrencilerin geçmiĢlerine ve mezuniyetlerine göre veriler farklılıklar göstermektedir. Bu veriler yükseköğrenimin, sosyo-kültürel normlar, değerler ve gelenekler içeren örtük programı nedeniyle değiĢime direnmekte olduğunu göstermektedir.

Snyder (1971) Hidden Curriculum adlı kitabında öğrencilerin neden eğitimden uzaklaĢtıklarını incelemiĢ ve bunun nedeninin, öğrencinin özgürce geliĢmesini ve yaratıcı düĢünmesini engelleyen okuldaki yazılı olmayan akademik ve sosyal normlar olduğunu belirtmiĢtir.

Örtük programa Neo-Marksist açıdan yaklaĢan Anyon (1983), ―Sosyal Sınıf ve Sınıf Bilgisi‖ adlı araĢtırmasında, sosyoekonomik düzeyle okulda sunulan bilgi ve sınıf içerisinde yapılan etkinlikler arasındaki iliĢkiyi belirlemeye çalıĢmıĢtır. Nitel araĢtırma yönteminin kullanıldığı araĢtırma sürecinde; iĢçi, orta, üst ve elit sınıfların gittiği okullardan seçilen beĢinci sınıflar üzerinde çalıĢılmıĢtır. Verileri toplamak için sınıf gözlemleri, öğrenciler, öğretmenler, yöneticiler ve bölge yönetim elemanlarıyla görüĢmeler yapılmıĢ, her okuldaki programlar ve diğer öğretim materyalleri değerlendirilmiĢtir. Ayrıca, her okuldaki resim, beden eğitimi, müzik öğretmenleri de gözlemlenmiĢ ve bunlarla görüĢmeler yapılmıĢtır. Örnekleme seçilen her sınıf üçer saatlik dönemler halinde onar kez gözlemlenmiĢtir.

AraĢtırmada aĢağıdaki sonuçlara ulaĢılmıĢtır:

 Her okulda öğrencilerin statülerine göre bir örtük program bulunmaktadır. Bu örtük program çerçevesinde öğretmenler farklı öğretim etkinlikleri yapmakta, farklı yöntem ve teknikler kullanmaktadırlar. Öğretim programlarındaki konular aynı olmasına rağmen, bunların öğrencilere sunuluĢunda oldukça farklılıklar vardır.

 Alt ve iĢçi sosyoekonomik düzeyden gelen öğrencilerin bulunduğu okullardaki öğretmenler, konuların iĢlenmesinde genelde monoton ve tekdüze bir anlatım yöntemini kullanmakta, öğrencileri aktif kılıcı sorular sormamaktadırlar.

 Orta sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin devam ettikleri okullarda öğretmenler konuları iĢlerken tahtaya Ģekiller çizmekte, öğrenilenler arasında iliĢki kurulmasını önemsemektedirler. Öğretmenler sıkça soru sorarak öğrencileri aktif hale getirmeye çalıĢmaktadırlar.

 Üst sosyo-ekonomik düzeydeki öğrencilerin öğrenim gördükleri okullarda öğretmenler, öğrencilerin düĢünme becerilerini ve yaratıcılıklarını geliĢtirici etkinlikler düzenlemektedirler. Öğretmenler tartıĢma ortamları oluĢturarak öğrencilerin düĢüncelerini söylemelerine olanak sağlamaktadırlar.

 Elit sosyoekonomik düzeyden öğrencilerin bulunduğu okullarda, öğrencileri düĢünmeye yönlendiren etkinlikler düzenlenmekte, akıl yürütme, analitik düĢünme ve problem çözme gibi üst düzey düĢünme becerilerinin geliĢtirilmesine önem verilmektedir.

 Hiçbir okulda, kapitalizmi kötüleyen ifadeler kullanılmamaktadır. Alt sosyoekonomik düzeyden gelen öğrencilerin bulunduğu okullarda sistemin iyi olduğuna, buna karĢı çıkmamak gerektiğine ve gelecekteki iĢçi rollerine iliĢkin mesajlar verilmektedir.

Anyon‘un araĢtırmasının sonuçları incelendiğinde, sınıflarda oluĢan örtük programın, öğrencilerin sosyoekonomik düzeylerine göre Ģekillendiği söylenebilir. Öğrencilerin sosyoekonomik düzeyi yükseldikçe onlara sunulan eğitim – öğretim hizmetlerinin niteliği artmaktadır. Sosyoekonomik düzey yükseldikçe sınıf ortamında öğrencilerde geliĢtirilmesi amaçlanan becerilerin farklılaĢtığı da anlaĢılmaktadır. Elde edilen bulguların, okullarda öğrencilere sosyoekonomik düzeylerine göre mesajlar verildiği ve okulların toplumda egemen olan grupların görüĢ, düĢünce ve değerlerini koruyacak iliĢkileri yeniden ürettiği yönündeki görüĢleri doğruladığı söylenebilir.

Carvallo (1995; Akt: Tuncel, 2008: 31) ―Örtük Program Ġçindeki Değerler: Aksiyolojik Yapılanma‖ adlı çalıĢmasında örtük programı ―EleĢtirel Teori‖ olarak adlandırılan sosyolojik yaklaĢım içerisinde incelemiĢtir. AraĢtırmanın temelini su sorular oluĢturmaktadır:

(1) Bir ortaokulun ifade edilmemiĢ ‗değerleri bütünü‘ nelerdir? (2) Bu değerlerin çekim alanı nasıldır? Olumlu mu? Olumsuz mu? (3) Ortaokulda, örtük programın ifade edilmemiĢ değerlerinin

sıralaması veya önceliği nasıldır?

(4) Bu değerler örtük program yolu ile aksiyolojik yapılanma oluĢturur mu? Diğer bir deyiĢle, bu değerler herhangi bir çeĢit kültürel yapılanma içermekte mi?

(5) Eğer içeriyorlarsa, bu değerler nasıl yeniden oluĢturulur? Olası kültürel yapılanma ile ilgili olarak etkileĢim süreci nasıldır?

Veriler çerçevesinde gerçekleĢtirilen analizler örtük program aracılığı ile öğrenciler arasında paylaĢılmayan negatif değerlere karĢı aksiyolojik bir yaklaĢım bulunmaktadır.

Öğretmenler ve yöneticiler tarafından bilinçsiz olarak sosyal eĢitsizliklerin güçlendirildiği belirlenmiĢtir. Buna ek olarak okul çevresinde bulunan olumsuz öğeler okullarda eğitimi engelleyici öğeler olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Ahola (2000) ―Yükseköğretimde Örtük Program‖ adlı araĢtırmasında pilot görüĢmeler sonucunda geliĢtirdiği anket formunu Finlandiya‘daki Turku Üniversitesinde tıp, eğitim ve sosyoloji öğrencilerine uygulamıĢtır. AraĢtırmacı öncelikle örtük programın kavramsal açıklamasını yaparak bu kavramı 4 alt boyutta açıklamıĢtır. Üniversitenin örtük programını; ―öğrenmeyi öğrenme‖, ―mesleği öğrenme‖, ―uzman olmayı öğrenme‖ ve ―kuralları öğrenme‖ biçiminde dört boyutta açıklamaktadır. Açık programda yer alan ancak bu programda farklı anlamlar taĢıyan bu boyutlar, örtük program içerisinde sosyalizasyon süreci ve sosyal ve kültürel yeniden üretim açısından ele alınmıĢtır. 280 öğrenciyle yapılan görüĢmelerde öğrencilerin üniversitede baĢarılı olmak için ne yaptıklarını ve kendilerine ne öğretildiğini belirlemeye çalıĢmıĢtır. Üzerinde yoğunlaĢılan en önemli konular, bir üniversite öğrencisi olmayı ve üniversitede yaĢamayı öğrenme ile üniversitelerde neler öğrenildiği ile ilgilidir.

AraĢtırma sonuçlarında, yüksek eğitim düzeyine sahip ve aynı zamanda zengin olan ailelerden gelen çocukların, üniversiteye geldiklerinde uyum sorunları yaĢamadıklarını, az eğitimli ve düĢük sosyo- ekonomik düzeydeki ailelerden gelen öğrencilerin ise üniversiteye baĢladıklarında bir kültür Ģoku yaĢadıklarını belirten Ahola, bu öğrencilerin kendilerini okulda bir yabancı gibi hissettiklerini belirtmiĢtir. Bu öğrencilerin üniversite yaĢamıyla ilgili öğrendikleri Ģeyler, bu yeni alanla ilgili bilgilerdir ve bu bilgiler diğer öğrencilerden öğrenilmektedir. Öğrendikleri en

önemli Ģeyler ise mesleki yeterlik, öz denetim, bilimsel çalıĢma, taktiksel çalıĢma, sosyal iliĢkilerin önemi ve erkek egemenliğidir. Özellikle sosyoloji bölümünde okuyan öğrenciler erkek egemenliğinin çok belirgin olduğunu belirtmiĢlerdir. Ahola tüm bulguların, öğrencilerin fakültenin öğrenmelerini istediği Ģeyleri öğrendiklerini belirterek özetlemiĢ ve bunun idealize edilen üniversiteyle gerçek üniversite yaĢamının ortaya koyduğunu vurgulamıĢtır. Öğrencilerin ideal öğrenme biçimleri üniversitenin ilk yılında hızla yok edilmektedir.

Ayrıca araĢtırma sonucunda resmi program gereği öğrencilerin öğretim elemanlarının söylediklerini doğru kabul ederek değer vermeyi, derslerde bilimsel davranmayı ve derslere planlı ve kontrollü bir biçimde hazırlanmayı öğrendikleri belirlenmiĢtir. Ancak öğrencilerin öğretim elemanları ve arkadaĢlarıyla iliĢki kurmaları gerektiği konusunun sosyoloji öğrencilerine öğretilirken tıp ve eğitim fakültesi öğrencilerine yeterince öğretilmediği ortaya çıkmıĢtır. Tıp ya da eğitim fakültesi öğrencilerinden farklı olarak sosyoloji öğrencilerinin toplumsal iliĢkilerin öneminide öğrendikleri belirlenmiĢtir. Ayrıca eğitim fakültesindeki öğrencilerin öğretmen yetiĢtirme programının üniversiteden çok okul tarzında olduğunu gördüklerinde çok ĢaĢırdıkları ortaya çıkmıĢtır.

Greathouse‘nin (2001) araĢtırmasında ise öğretmenlerin sevmedikleri ırktan öğrencilere olumsuz davranıĢlar sergiledikleri bulgusu elde edilmiĢtir. Ayrıca örtük olarak bu ayrımcılık yapılan öğrencilerin diğer öğrencilerle aynı haklara sahip olmadıkları da araĢtırma sonuçları arasındadır. Bu duruma yol açan nedenlerden birisi de devlet politikaları olarak belirlenmiĢtir. AraĢtırma sonuçları eğitim sistemindeki ayrımcı uygulamalara da dikkat çekmektedir.

Curry (2001), tarafından gerçekleĢtirilen bir araĢtırma, sınıf ortamında oluĢan örtük programı belirlemeye yöneliktir. Monroe Teknik Koleji‘nde göçmen öğrencilerin devam ettiği Ġngilizce yazma derslerini gözlemleyen Curry, ayrıca araĢtırmaya katılan öğretmen ve öğrencilerle de yarı yapılandırılmıĢ görüĢmeler yapmıĢtır. AraĢtırma sonucunda öğrencilerden uysal ve pasif olmalarının, yüksek beklentilere sahip olmamalarının, kibarca dinlemelerinin, hiyerarĢik yapıya ve toplumsal cinsiyet rollerine uymalarının, kendi görüĢlerini belirtmemelerinin beklendiği belirlenmiĢtir. Öğrencilerden gramer hakkında sorular sormalarının beklendiği ve soru soranlara olumlu dönütler verildiği de araĢtırmada ulaĢılan

sonuçlar arasındadır. Okulun misyon ifadesini de analiz eden araĢtırmacı, bu ifadeyle sınıfta oluĢan örtük program arasında büyük çeliĢkiler olduğunu ortaya koymuĢtur. Elde edilen bulguların okullarda uygulanan resmi programla örtük program arasındaki çeliĢkiyi ortaya koyduğu söylenebilir. Ayrıca ulaĢılan sonuçların, okullarda örtük program aracılığıyla öğrencilere otoriteye itaat etme, istek ve beklentilerinden vazgeçme, pasif olma gibi özelliklerin kazandırıldığı yönündeki görüĢlere destek sağladığı da belirtilebilir.

Haidet vd.,‘nin (2006) tıp fakültesi öğrencilerinin eğitiminde öğretmen ve öğrenci iliĢkilerinin örtük program açısından incelendiği araĢtırmalarında tıp eğitiminde öğretmen ve öğrencilerin arasındaki iletiĢime yönelik araĢtırmaların azlığından bahsediliyor. Ayrıca örtük programın tıp eğitiminde önemli bir iĢlevinin olduğu da bu araĢtırma bulguları arasındadır

Langhout vd., (2008) öğretmen ve öğrenci görüĢlerine göre örtük programın değerler, normlar, inançlar ve okullaĢma yapısı incelenmiĢtir. AraĢtırma iĢçi sınıfının olduğu bir bölgedeki okulda yapılmıĢtır. AraĢtırmaya katılan öğrenciler düĢük gelirli beyaz ailelerin çocukları, zenci öğrenciler ve Latin kökenli öğrencilerden oluĢturulmuĢtur. AraĢtırma 3 aylık bir alan araĢtırması niteliğindedir. AraĢtırma sonuçları örtük programın kurumsallaĢmıĢ bir özellik taĢıdığını göstermektedir. Ayrıca örtük programın öğretmenlerin uygulamalarını da sınırlandırdığı sonucu elde edilmiĢtir.