• Sonuç bulunamadı

Nakil: Kasımi’nin Mehasin’ut Tevil adlı tefsirinde geçen bazı ibareler:

Bu nakillerden sonra geriye üç tane nakil kalmaktadır.

Bunlardan birisi İbn Hazm’a, birisi de İbn Kayyım’a ait olup ikisi de Nisa: 65 ayetinin tefsiriyle alakalı olduğundan dolayı bu iki nakli en son alacağız ve bu suretle tahkim meselesinin mahiyetini bir kez daha ortaya koyarak meseleyi özetlemeye gayret edeceğiz. O yüzden şu anda sadece geriye kalan diğer nakil üzerinde duracağız.

5. Nakil: Kasımi’nin Mehasin’ut Tevil adlı tefsirinde geçen bazı ibareler:

ﺮﻔﻜﻟﺎ� تﻮﻏﺎﻄﻟا اﺬه ��إ ﻢﻛﺎﺤﺘﻟا نﻮ�ﻳ نأ ﺐﺠﻳ :يى�ﺎﻘﻟا لﺎﻗ .

20 Teysir’ul Aziz’il Hamid, Süleyman bin Abdillah al’uş Şeyh, sf 480-481, Thk: Zuheyr eş-Şaviş, Mekteb’ul İslami, 1423/2002

46 Ebu Ubeyde’nin Mahkeme Konusunda Yaptığı Tedlîs ve Hilelerin İzahı

لوﻷا :ﻩﻮﺟو ﮫﻴﻠﻋ لﺪ�و .ﺮﻔﻛ ﻢﻠــﺳو ﮫﻴﻠﻋ ﷲ ��ــﺻ ﺪﻤﺤﻣ ﻢﻜﺤﺑ ﺎــﺿﺮﻟا مﺪﻋو -

ﮫﻧأ

�ﺎــﻌ�

ﻢﻛﺎــﺤﺘﻟا ﻞــﻌﺠﻓ ِﮫ ِــﺑ اوُﺮ ُﻔْﻜَﻳ ْنَأ اوُﺮِﻣُأ ْﺪَــﻗَو ِتﻮُﻏﺎﱠــﻄﻟا �َ�ِإ اﻮُﻤَﻛﺎــﺤَﺘَﻳ ْنَأ َنوُﺪــ�ِﺮُﻳ لﺎــﻗ � ﺮﻔﻜﻟا نأ ﺎﻤﻛ .�ﺎﺑ ﺮﻔﻛ تﻮﻏﺎﻄﻟﺎﺑ نﺎﻤﻳﻹا نأ ﻚـــــــــــــﺷ ﻻو .ﮫﺑ ﺎﻧﺎﻤﻳإ نﻮ�ﻳ تﻮﻏﺎﻄﻟا ��إ

ﻲ�ﺎـــﺜﻟا .�ﺎـــﺑ نﺎـــﻤﻳإ تﻮﻏﺎـــﻄﻟﺎـــﺑ َﺣ َنﻮُﻨ ِﻣْﺆُﻳ ﻻ َﻚ ِّـــ�َرَو ﻼ َﻓ :��ﺎـــﻌ� ﮫـــﻟﻮﻗ -

ﺎـــﻤﻴِﻓ َكﻮ ُﻤ ِ ّﻜَﺤُﻳ ىﱠ�

ًﺎﻤﻴ ِﻠ ْـــــــﺴ َ� اﻮُﻤِّﻠ َـــــــﺴُيَو :ﮫﻟﻮﻗ ��إ ... ْﻢُ�َ�ْﻴَﺑ َﺮَج َـــــــ�

:ءﺎـــــــﺴنﻟا] . ﻢﻟ ﻦﻣ ��ﻔﻜﺗ �� ﺺﻧ اﺬهو ، [ 65

ﻢﻠﺳو ﮫﻴﻠﻋ ﷲ ��ﺻ لﻮﺳﺮﻟا ﻢﻜﺤﺑ ضﺮﻳ

“ Kadı dedi ki; Tâğutların huzurunda muhakeme olma-nın bir küfür gibi; Hz. Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sel-lem'in hükmüne razı olmamanın ise bir küfür olması gere-kir. Buna şunlar delalet eder:

a) Allah Teâlâ, 'Onlar onu inkâr etmekle emrolunduk-ları halde, yine de tağutun huzurunda muhakeme olun-malarını İsterler" buyurmuş ve tâğutun huzurunda muha-keme olunmayı, ona iman saymıştır. Hâlbuki nasıl tâğutu inkâr etme Allah'a iman manasına geliyorsa, tâğuta iman etmenin de Allah'ı inkâr manasına geleceğinde şüphe yoktur.

b) Hak Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Öyle değil rabbine andolsun ki onlar, aralarında çe-kiştikleri şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiç bir sıkıntı duymadan, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”21

Bu, Allah'ın Rasûlü’nün hükmüne razı olmayanların kâfir sayılacakları hususunda bir nasstır."22

21 Nisa, 65

22 Bkz. Razi tefsiri, 10/121

ﮫﻠﺘﻗو ﺮﻤﻋ ﻞﻌﻓ ﻦﻣ درو ﺎﻣو .ﺮﻔﻛ ﮫﻤﻜﺤﺑ ضﺮﻳ ﻢﻟ ﻦﻣ نأ ��ﻋ لﺪﺗو :ﻢﻛﺎح�ا لﺎﻗ لﺪﻳ ﻖﻓﺎﻨﳌا.ﺔﻳد ﻻو ﮫﻴﻓ صﺎﺼﻗ ﻻ .رﺪه ﮫﻣد نأ ��ﻋ ﻢﻜﺤﺑ ﺎﻤهﺪﺣأ يى�ﺮﻓ ﺮﻣأ �� نﻼﺟر ﻢﻛﺎﺤﺗ اذإ :لﺎﻘﻳ نأ ﻮهو .عﺮﻓ ﺎﻨهﺎهو ﻰ�أو ن�ﻤﻠﺴﳌا. ﺎﺿر ﻚﻟذ �� نﻷ .ﺮﻔﻜﻳ ﮫﻧﺈﻓ .ةﺪﺣﻼﳌا ﻢﻛﺎﺣ ��إ ﺔﻤﻛﺎح�ا ﺐﻠﻃو .ﻲ�ﺎﺜﻟا ةﺮﻔﻜﻟا رﺎﻌﺸ�

Hâkim dedi ki; bu delalet ediyor ki onun hükmüne razı olmayanlar kâfirdir. Ömer’in fiilinden varit olan ve müna-fığı öldürmesi delalet ediyor ki, onun kanı heder olmuştur ne kısas gerekir ne de diyet.

Burada bir fûru daha vardır ki; şöyle denir; eğer iki kişi bir işte ihtilaf ederse ve ikisinden biri müslümanların hükmüne razı oluyor, ikincisi de eğer bundan yüz çevirip mülhidlerin hâkimine muhakeme talep ediyor ise bu-nunla tekfir edilir. Çünkü burada kâfirlerin şiarlarına rıza vardır.”23

Bu nakil Cemaleddin el-Kasımi’nin “Mehasin’ut Te’vil” adlı tefsirinden alınmıştır. Kasımi el-Kadi demiştir ki diye başlayan sözleri ise Razi tefsirinden iktibas etmiştir. Biz Razi tefsirinde geçen bu ibareler üzerinde daha önce durmuştuk. Burada ben-zer açıklamaları yeri geldiği için özetle tekrar etmek istiyoruz.

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki Fahruddin er-Razi, Eş’ari kelamcılarından olup Allah’ın isim ve sıfatlarını te’vil etmesi vb. bazı meselelerde Ehli sünnete muhalefet etmiştir. Ancak onun böyle olması bizzat dinin aslı olan meselelerde hata et-mesini gerektirmez. Bilakis onun bu ayetin tefsirinde el-Kadı ünvanlı bir zattan –ki Ebu Ubeyde’nin Kadı İyad diye bahsettiği bu zatın Kadı Ebu Ya’la el-Hanbeli olduğu söylenmektedir-

23 Cemaleddin el-Kasımi, Mehasin’ut Tevil, 3/196

48 Ebu Ubeyde’nin Mahkeme Konusunda Yaptığı Tedlîs ve Hilelerin İzahı

yaptığı nakil belki de tağuta muhakemenin küfür oluşu husu-sunda âlimlerden gelen en sarih ibarelerden birisidir. Zira ba-zıları Allah Rasûlü’nün hükmüne itiraz etmenin küfür oldu-ğunu idrak ettikleri halde, tağuta muhakemenin küfür oluşunu idrak edememektedirler. Bundan dolayı zahirde Allah Rasûlünü tasdik eder gibi görünen bir kimsenin sırf tağuta mu-hakeme olduğu için kâfir olmasının sebebini bir türlü anlaya-mazlar. Hâlbuki Razi’nin de beyan ettiği gibi bir kimsenin ta-ğuta muhakeme olması, ona iman ettiğini gösterir. Tata-ğuta iman etmeyen birisi onun hükmünü kabul etmez. Tağuta iman ise Allah’a imanla bir arada olmaz. Dolayısıyla tağuta muha-keme olan birisi Allah’a iman etmediğini, yani kâfir olduğunu ortaya koymuştur. Razi’nin bu açıklamaları başka âlimlerin yaptığı açıklamalara da muvafıktır. Allaha hamdolsun.

Âlimlerin eserlerinden birtakım ibareleri, önünü arkasını, siyakını sibakını gözetmeksizin tabiri caizse cımbızla çekip sonra da delil diye sunmak ilmi hatta insani bir yaklaşım tarzı değildir. Sadece insanların kendilerine tabi oldukları, rine değer verdikleri âlimlere değil; sıradan bir insanın sözle-rine dahi bu şekilde zulmedilmez. Diyelim ki okuyucu, Razi’nin sözünden ilk etapta tağuta muhakemenin bizzat küfür değil de küfre benzeyen bir fiil olduğunu kasdettiği vehmine kapılsa bile hemen ardından yaptığı açıklamalar Razi’nin muradını açık bir biçimde ortaya koymaktadır:

“Allah Teâlâ, 'Onlar onu inkâr etmekle emrolunduk-ları halde, yine de tağutun huzurunda muhakeme olun-malarını İsterler" buyurmuş ve tâğutun huzurunda muha-keme olunmayı, ona iman saymıştır. Hâlbuki nasıl tâğutu inkâr etme Allah'a iman manasına geliyorsa, tâğuta iman etmenin de Allah'ı inkâr manasına geleceğinde şüphe yoktur.”

Böylece anlaşılmış oldu ki “Razi’nin küfür gibidir” sözün-den murad, bizzat küfrün kendisidir manasındadır. Teşbih (benzetme) her zaman birbirine benzetilen şeylerin aynı ol-masını gerektirmediği gibi her zaman için birbirlerinden farklı olmasını gerektirmez. Tıpkı Allah-u Teâlâ’nın şu kavlinde ol-duğu gibi:

َﻦ َﻣآ ﺎ َﻤ َﻛ ُﻦ ِﻣْﺆُﻧ َ أ اﻮ ُ

ﻟﺎَﻗ ُسﺎﱠﻨﻟا َﻦ َﻣآ ﺎ َﻤ َﻛ اﻮُﻨ ِﻣآ ْﻢُه َ

ﻟ َﻞﻴِﻗ ا َذ ِ� َو ُﻢ ُه ْﻢ ُ� ﱠ� ِإ ﻻ َ َ

أ ُءﺎ َه َﻔ ﱡﺴﻟا

َنﻮ ُﻤَﻠْﻌَ� َ

ﻻ ْﻦ ِﻜ ﻟ َو ُءﺎ َه َﻔ ﱡﺴﻟا َ

“Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz! derler.”24

Bu ayeti kerimede aynı teşbih edatı olan َك (gibi) kullanıl-mıştır. Fakat burada münafıklardan taleb edilen şeyin sahabe-nin imanının bir benzeri değil, aynısı olduğu aşikârdır. Keza başka bir ayeti kerimede:

ًءا َﻮ َﺳ َنﻮُﻧﻮ ُ�َﺘ َﻓ اوُﺮ َﻔ َﻛ ﺎ َﻤ َﻛ َنوُﺮ ُﻔ ْﻜَﺗ ْﻮ ﻟ او ﱡد َو َ

“Onlar istedi ki onların kâfir olduğu gibi siz de kâfir olasınız ve böylece eşit olasınız”25

Burada da aynı benzetme edatı “ke” harfi kullanılmış, an-cak kâfirlerin istediği şeyin küfrün bir benzeri değil ta kendisi olduğu açıktır. Buna dair misaller çoğaltılabilir. Kısacası Razi’nin Kadı Ebu Ya’la’dan naklettiği sözlerde “tağuta muha-keme küfür gibidir” demesi küfürle aynıdır manasına gelir. Kü-für olmadığı halde küfre benzeyen bir fiildir şeklinde ibareyi anlamak sözü siyakından ve sibakından koparmak demektir ki bu hem ilme ihanet, hem de sözün sahibine iftiradır.

24 Bakara: 13

25 Nisa: 89

50 Ebu Ubeyde’nin Mahkeme Konusunda Yaptığı Tedlîs ve Hilelerin İzahı

Kasımi’nin el-Hakim isimli zattan aktardığı ifadelere ge-lince bunun neresinde müşkülat vardır anlamak mümkün de-ğildir. Bilakis bu ifadeler tağuta muhakeme olmanın küfür olma sebebini gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır. O da bunun küfre ve küfrün şiarlarına rıza manasına gelmesidir.

Daha önce de çeşitli vesilelerle izah ettiğimiz gibi tağuta mu-hakeme olmak, İslam dışındaki bir şeriata razı olmak ve o batıl dine iltihak etmek manasına gelir. Bu, amelle gösterilen bir rıza ifadesidir. Ama rızayı tıpkı Mürcie’nin anladığı gibi kalp amellerinden ve bedeni amellerden kopuk bir şekilde sırf iti-kad olarak veya tam bir benimseme olarak anlayan kimseler elbette ki rıza kavramı geçen her cümleyi fasit bir şekilde an-layacaklar ve kişinin yaptığı küfür amelinden memnuniyeti yoksa küfre girmeyeceğini zannedeceklerdir. Günümüzde bir-çokları küfre rıza kavramını bu şekilde anladıklarından dolayı okul, küfür sözleşmeleri hatta askerlik vb. meselelerin küfür oluşunda şüphe etmekte değil midirler? Buradaki mesele aynı mesele; gidilen yol da aynı yoldur. Müfessirin bu sözünün ta-ğuta muhakemenin küfür olmasını –batıl ehlinin anladığı şe-kilde- kalbi rızaya bağlamakla bir alakası yoktur, buna delalet eden hiçbir karine de mevcut değildir.

Eğer bu nakilde geçen “Müslümanların hükmüne çağırdığı halde yüz çevirirse” ifadesinden “Müslümanların hükmüne ça-ğıran kimse olmazsa küfre girmez” şeklinde fasit bir anlam çı-karılıyorsa bu da merduddur. Müfessir sayfalar dolusu yaptığı açıklamalarda tağuta muhakemenin bizzat imanın aslıyla çeli-şen bir küfür fiili olduğunu izah ettiği halde sonra nasıl da dö-nüp bunun ancak İslam mahkemesine çağrıldığı halde yüz çe-viren kimseye has olduğunu söyleyebilir? Bu ancak fesat ehli tarafından bu musanniflere söylettirilmiş bir iftiradır. Günü-müzde birkaç tane sapık tarafından ihdas edilmiş olan ve ta-rihte hiçbir selefi olmayan bir düşünce nasıl olur da asırlar

önce yaşamış kimselere mal edilebilir? Müfessir burada bu an-lattığı şeyi misal olarak vermektedir, hükmü bu örnekle sınır-landırmak için değil! Bunu bu şekilde anlamak ancak kendi uy-durma görüşlerine destek arayan art niyetli tiplerin yapabile-ceği bir iştir, hak arayıcısının işi değildir.

Bütün bunlardan sonra geriye sadece âlimlerin Nisa: 65 ayetiyle alakalı yaptıkları açıklamalar kalmıştır. Biz yazımızın son bölümünde bu ayette zikredilen tahkim meselesinin mahi-yeti ve imanla alakası üzerinde duracağız ki Allah’ın izniyle bu risalede işlediğimiz konunun anahtarını bu mesele teşkil et-mektedir. O yüzden bilhassa bu bölümün dikkatli okunmasını tavsiye ediyoruz. Şimdi söz konusu ayeti kerimede şöyle buyu-rulmaktadır:

“Hayır, Rabbine andolsun ki aralarındaki çekişmelerde seni hakem tayin edip, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sı-kıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman et-miş olmazlar”

Ebu Ubeyde bu hususla alakalı İbn Hazm ve İbn Kayyım'ın sözlerini nakletmektedir:

6. Nakil: İbn Hazm'ın Nisa: 65 Ayetiyle Alakalı Sözü