• Sonuç bulunamadı

Hoca Sâdeddin Efendi‟nin Tâcü‟t-Tevârîh‟i

2.2. HEġT BEHĠġT

2.1.2. Muhtelif Bakımlardan HeĢt BehiĢt

2.1.2.5. Tesirleri Bakımından HeĢt BehiĢt

2.1.2.5.2. Hoca Sâdeddin Efendi‟nin Tâcü‟t-Tevârîh‟i

Murad PaĢa Medresesi, Yıldırım Bayezid Medresesi ile Sahn-ı Semân müderrisliği vazifelerini ifa eden, III. Murad ile III. Mehmed‟e hocalık yapan ve Ģeyhülislamlık makamına getirilen Hoca Sâdeddin Efendi 16. yüzyılda siyasi alanda etkin bir isim olmanın yanında Tâcü‟t-Tevârîh adlı eseriyle de tarihçi olarak büyük bir ün kazanmıĢtır. Bu eser kısa sürede Osmanlı Devleti sahasında büyük alakaya mazhar olup üzerine zeyiller yazılmıĢ ve eserin Avrupa‟da 17. yüzyıldan itibaren tercümeleri yapılmaya baĢlanmıĢtır197

. Burada Hoca Sâdeddin‟in Osmanlı hanedan tarihini Sultan Selim‟in saltanatının sonuna kadar getirdiği eserinin Orhan Gazi dönemini ele aldığı bölümü HeĢt BehiĢt ile mukayese edilecektir.

Bidlîsî‟nin birinci destanda bahsettiği Bursa fethi Sâdeddin Efendi‟nin eserinde Adranos Kalesi‟nin ele geçirilmesiyle birlikte anlatılmaktadır. Bu kalenin fethi HeĢt BehiĢt‟in birinci ketibesinde yer almaktadır. Bursa‟nın sekiz yıl kuĢatma

197

85

altında olması, Orhan Gazi‟nin ordusuyla kaleyi fethetmek için PınarbaĢı‟nda konuĢlanması, Köse Mihal‟in elçi olarak Bursa tekfuruna gönderilmesi ve fetih tarihi hususları iki eserde de aynıdır. Bursa tekfurunun itaat etmesinin ardından deniz kenarına ulaĢtırılması için otuz bin flori kırmızı altın verdiği bilgisi Hoca Sâdeddin‟in eserinde bulunmamaktadır.

Bidlîsî‟nin ikinci destanında bahsettiği Bursa‟nın payitaht olmasının sebepleri ve Bursa Ģehrinin hususiyetleri Tâcü‟t-Tevârîh‟te geçmemektedir. Bu hususlar yerine Orhan Gazi‟nin cülusu baĢlığı altında Osman Bey‟in vefatı ardından Orhan‟ın tahta geçiĢi, Gazi Murad‟ın doğumu ve Osman Gazi döneminde Konur Alb ile Ağca Hâce‟nin fetihleri hadiselerinden kısaca bahsedilip Samandıra Kalesi‟nin fethi anlatılmaktadır. Hoca Sâdeddin‟in eserinden farklı olarak Bidlîsî, Gazi Murad‟ın doğumu ve Samandıra Kalesi‟nin ele geçilmesini iki ayrı destanda zikretmekle beraber iki eserde de nakil sırası aynıdır. Ancak Hoca Sâdeddin‟in eserinde naklettiği Samandıra Kalesi‟nin ele geçirilmesi vakası ardından Aydos ve Ġstanbul tekfurlarının birleĢerek Ġslam askerlerine saldırması ve mağlup olmaları hikâyesi HeĢt BehiĢt‟te yer almamaktadır. Bidlîsî‟nin beĢinci destanda anlattığı Aydos Kalesi‟nin fethi hadisesini Hoca Sâdeddin hemen hemen benzer Ģekilde vermektedir. Sadece Hoca Sâdeddin, Abdurrahman ve Aydos tekfurunun kızının aĢkını daha çok vurgulamıĢ ve olay örgüsünü bu tema çerçevesinde ĢekillendirmiĢtir.

Hoca Sâdeddin‟in Ġznikmid Kalesi‟nin fethini anlattığı bölümde bir Makedon kenti olarak tanımladığı Ġznikmid hakkında verdiği bilgiler Bidlîsî‟nin eserindekilerle birebir aynıdır. Ayrıca Bidlîsî‟nin uzunca söz ettiği Ġznikmid‟in ormanlık alanı ve coğrafi konumu hususlarını birkaç cümlede özetlemiĢtir. Ġznikmid‟in fethini güçleĢtiren unsurlar, Ağce Hace‟nin vefatı ve mezar yeri, Hâceili‟nin Süleyman PaĢa‟nın hükümet mahalli olması, Konur Alb‟in vefatı, Sultanönü‟nün Gazi Murad‟a bırakılması, Sakarya Köprüsü‟nün tamiri, 728 (1327/1328) yılında Ġznikmid fethine teveccüh edilmesi, Abdurrahman Gazi‟nin orduya rehberlik etmekle görevlendirilmesi hususları ise her iki eserde nakil sırası dâhil aynı Ģekilde anlatılmaktadır. Bidlîsî Ġznikmid hâkiminin adını Balakonya ve kardeĢi Koyunhisar hâkiminin ismini ise Kalavun Ģeklinde zikrederken Hoca Sâdeddin Belakonya ve Kalayun olarak anmaktadır. Aygud Alb ve Kara Ali‟nin Koyunhisar Kalesi‟nin

86

zaptının ardından Ġznikmid fethi, Ġstanbul tekfurunun cüzzamlı kızının Balakova tepeciğinde Ģifa bulması, deniz sahili bazı diyarların Kara Mürsel‟e verilmesi ve Hereke fethi vakalarını da Hoca Sâdeddin‟in Bidlîsî‟nin eserinden faydalanarak yazdığı anlaĢılmaktadır. Bidlîsî‟nin söz ettiği Bî-nevâ Baba‟nın Balakova‟da medfun olması, Ağca Hâce‟nin fethettiği vilayetlerin gazilere bağıĢlanması ve evladı Mevlânâ Fazlullah Çelebi isminin zikri Hoca Sâdeddin‟nin eserinde yer almamaktadır.

Hoca Sâdeddin Bursa‟nın fezası ve manzarasını övdükten sonra Orhan Gazi döneminde para bastırılması, giyilen külahın Ģekli ve sonrasında yapılan değiĢiklikler, askerî bölüklerin oluĢturulması ve ordunun düzenlenmesi hususlarına sırasıyla değinmektedir. Bidlîsî Bursa‟ya ikinci destanda, diğer mevzulara ise yedinci destanda yer vermektedir. Hoca Sâdeddin devlete mahsus kıyafetlerin belirlenmesi için giyilecek külahların seçilmesi hususunu ele aldığı sırada yeri gelmiĢken Bidlîsî‟nin on altıncı destanda değinmiĢ olduğu Süleyman PaĢa‟nın ve askerlerinin Mevlevî derviĢlerinin giydiği uskûf biçimli külahı takması bilgisini de zikretmektedir. Bidlîsî Osman Gazi‟nin vefatının hemen ardından han seçimi sırasında Orhan Gazi‟nin kardeĢi Alaeddin PaĢa‟nın vezir olduğu malumatını verirken Hoca Sâdeddin önce Alaeddin PaĢa‟nın Kite bucağındaki Fodura köyünde inzivaya çekildiğini, daha sonra Orhan Gazi‟nin teklifiyle vezir olduğunu belirtmektedir.

Bidlîsî sekizinci destana Ġznik fethini gerçekleĢtirmek için Kara Tekin ve Targan Kaleleri‟nin inĢa edilmesi hadiseleriyle baĢlamaktadır. Hoca Sâdeddin ise Ġznik zaptını anlattığı bölüme bu iki kalenin sadece isimlerini zikrederek giriĢ yapmaktadır. Ġznik fethi, kilise ve mabetlerin mescid ve camiye çevrilmesi, eĢleri çeĢitli sebeplerden ölmüĢ olan Ġznik kadınlarının Ġslam mücahitleriyle evlendirilmesi ve medrese inĢası ile müderris tayini her iki eserde de aynı Ģekilde hikâye edilmektedir. Bidlîsî‟nin fethin hemen ardından anlattığı göl ve Nuh‟un oğlu Sam‟ın kurucusu olduğu rivayet edilen bu gölün ortasındaki kadim Ģehirden Hoca Sâdeddin bölümün sonunda bahsetmektedir. Ayrıca Hoca Sâdeddin Bidlîsî‟nin eserinde konu edilmeyen Ġznik‟te yapılan çini sanatından söz etmektedir.

87

Bidlîsî‟nin dokuzuncu destanda naklettiği Tarakçı Yenicesi, Göynük, Muturnu Kaleleri ve beldelerinin fethi hadiselerini Hoca Sâdeddin eserinde aktarırken HeĢt BehiĢt‟ten yararlanarak kaleme aldığı görülmektedir. Ancak Bidlîsî fetih tarihini 732 (1331/1332) Ģeklinde zikrederken Sâdeddin 738 (1337/1338) senesini vermektedir. Bu kale ve beldelerin ele geçirilmesi hikâyesi ardından her iki eserde de Gemlik Kalesi‟nin fethi ve diğer baĢlık altında Bursa‟daki mescid-i caminin tamiri ve medrese, hankâh, ribat ile ek binaların inĢası konuları aynı Ģekilde aktarılmaktadır.

Tâcü‟t-Tevârîh ve HeĢt BehiĢt‟te Karasi Ġli‟nin ele geçirilmesinin anlatıldığı bölümlerde Aclan Bey‟in vefatı ardından oğlunun Karasi Ġli‟ne hâkim olması, Karasi Ġli erkânı ve tebaasının Orhan Bey‟in yanında bulunan Aclan Bey‟in oğlu Dursun Bey‟in baĢa geçmesini istemeleri, Konlusus ve Ġlenus‟un alınması, Kirmasiyye ve Mihalici bölgelerinin zimmet ehli olarak Orhan Gazi‟nin eline geçmesi, Ulubad tekfurunun itaatini bildirmesi, Orhan Gazi‟nin Balıkesri‟ye yürümesi, Dursun Bey‟in kardeĢi tarafından öldürülmesi, Aclan Bey‟in oğlunun Orhan Gazi‟den af dilemesi ve Bursa‟ya gönderilmesi, Süleyman PaĢa‟nın buraya vali olarak tayin edilmesi ve Ulubad tekfurunun taĢkınlık yapması sonucu dârü‟l-Ġslâm‟a dâhil edilmesi hususları sırasıyla iĢlenmektedir. Ġki eser arasındaki farklılık ise Hoca Sâdeddin‟in Konlusus ve Ġlenus yerine Kutleyus ve Anleyos Ģeklinde kalelerin isimlerini zikretmesidir. Ayrıca Hoca Sâdeddin Aclan Bey‟in oğlunun Bursa‟ya gönderilmesinden iki yıl sonra taun hastalığına duçar olarak vefat ettiği bilgisini de eklemektedir. Bilîsî‟nin on üçüncü destanda naklettiği Armudili ve Anahor Kaleleri dâhil diğer kalelerin fethi hadiseleri ise Hoca Sâdeddin‟nin eserinde bulunmamaktadır.

Bidlîsî‟nin on dördüncü destanda bahsettiği dünyadaki iklimler konusu dıĢında Rum Ġli coğrafyasını tanıttığı bölümü Hoca Sâdeddin kısaca söz ederek özetlemiĢtir. Bidlîsî‟nin on beĢinci destanda anlattığı Süleyman PaĢa‟nın Rum Ġli‟ne geçiĢi hikâyesi Tâcü‟t-Tevârîh‟te muhtasar haline getirilerek verilmiĢtir. Ġki eserde de benzer anlatımlarla bahsedilen hadiseler Ģunlardır: Balıkesri‟nin Aydıncık kasabasının Belkıs‟ın tahtgâhı olduğu rivayeti, Ece Bey, Gazi Fazıl ve Evrenos Bey ile müĢavereyle bir gece Rum Ġli‟ye geçerek bir kâfirin Süleyman‟a getirilmesi ve rehber olması, Rum Ġli‟ne çıkarak Cebeni Kalesi‟nin zapt edilmesi, Anadolu‟dan

88

asker getirilmesi, Ece Bey‟in Bolayır ile Ağce Limanı‟ndaki kâfirlere ait gemileri yakması ve AyaĢloniyye Kalesi‟nin fethi. Hoca Sâdeddin Aydıncık kasabası yerine Edincik, Cebeni Kalesi yerine Çimni ve AyaĢloniyye Kalesi yerine Aya Silonya Ģeklinde isimleri zikretmektedir.

Bidlîsî‟nin on altıncı destanda hikâye ettiği Konurhisar hâkimi Kalokonya‟nın Ġslam askerlerine karĢı baĢarısız olması ile kalenin fethi, Süleyman PaĢa ile serdarlarının giydiği Mevlevî derviĢlerinin külahı ve Gelibolu havalisi, Megalkara, Ġpsala, Hayrabolu, Corlu Ģehirlerinin ele geçirilmesi hadiseleri Tâcü‟t-Tevârîh‟te benzer ifadelerle kaydedilmiĢtir. Ancak Hoca Sâdeddin Ģehrin ismini Megalkara yerine Malkara Ģeklinde nakletmektedir.

Bidlîsî‟nin on yedinci destanda hikâye ettiği kâfirlerin Müslümanları Rum Ġli‟nden atmak amacıyla birlik oluĢturmaları, ġehzade Süleyman‟ın at üzerinden düĢerek vefat etmesi, kâfirlerin hücum etmesi ve mucize sonucu yenilmeleri hadiselerini Hoca Sâdeddin aynı nakil sırasıyla fakat birkaç ufak farklılıkla anlatmaktadır. Bidlîsî Süleyman PaĢa‟nın öleceğini yakın hissetmesi üzerine mücahit gazilere konuĢma yaptığını söylerken Hoca Sâdeddin Süleyman PaĢa‟nın kâfirlerin saldırı gerçekleĢtirme hazırlığı içinde olduklarını öğrenmesinin ardından beylere asla geri çekilmemeleri hususundaki öğüt veren nutkunu yazmaktadır. Süleyman PaĢa‟nın vefatının sebebi ise Bidlîsî‟nin eserinde atın ayağına bir kekliğin dolanması sonucu at ve Ģehzadenin yere düĢmesi Ģeklinde anlatılırken Hoca Sâdeddin‟in eserinde atın ayağına dal takılması sonucunda devrildiği ifadesi yer almaktadır.

Bidlîsî‟nin son destanda bahsettiği Süleyman PaĢa‟nın vefat haberinin Orhan Gazi‟ye ulaĢması ve Gazi Murad‟ı Bursa‟ya tayin ettikten sonra Orhan Gazi‟nin Hakk‟ın rahmetine kavuĢması hadiseleri Tâcü‟t-Tevârîh‟te de aynı Ģekilde geçmektedir. Hoca Sâdeddin, söz edilen bu hususları anlattığı bölümün sonunda Ġdrîs-i Bidlîsî‟nin Orhan Gazi‟nin kırk bir yıl hâkimiyet sürdüğü ifadesine karĢı çıkarak bunun otuz beĢ yıl olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Muslihiddin Lârî‟nin Mir‟atü‟l-Edvâr ve Mirkatü‟l-Ahbâr adlı eserini muhtasar halinde tercüme eden Sâdeddin, Larî‟nin eserinde yazan Orhan Gazi‟nin vefat tarihi, saltanat ve ölüm süresi malumatını eleĢtirerek yanlıĢ ve çeliĢki içinde olduğunu dile getirmektedir.

89

Hoca Sâdeddin eserinin pek çok yerinde Mevlânâ Ġdrîs veya HeĢt BehiĢt isimlerini zikrederek ana kaynağına atıfta bulunmuĢtur. Bu bakımdan Tâcü‟t-tevârîh için bazı araĢtırmacılar HeĢt BihiĢt‟in bazı yerlerinin kısaltılarak yapılmıĢ bir tercümesi, hatta bir kopyası olduğunu belirtmiĢlerdir198. Öyle görülüyor ki Bitlisî‟nin

eserindeki süslü ifadeler çıkarıldığında geri kalan bilgiler Tâcü‟t-tevârîh ile önemli ölçüde örtüĢmektedir.

Hoca Sâdeddin HeĢt BehiĢt‟in dilini muğlak ve anlaĢılmaz bulmasına rağmen Türkçe yazdığı Tâcü‟t-Tevârîh‟i de Bidlîsî‟nin eseri gibi Arapça-Farsça tamlamalar, ayet-i kerime, hadis-i Ģerif, atasözleri, mısra, beyit ve manzume parçalarıyla bezeyip hadiseleri süslü, ağır ve külfetli bir üslupla kaleme alarak seçkin gruba seslenen bir anlayıĢla kaleme almıĢtır199. Ġki eser sadece üslup bakımından birbirine benzer

olmayıp tertip tarzı ve olay örgüsü açısından da çok benzerdir. Aktarılan hadiselere bakıldığında ise yukarıda saydığımız birkaç farklılık dıĢında verilen bilgiler neredeyse aynıdır. Ġki eserinde Orhan Gazi dönemi hadiseleri karĢılaĢtırıldığında Hoca Sâdeddin‟in Tâcü‟t-tevârîh‟i kaleme alırken Bidlîsî ile ortak kaynaklardan yararlandığını göz ardı etmeden temel kaynak olarak HeĢt BehiĢt‟i kullandığı ve hatta bu eseri muhtasar hale getirdiği söylenbilir.

2.1.2.5.3. Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi’nin Kitâbü’t-Târîh-i