• Sonuç bulunamadı

Nefsin Mertebeleri…

Belgede Mesnevî’de nefis kavramı (sayfa 30-33)

BÖLÜM 1: GENEL HATLARI İLE NEFİS

1.3. Sûfîlerde Nefis Kavramı

1.3.2. Nefsin Mertebeleri…

Bu makama işaret ettiği kabul edilen “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis gerçekten kötülüğü çok emreder. Ancak Rabbimim esirgediği müstesna! Çünkü Rabbim çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”118 âyetinde de buyrulduğu gibi bu makamda nefis,

şiddetle günah ve yasak olan şeylere yönelir. Bu makamda nefis, ruhun elinden kurtulmuştur. Özellikle şehvet ve dünyevi haz ve lezzetler, haset, kin, cimrilik, kibir gibi yardımcı kuvvetleriyle hesap tanımaz ve tutulamaz bir hale gelmiştir. Nefsi, bu makamda besleyen hevâ, heves, enâniyet ve bencillik çok belirgindir. Nefis, hevâ ile süflî arzulara doğru giderken, enâniyet ile de yaratıcısına bile büyüklük taslayabilecek kadar azıtabilecektir. O, ortaklığa bile yanaşmaz. Onun arzusu bütün yaratılmışların kendisine muhtaç olmasıyla emrini yerine getirmeleridir. Kendisi hiç kimsenin hükmü altına girmek istemediği gibi hiçbir şeye de muhtaç olmak istemez. Bu makamda beden, nefsin hâkimiyeti altında olduğundan muhâkeme, irâde, şuur gibi hasletler yok olmuştur. Kendinden o kadar emindir ki mükemmeldir. Şüpheye, pişman olmaya, tövbeye, nasihatlere kulak vermeye çok uzaktır. Bu mertebe de sâlikin devam edeceği zikri, “Lâ ilâhe illallah” seyri, “ilallah” tır.119

İmâm-ı Rabbânî (ö. 1034/1624), peygamberlerin gönderilme hikmet ve maksadının ve

şer’i emirlerin aslının bu nefs-i emmârenin arzularını yok edip onu kontrol altına almakla ölümüne sebep olmak olduğunu bildiriyor. Şer’i hükümleri yerine getirmenin nefsi yola getirmede ne kadar önemli olduğunu “Bir şer’i ameli yerine getirmek bin senelik riyâzet ve mücâhededen daha faziletlidir.” diyerek dile getirmektedir.120

117 Bkz. Ali Haydar Bostancı, Tasavvufta Etvâr-ı Seb’a ve Sofyalı Bâli Efendi’nin Etvâr-ı Seb’ası, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1996. s. 28-33; Ramazan Muslu, “Halvetiyye’de “Atvâr-ı Seb’a” Yazma Geleneği ve Sofyalı Bâlî’nin Atvâr-ı

Seb’a Risalesi”, (4-21 Nolu Dipnotlar), Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankara 2006,

Yıl 8, Sayı 18, ocak-haziran 2007, s. 44, 45.

118 Yûsuf 12/53.

119 Serhendî, I. 171; Gazâlî, IV. 83; III. 11; İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 956; Elmalılı, a.g.e. V. 87; Uludağ, a.g.m. s. 528; Öztürk, a.g.e. s. 116-119; Aynî, a.g.e. s. 273; Yılmaz, a.g.e. s. 264, 265.

21

Erzurumlu İbrâhim Hakkı (ö. 1194/1780) da Marifetnâme’sinde yer verdiği bir nazmı ile nefs-i emmâreyi çok veciz bir şekilde özetlemektedir.

Bir kalb ki üstâdı emmâre olur / Mârifet ülkesinden âvâre olur

Buhl u hırs ü ucb ü hubb-ı câh ü mal / Hezl ü hümz ü lüzm ü gamz ü kıyl ü kal Genç sever, kadın sever, cehil sever / Ahmaktır, unutur, buğz, isyan eder Çok yer, uyur, kibr eder ve kin tutar / Dindarların haline inkârı var Hem hased, hem oyun, hem zararlı söz / Hem neşeli, hareketsiz hâli var

Sıfatlarından bir kaçını dedim / Birçoğu da kaldı bitiremedim121

1.3.2.2. Nefs-i Levvâme

“Kıyamet gününe yemin ederim! Kınayıcı nefse de yemin ederim.”122 âyeti bu makama delil olarak getirilir. Bu makamda nefis artık kendini kınamaya başlamıştır. Yaptığı yanlışlıklar, günahlar ve kötülükler neticesinde pişman olup gafletten uzaklaşmaya başlamıştır. Nefs-i emmâreden kurtulduğundan ruhun güzelliklerini hissetmeye başlamıştır. Hatalardan dönüp bir an önce tövbe etmeyi arzular hale gelmiştir. Bu makamda sâlikin zikri “Allah”, seyri, “alellah” tır.123

Nefis, bu makamda devamlı şüphe içindedir. Şehvet ve kötülüğe nefsin meyli vardır. Ama bunun farkındadır kötülüğünü bilir, günahları yapmak istemez. Kendinden üstün bir kudret olduğunu, işlediği günahların bir karşılığı olacağını ve tövbe etmesi gerektiğini düşünerek nedametle doğruya yönelir.124

1.3.2.3. Nefs-i Mülhime

“Nefse ve onu düzenleyene. Sonra da ona fenalığı ve ondan sakınmayı bildirene yemin ederim ki; muhakkak o nefsi temizleyen felaha ermiştir. Onu kirletip gören ise hüsrana uğramıştır.”125 âyetinde işaret edildiği gibi nefis, ilham ve keşfe mazhar olmaya başlamıştır. Nefs-i levvâmeyle temizlenmeye başlayan gönüle artık içten vasıtasız bilgiler gelmeye başlamıştır. Artık nefis neyin hayır ve neyin şer olduğunu bilir. Çünkü ona fücur ve takva ilham edilmiştir. Bunun neticesinde de nefsin kötü arzu ve

121

İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 956.

122 el-Kıyâmet 75/1,2.

123 İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 961; Gazâlî, IV, 179; III, 11; Yılmaz, a.g.e. s. 265; Aynî, a.g.e. s. 273.

124 Cebecioğlu, a.g.e. s. 474; Öztürk, a.g.e. s. 119.

22

isteklerine karşılık bir direnç göstermeye başlamış, ondan tiksinerek kaçma çarelerini arar olmuştur. Bu makamda sâlikin zikri, “Hû” seyri, “billâh” tır.126

1.3.2.4. Nefs-i Mutmainne

“Ey mutmaine (huzura ermiş) nefis”127 âyeti bu makama işaret eder. Artık nefis bütün kötü sıfatlardan sıyrılmıştır. İlâhî hitaba mazhar olmuştur. Artık gönülde ilâhî aşk hüküm sürmektedir. Nefis bütün kötü fiillerden sıyrılarak güzel sıfatlarla bezenmektedir. Sâlik Hakk’a teslim olmuş daima tevekkül, rıza ve sabır halleri içindedir. Bu makamda sâlikin zikri, “Hakk” seyri, “anillâh” tır.128

1.3.2.5. Nefs-i Râziye

Artık nefis her şeye râzı ve teslim olmuştur. “Sen Rabbinden, Rabbinde senden razı olarak, Rabbine dön”129 ilâhi hitabıyla rıza makamına varılmıştır. Nefis yerilmiş ve sâlik beşeri sıfatlardan sıyrılıp fenâ makamına ulaşmıştır. Bu makamda sâlikin zikri “Hayy” seyri, “fillâh” tır.130

1.3.2.6. Nefs-i Marziye

Rızânın en kâmil seviyeye çıktığı makamdır. Rabbi de ondan râzı olmuştur. Sâlik tamamen Cenâb-ı Hakk’ın ahlakıyla ahlaklanmıştır. Beşeri istekleri terk ile onlardan kurtulmuştur. Hakk ile mahlûk özellikleri birleştiğinden bâtında devamlı Hakk ile beraberdir. Bu makamda sâlikin zikri “Kayyûm” seyri, “maallah” tır.131

1.3.2.7. Nefs-i Kâmile

Bu makam, diğer makamların bütün güzel sıfatlarını toplamıştır. Artık riyâzet ve mücâhedeyle varılabilecek yerin nihayetine ulaşılmıştır. Sâlik bütün maksatlara varmış, murada ermiştir. Bu makamda sâlikin zikri, “Kahhâr” seyri, “lillâh” tır.132

126

İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 983; Yılmaz, a.g.e. s. 265; Elmalılı, a.g.e. IX. 94, 95; Aynî, a.g.e. s. 274.

127 el-Fecr 89/27.

128 Yılmaz, a.g.e. s. 265; Aynî, a.g.e. s. 275; Öztürk, a.g.e. s. 121; İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 1004; Gazâlî, III, 11; Cebecioğlu, a.g.e. s. 475.

129 el- Fecr 89/28.

130 İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 1011; Yılmaz, a.g.e. s. 266; Aynî, a.g.e. s. 276; Cebecioğlu, a.g.e. s. 475.

131 İbrahim Hakkı, a.g.e. s. 1018; Yılmaz, a.g.e. s. 266; Cebecioğlu, a.g.e. s. 474; Aynî, a.g.e. s. 276, 278.

23

Belgede Mesnevî’de nefis kavramı (sayfa 30-33)