• Sonuç bulunamadı

ÂĢıkpaĢazâde‟nin Menâkıb-ı Âl-i Osman‟ı

2.2. HEġT BEHĠġT

2.1.2. Muhtelif Bakımlardan HeĢt BehiĢt

2.1.2.4. Kaynakları Bakımından HeĢt BehiĢt

2.1.2.4.1. ÂĢıkpaĢazâde‟nin Menâkıb-ı Âl-i Osman‟ı

Osmanlı hanedan tarihini bir bütün olarak kaleme alan ÂĢıkpaĢazâde, Menâkıb-ı Âl-i Osman adlı eserinin giriĢinde Orhan Gazi‟nin imamı Ġshak Fakih‟in oğlu YahĢi Fakih‟in Sultan Bayezid dönemine kadarki hadiseleri konu edindiği fakat bugün elimizde bulunmayan Osmanlı hanedanı tarihini okuduğunu ve eserini de sözlü kaynaklardan dinledikleriyle birlikte YahĢi Fakih‟in eserine bağlı kalarak kaleme aldığını belirtmektedir186

. Bidlîsî‟nin Orhan Gazi dönemini anlattığı ikinci ketibede dönemin âliminden nakleden ÂĢıkpaĢazâde‟yi kaynak olarak kullanmamıĢ olması mümkün gözükmemektedir. Nitekim ÂĢıkpaĢazâde‟nin verdiği özgün bilgiler HeĢt BehiĢt‟in ikinci ketibesinde yer aldığı görülmektedir.

Bidlîsî‟nin hilafet ve sultanlık hikmeti üzerine kaleme aldığı talî„a‟sı, Orhan Gazi‟nin Ģekli ve övgüye değer vasıflarını anlattığı birinci mukaddimesi ve Orhan Gazi‟nin cülusu ile muasırı olan Ġran ve Turan memleketlerinin hallerini aktardığı ikinci mukaddimesinin konuları, ÂĢıkpaĢazâde‟nin tüm padiĢahların dönemlerini sadece bir kitapta toplaması ve fetih ile önemli hadiseleri konu almayı amaçlaması

186 ÂĢıkpaĢazâde (2013). Âşıkpaşazâde Tarihi [Osmanlı Tarihi (1285-1502)]. (Haz. Necdet Öztürk). Ġstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınevi, s. 3.

72

sebebiyle Menâkıb-ı Âl-i Osman‟da yer almamaktadır. ÂĢıkpaĢazâde‟nin dili ve üslubunun sade olmasına karĢın Bidlîsî‟nin hem her padiĢah için ayrı bir ketibe teĢkil etmesi hem de inĢa tarzını Timurî tarih yazımına benzetmesi sebebiyle Bidlîsî‟ye bu konular hakkında ayrı birer bölüm yazma imkânı tanımaktadır.

Bidlîsî Bursa muhasarası, fethe giden süreci ve fethi birinci ketibenin son destanında ayrıntılı bir Ģekilde aktarmaktadır. Ġkinci ketibenin birinci destanında da Bursa fethinin gerçekleĢmesini ve Bursa tekfurunun akıbetini kısaca vermektedir. ÂĢıkpaĢazâde bu fethi yirmi üçüncü bâbda aktarmaktadır. Bidlîsî, bu özet mahiyetinde verdiği bilgilerin ardından ikinci destanda Bursa‟nın saltanat merkezi olarak tercih edilme sebepleri, Ģehrin ziraat ve ticaret kazancı, gemi taĢımacılığı imkânı, PınarbaĢı, Kaplıca ile ipek böcekçiliği ve Bursa‟nın Osmanlı hanedanı tarafından mamur hale getirilmesi konularını iĢlemektedir. Ancak bu bahisler ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde bulunmamaktadır. ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserindeki yirmi dördüncü bâbda geçen Osman Gazi‟nin Orhan‟a vasiyeti konusu ise HeĢt BehiĢt‟in birinci ketibesinde Osman Gazi‟nin vefatı hususunun anlatıldığı son bölümde yer almaktadır. Bunun dıĢında HeĢt BehiĢt‟in ikinci ketibenin üçüncü destanında anlatılan Gazi Murad‟ın doğumu konusu için ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde ayrı bir bölüm tahsis edilmemiĢtir.

Bidlîsî, dördüncü destana birinci ketibede iĢlediği Osman Gazi dönemi fethedilen Bolu, Konkurpay, Akyazı, Muturnu, Kandıra, Ermeni Pazarı ile Ayân köyünün fethi ve Konur Alb, Ağca Hâce, Abdurrahman Gazi ile KaraceyĢ‟in gaza faaliyetleri konularını kısaca özetleyerek girizgâh yapmıĢtır. Birinci ve ikinci ketibe üzerinde çalıĢma yapan Mehmet ġükrü yukarıdaki konulara istinaden Bidlîsî ile ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserlerindeki vaka sıralamasını dördüncü destan ve yirminci bâbdan baĢlatmıĢtır. Ancak dördüncü destanın esas konusu, Ağca Hâce ve Konur Alb‟in Samandıra Kalesi‟ni ele geçirmeleri ve tekfurunun akıbetidir. Bu sebeple olayların nakil sırasının ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinin yirmi beĢinci bâbından Bidlîsî‟ninkisinin ise dördüncü destanından itibaren birbiriyle paralel olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.

Bidlîsî‟nin eserinin beĢinci destanında anlattığı Aydos Kalesi‟nin hikmetli bir rüya sonucu ele geçirilmesi hikâyesi ÂĢıkpaĢazâde Tarihi‟nin yirmi altı ve yirmi

73

yedinci bâbında yer alıp aktarılan hikâye büyük benzerlik göstermektedir. Bidlîsî, ġeyh Edebali‟nin Osman Bey‟in vefatından sonra öldüğünü belirtirken ÂĢıkpaĢazâde ġeyh Edebali‟nin önceden vefat ettiğini söylemektedir. ÂĢıkpaĢazâde eserinin yirmi dokuzuncu bâbında Osman Bey‟in iki oğlu arasındaki miras dağılımını konu almıĢtır. Bidlîsî ise bu konuyu Orhan Gazi‟nin övülmüĢ hasletlerini anlattığı birinci mukaddimenin ardından ikinci mukaddimede konu edinmiĢtir. ÂĢıkpaĢazâde Beğ Sarayı‟ndan söz ederken Bidlîsî bu binanın adını zikretmez. Yine verilen bilgilerdeki bir baĢka farklılık, Bidlîsî Orhan Gazi‟nin devlet iĢlerinde yardımcı olması için veziri olması teklifini Alaeddin PaĢa‟nın kabul ettiğini belirtirken ÂĢıkpaĢazâde Alaeddin PaĢa‟nın bu teklifi kabul etmeyip Kite Ovası‟ndaki Fodura köyünde hayatına devam ettiğini söylemesidir.

Bu bölüme kadar Bidlîsî ile ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserlerindeki olay sıralamasının kimi yerde birbirine mutabık olması kimi yerde ise mutabık olmamasının sebebi ÂĢıkpaĢazâde‟nin Orhan Gazi‟nin padiĢahlığını otuzuncu bâbdan itibaren anlatmaya baĢlaması ve bundan önceki anlattığı vakaları Orhan Gazi‟nin Ģehzadelik dönemiyle alakalı görmesinden kaynaklanmıĢ olmalıdır. Ġki eserin de bundan sonraki bölümlerin içeriği genel itibariyle paralel gitmektedir.

Bidlîsî‟nin eserinin altıncı ketibesindeki Ġznikmid Ģehrinin fethi konusu ÂĢıkpaĢazâde Tarihi‟nde otuzuncu bâbda aktarılmaktadır. Hadiseler benzerlik taĢısa da ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde yer almayan Ġznikmid‟in coğrafi konumu, fizikî yapısı, Ģehrin tarihinden kısa notlar ve bölgenin ticari metaı olan ağaçlardan Bidlîsî detaylı bir Ģekilde bahsetmiĢtir. Ġstanbul tekfurunun cüzzamlı kızının Balakova tepeciğindeki kaynar su ve balçıktan Ģifa bulması, Bî-nevâ Baba ve Ġznikmid‟in çevresinde yer alan Hereke Kalesi‟nin kuĢatılması sırasında TimurtaĢ Bey‟in babası Ali Bey‟in gazi oluĢu hikâyesi de ÂĢıkpaĢazâde‟nin tarihinde bulunmamaktadır.

ÂĢıkpaĢazâde eserinin otuz birinci bâbında bey ve askerlerin baĢlıkları ve orduda yaya bölüğünün kurulması konularından kısaca bahseder. Bidlîsî yedinci destanında bu bahisleri ve para basma konusunu iĢler; ancak basılan sikkenin Ģekli, karar kılınan baĢlığın Ģemaili, daha sonra baĢlık için yapılan değiĢiklikler, gayr-i Müslimlerden ve Türklerden oluĢan yaya bölüğü, bunların yevmiyeleri, süvari grubu,

74

tımar tahsisi, mükellefiyetleri ile muaf oldukları vergiler ve askerî düzen konularını meseleye dâhil ederek söz edilen bahisleri çok daha ayrıntı bir Ģekilde ele almıĢtır.

Ġznik fethi ve kurulan medreseyi Bidlîsî sekizinci destanında, ÂĢıkpaĢazâde ise otuz iki ve otuz üçüncü bâblarında anlatmaktadır. Ancak Bidlîsî‟nin eserinde geçen fetih öncesi Targan Kalesi‟nin inĢa edilmesi, Ġstanbul tekfurunun Ġznik Ģehrine yardım amacıyla gazilerin üzerine gerçekleĢtireceği gece baskını planının iĢlememesi ve gazilerin pusularına düĢmeleri ve Ġznik‟in bu zafer ardından fethedildiği malumatı ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde geçmemektedir. Ayrıca Bidlîsî, Ġznik‟in gölünden, onun suyu ve bereketinden, gölün içindeki kadim Ģehirden de söz etmektedir.

Bidlîsî‟nin eserinin dokuzuncu destanı ile ÂĢıkpaĢazâde‟nin tarihinin otuz dördüncü bâbında Tarakçı Yenicesi, Göynük, Muturnu Kaleleri ve beldelerinin fethi anlatılmaktadır. Bidlîsî ayrıca Tarakçı Yenicesi‟ndeki tarakçılık ve kaĢıkçılık zanaatından da bahsetmektedir. ÂĢıkpaĢazâde‟nin söz etmediği fetih tarihini de vermektedir. ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde bulunan Orhan Gazi‟nin Ģehzade Murad‟a Bursa sancağını verdiği bilgisi ise Bidlîsî‟nin ikinci ketibesinde yer almamaktadır. Bidlîsî‟nin onuncu destanda anlattığı Gemlik Kalesi‟nin fethi ve on birinci destanda bahsettiği Bursa‟daki mescid-i caminin tamiri ve medrese, hankâh, ribat ile ek binaların inĢası konuları ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde bulunmamaktadır.

Bidlîsî on ikinci destanda Aclan Bey‟in vefatından sonra Karasi Ġli‟nin durumu, kardeĢler arasındaki mücadele ve Orhan Bey‟in bölgeye hâkim olması, Konlusus ve Ġlenus‟un alınması, Kirmasiyye ve Mihalici bölgelerinin zimmet ehli olması, Karasi Ġli‟nin Süleyman PaĢa‟ya bırakılması, Ulubad‟ın alınması konularını iĢlemektedir. ÂĢıkpaĢazâde bu konuları otuz beĢ, otuz altı ve otuz yedinci bâblarda aktarmaktadır. Bidlîsî‟nin eserinde geçen Konlusus ve Ġlenus Kalelerinin yerine ÂĢıkpaĢazâde bu kaleler için Biliyüz ve Ablayund isimlerini kullanmaktadır. Yine Bidlîsî bu vakaların tarihi olarak 737 (1336/1337) senesini verirken ÂĢıkpaĢazâde 735 (1334/1335) tarihini vermektedir. Bidlîsî, Karasi Ġli‟nin devlet ricalinden olan Hacı Ġlbeyi, Gazi Fazıl, Ece Bey ve Evrenos Bey gibi önemli isimleri de zikretmektedir.

75

Bidlîsî‟nin eserinin on üçüncü destanında Armudlu vilayetindeki Anahor Kalesi dâhil diğer kalelerin fethi ile bölgenin ele geçirilmesi anlatılmaktadır. Bu fetihler ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde yer almamaktadır. Buna karĢın ÂĢıkpaĢazâde‟nin otuz sekizinci bâbında aktardığı Geyikli Baba hikâyesinden ise Bidlîsî bahsetmemektedir.

Bidlîsî on dördüncü destanda Rum Ġli fethini anlatmaya baĢlamadan önce iklimlerden söz ederek konuya giriĢ yapmıĢtır. Ardından Rum Ġli‟nin dâhil olduğu iklimden bahsedip betimlemeler ve Ģiirlerle buranın adeta fiziki haritasını çizmiĢtir. Bölgedeki önemli Ģehirlerden ve nebatî ile madenî çeĢitliliğinden de söz etmiĢtir. Kaleme alınan bu bilgiler özgün değerde olup ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde yer almamaktadır. Bidlîsî‟nin bu destandan sonra on beĢinci destanda anlattığı Süleyman PaĢa‟nın Rum Ġli‟ne geçiĢi, Cebeni ve AyaĢlonya Kaleleri‟nin fethi konularını, ÂĢıkpaĢazâde otuz dokuzuncu bâbda aktarmaktadır. Her iki anlatım arasında birkaç hadise, isim ve sayı bakımından farklılıkları söz konusudur.

Bidlîsî on altıncı destanda Konurhisar ve Gelibolu fethini aktardıktan sonra Hayrabolu ve Tekür Dağı bölgesinin fethinden bahsetmektedir. ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde bu sıralama tam tersi olup bu hususlar kırk ve kırk birinci bâblarda konu edilmiĢtir. ÂĢıkpaĢazâde‟nin Konurhisar ve Gelibolu fethini farklı ve daha detaylı anlattığı görülmektedir. Bidlîsî‟nin anlattığı Gelibolu‟nun coğrafi konumu ve bu konumun sağladığı üstünlük ise ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde yer almamaktadır. Ayrıca Bidllîsî, Rum Ġli bölgesinde fethedilen Megalkara, Ġpsala gibi yer isimlerini de zikretmektedir. ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde geçen Bidlîsî‟nin eserinde yer almayan bilgi ise Karasi vilayetine gelmiĢ olan göçer Arap evlerinin Rum Ġli‟ne geçirilmesidir. Bidlîsî Gelibolu bölgesine geçiĢ tarihini 759 (1357/1358) olarak verirken ÂĢıkpaĢazâde 758 (1356-1357) senesi olarak vermektedir.

Bidlîsî on yedinci destanda Kostantiniyye, Selanik, Mora, Ağriboz ve Frenklerin Rum Ġli‟ndeki Türklerin üzerine yürümek için birlik oluĢturduğu sırada ġehzade Süleyman PaĢa‟nın atın üzerinden düĢerek vefat etmesini, gerçekleĢen mucize sonucunda kâfirlerin mağlup olmasını konu edinmiĢtir. On sekizinci destanda Süleyman PaĢa‟nın vefat haberinin Orhan Gazi‟ye ulaĢmasını ve Murad Gazi‟nin Bursa‟ya gelmesi ardından Orhan Gazi‟nin vefatını anlatmaktadır. ÂĢıkpaĢazâde kırk

76

ikinci bâbında bu konulardan sadece Süleyman PaĢa‟nın vefatından bahsedip kırk üçüncü bâbında Murad Gazi‟nin Bursa‟ya teveccüh ettiğini bildirmektedir. Bidlîsî Orhan Gazi‟nin vefat tarihini 761 (1359/1360) olarak verirken ÂĢıkpaĢazâde Orhan Gazi‟nin Süleyman PaĢa‟dan iki ay sonra vefat ettiğini söyleyerek bu hadise için 758 (1356/1357) tarihini zikretmektedir.

Ġki eserde anlatılan hadiseler bazı farlılıklar, eksiklik ve fazlalıklar dıĢında dördüncü destan ile yirmi beĢinci bâbdan itibaren olayların tertip sırası yönüyle büyük benzerlik göstermektedir. ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserinde olaylar özet Ģeklinde anlatılmaktayken Bidlîsî‟nin eserinde çok daha detaylı aktarılmaktadır. Bu durum bâb ve destanların baĢlıkları için de geçerlidir. Ayrıca Bidlîsî‟nin eserinin ikinci ketibesinde ÂĢıkpaĢazâde Tarihi‟nde yer almayan hadiselerin anlatıldığı destanlar da bulunmaktadır. Ġki eserde de bahsedilen vaka ve durumlar hakkında yazılmıĢ Ģiirlerle doludur. Kanımızca Bidlîsî ÂĢıkpaĢazâde‟nin eserini görmüĢ ve kaynak olarak yararlanıp eksik ve yanlıĢ bulduğu bilgileri düzelterek eserine eklemiĢtir.