• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

3.3. Necmettin Erbakan'ın Ağır Sanayiye ve Siyasete Bakışı

Milli Görüşçüler için Necmettin Erbakan efsanevi bir kişiliktir.

Taraftarlarının onunla ilgili olarak anlattığı efsaneler üç türdür. Birinci öbekte, Hoca’nın ne kadar becerikli ve akıllı bir politikacı, aynı zamanda ne kadar başarılı bir devlet adamı olduğuna dair rivayetler yer alır: Kıbrıs çıkartmasının gerçek kahramanlığından REFAHYOL hükümeti döneminde “rantiyeciler”e karşı mücadeleye; açtığı imam-hatiplerden attığı fabrika temellerine; İslam dünyasındaki itibarından Körfez Savaşı sırasındaki arabuluculuğuna kadar.

İkinci olarak dindarlığı ve İslam ilimlerine vukufu söz konusu edilir. Örneğin Erbakan’ın dünyada “en fazla hadis bilen” kişi olduğu, Mısır’ın ünlü El Ezher Üniversitesi’nden hocaların bile ona danıştığı dilden dile anlatılır.

Taraftarların gözünde Erbakan’ın “Hoca”lığı esas olarak onun dindarlığından değil profesörlüğünden gelmektedir ki, bu da efsanelerin üçüncü kaynağıdır. Milli Görüş hareketinin safları yıllardır, onun ne derin bir makine mühendisi olduğu, daha genç yaşında Alman profesörleri nasıl kendisine hayran bıraktığı öyküleriyle çalkalanmaktadır.

Erbakan, 1926 yılı Sinop doğumludur. Kayseri ve Trabzon, ilk çocukluk yıllarının geçtiği ve ilk öğrenimini tamamladığı şehirlerdir. Ortaöğrenimi ise İstanbul Erkek Lisesi’nde bitirmiştir. 6 yıl üst üste sınıf birincisi olan Erbakan'ın İstanbul

288 Celal Kazdağlı, 1999, s.188-189.

Teknik Üniversitesi’ne girişi de farklı olmuştur. Sınavla ikinci sınıfa kabul edilmiştir.

Altı yerine beş yılda İTÜ'yü birincilikle bitiren Erbakan, üniversitenin Motorlar Kürsüsü'nde asistan olur. Hazırladığı 3 ciltlik tezden sonra, üniversite tarafından 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesi'nde ilmi araştırmalar yapmak, bilgi ve becerisini artırmak üzere Almanya'ya gönderilir.

Erbakan Alman ordusu için teknolojik araştırma yapan DVL araştırma merkezinde, profesör Schimit ile birlikte çok başarılı çalışmalar yapar289. Aachen Teknik Üniversitesi'nde çalıştığı 1,5 yıl süre içerisinde, bir tanesi doktora tezi olmak üzere 3 tez hazırlayan Erbakan, Alman üniversitelerinde geçerli olan Doktor unvanını alır. Alman Ekonomi bakanlığı için “motorların daha az yakıt yakmaları”

konusunda araştırmalar yaparak rapor verirken bir yandan da doçentlik tezini hazırlar.

Alman Ekonomi Bakanlığı'nın, Ruhr sahasındaki fabrikalar üzerinde araştırma yapmak amacıyla görevlendirilen ekipte, özellikle Erbakan'ın da yer almasının istenmesi üzerine, 15 gün süreyle Ruhr sahasındaki bütün Ağır sanayi fabrikalarını gezip bunları inceleme fırsatı yakalamıştır290. Almanya genç Necmettin'in hayatında dönüm noktası olmuştur. Her şeyden önce mağlup bir memleketin galibiyeti göğüslemek için nasıl uğraştığını görmüş, incelemiş ve Türkiye için de benzer bir sürecin yaşanabileceğini düşünmüştür; “Harpten sonra genç mühendis Almanya'nın kalkınma sürecini görmüş ve kendi memleketi ile mukayese etmek imkanını bulmuştu. Neden Türkiye daha güçlü, daha modern ve daha müreffeh olmasaydı?”.291

289 Mehmet Ergin, Dünden Bugüne Necmettin Erbakan, Akis Kitap, İstanbul, 2006, s.17.

290 Ibid, s.18.

291 Ibid, s.18.

Türkiye'ye döndükten sonra doçentlik imtihanını verir ve 27 yaşında Türkiye'nin en genç doçenti olur. Ancak araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya'nın DEUTZ fabrikalarına çağrılır. Burada 6 ay süreyle “motor araştırmaları baş mühendisi” olarak, Alman ordusu için yapılan araştırma çalışmalarına katılır292. Erbakan hızla tırmandığı akademik kariyerinin yanı sıra motor araştırmaları konusundaki birikimi ile 1956 ile 1963 yılları arasında Gümüş Motor Dizel Motorları Fabrikasında genel müdürlüğe yükselir293. Gümüş Motor Fabrikası'nda 850 işçi çalışmaktadır. Yılda yüz yerli 5000 dizel motoru yapılmıştır ancak gümüş motor da yatırımcılarına kısa zamanda yüksek kar getirmemiş ve ortaklardan en büyüğüne satılmasına karar verilmiştir294.

Otuz yıl önce İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Profesör Necmettin Erbakan kimselerin pek tanımadığı sessiz sedasız bir akademisyendir. 12 yılını Almanya’da geçirmiştir. 1960’lı yılların sonuna doğru Erbakan ismi birden ön plana çıkar. Orta büyüklükteki bir motor fabrikasının ortağı ve genel müdürü iken Odalar Birliği’nin genel sekreterliğine seçilir. O yılların başbakanı; AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, bu eski okul arkadaşını Odalar Birliği’nden uzaklaştırmak ister. Ancak yapılan teşebbüsler sonuçsuz kalmıştır295.

Demirel, Erbakan’a AP’nin kapılarını da kapatmıştı. İşte Erbakan’ın siyasete adım atışının öyküsü böyle başlar. 1970, Milli Nizam Partisi’nin kurulduğu yıl olur.

MNP, cumhuriyetin laik eğitim kurumlarından yetişmiş taşra kökenli dindar serbest meslek sahipleri ile yine taşrada ticaret ve sanayiyle iştigal eden dindar girişimcilerin

292 Mehmet Ergin, 2006, s.19.

293 Serkan. Oral, Kargatulumba Refah, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1998, s.15.

294 Mehmet Ergin, 2006, s.20.

295 Kenan Akın, Olay Adam Erbakan, İstanbul, Birey Yayıncılık, 2000, s.23.

ortak hareketi olarak tanımlanabilir296. Erbakan, yıllar sonra Başbakanlığı sırasında gündeme getirdiği “Anadolu Aslanları” projesinin ilk adımlarını Odalar Birliği zamanlarında atmıştır. Erbakan için Anadolu’daki sermaye çok önem taşıyordu.

Odalar Birliği’ndeki görevinde büyük sanayici ve tüccarlara karşı Anadolu tüccar ve küçük sanayicilerini savunmasıyla dikkati çekmiştir.

Erbakan da sermaye yapısı nedeniyle Anadolu’nun küçük ve orta ölçekteki sanayicileri ve tüccarlarıyla kader birliği eder. Bu kesimlerin büyük iş çevreleriyle olan çatışmalarında taraf tutar. Büyük şehirlerde hızla büyüyen sermayeye karşı siyasi tavır alır. “Milli Görüş” tezlerini de bu dönemde geliştirir. Erbakan o dönemdeki tutumunu şöyle dile getirir;

“Ekonomik mekanizma büyük kent tüccarlarından yana işlemekte, Anadolu tüccarı kendilerini üvey evlat olarak bilmektedir. İthalat kotalarından aslan payı üç dört kentin tüccarına ayrılmaktadır. Anadolu bankalarında toplanan mevduatı, Anadolu halkı yatırmakta, ama bu para kredi şeklinde büyük kent tüccarına verilmektedir. Odalar Birliği tümüyle komprador-mason bir azınlığın vasıtası halinde çalışmaktadır. Koca teşkilat komprador ticaret ve sanayinin kontrolü altındadır. O halde önce idare heyetine girelim ve Odalar Birliği’ni Anadolu tüccar ve sanayicisinin de hizmetine yarar bir hale getirelim dedik”297.

MNP’nin ömrü uzun sürmemiştir. 12 Mart 1971 askeri darbesinden önce parti hakkında kapatma davası açılır. 12 Mart askeri darbesinin ardından MNP ile ilgili dava hızlanır ve parti “Laikliğe ve Atatürk devrimlerine aykırı hareket ettiği”

gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılır. MNP’nin kapatılmasının

296 Ruşen Çakır, Ne Şeriat Ne Demokrasi, İstanbul, Metis Yayınları, 1994, s.21.

297 Ruşen Çakır, 1994, s.22-23.

üzerinden bir buçuk sene bile geçmeden Milli Selamet Partisi (MSP) kurulur.

Erbakan, 1974 yılında kurulan, CHP ile Milli Selamet Partisi koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olur. 26 Ocak 1974’te kurulan CHP-MSP koalisyonunda “Önce ahlak ve maneviyat” ve “Ağır sanayi hamlesi” sloganlarını hayata geçirmek için çalışmıştır.

Necmettin Erbakan'ın akademik formasyonunu Almanya'da tamamlamış ve Türkiye için önerdiği “ağır sanayi hamlesi” programını geliştirmede II. Dünya Savaşı sonrası Alman kalkınma seferberliğinden esinlenmiş olması RP'nin “Almancı”

imajını pekiştirmiştir298. Erbakan daha çok bir teknik adamdır. Tüm dikkatini ülke olarak kalkınmaya; böylece batı karşısında kompleksten kurtulmaya yoğunlaştırmıştır. Nitekim ilk basın toplantısı ağır sanayi hamlesini tanıtmayı hedefliyordu ve gerçekten de bir çok temel atarak çalışmalarına hızlı başlamıştı299.

Erbakan sanayileşmeye çok büyük önem veriyordu. Bu sebeple de CHP'yle koalisyon hükümetleri sırasında, birçok fabrikanın temellerini attı. Onun sanayileşmeye verdiği önem; ilk basın toplantısını ağır sanayi konusunda yapmasında anlaşılabilir. Erbakan ağır sanayinin önemini ve kurulması gerektiğini şöyle söylemiştir; “Üçüncü beş yıllık planın ana gayesi ağır sanayidir. Türkiye Planlı kalkınma dönemine girmiştir”300.

Buradaki sanayileşme deyimi, bileşimi ne olursa olsun, sadece sınai hasılanın artması anlamında değildir. Sanayileşme amacı daha çok tüketim malları sanayiine dönük, nispeten geri üretim teknolojileri kullanan genellikle küçük üretim birimlerinden kurulu Türk Sanayiinde yapısal bir değişikliği ifade etmektedir. Bu

298 Ruşen Çakır, 1994, s.171.

299 Mehmet Ergin, 2006, s.76.

300 Necmettin Erbakan, Ağır Sanayi, 1976, Basın Toplantısından, s.5.

yapısal değişiklik, ileriyi ve geriyi besleme etkisi güçlü aramalı sanayileri ile teknoloji üretiminde itici ve özendirici bir niteliği olan aynı zamanda dış kaynaklara bağlılığı hafifleten yatırım malı ve mühendislik sanayilerine ağırlık verilerek, bu dallardaki üretimin toplam sanayii üretimi içinde ki payının artması ve bunların dış rekabete imkan verecek niteliklerde kurulup geliştirilmeleri ile sağlanacaktır.

Erbakan ağır sanayiyi “Temel yatırım Malı Üreten Sanayii”, “Fabrika Kuran Fabrika”, “Makina yapan Makina” diye tarif eder301. Erbakan ağır sanayi programının neden zaruri olduğunu sadece ekonomik nedenlere bağlamamış, sosyal ve siyasi meselelerin çözümü için de ağır sanayii kurulması gerektiğine inanmıştır;

“Ağır sanayii kurmak sadece planın bir emri olmakla kalmayıp ekonomik, sosyal, hatta siyasi meselelerimizin halli için bir zarurettir. Bütün bu meselelerimizin çözümün kilit taşı (Ağır Sanayi) nin kurulmasıdır”302.

Ağır sanayi hamlesini mali açıdan desteklemek için faizsiz olarak çalışan Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası kurulmuştur. Bunun yanında büyük yatırımlara öncülük yapmak üzere Türk Motor sanayi, Takım Tezgahları sanayi, Türkiye Elektronik sanayi, Türkiye Elektromekenik sanayi, Türkiye Uçak sanayi, Çelik Konstriksiyon ve Techizat Fabrikaları Sanayi gibi altı adet yeni Genel Müdürlükler ve bunlara bağlı 25 müdürlük kurulmuştur303.

Erbakan bu programlarla birlikte “bürokrasi devri”nin kapandığını, dinamizm devrinin, hızlı kalkınma devrinin başladığını söyler; “Hızlı kalkınmayı engelleyen lüzumsuz bürokratik mekanizmayı ortadan kaldırmak hedefimizdir. Yeni kuruluşları

301 Necmettin Erbakan, 1976, s.6.

302 Ibid, s.8.

303 Kenan Akın, 2000, s.152.

daha canlı ve dinamik modellerle gerçekleştirme yolundayız”304. Erbakan için asıl önemli olan Türk milletinin kalkınarak, yeniden kendine güven duyması olmuştur.

Bu amaca devletçi ekonomi ile mi yoksa serbest piyasa ekonomisi ile mi ulaşacağı konusu onun birinci meselesi değildir. Ancak burada unutulmaması gereken şudur ki o dönem için, ekonomilerin dayandığı, “makinaları yapan makinalar” özel sektörün kurabileceği tesisler değildir. Her şeyden önce büyük yatırım gerektirir, kısa vadede kara geçmez. Üstelik bunların devlet elinde olmasının stratejik yararı vardır ve bu tesisler gerçek lokomotiflerdir305.

Kıbrıs Harekatı ile popülerliğinin artmasına güvenen Ecevit, koalisyonu bozar. Bu hükümet 1974 yılının Eylül ayında dağıldı. Ancak Erbakan iktidardan çok uzun süreli ayrılmadı. 1975 yılında, Adalet Partisi, Milliyetçi hareket Partisi ve Cumhuriyetçi Güven Partisi koalisyonuyla kurulan Birinci Milliyetçi Cephe hükümetinde yer aldı. 1977 yılının Temmuz ayında AP ve MSP ile birlikte İkinci MC hükümetinde Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerine geldi.

Erbakan bu hükümetlerde, Devlet bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaparken, bir çok ekonomik karara imzasını atıyordu. Zira bu hükümetlerde Devlet Planlama Teşkilatı ve Ekonomik Kurul Başkanlığı görevlerini de yürütüyordu. Erbakan bu dönemlerdeki hizmetlerini şöyle özetliyor: “Bir yandan ağır sanayi hamlesini diğer yandan da manevi kalkınma hamlesini yaptık. Türkiye'nin bir ucundan öbür ucuna kadar yapılan 219 tane milyarlık fabrikanın kuruluşuna geçildi.

Bu fabrikalardan 70 tanesi iki yıl içinde bitirildi”306.

1980 sonrası Demirel ve Erbakan siyasi yasaklıdır ve perde arkasından

304 Necmettin Erbakan, 1976, s.38.

305 Mehmet Ergin, 2006, s.87.

306 Kenan Akın, 2000, s.61.

partilerini yönetmeye çalışırken, onların boşalttığı yeri İTÜ’den arkadaşları Turgut Özal fazlasıyla doldurur. 12 Eylül cuntasının siyasi partilere izin vermesinin ardından avukat Ali Türkmen’in başkanlığındaki 33 kişi 19 Temmuz 1983’de Refah Partisi’ni kurar. “Refah'a göre sanayileşmede yabancı düşünce ve kaynaklara verilen önemden ötürü geri kalınmış, bu durum ahlaki bir kriz de getirmiştir. Sanayileşmedeki ilerleme, bölgeler arasındaki dengesizliği ve gelir grupları arasındaki farkı giderecektir”307.

1991 seçim kampanyasında RP, geleneksel propaganda tarzından farklı bir yol izler. Örneğin ilk kez, partinin propaganda afişlerinde başı açık kadınlar yer alır.

RP, bu kampanya sırasında solun yıllardan beri kullandığı temaların ve sloganların neredeyse tamamını kullanmış ve geleneksel biçimlerden farklı bir söylem tutturmuşlardır308. Bu bir değişim ihtiyacının saptanması ve yavaş yavaş dile getirilmesidir. Refah Partisi kurmayları; şehirlere akın eden, gecekondularda ve büyük şehirlerin varoşlarında toplanan kitleyi önemli bir seçmen potansiyeli olarak görüp onlara yönelir. Slogan ve mesajların değişmesinde bu saptamanın önemli bir rolü olmuştur309. Seçim afişlerine bakınca sanki geleneksel dinci parti gitmiş yerine modern bir parti gelmişti. Bu RP için önemli bir adımdı. Parti bu yönüyle eski geleneksel yönetimini ve anlayışlarını korurken bir yönüyle çağdaş ve kentli mesajlarla yeni seçmen kitlesine seslenmeye önem veriyordu.

1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarında çok iddialıydı. İstanbul, Recep Tayyip Erdoğan’a, Anakara, İ. Melih Gökçek’e emanet edildi. Bu, Erbakan’ın 1980 askeri

307 Ali Turan, Türkiye'de Seçmen Davranışı, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004, s.144.

308 Oral Çalışlar, RP Nereden Nereye, Pencere Yayınları, 1995, s.56.

309 Ibid, s.91-92.

müdahalesinden sonra 90’larda kazandığı ilk en önemli zafer olmuştur. İkincisi 1995 yerel seçimleri olmuştur. 1995 yerel seçimlerinde yüzde 21,4 oy oranı ile Refah Partisi “Türkiye’nin birinci partisi” olur.

RP’nin son on yıldır hızlanan piyasa ekonomisinin ve anarşik liberalizmin toplumsal sonuçlarına tercüman olabildiği için kazandığını söyleyebiliriz.

Pragmatizm ve manevi değerleri bir arada sunarak Özal döneminin 'icraat' ve 'uzlaşma' mirasına talip olmuş ve merkez-dışı unsurlara da hizmeti ayrıcalıksız götüreceğini taahhüt etmiştir310.

RP, yeni dönemle birlikte ekonomik sistemin iyice kenarına itilen yoksul ve yoksun kesimlere sosyal adaletçi politikalarla yaklaşmayı da çok iyi gerçekleştirmiştir. Bunu yaparken özel olarak sosyal demokrasinin, genel olarak sol hareketin kriz içinde bulunmasından sonuna kadar yararlanmıştır. Bunun sonucunda özellikle metropollerdeki gecekondu mahallelerinde çok büyük başarılar elde edilmiştir. Geçmişte “Ağır sanayi hamlesi” sloganıyla dönemin gözde ideolojisi olan ulusal kalkınmacılığa eklemlenen Milli Görüşçüler, bugün adlarının (refah) da vurguladığı gibi bireylerin daha fazla tüketme arzusunu kaşımışlardır311.

RP Genel başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan 4. Genel Kongrede yapmış olduğu açış konuşmasında, “emredici-baskıcı devlet” anlayışına karşı olduklarını

“Hizmetkar-hadım devlet”ten yana olduklarını belirterek Türkiye'de değişim tartışmalarının odağını oluşturan “Nasıl bir devlet” sorusuna da böylelikle olumlu bir cevap vermiştir. Bu cümleden yola çıkıldığında Erbakan'ın “Devletçi” olmadığını, devletin ekonomiden, eğitimden, sağlıktan vb. alanlardan elini çekmesi gerektiğine

310 Mehmet Ergin, 2006, s.150.

311 Ruşen Çakır, 1994, s.75.

inandığını söyleyebiliriz312.

RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan RP 4. Büyük Kongresi'ndeki konuşmasının son bölümünü yapacaklarına ve yapamayacaklarına ayırmıştır. R.

Çakır Erbakan’ın yapacaklarını şöyle sıralamıştır;

1) Temiz yönetim, 2) Milli görüşe dönüş, 3) Manevi kalkınma, 4) Adil Düzen'in kurulması, 5) Yönetimin merkeziyetçilikten kurtulması, 6) Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, 7) Devletin ekonomik faaliyetleri bırakması ve asli görevlerine dönmesi, 8) Güvenlik reformu, 9) Adliye ve hukuk reformu, 10) Çevre ve doğal denge tahribinin önlenmesi313.

1996 Haziranında Erbakan, DYP Lideri Tansu Çiller ile ortaklık kurdu.

İktidarın büyük ortağı bu kez Refah Partisi, Başbakanlık koltuğunun sahibi Necmettin Erbakan’dı. İktidarın adı ise REFAHYOL’du. Demirel'den hükümet kurma görevini alan Erbakan, 28 haziran 1996'da başlayan başbakanlığını 355 gün sonra sona erdirdi. Hükümet ilk olarak ekonomiyi düze çıkaracak üç ayrı kaynak paket açıklarken, aynı zamanda ülke genelinde yaşam standardını yükseltmeye öncelik vereceğinin işaretlerini göstermiştir. RP'nin siyasi yelpazedeki yerini

“merkez” olarak ilan etmesi ve kendisiyle DYP arasında benzerlikler ve paralellikler bulunduğunu savunmasıyla, uzlaşmacı ve birleştirici bir çizgi içerisinde olduğunu göstermeye çalışmıştır314. Refah'ın, muhalefetteyken sergilediği sert ve uzlaşmaz tutum yerine ekonomik pragmatizmi benimsemesi de işleri kolaylaştırmıştır315. Refah Partisi'nin iktidara gelmesinden sonra, Batı'da duyulan kaygıların giderek azaldığı, hatta bunun yerini yeni bir anlayışın almakta olduğu görülmüş, Erbakan’ın Batı

312 Ruşen Çakır, 1994, s.90.

313 Ibid, s.195.

314 Kenan Akın, 2000, s.97.

315 Yeniden Büyük Türkiye, s.12.

dünyasını rahatsız edecek bir hareketten kaçındığı, muhalefette iken söylediklerini bir yana bırakıp, “reel politik”in gereklerini yerine getirdiği”, gerçekçi ve pragmatik bir yolda yürüdüğü söylenebilir316.

Erbakan, dönemin ve siyasetin getirdiği şartlar içerisinde muhalefette söylediklerinden görece uzaklaşmış ve reel-politik içerisinde pragmatik davranışlarda bulunmuştur. Belirtmek gerekir ki, iki Erbakan arasında büyük bir fark görülmüştür.

Muhalefetteki Erbakan “Adil Düzen” programını dilinden düşürmemiş, faizsiz ekonomiden taviz vermemiş, İslam dinarını gündemde tutmuş, IMF'ye durmaksızın meydan okumuş, sıcak para ihtiyacını emisyonla karşılayacağını, emisyona karşılık olarak da ne olduğunu ve nasıl olacağını kimsenin anlamadığı muğlak “üretim”

anlayışına gönderme yapmıştır. İktidardaki Erbakan ise büyük bir holding yöneticisini andıran, rasyonel ekonominin kanunlarının, ülkenin yapısal sorunlarının farkında olan ve bu çerçevede ürettiği çözümleri, Özal ustalığıyla dile getiren bir siyasetçi olmuştur317.

Altı ay öncesine kadar özelleştirmeye karşı ilgisiz, soğuk bakan Erbakan bugün bir numaralı özelleştirmeci görünümündedir. Erbakan, bu tutum değişikliğinin nedenini Başbakan koltuğunda oturuyor olmasına bağlamamıştır. O özelleştirmelere karşı olmayıp sadece peşkeş çekilmelerine karşı olmuştur; “Eskiden özelleştirme peşkeş halinde gidiyordu, şimdi şeffaf. Biz eskiden özelleştirmeye değil peşkeş çekilmesine karşıydık, şimdi bir kuruşun bile hesabı soruluyor”318.

Erbakan'ın dev projeleri arasında ise şunlar yer almıştır; İstanbul-Ankara arası

316 Yeniden Büyük Türkiye, s.62.

317 Ibid, s.20.

318 Ibid, s.9.

hızlı tren, Bursa çevre yol projesi, Gebze-Yalova köprüsü319. Erbakan'ın “Büyük Türkiye” projesinin özeti; İskenderun'u Singapur, Kurtköy'ü Manhattan yapmaktır320. Erbakan, Anadolu insanının ekonominin odak noktalarında kendini göstermesini, iki üç ailenin tekelinde olduğu belirtilen dev kuruluşların karşısına Anadolu kaplanları ie çıkmayı ister. Bu amaçla KOBİ'lere çok önem verir321. Turizm sektörü, tekstil-konfeksiyon sektörü, inşaat sektörü elektronik sektörü başta olmak üzere KOBİ'ler tam bir canlılık içindedir. Nitekim, 1997 yılı “KOBİ Yılı” ilan edilmiştir322.

Erbakan iktidar olduğu dönemde faize ve rantiyeye karşı olmuş ve rantiyeye akan paraları engellemeye çalışmıştır; “Biz iktidara gelinceye kadar pompalar hep rantiyecinin cebine çalışıyordu şimdi bunları bir bir tersine çeviriyoruz”323. Bu dönemde rantiye büyük darbe alır. Sadece, 1996 yılı için 32 milyar dolar olarak hedeflenen iç borçların 22 milyarda kalması bile önemli bir göstergedir324.Erbakan uzun bir süre iktidarda kalamamış, 18 Haziran 1997 tarihinde 28 Şubat’ın etkisiyle hükümetten istifa etmek durumunda kalmıştır.

Özet olarak Erbakan için şunları söyleyebiliriz. İyi bir mühendis ve akademisyen. Üniversiteye ikinci sınıftan başlayan ve birinci bitiren bir mühendis.

Özellikle Almanya’da aldığı eğitim onun kalkınmacı bir anlayışla hareket edip ağır sanayiye önem vermesine yol açmıştır. Necmettin Erbakan'ın akademik formasyonunu Almanya'da tamamlamış ve Türkiye için önerdiği “ağır sanayi hamlesi” programını geliştirmede II. Dünya Savaşı sonrası Alman kalkınma seferberliğinden esinlenmiştir. İslami yönü mühendisliğiyle birleşmiş bir Erbakan

319 Yeniden Büyük Türkiye, s.10.

320 Ibid, s.30.

321 Ibid, s.41.

322 Ibid, s.64.

323 Ibid, s.9.

324 Ibid, s.79.

için kalkınmanın yolu ağır sanayiden geçmektedir. Erbakan Anadolu’nun küçük ve orta ölçekteki sanayici ve tüccarlarıyla işbirliği etmesi de bunun üzerinden gerçekleşmiştir. Erbakan’ın siyasete girmesi mühendislik alanındaki başarısından çok ağır sanayinin kurulması amacıyla mühendislik anlayışının uygulanması gerekliliği üzerinden olmuştur. Bu anlamıyla Erbakan’ın siyasete girişi Özal’dan ve Demirel’den farklı olmuştur. Özal’da da mühendislik anlayışının kalkınma için gerekliliği gözükse de Özal’ın siyasete girişinde talihin ve 12 Eylül döneminin etkisinin unutulmamsı gerekir.