• Sonuç bulunamadı

NeĢrî‟nin Kitâb-ı Cihânnûmâ‟sı

2.2. HEġT BEHĠġT

2.1.2. Muhtelif Bakımlardan HeĢt BehiĢt

2.1.2.4. Kaynakları Bakımından HeĢt BehiĢt

2.1.2.4.3. NeĢrî‟nin Kitâb-ı Cihânnûmâ‟sı

NeĢrî, mukaddimesinde belirttiği üzere tarih alanında yazılmıĢ olan eserlerin özellikle Türkçe olanlarının dağınık bir vaziyette olduklarını fark ederek yaradılıĢtan kendi dönemine kadar gelen bir dünya tarihi yazmak istemiĢ ve kaleme aldığı Cihânnûmâ 188

adlı eserini tahminen 898 (1492/1493) yılında II. Bayezid‟e sunmuĢtur. 14. ve 15. yüzyılda Osmanlı hanedanının tarihi hakkında kendisinden önce kaleme alınmıĢ eserlere nazaran daha tafsilatlı ve farklı bilgiler verdiği

188

78

malumdur. Sonraki Osmanlı hanedan tarihi yazarları için önemli bir kaynak değeri teĢkil etmiĢtir.

Bidlîsî‟nin birinci destanında hikâye ettiği Bursa fethi konusu NeĢrî‟nin eserindeki anlatımıyla karĢılaĢtırıldığında birinci ketibede de iĢlenen bu hadise iki eserde de benzerlik göstermektedir. Ancak fetih tarihi olarak Bidlîsî 725 (1324/1325) senesini verirken NeĢrî 722 (1322/1323) senesini zikretmektedir. Bidlîsî‟nin bahsettiği Bursa‟nın ele geçirilmesinin ardından payitaht olmasının sebepleri, tarım, ticaret, PınarbaĢı suyu ve kaplıcaları hususları NeĢrî‟nin eserinde yer almamaktadır. Bidlîsî‟nin ayrı bir destanda konu edindiği Murad Gazi‟nin veladeti için NeĢrî müstakil bir bölüm ayırmamıĢtır.

Bidlîsî‟nin dördüncü destanda Osman Gazi döneminde Sakarya suyunun ele geçirilen kısımlarını ve fethi gerçekleĢtiren gazileri zikrederek baĢladığı Samandıra Kalesi‟nin fethi konusu, NeĢrî‟nin eserinde de aynı sıra ve nakille verilmiĢtir. BeĢinci destanda anlatılan Aydos Kalesi tekfurunun kızının gördüğü rüya ve akabinde kalenin fethi NeĢrî‟nin verdiği bilgilerle hemen hemen aynıdır. Ancak kalenin köylerinin ve tabilerinin ateĢe verilmesinden NeĢrî söz etmemektedir. Kara Abdurrahman‟ın tekfurun kızından çocuk sahibi olduğu ve oğlu Kara Rahman‟nın isminin kâfir beldelerde çok büyük yankı uyandırdığı malumatını ise NeĢrî ayrı bir bölüm olarak Samandıra fethinden sonra aktarmaktadır. Devamında ise Osman Gazi‟nin vefatı ve vasiyeti üzerine Bursa‟ya defnini nakletmektedir. Gazinin altmıĢ dokuz yıl ömür sürdüğünü ve yirmi yedi yıl padiĢahlık yaptığını belirtmektedir. Bidlîsî‟nin birinci ve ikinci ketibede verdiği Osman Gazi için tutarsız tarihler NeĢrî‟nin yazmıĢ olduğu senelerle de uyuĢmamaktadır. ġeyh Edebali‟nin vefatını ise Bidlîsî‟den farklı olarak NeĢrî ÂĢıkpaĢazâde gibi Osman Gazi‟den önceye tarihlendirmektedir.

Bidlîsî‟nin ikinci mukaddimesinde naklettiği Osman Gazi‟nin iki oğlu arasındaki miras dağılımını NeĢrî, gazinin vefatından sonra zikretmektedir. Bidlîsî, Alaeddin PaĢa‟nın Orhan Gazi‟nin veziri olduğunu belirtirken NeĢrî, Alaeddin‟in vezirlik teklifini kabul etmeyip Kite Ovası‟ndaki Fodura köyünde yaĢadığını ve neslinin devam ettiğini kaydetmiĢtir.

79

Bidlîsî‟nin eserinin altıncı destanında anlatılan Ġznikmid seferi NeĢrî‟nin anlatımıyla paralellik göstermektedir. Ancak Bidlîsî‟nin metninde daha fazla detay yakalamak mümkündür. Bunun dıĢında Bidlîsî‟nin konu edindiği Ġznikmid‟in coğrafî konumu, fizikî yapısı, bölgenin Ġskender dönemindeki önemi, ticari metaı olan ağaçları, Ġstanbul tekfurunun cüzzamlı kızının Balakova tepeciğindeki kaynar su ve balçıktan Ģifa bulması, Bî-nevâ Baba ve bölgedeki Hereke Kalesi‟nin kuĢatılması sırasında TimurtaĢ Bey‟in babası Ali Bey‟in gazi oluĢu hikâyesi NeĢrî‟nin eserinde yer almamaktadır.

Bidlîsî yedinci destanda bey ve askerlerin baĢlıklarında Osman Gazi zamanından Murad Gazi dönemine kadar yapılan değiĢiklikler, Orhan Gazi adına ilk sikkenin darb edilmesi, yeni oluĢturulan yaya ve süvari grupları ve ordu düzeni hususlarını ayrıntılı olarak anlatırken NeĢrî sadece beyin giyeceği ak börkten ve yeni kurulan yaya ordusundan kısaca söz etmiĢtir. NeĢrî‟nin bahsettiği yayalara enük denilmesinin sebebine ve börkün altına giyilen Ģevkeleye ise Bidlîsî değinmemiĢtir.

Bidlîsî‟nin sekizinci destanda konu edindiği Ġznik fethi ve fetih ardından kurulan medrese bahislerini NeĢrî iki hikâyede aktarmaktadır. Ancak NeĢrî Bidlîsî‟nin adını zikrettiği Targan (Taz Ali) Kalesi‟nin isminden söz etmeyip iki havale kulesinin yapıldığından bahsetmektedir. Yine Bidlîsî‟nin söz ettiği Ġstanbul tekfurunun gazilerin üzerine gerçekleĢtireceği gece baskını planı ve Ġznik gölünün tasviri NeĢrî‟nin eserinde yer almamaktadır. Ġznik‟in fethinin tarihi olarak Bidlîsî 731 (1330/1331), NeĢrî ise 734 (1333/1334) senesini zikretmektedir.

Bidlîsî dokuzuncu destanda Tarakçı Yenicesi, Göynük, Muturnu Kaleleri fethinden bahsederken NeĢrî bu kalelerin ele geçirildiğinden kısaca söz edip geniĢleyen sınırların Orhan Gazi tarafından kimlere tahsis edildiğini yazmıĢtır. Bidlîsî bu destanın ardından Gemlik Kalesi‟nin fethi ve Bursa Ģehrindeki inĢa faaliyetleri hakkında bilgi vermektedir, fakat NeĢrî kalenin fethinden söz etmeyip Orhan Gazi dönemini anlattığı bölümün son kısmında Bursa‟daki hayrat binalarından bahsetmektedir.

Bidlîsî on ikinci destanda anlattığı Karasi Ġli‟ne Orhan Gazi‟nin hâkim olması ve Konlusus, Ġlenus, Kirmasiyye, Mihalici ile Ulubad‟ı ele geçirmesi vakalarını NeĢrî

80

üç hikâyede sunmaktadır. Bidlîsî bu vakaların tarihini 737 (1336/1337), NeĢrî ise ÂĢıkpaĢazâde gibi 735 (1334/1335) senesi olarak vermektedir. Konlusus ve Ġlenus yerine ise Balyoz ve Abolyond isimlerini zikretmektedir. Bidlîsî‟nin bu bahisler hakkında verdiği malumatın daha detaylı olduğunu söylemek mümkündür. NeĢrî bu hikâyelerin ardından Bidlîsî‟nin eserinde yer almayan Geyikli Baba‟dan bahsetmektedir. Bidlîsî‟nin aktardığı Armudlu vilayetindeki Anahor Kalesi ve bölgenin fethi ise NeĢrî‟nin eserinde bulunmamaktadır.

Bidlîsî Rum Ġli hakkında kaleme aldığı özgün değerdeki metnin ardından sırasıyla Süleyman PaĢa‟nın Rum Ġli‟ne geçiĢi, Cebeni ve AyaĢlonya Kaleleri, Konurhisar, Gelibolu, Hayrabolu Tekür Dağı bölgesi, Megalkara ve Ġpsala mevzileri fethinden bahseder. NeĢrî, Konurhisar‟ın ele geçirilmesi hikâyesine en son değinmiĢtir ve Bidlîsî‟nin anlattıklarıyla farklılık göstermektedir. Megalkara ve Ġpsala bölgelerinin ele geçirilmesinden de bahsetmemektedir. Ayrıca Gelibolu‟ya geçiĢ tarihini 758 verirken Bidlîsî 759 (1357/1358) senesini zikretmektedir. ÂĢıkpaĢazâde‟nin bahsettiği Bidlîsî‟nin eserinde yer almayan Karasi Ġli‟nden getirilen Arapların Gelibolu‟ya yerleĢtirilmesi meselesi NeĢrî‟nin eserinde de yer almaktadır.

Bidlîsî‟nin on yedinci destanda bahsettiği Rum Ġli‟ne çıkan Türkler için düzenlenen ittifak sonucu gerçekleĢtirilen saldırıdan ve mucizevî hadiseden NeĢrî söz etmemektedir. Süleyman PaĢa‟nın vefatının ise Bidlîsî‟den farklı olarak 760 (1358/1359) yılında vuku bulduğunu ve Orhan Gazi‟nin de iki ay sonra defnedildiğini yazmaktadır. Bidlîsî son destanda Süleyman PaĢa‟nın vefat haberinin Orhan Gazi‟ye ulaĢmasını ve Orhan Gazi‟nin vefatını anlatırken NeĢrî, Gazi‟nin imar faaliyetlerinden ve dönemin ünlü âlimlerinden kısaca söz etmektedir.

Ġki eserde Orhan Gazi dönemi hadiselerinin nakil sırası Bursa‟nın fethinin konu edildiği hikâye ve destanla baĢlamaktadır. Bidlîsî‟nin eserinde yer alan birkaç destan NeĢrî‟nin tarihinde bulunmamaktadır. Konuların iĢleniĢ sırası büyük benzerlik göstermektedir. NeĢrî‟nin Orhan Gazi dönemini kaleme alırken ÂĢıkpaĢazâde‟nin tarihinden ya da ona kaynaklık eden YahĢi Fakih‟in eserinden yararlandığı aĢikârdır. Dolayısıyla ÂĢıkpaĢazâde ile Bidlîsî‟nin eserleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklar NeĢrî ile Bidlîsî‟nin eserleri arasında da mevcuttur. Osmanlı kuruluĢ

81

dönemi hikâyelerini standart hale getirmiĢ olan NeĢrî‟nin eserinden Bidlîsî‟nin faydalandığını söylemek mümkündür.