• Sonuç bulunamadı

Nakil İçerikleri Birebir Aynı Olmasına Rağmen İsimlerinin

2. Nûru’l-‘Ayn ve Câmi‘u’l-Fusûleyn Arasındaki Farklılıklar

2.1. Nûru’l-‘Ayn ve Câmi‘u’l-Fusûleyn Arasındaki Üslup ve Telif Tarzından

2.1.4. Nişancızâde’nin Lafız ve Nakil Tercihleri

2.1.4.2. Nakil Tercihleri

2.1.4.2.1. Nakil İçerikleri Birebir Aynı Olmasına Rağmen İsimlerinin

- 25. fasılda Câmi‘u’l-Fusûleyn’de ayrı ayrı kitap isimleri zikredilirken Nişancızâde’nin hepsini Fusûlü’l-İmâdî altında topladığı durumlar mevcuttur. Örnek

269 NA, vr. 158a; CF, vr. 250a; AE, vr.182b; Şeyh Nizameddin, El-Fetâva’l-Hindiyye, IV, s. 26.

270 NA, vr. 158b; CF, vr. 253a; AE, vr. 183a; Ebu Muhammed Gıyaseddin Ganim b. Muhammed el- Bağdadi, Mecmau‘d-Damânât, II, s. 874.

57

olarak şu verilebilir: Câmi‘u’l-Fusûleyn’de temlikât ve takyidâtın şarta bağlanmasının caiz olmaması, temlik ve takyidin örnekleri ve nikâhın mevcut bir durumun bilgisiyle şarta bağlanmasının açıklamaları Mecmaʿu’n-Nevâzil (نم)’den;borçtan ibranın, borcu tecil etmenin olmuş bir şarta bağlanması, kölenin izninin ve hacrının; talâk ve rec’atının yarına izafesi meseleleri Fetâvâ Reşîdüddîn’den muhayyerlik hakkının ve satıştaki kabulün mevcut olmayan bir olaya bağlanması el-Müntekâ (يم)’dan nakledilmişken Nişancızâde bunların hepsini Fusûlü’l-İmâdî (عص)’den nakleder. Fusûlü’l-İmâdî’ye baktığımızda bütün nakillerin Câmi‘u’l-Fusûleyn’de olduğu gibi kitap isimleriyle verildiğini görmekteyiz. Âşir Efendi nüshası da Topkapı nüshasıyla aynıdır.271

- Gayenin mugayyaya dahil olup olmadığı meselesinde “Beş seneye kadar kiraya verirsem” sözünde, beşinci senenin söze dahil olduğu her iki eserde de Kâdîhan’dan nakledilmiştir. Bu nakilden sonra bu görüşün Ebu Hanife’’nin “bir dirhemden on dirheme alacağı var” şeklindeki ikrarda zikredilen ilkeye aykırı olduğunun açıklandığı yer

Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Şeyh Bedreddin’in kendi sözü olarak geçerken Nişancızâde bunu

“el-İmadî der ki” ifadesiyle nakleder.272 Fusûlü’l-İmâdî’de gayenin anlatıldığı kısma

bakmamıza rağmen bu ifadeyi bulamadık.

- 26. fasıl: Baba çocuğun malından almakla gasıp olmaz. Çünkü babanın ihtiyaç sahibi olması halinde karşılıksız olarak onun malından alma hakkı vardır. Eğer ihtiyaç halinde değilse ancak koruma amaçlı alabilir. Buna göre malın telefi durumunda ihtiyacı olmadığı halde çocuğun malını almışsa işte o zaman tazminle yükümlüdür. Bu açıklamalar Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Şemsüleimme Serahsî (خش)’den nakille verilmişken

Nûru’l-‘Ayn’da Muhtasar İmam el Kerhî (يخم)273’den nakledilmiştir.274 Fetâvâ-yı Ali Efendi’de275 Nişancızâde’deki gibi naklin Muhtasar İmam el-Kerhî rumuzuyla verildiğini gördük.276

271 NA, vr. 144a-114b; CF, vr. 231b-232a; AE, vr. 163b-164a; İmâdî, Fusûl, vr. 164b-165a. 272 NA; vr. 147a; CF, vr. 234a; AE, vr. 167a.

273 Ebu’l- Hasan Ubeydullah b. Hüseyin’in (ö. 340/ 952) eseridir. 274 NA; vr. 152a; CF, vr. 242a; AE, vr. 173b.

275 Çatalcalı Ali Efendi’nin (ö. 1103/1692) fetvalarını bir araya getiren eserdir. Osmanlı devletinde günlük hayatta karşılaşılan veya tartışılan konularla ilgili fetvaların bulunduğu eser, Osmanlı fetvahanesinin en muteber saydığı dört fetva kitabından biridir. (Cengiz Kallek, “ Fetâvâ-yı Ali Efendi”, DİA, XII, 438.) 276 Çatalcalı Ali Efendi, Fetâvâ-yı Ali Efendi, yay: Salih b. Ahmed el-Kefevî, Bavyera Eyalet Kütüphanesi, Dar üt-Tıbaatü’l-Amire, 1245 /1830, vr. 133.

58

- “Hâkimin kendi malını yetime satması caiz değildir. Keza aksi de caiz değildir” nakli Câmi‘u’l-Fusûleyn’de el-Îzâh’tan (ح)277 verilirken Nişancızâde Kâdîhan’dan (خ) nakille vermiştir. Fetâvâ Kâdîhan’a baktığımızda böyle bir naklin olduğunu görüyoruz.278 el-Îzâh’ın böyle bir nakli ihtiva edip etmediğini tespit edemedik.

- 27. fasıl Ölenin bir borcu, başkasından da bir alacağı olsa ölenin borçlusu, ölenin borcunu ödemedikçe başkasının borcunu ödemeyebilir. Çünkü ölenin borçlusu, ölen borçlu bulunuyorken varise borcunu ödemesiyle ibra edilecek değildir. Câmi‘u’l-

Fusûleyn’de Şerhu’l-Câmi‘(جش)279 kitabıyla verilen bu ibare Nûru’l-‘Ayn’da el-Îzâh (ح) nakli olarak verilmiştir.280 el-Îzâh’ın müellifi Kirmanî’nin el-Câmi‘u’l-Kebîr’e yazılan

şerhlerden birine sahip olduğu düşünülürse bu ifadenin her iki kitapta da geçiyor olması muhtemeldir.

- Borçlu, iki (varisten) birinin hissesine düşeni ödemiş olsa veya yabancı biri ona teberruda bulunarak ödeyip teslim etse sonra nasibi helak olsa rücu etme hakkı da kabzettiğine arkadaşını ortak etmek hakkı da vardır. Bu nakil Câmi‘u’l-Fusûleyn’de el-

Câmi‘den (ج) nakille verilmiştir. Aynı nakil Nişancızâde tarafından el-Îzâh (ح)’tan

nakledilmiştir. el-Câmi‘u’l-Kebîr’e baktığımızda bu ifadenin geçtiğini görüyoruz. el-Îzâh yazma eser olması hasebiyle böyle bir nakli ihtiva edip etmediğini tespit edemedik.281

- 28. fasıl: Varislerden birinin ölen kişi üzerine borç ikrar etmesi durumunda varislerin hepsi mahkemede yakalanabilirse hisseleri mukabilinde alınır ama birini yakalarsa elindekilerin hepsini alır nakli Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Ebu’l-Leys’ten (ث) verilmişken Nûru’l-‘Ayn’da ez-Ziyadât’tan (ت) nakille verildiğini görmekteyiz. Nişancızâde’nin 27. fasılda bu nakli gösterek yaptığı atıfta Ebu’l-Leys olarak vermiştir.282

277 Ebü’l-Fazl Rüknüddîn Abdurrahmân b. Muhammed b. Emîrveyh el-Kirmânî’nin (ö. 543/1149) eseridir. Kureşî, İbn Kutluboğa ve daha sonra gelen Hanefî tabakat müellifleri, Kirmânî’nin et-Tecrîd’e el-Îzâh adıyla bir şerh yazdığını belirtiyorlarsa da Cârullah Efendi bölümünde kayıtlı nüshanın üstüne Veliyyüddin Cârullah tarafından düşülen notta bu eserin et-Tecrîd’in değil Muhtasarü’l-Kerhî’nin şerhi olduğu yazılmıştır. (Yaşaroğlu, “Kirmânî, Rükneddin”, s.65.)

278 NA, vr. 152b; CF, vr. 243a; AE, vr. 174a; Kâdîhan el-Özcendî, Fetâvâ Kâdîhan fi Mezheb’i-l İmâm Ebi

Hanefiti’l- Nu‘man, II, s. 35.

279 Muhammed b. Şeybanî’nin (ö. 189/805) el-Câmi‘u’l-Kebîr adlı eserinin şerhi olması muhtemeldir. Zira

el-Câmi‘u’s-Sağîr’in şerhi için farklı bir rumuz (عجش) kullanılmaktadır. el-Câmi‘u’l-Kebîr’e şerh yazanlar

arasında Kirmanî, Attâbî, Hâherzâde, Ebu’l- Usr Pezdevî bulunmaktadır. (Şahıs ve Kitaplar Sözlüğü, “Şerhu’l-Câmi‘”, s. 1194.)

280 NA, vr. 159a; CF, vr. 251b; AE, vr. 183b.

281 NA, vr. 161a; CF, vr. 255a; AE, vr. 186a; Ebu Abdullah b. Hasan eş-Şeybânî, el-Câmi‘u’l-Kebîr, thk: Muhammed Muhammed Tamir, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2000, s. 170.

59

Rumuzlarda kullanılan harflerin birbirlerine benzemesi sebebiyle yanlışıkla yazılmış olabilir. Ayrıca Ziyâdât’ın aslı günümüze kadar ulaşmadığı için Kâdîhan’ın Şerhu’z-

Ziyâdât’ına baktık ve bu ibareye rastlamadık.

- 29. fasıl: Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Fetâvâ el-Fazlî’’den (ضف) nakille fasit hibe teslim almakla mülkiyet ifade eder, fetva buna göre verileceğini ve açıklamalarının olduğu nakli Nişancızâde Fevâid Sadrulislâm Tahir b. Muhammed’den (صف) nakletmiştir. Âşir Efendi nüshası da Câmi‘u’l-Fusûleyn’le aynıdır. Ayrıca 30. fasılda Nişancızade’nin bu nakle yaptığı bir atıf bulunmaktadır ve bu atıfta da kullanılan rumuzu

Fetâvâ el-Fazlî’nin rumuzudur. Nişancızâde’nin burada dikkatinden kaçması sebebiyle

bir nokta eksik koymuş olması muhtemeldir.283

- Mudarebe ve ortaklık akitleri fasit şartla batıl olmaz çünkü bunlarda vekâlet anlamı vardır. Vekâlet de fasit şartlarla batıl olmaz kaidesi Câmi‘u’l-Fusûleyn’de İmam Hâherzâde’den nakille verilmiştir. Nûru’l-‘Ayn’da ise bu naklin Kâdîhan’dan verildiğini görmekteyiz. el-Bahru’r-Râik’te yine İmam Hâherzâde’den nakille verildiğini görüyoruz.284

- 30. fasıl: Câmi‘u’l-Fusûleyn’de İsbîcâbî’den (يجب) nakille verilen birisinin evini iki kişiye kiralama ve bu iki kişinin birlikte kabul etmeleri halinde kiralama akdinin sahih olacağını Nişancızâde Şerhu’t-Tahâvî (يحش)’den nakletmiştir. İsbîcâbî’nin Şerhu’t-

Tahâvî adlı eserinin olduğunu düşünürsek Şeyh Bedreddin de Nişancızâde de aynı eseri

kastediyor olabilir.285

- Câmi‘u’l-Fusûleyn’de el-Hidâye (ده)’den nakille verilen kişinin iki yoksul ve iki zengin kişiye hibede bulunması meselesini Nişancızâde Fusûlü’l-Üsrûşenî (ينش)’den286

nakletmiştir. Mesele Fusûlü’l-Üsrûşenî’de “Hidâye’de zikredilir ki” ifadesiyle açıklanmıştır.287

283 NA, vr. 166b; CF, vr. 266b; AE, vr. 194b. Bahsi geçen nakil için bkz: 177b.

284 NA, vr. 166a; CF, vr. 267a; AE, vr. 195a; İbn Nüceym Zeynüddin b. İbrâhim b. Muhammed, el-Bahru’r-

Râik, V, s. 296.

285 NA, vr. 176b; CF, vr. 285a; AE, vr. 208a.

286 Hem Câmi‘u’l-Fusûleyn’ hem de Nişancızâde’nin rumuz listesinde Fusûl Üstrûşenî olarak geçmektedir. Ebü’l-Feth Mecdüddîn Muhammed b. Mahmûd b. el-Hüseyn b. Ahmed el-Üsrûşenî’nin (ö. 637/1240’tan sonra) eseridir. el-Fusûl fi’l-muʿâmelât, Fusûlü’l-Üsrûşenî, el-Fusûlü’l-Üsrûşeniyye adlarıyla da bilinmektedir. Müellif yargılama hukukuna dair bu eserine sadece muâmelât konularını ele almıştır. Eser otuz fasıldan meydana gelmektedir. Câmi‘u’l-Fusûleyn’i oluşturan iki fusûlden biridir. (Bedir, “Üsrûşenî”, s. 393.)

287 NA, vr. 177b; CF, vr. 286a; AE, vr. 209a; el-Üsrûşenî, Fusûlü’l-Üsrûşenî, Nuruosmaniye Kütüphanesi: 001772, vr. 282b.

60

- 31. fasıl: Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Fetâvâ Sâhibu’l-Muhît’ (طصف)’ten288 nakledilen tohumun müzariye ait olması durumunda satışın müzari hakkında caiz olmayacağını Nişancızâde Fetâvâ el-Kâdı Zahîr (ظقف)’den nakletmiştir. Âşir Efendi nüshası da

Câmi‘u’l-Fusûleyn’le ortaktır.289

2.1.4.2.2. Nişancızâde’nin Mevcut Meseleyi Kendi İlave Ettiği Nakiller İçinde Yeni Açıklamalarla Zikretmesine Örnekler

- 26. fasıl: Babanın kendi borcunu çocuğun malından ödemesi caizdir. Çünkü baba çocuğun emsal kıymetinden malını kendisine satmış gibi olur. Vasinin ise böyle bir şeye çocuğun hayrına olmadığı müddetçe yetkisi yoktur. Bu nakil konu sıralaması olarak hem

Câmi‘u’l-Fusûleyn’de hem de Nûru’l-‘Ayn’da aynı yerdedir. Câmi‘u’l-Fusûleyn’de el- Fetâva’s-Suğrâ’dan nakille verilen bu ibarenin bir benzerini Nişancızâde el-Fetâva’s- Suğrâ’yı zikretmeyip Kâdîhan’dan kendisi ilave etmiştir. Ayrıca bu naklin içinde İmam

Serahsî’nin babanın da vasi gibi olduğuna dair görüşü de geçmektedir. İmam Serahsî’nin bu görüşü Câmi‘u’l-Fusûleyn’de de bulunmaktadır ama babanın ve vasinin borçlarına karşılık rehin vermesinde zikredilmiştir. Nişancızâde bu nakil içinde verdiği için rehin konusu içinde verileni çıkarmıştır.290

- 29. fasıl: Rehinin fasit olması ödeme yükümlülüğüne taalluk ederken batıl rehinde ise taalluk etmez kaidesinin ardından Nişancızâde Kâdîhan’ın Muhammed’den gelen rivayete göre sirke ve köle karşılığında rehin bırakılması meselesini anlattığı nakli getirmektedir. Bu örneğin bir benzeri yine Kâdîhan’dan nakille Câmi‘u’l-Fusûleyn’de de verilmiştir. Ama Nişancızâde’nin naklinde hem Muhammed’den gelen rivayet diyerek bir dayanak sunmuş hem de Câmi‘u’l-Fusûleyn’deki ifadeler kıyasla daha anlaşılır bir dille nakletmiştir.291

- İki kişi belli bir yükü miktarı belirlenmiş ücretle taşımayı kabul etseler ve sonra katır ve deveyle taşıyarak ücreti aralarında bölüştürmek üzere ortaklaşır ve yükü bu iki hayvanla taşısalar elde edecekleri ürünü yarı yarıya bölüşürler. Bu nakil Câmi‘u’l-

288 Burhânu’ş-Şerîa Burhâneddîn Mahmud b. Ahmed b. Mâze’nin (ö. 616/ 1219) eseridir. (Şahıs ve Kitaplar Sözlüğü, “İbn Mâze”, s. 1189.)

289 NA, vr. 181a; CF, vr. 292b; AE, vr. 214a. 290 NA, vr. 152a; CF, vr. 241b; AE, vr. 173a. 291 NA, vr. 165b; CF, vr. 266a; AE, vr. 193b.

61

Fusûleyn’de el-Fetâva’z-Zâhiriyye’den gelirken Nişancızâde bu nakli almayıp meseleyi

Kâdîhan’dan kendi ilave etmiştir. Ayrıca ilave ettiği nakilde yükü taşımayı kabul eden kişilerin omuzlarında taşımalarının hükmü de geçmektedir.292

- 30. fasıl: Ortak malın kiralanması meselesinde bölünmeyi kabul etsin veya etmesin kiralaması Ebu Hanife’ye göre fasittir. Her iki kitapta da ortak olan bu açıklamayı Nişancızâde Kâdîhan’dan nakledip Câmi‘u’l-Fusûleyn’deki nakli almamıştır. Böylelikle Kâdîhan’daki nakilde Ebu Yusuf ve Muhammed’in görüşlerine de yer vermiştir.293

- 31. fasıl: İzinsiz tarla ekiminde iki kişinin ortak olduğu bir tarlayı ortaklardan birinin diğerinin izni olmadan ekmesi halinde eğer ürün çıkmışsa ekim yapmayan kişi tohumun yarısını ekene vermeye razı olursa ürün aralarında yarı yarıyadır. Câmi‘u’l-

Fusûleyn bu ifadeyi Bakkâlî’den (ö. 562/1167) nakille vermiştir. Ama Nişancızâde bu

nakli vermek yerine aynı ifadelerin geçtiği Kâdîhan naklini ilave ederek hem bu ifadeyi hem de ekim yapmayan kişinin ortak ürün çıktıktan sonra ürünün sökülmesini isterse ne yapılması gerektiğini de ilave etmiştir.294

- Ortaya çıkan ama kendisinden yararlanılamayacak haldeki meyvenin satımı sahih olan görüşe göre caiz olması ve Hz. Peygamber’in (sav) tam olarak olgunlaştığını görünceye kadar meyvenin satışını yasaklamasının295 açıklaması Câmi‘u’l-Fusûleyn’de el-Fetâva’s-Suğrâ’dan ve el-Hidâye’den nakille verilirken Nişancızâde hepsini el- Hidâye’den vermiştir. Her iki kitaptaki nakillere baktığımızda Nişancızâde’nin daha toplu

bir şekilde nakli verdiğini söylememiz mümkündür. Câmi‘u’l-Fusûleyn’in el-Hidâye naklinde geçen olgunlaşmasını tamamlayan meyvelerin ağaç üzerine kalması şartıyla satılması meselesini çıkarmıştır. Bununla birlikte meyveyi satarken belli bir miktarının istisna edilmesinin caizliği meselesiyle buğdayı başakta, baklayı kabukta satmanın caiz olmasını da yine el-Hidâye’den nakille zikretmiştir.296

292 NA, vr. 167b; CF, vr. 268a; AE, vr. 195a. 293 NA, vr. 176b; CF, vr. 284b; AE, vr. 208a. 294 NA, vr. 182a-182b; CF, vr. 295b; AE, vr. 216a. 295 Buhârî, “Buyü‘”, 86.

62

2.1.4.2.3. Nakllerin İsmi, İçeriği ve Fasıldaki Konumları Aynı Olmasına Rağmen