• Sonuç bulunamadı

Nakil: Şeyh Abdullatif’in sözü:

ﻦﻣ ﻒﻟاﻮــــــــــــــﺴﻟا ﻞهأ ﮫﺑ ﻢﻜﺤﻳ ﺎﻤﻋ ،ﻦﻤﺣﺮﻟا ﺪﺒﻋ ﻦﺑ ﻒﻴﻄﻠﻟا ﺪﺒﻋ :ﺦﻴــــــــــــــﺸﻟا ،ﺎــــــــــــــﻀﻳأ ﻞﺌــــــــــــــﺳو

“Şeyh Abdullatif ibnu Abdurrahman’a soruldu; Bedevi-lerden etrafta var olanların babalarının ve dedelerinin örfleri ve adetleri ile hükmettikleri hakkında soruldu ve denildi ki; Küfür bunlara hüccet ikame edildikten sonra genellenir (ıtlak edilir) mi?

Cevaben dedi ki; Her kim öğretildikten sonra Allah’ın kitabı ve resulünün sünnetinden başkasına muhakeme

30 Ebu Ubeyde’nin Mahkeme Konusunda Yaptığı Tedlîs ve Hilelerin İzahı

olursa işte o kâfirdir. Allah dedi ki; “ Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmez ise işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”

Yine dedi ki; “ Allah’ın dininden başkasını mı istiyorlar.”

Dedi ki; “ O sana ve senden önce indirilenlere iman ettik-lerini iddia edenleri görmedin mi? İşte onlar tağuta mu-hakeme olmak istiyorlar. Oysaki onu red etmek ile emro-lunmuşlardı. Şeytan onları apaçık bir sapıklık ile saptır-mak istiyor.” “ Biz her ümmete Allah’a kulluk edin ve ta-ğuttan sakının diye bir peygamber göndermişizdir.” Bu ve buna benzer manadaki ayetler çoktur.”12

Bedevilerin örf ve adetlere göre hüküm vermesinin küfür olduğu hususu Süleyman bin Sehman’ın sözlerini aktarırken zikri geçmişti. Necd davetine mensup başka bir âlim olan Şeyh Abdullatif ise aynı konuyu zikretmekte, fakat bu ameli işleyen-lerin ta’riften yani hüccet ikamesinden sonra tekfir edileceğini söylemektedir. Bu noktadan hareketle bazıları tağuta muha-keme küfür olmakla beraber hüccet ikamesi gerektiren bir me-sele olduğunu iddia edebilirler. Aşağıda böyle bir iddianın ba-tıl olduğunu izah edeceğiz inşaAllah. Bedevi aşiretlerinin Şeri-atı bırakıp kendi örf ve adetlerine muhakeme olmaları eskiden beri gündemde olan bir konudur. Şeyhûlislâm İbn Teymiyye

(Rahmetullahi Aleyh) bu hususta şöyle demektedir:

ةﺪﺋﺎﳌا ةرﻮﺳ] {نوﺮﻓﺎ�ﻟا ﻢه ﻚﺌﻟوﺄﻓ ﷲ لﺰﻧأ ﺎﻤﺑ ﻢﻜﺤﻳ ﻢﻟ ﻦﻣو}

[ 44 .

ﻦﻤﻓ ،ﺮﻓﺎ� ﻮهﻓ ﮫﻟﻮـــــــــــــﺳر ��ﻋ ﷲ لﺰﻧأ ﺎﻤﺑ ﻢﻜح�ا بﻮﺟو ﺪﻘﺘﻌ� ﻢﻟ ﻦﻣ نأ ﺐ�ر ﻻو ; ﺮﻓﺎــ� ﻮهﻓ ﷲ لﺰﻧأ ﺎــﳌ عﺎــﺒﺗا ��ﻏ ﻦﻣ ﻻﺪــﻋ ﻮه ﻩاﺮﻳ ﺎــﻤﺑ سﺎــﻨﻟا ن�ﺑ ﻢﻜﺤﻳ نأ ﻞــﺤﺘـــــــــــــﺳا ،ﻢهﺮﺑﺎ�أ ﻩآر ﺎﻣ ﺎ��ﻳد �� لﺪﻌﻟا نﻮ�ﻳ ﺪﻗو ،لﺪﻌﻟﺎﺑ ﻢﻜح�ﺎﺑ ﺮﻣﺄﺗ ��و ﻻإ ﺔﻣأ ﻦﻣ ﺎﻣ ﮫﻧﺈﻓ ن�ﺒـــﺴتﻨﳌا ﻦﻣ ��ﺜﻛ ﻞﺑ ،��ﺎﻌ�و ﮫﻧﺎﺤﺒـــﺳ ﷲ ﺎهﻟ�نﻳ ﻢﻟ ي�ﻟا ﻢ��ادﺎﻌ� نﻮﻤﻜﺤﻳ مﻼـــﺳﻹا ��إ

12 Ed Durerus Seniyye 10/426

ﮫــﺑ ﻢﻜح�ا ��ﺒنﻳ يﺬــﻟا ﻮه اﺬــه نأ نوﺮ�و ، ﻢ��ﻓ ن�ﻋﺎــﻄﳌا ﺮﻣاوﺄــ�و ،ﺔــﻳدﺎــﺒﻟا ﻒﻟاﻮـــــــــــــﺴﻛ ﺔﻨﺴﻟاو بﺎﺘﻜﻟا نود .

ﻻإ نﻮﻤﻜﺤﻳ ﻻ اﺬـــــه ﻊﻣ ﻦﻜﻟو ،اﻮﻤﻠـــــــــــــﺳأ سﺎـــــﻨﻟا ﻦﻣ ا��ﺜﻛ نﺈـــــﻓ ،ﺮﻔﻜﻟا ﻮه اﺬـــــهو ﻣﺄـﻳ ي�ﻟا ﻢهﻟ ﺔـ�رﺎـج�ا تادﺎـﻌﻟﺎـﺑ ﻻإ ﻢﻜح�ا زﻮﺠﻳ ﻻ ﮫـﻧأ اﻮﻓﺮﻋ اذإ ءﻻﺆهﻓ ،نﻮﻋﺎـﻄﳌا ﺎـ�� ﺮ

،رﺎﻔﻛ ﻢهﻓ ﷲ لﺰﻧأ ﺎﻣ فﻼﺨﺑ اﻮﻤﻜﺤﻳ نأ اﻮﻠﺤﺘـــــــــــــﺳا ﻞﺑ ،ﻚﻟذ اﻮﻣ��ﻠﻳ ﻢﻠﻓ ﷲ لﺰﻧأ ﺎﻤﺑ ﻢهﺮﻣأ مﺪﻘﺗ ﻦﻤﻛ ،ﻻﺎهﺟ اﻮﻧﺎ� ﻻ�و

“Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir. Bir kimse 'Allah'ın Rasûlü’ne indirdiğiyle hüküm vermenin gerekmediğine inanırsa, kuşkusuz kâfir olur.

Bir kimse de Allah'ın (Celle Celâluhû) indirdiğine uymak-sızın, adalet olarak gördüğü şeylerle hükmetmeyi, helal kabul ederse o da kâfir olur.

Bu gün birçok topluluk, adaletle hükmedilmesini em-rederler. Fakat onların dinine, inancına göre adalet; bü-yüklerinin ve efendilerinin kendi (eksik) -akıllarıyla or-taya koydukları esaslardır. Hatta Müslüman olduğunu ileri sürenlerin çoğu da Allah'ın (Celle Celâluhû) indirmediği ve izin vermediği töre, gelenek ve adetleri uyguluyor ve hükümlerini buna göre veriyorlar. Tıpkı eski bedeviler veya kendisine itaat edilen birtakım emirler gibi... Bunla-rın anlayışında kitap ve sünnetin haricindeki bu tarz hü-kümleri uygulamak münasiptir. Bu ise küfürdür.

İnsanlardan birçoğu zahiren teslim olmakla birlikte başlarındaki kimselerin emrettiği ve yürürlükte olan adetlere göre hükmediyorlar. İşte böyleleri Allah'ın indir-diğinden başkasıyla hükmetmenin caiz olmadığını

bildik-32 Ebu Ubeyde’nin Mahkeme Konusunda Yaptığı Tedlîs ve Hilelerin İzahı

leri halde ona tabi olmazlar ve de Allah'ın indirdiğinin hi-lafına hükmetmeyi de helal sayarlarsa kâfirdirler. Aksi takdirde daha önce zikri geçenler gibi cahildirler.”

İbni Teymiyye, bunların hepsini “Minhâcu’s-Sunne” adlı eserinde:

“...Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse, işte on-lar kâfirlerin ta kendileridir.”13

Ayetini açıklarken ele almıştır.14

Necd ulemasından Hamd bin Atik (Rahmetullahi Aleyh) “Se-bil’un Necat ve’l Fikak min Muvalat’il Murteddin ve’l Etrak”

(Mürtedleri ve Türkleri Dost edinmekten kurtulmanın yolu) adlı eserinde İslam dininden çıkaran amelleri izah ederken dinden çıkartan 14. Madde olarak Kitap ve Sünnetin haricin-deki şeylere muhakeme olmayı zikretmiştir. İbnu Kesir

(Rah-metullahi Aleyh)’ın Maide:50. Ayetin tefsirinde Yesakla alakalı sarf ettiği sözleri iktibas ettikten sonra şunları söylemiştir:

تادﺎـــﻋ ﻢﻴﻜﺤﺗ ﻦﻣ ،ﻢه��ﺎـــــــــــــــﺷ ﻦﻣو يداﻮﺒﻟا ﺔـــﻣﺎـــﻋ ﮫـــﻴﻓ ﻊﻗو ﺎـــﻣ ءﻻﺆه ﻞـــﺜﻣو :ﺖـــﻠﻗ (ﺔﻗﺎﻓﺮﻟا عﺮـــــــــــــﺷ) ﺎ��ﻮﻤـــــــــــــﺴ� ي�ﻟا ﺔﻧﻮﻌﻠﳌا تﺎﻋﻮـــــــــــــﺿﻮﳌا ﻦﻣ ﻢهﻠﺋاوأ ﮫﻌـــــــــــــﺿو ﺎﻣو ،ﻢهءﺎﺑآ

ﺔﻨــﺳو ﷲ بﺎﺘﻛ ��ﻋ ﺎ��ﻮﻣﺪﻘﻳ ،ﺮﻓﺎ� ﻮهﻓ ﻚﻟذ ﻞﻌﻓ ﻦﻣو ،ﻢﻠــﺳو ﮫﻴﻠﻋ ﷲ ��ــﺻ ﮫﻟﻮــﺳر .

ﮫﻟﻮﺳرو ﷲ ﻢﻜﺣ ��إ ﻊﺟﺮﻳ ى�ﺣ ﮫﻟﺎﺘﻗ ﺐﺠﻳ

Ben de derim ki:

"Bunun bir benzerine günümüzde bazı bedeviler ve benzeri topluluklarda rastlanmaktadır. Bunlar atalarının ve aşiretlerinin uydurduğu törelere muhakeme olurlar -ki bunlar lanetlenmiş uydurma mevzuattan ibarettir- ve bunun adını da "üstün yasa" koyarlar. Bu aşiret

13 Maide: 5/44

14 Minhac’us Sunne, 5/130

lerini Kitap ve Sünnet’e takdim ederler (daha üstün tutar-lar). Kim böyle bir şey yaparsa kâfirdir. Allah (Celle Celâluhû) ve Rasûlü’nün Sallallâhu Aleyhi ve Sellem hükmünü kabulleninceye kadar kendileriyle savaşmak farzdır." Ar-dından Şeyhûlislâm’ın yukardaki sözünü nakletmektedir.15

Şeyh Hamd bin Atik’in “Kitap ve Sünnete takdim ederse (üstün tutarsa)” sözüne dikkat edilmesi gerekir. Bu, bir nevi Şeyhûlislâm'ın sözlerinin açıklaması mahiyetindedir. Ataları-nın örf ve adetlerini şeriattan üstün tutmak bazen itikadla, ba-zen dille baba-zen de amelle olabilir. Bunların hepsi de küfürdür ve hüccet ikamesi gerektirmez. Ancak kapalı olan fiillerde bu örf ve adetlerin şeriat yerine ikame edilip edilmediğini tesbit etmek için araştırma ve tarif gerekebilir. Bu örf ve adetlerin şeriata nasıl üstün tutulduğuna dair Şeyh Muhammed bin Ab-dilvehhab (Rahmetullahi Aleyh) “el- Mesail’ul Hams” adlı risale-sinde Beşinci Mesele olarak şunları zikretmektedir:

؛ﮫﻴﻓ ﻖ�ﺮﻔﺗ ﻻ ،ﮫﻠ� ﮫﺑ ءﺎﺟ ﺎﻤﺑ نﺎﻤﻳﻹا ضﺮﻓ ﻢﻠـــــــــــﺳو ﮫﻴﻠﻋ ﷲ ��ـــــــــــﺻ لﻮـــــــــــﺳﺮﻟا نأ و ،ﺾﻌﺒﺑ ﻦﻣآ ﻦﻤﻓ اذﺈﻓ .ﮫﻠ� بﺎﺘﻜﻟﺎﺑ نﺎﻤﻳﻹا ﻦﻣ ﺪﺑﻻ ﻞﺑ ،ﺎﻘﺣ ﺮﻓﺎ� ﻮهﻓ ،ﺾﻌﺒﺑ ﺮﻔﻛ

نﻮﺛرﻮﻳ ﻻ ﻦﻜﻟ ،تﺎــﻣﺮح�ا ﻦﻣ ا��ﺜﻛ ك���و ،مﻮـــــــــــــﺼ�و ��ـــــــــــــﺼﻳ ﻦﻣ سﺎــﻨﻟا ﻦﻣ نأ ﺖــﻓﺮﻋ ﻒﻠﺨ�و ،ﻢهﺪـــﻨﻋ ﺪـــﺣأ ﺎـــ��رﻮﻳ ﻮﻟ ﻞـــﺑ ،ﮫـــﻋﺎـــﺒﺗا ��ﺒنﻳ يﺬـــﻟا ﻮه ﻚـــﻟذ نأ نﻮﻤﻋﺰ�و ،ةأﺮﳌا ﺑ �� ةأﺮﳌا ةﺪــــﻋ ﺮﻜﻨﻳ وأ ،ﻚــــﻟذ ﻢ��ﻮﻠﻗ تﺮﻜﻧأ ،ﻢ��دﺎــــﻋ ﷲ لﻮﻘﺑ ﮫــــﻤﻠﻋ ﻊﻣ ،ﺎــــهﺟوز ﺖــــي

ﻦﻣ ،قﻼﻄﻟا] ، { ٍﺔَﻨِّيَﺒ ُﻣ ٍﺔ َــﺸ ِﺣﺎَﻔِﺑ َن�ِﺗْﺄَﻳ ْنَأ ﱠﻻِإ َﻦْﺟُﺮْﺨَﻳ ﻻَو ﱠﻦِ�ِ�ﻮُﻴُﺑ ْﻦِﻣ ﱠﻦُهﻮُﺟِﺮْﺨُﺗ ﻻ} :��ﺎﻌ�

:ﺔﻳﻵا 1 ��ﺒنﻳ يﺬﻟا ﻮه ،ﮫﻨﻋ ﺎهﺟاﺮﺧإ نأو ،ح�ـــــــــــــﺼﻳ ﻻ ﺎهﺟوز ﺖيﺑ �� ﺎهﻛﺮﺗ نأ ﻢﻋﺰ�و ، [

،مﻼــــــﺴﻟﺎﺑ ﺔﻴﺤﺘﻟا ﺮﻜﻧأو ،ﮫﻠﻌﻓ ،ﺎهﻔﻟأ ﺎﳌ ﺔﻴﻠهﺎج�ا ﺔﻴﺤﺘﻟ ﺎﺒﺣ ،ﮫﻋﺮــــــﺷ ﷲ نأ ﺔﻓﺮﻌﻣ ﻊﻣ

،ضﺮﻔﻟا كﺮﺗ وأ ،ﺔﻴــــﺼﻌﳌا ﻞﻤﻋ ﻦﻣ فﻼﺨﺑ ،ﺾﻌﺒﺑ ﺮﻔﻛو ﺾﻌﺒﺑ ﻦﻣآ ﮫﻧﻷ ،ﺮﻔﻜﻳ اﺬهﻓ ﻞﻌﻓ ﻞﺜﻣ .

باﻮﺼﻟا ﻮه ﷲ ﺮﻣأ نأو ،ﺊﻄﺨﻣ ﮫﻧأ ﮫﻓا��ﻋا ﻊﻣ ،ﻦﻳﺪﻟاﻮﻟا ﺮﺑ كﺮﺗو ،ﻰ�ﺰﻟا

15 Mecmuat’ut Tevhid, sf 361-362, Thk: Beşir Muhammed Uyun, Mektebet’u Dar’il Beyan, 1407/1987

34 Ebu Ubeyde’nin Mahkeme Konusunda Yaptığı Tedlîs ve Hilelerin İzahı

ﺪـــﻨﻋ نﺈـــﻓ ،ﺎـــ��ﻠﻋ وﺬـــﺤﺘﻟ ،ثﻼﺜﻟا ﻩﺬـــ�� ﻚـــﻟ ﺖـــﻠﺜﻣ ﻲ�أ ﻢﻠﻋاو ،��ﺜﻛ اﺬـــه ﻦﻣ سﺎـــﻨﻟا

ﻞﻌﻔﻳ ﻮﻟو ،ﻢ��ﻠهأ ﺪﻨﻋ ﻩﻮﻔﻟأ ﺎﻣ ﻢهﺪﻨﻋ فوﺮﻌﳌا رﺎـــــــــــــﺻو ،نآﺮﻘﻟا �� ﷲ ﺪﺣ ﺎﻣ ﻒﻟﺎﺨﻳ ،ك��ﻳ وأ ﻞﻌﻔﻳ ﻦﻣ فﻼﺨﺑ ،ﻩﻮهﻔــــﺴتــــﺳاو ،ﮫﻴﻠﻋ اوﺮﻜﻧﻷ ،ةدﺎﻌﻟا ك���و ،ﷲ ﺮﻛذ ﺎﻣ ﺪﺣأ ﷲ ﺮﻛذ ﺎﻤﺑ ﮫﻧﺎﻤﻳ�و ،ﺄﻄخ�ﺎﺑ ﮫﻓا��ﻋا ﻊﻣ

“Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, getirdiklerinin bir kısmını diğerinden ayırmadan tümüyle iman edilmesini zorunlu kılmıştır. Her kim bir kısmına iman eder de, diğer kısmını inkâr ederse kâfirdir. Kişi, Kitab'ın tümüne iman etmelidir.

Düşün ki kimileri namaz kılıyor ve oruç tutuyor, bir-çok yasaklanmış ameli terk ediyor ancak -bunun doğru yol olduğunu düşünerek- kadınlara mirastan pay vermi-yor. Esasında eğer bir kişi onların adetlerine muhalefet ederek kadınlara mirastan pay verse, yakınındaki kimse-lerin kalpleri bu ameli reddeder. Kimileri de kadının id-detini kocasının evinde geçirmesi gerektiğini ve Allah (Sûbhânehû ve Teâlâ)’nın şöyle buyurduğunu “Onları ev-lerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık

‘çirkin bir hayâsızlık’ göstermeleri durumu başka...”16 bil-mesine rağmen reddediyor. Kadının (boşandığı) kocası-nın evinde kalmasıkocası-nın uygun olmadığını ve kadıkocası-nın evden çıkarılması gerektiğini düşünüyorlar. Başkaları da selam-lamanın –Allah’ın bu şekilde hükmettiğini bilmelerine karşın- (İslam’a uygun) selam ile olması gerektiği gerçe-ğini inkâr ediyor, cahiliye selamını sırf böyle alıştıkları için ona tercih ediyorlar. Bu kimseler -günah işleyen, farz-ları terk eden, tıpkı zina eden yahut ebeveynine karşı iyi-likle muameleyi terk eden (bunu yaparken) hataya düş-tüklerini ve Allah (Azze ve Celle)’nin doğru hükmettiğini bi-lerek bunları yapanların aksine- küfre düşmüşlerdir. Zira

16 et-Talak 65/1

bir kısmına iman etmişler ve diğer bir kısmını inkâr et-mişlerdir.”

Bu üç örneği verdim ki sen buna uyasın ve doğruyu bu-lasın. Bunun gibi insanların, Kur’an’da Allah’ın koyduğu sınırlara muhalefet ettikleri çok sayıda örnek vardır. Bu onların geleneğidir ve bunu iyilik olarak görürler, eğer bir kimse Allah’ın (kitabında) zikrettiği bir şeyi yapar ya-hut da onların geleneklerini terk ederse, o kimseyi eleşti-rir ve onu sefihlikle suçlarlar. Yine bu, -kendisinin hata et-tiğini ve Allah’ın (kitabında) zikrettiğine iman ederek- bir hata işleyen veya bir ameli terk eden kimsenin duru-muyla aynı değildir.”17

Şeyh Muhammed’in verdiği bu misaller örf ve adetlerin na-sıl bir şeriat ve kanun haline geldiğine dair güzel misallerdir.

Bu tür uygulamalara yaşadığımız ülkede de yer yer rastlana-bilmektedir. Her kim kadınlara miras vermeme vb. şeyleri terk edildiğinde kınanacak bir din ve şeriat edinirse kâfirdir. Ancak şurası da var ki kadına miras vermeyen bir kimsenin tekfiri an-cak hüccet ikamesine, şartların oluşmasına ve engellerin kal-dırılmasına bağlıdır. Mesela yaptığı işin haramlığını biliyor mu, şeriatın bu husustaki hükmünü küçümsüyor mu vs. tahki-katın yapılması gerekir. Başka bir misal verecek olursak yaşa-dığımız diyarda bazen aşiret meclisleri tarafından aileden bir ferdin namus gerekçesiyle öldürülmesine veya başka bir aşi-retle kan davası başlatılmasına vs. şeylere hükmedildiğini duy-maktayız. Bunların çoğu caiz olmayan hükümlerdir. Ancak fa-raza bir Müslüman cahiliye taassubuyla bu tarz bir işe bulaştı-ğında onun durumu netleşmeden tekfiri söz konusu olmaz. Ne zaman ki bu insanların aşiret yasalarını kendisine uyulması gereken bir şeriat edindikleri ortaya kati bir şekilde çıkarsa o zaman tekfir edilirler. Âlimlerin örf ve adetlere muhakeme

17 ed-Durer’us-Seniyye, 1/123-124

36 Ebu Ubeyde’nin Mahkeme Konusunda Yaptığı Tedlîs ve Hilelerin İzahı

olanlara hüccet ikamesini şart koşmaları işte fiildeki bu tarz kapalılıklardan dolayıdır. Fakat günümüzde tatbik edilen be-şeri kanunlarda böyle bir kapalılık söz konusu değildir. Bu ka-nunlar adı üzerinde kanun ve şeriat olarak insanlara dayatıl-mış, kanunları çıkartanlar bizzat halk adına teşri yetkisini kul-lanarak bu yasaları çıkartmıştır. Bu kanunlara uymak dinin emirlerinden bile daha üstün addedilmektedir. Dolayısıyla bu kanunlara muhakeme olanlara hüccet ikamesi gerektiğini söy-lemek batılın da batılı bir kelamdır. Yerine göre şer’i deliller-den birisi olarak görülen örf ve adetlere uyma konusunda aşırı gitmek, hiçbir zaman bizzat şeriatın alternatifi olarak icad edil-miş beşeri kanunlara uymakla mukayese edilemez. Zira bu örf ve adetler çoğunlukla insanlara atalarından miras kalır ve in-sanlar bunları şeriatın alternatifi olarak görmezler. Ne zaman ki beşeri sistemler gibi şeriatla eşit hatta ondan üstün kabul edilmeye başlanırsa işte bu küfür olur. Vallahu a’lem.